KÂTİB ÇELEBİ

Madde no:864

İzmit’i Ziyaret Eden Tarihçi, Bilim Adamı ve Coğrafyacı

1609’da İstanbul’da doğdu. Divan kâtipleri arasında Hacı Halife, ilim meclislerinde Kâtib Çelebi adıyla tanınmaktadır. Asıl adı Mustafa, babasının adı Abdullah’tır. 1623’te divan kâtibi olan babasının yanında Anadolu Muhasebesi Kalemi’ne girdi. Ertesi yıl babasıyla birlikte Sadrazam Çerkes Mehmed Paşa’nın maiyetinde Abaza Paşa isyanını bastırmak için Erzurum’a gönderilen orduya katıldı. 1626’da Bağdat kuşatmasında bulundu ve sefer dönüşü Musul’da babasını kaybetti. Diyarbakır’daki ikameti sırasında, babasının arkadaşı olan Mehmed Halife’nin yardımıyla Maliye kalemlerinden süvari mukabelesi kalemine alındı. Sadrazam Hüsrev Paşa’nın maiyetinde tekrar isyan eden Abaza Paşa’ya karşı ikinci Erzurum kuşatmasına katıldı ve isyanın bastırılmasından sonra 1628’de İstanbul’a döndü. Üst üste katıldığı bu seferlerden dönüşte kâtiplik görevi yanında ilim meclislerine ve özellikle o sıralarda şöhreti artmış olan Kadızade Mehmed Efendi’nin Fatih Camii’ndeki vaazlarına ve medresedeki derslerine devam etti. Çocuk yaşlarında iken başladığı tahsil hayatını görevi gereği katıldığı seferler dışında hayatının sonuna kadar sürdürdü.

1630’da Bağdat’ın geri alınması amacıyla kâtip olarak katıldığı Serasker Hüsrev Paşa ordusuyla birlikte İstanbul’dan ayrıldı. Bu seferler sırasında fethedilen şehirler hakkında elde ettiği bilgileri ve kendi gözlemlerini kaleme aldı. Bağdat kuşatmasını ve savaş sahnelerini Fezleke adlı tarih kitabında ayrıntılı bir şekilde anlattı. 1631’de İstanbul’a döndükten sonra yeniden Kadızade’nin derslerine katıldı.

1633’te büyük bir Safevi ordusunun Van Kalesi’ni kuşatması üzerine Sadrazam Tabanıyassı Mehmed Paşa ile birlikte yeniden sefere çıkan Osmanlı ordusunda yer aldı. Ordu İzmit’te iken Erzurum ve Diyarbakır valilerinin yardımı sayesinde İran ordusunun geri çekildiği haberi alındıysa da sadrazam yoluna devam etti. Ordu Halep’te kışladığı sırada Kâtib Çelebi hac farizasını ifa etmek için Hicaz’a gitti ve dönüşte ordunun kışladığı Diyarbakır’a gelerek ilim meclislerine ve sohbetlere katıldı. Bu süre esnasında sonradan yazacağı kitaplarının malzemelerini topladı. Bundan sonra IV. Murad’la birlikte 1635’te Revan seferine gitti ve ertesi yıl İstanbul’a döndüğünde bir daha seferlere katılmamaya ve kendini ilme vermeye karar verdi. O zamana kadar on yıl süre ile yedi büyük sefere katılmıştı. Kendisine kalan mirası ve elindeki bütün maddi imkânları kitap satın almaya harcadı. On yıl süre ile A‘rec Mustafa Efendi, Kürt Abdullah Efendi ve Arab dili mütehassıslarından Keçi Mehmed Efendi gibi devrinin ünlü âlimlerinden ders aldı.

Tahsili ve kalemdeki görevi yanında dönemindeki gelişmeleri yakından takip eden Kâtib Çelebi, 1645’te Girit Savaşı’nın başlamasıyla, coğrafya üzerine araştırmalar yaparak harita çizimi ile ilgili kitap ve risaleleri inceledi. Bazı sebeplerle görevinden ayrıldığı üç yıl boyunca kitap yazmak ve öğrenci okutmakla meşgul oldu. 1648 sonlarında Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi’nin tavassutuyla süvari mukabelesi kaleminde ikinci halife tayin edildi ve 6 Ekim 1657’de, vefatına kadar haftada bir iki gün kaleme gitmek suretiyle görevine devam etti. Kabri Zeyrek-Şebsafâ Camii civarındaki hazirededir.

Kâtib Çelebi tarih, coğrafya, teşkilat, biyografi ve bibliyografya gibi çeşitli ilim dallarında kitaplar yazdığı gibi dini, sosyal, kültürel ve folklor konularında da pek çok eser kaleme aldı. Bunlardan tarih alanında Fezleke, Takvîmü’t-tevârih ve Tuhfetü’l-kibâr fî esfâri’l-bihâr, devlet düzeni ve dini konularda Düstûrü’l-amel, Mîzânü’l-hak, coğrafya sahasında Cihannümâ, Levâmiu’n-nûr, bibliyografya ve biyografi konusunda Keşfüz’z-zunûn, Süllemü’l-vusûl adlı eserleri önemlidir.

En önemli coğrafya eseri olan Cihannümâ’da 17. yüzyılın ortalarında Kocaeli sancağı ve İzmit şehri hakkında bilgiler vermektedir. İki şehir arasındaki mesafelerin tespitinde, enlemleri aynı, boylamları farklı olan iki şehrin arasındaki mesafenin boylam farkı kadar olduğunu belirtirken buna İstanbul ve İzmit’i örnek göstermektedir. Kocaeli sancağını anlatırken Osman Gazi’nin beylerinden Akçakoca Gazi’nin bölgeyi fethettiğini, bölgenin adını bu gaziden aldığını, Kapudan Paşa Eyaleti’nin sancağı olduğunu, önceleri sancakbeyinin bir kadırga ile sefere çıktığını, daha sonra ise Tersane-i Amire için yılda 1000 vürdinar denilen iri direkler gönderen ocaklık hâline geldiğini yazmaktadır. Kocaeli sancağının doğusunda Bolu, kuzeyinde Karadeniz, batısında İstanbul Körfezi, güneyinde İzmit Körfezi ile Hüdavendigar sancağının bulunduğunu belirtmektedir. Cihannümâ’ya göre Kocaeli sancağında Âb-ı Sâfî, İzmit, İznik, Üsküdar, Akyazı, Akhisar, Pazarköyü, Sarıçayır, Sapanca, Geyve, Yalakâbâd, Görele, Yoros, Karamürsel, Samanlı, Karasu, Kandıra, Şile ve Pazarsuyu olmak üzere on dokuz kaza yer alıyordu.

Kocaeli sancağının merkezi ve sancakbeyinin ikamet yeri olan İzmit hakkında Cihannümâ’da coğrafi ve tarihi bilgilere yer veren Kâtib Çelebi, şehrin İstanbul (Marmara) denizinin 100 mil doğusunda, körfezin sonunda kurulan gelişmiş bir şehir olduğunu, bir iskelesi, birçok cami ve hanları ile bahçesi bulunduğunu, sur olmayan şehirde sultan köşkü ve etrafında bahçeler bulunduğunu yazmaktadır. Daha sonra İzmit Körfezi’nin sahillerini sayarak Kadıköyü Fenerbahçesi’nden doğuya doğru Pendik, Kartal, Tuzla, Zeytinburnu ve Dil bulunduğunu, körfezin sonuna gelindiğinde yay gibi kıvrılarak batıya döndüğünü ve nihayet Karamürsel’e ulaştığını, sonra Hersekzade Ahmed Paşa’nın kurduğu Hersek kasabasına gelindiğini, Diliskelesi’nden iki mil kadar içeride kara tarafında bulunan kasabada Hersekzade’nin yaptırdığı han, cami, hamam yanında başka hanların da bulunduğunu zikretmekte, Dil-Hersek arasının beş mil olduğunu ve yolcu taşımak için Dil’de sandallar beklediğini yazmaktadır. Daha sonra Kocaeli sancağı içinde bulunan Gebze, İznik, Sapanca, Karamürsel, Yalakâbâd, Şile, Kerpe, Kefken, Kandıra, Gençli, Samandıra, Aydos ve Kadıköyü’nü özellikleriyle anlatan Kâtib Çelebi, Üsküdar’dan itibaren Riva’ya kadar bütün boğaz sahilindeki yerleşimler hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca Kocaeli sancağındaki dağlar, göller ve ormanlar hakkında bilgi veren Kâtib Çelebi, sadrazam Sinan Paşa zamanında 1591’de (999) yapılmasına teşebbüs edilen Sapanca Gölü-İzmit Körfezi arasındaki kanal açma projesinden de bahsetmektedir.

KAYNAKÇA

O. Ş. Gökyay, “Kâtip Çelebi Hayatı-Şahsiyeti-Eserleri”, Kâtib Çelebi Hayatı ve Eserleri Hakkında İncelemeler, Ankara 1985, s. 3-90; Fikret Sarıcaoğlu, “Katib Çelebi’nin Otobiyografileri”, Tarih Dergisi, 37, İstanbul 2002, s. 297-319; Gottfried Hagen, Bir Osmanlı Coğrafyacısı İşbaşında (çev. H. Görgün), İstanbul 2015, s. 23-95; Kâtip Çelebi, Cihannümâ, (yay. B. Karlığa-S. Öztürk), İstanbul 2010; İdris Bostan, “Kâtib Çelebi’nin Hayatı (1609-1675/1017-1067)”, Kâtib Çelebi, Tuhfetü’l-Kibâr Esfâri’l-Bihâr, (haz. İ. Bostan), TÜBA, Ankara 2018, s. 24-66.

İdris BOSTAN