KARAMÜRSEL CAMİLERİ

Madde no:835

Karamürsel’de Tarihi Camiler

H.938-M.1531 tarihinde İstanbul’da kurulu Karabali Ahmet Bey vakıf senedinde yer alan bilgilerde, kazadaki Karabali Mehmet Bey Camii’nin adı geçmektedir. Ayrıca vakıf senedi, takibi ve denetimi yapılmak kaydıyla cami hizmetleriyle ilgili şu talimatları sıralar: “Ve dahi vakıf şartıdır ki, her gün 4 akçe ezan ve salat (namaz) vakitlerini bilen, övgüye değer sıfatlarla donanmış, ibadete düşkün, salih kimseye müezzinlik görevi için verilip, her gün boş vaktinde minareyi temizlemekle mesul olup caminin kapısını açıp kapamaya ara vermeden ve ihmal etmeksizin kandillerin fitillerini yaka. Ve dahi yarım dirhem 4 salih hafıza, cuma namazlarında, önce Kur’an-ı Kerim’i tilavette devam etmek için verile. Her gün 1 akçe, iki salih kimseye, salavat-fecirden sonra adı geçen camide Kur’an’dan birer cüz, yüzlerine bakılarak okunmak kaydıyla verile.” Vakıf kayıtlarından anlaşılacağı üzere, adı geçen bu ibadethanenin 1531 yılından önce inşa edildiği ve hizmete girdiği ortadadır. Araştırmacı Cemalettin Özbay’a göre, caminin yapım tarihi H.938M.1522 yılı ile örtüşmektedir.

Osmanlı sultanı IV. Mehmet dönemine ait miladi 1663 tarihli mühimme defterinde yer alan Karabali Ahmet Bey Camii Vakfı yapılarının korunmasına matuf emirname dikkat çekicidir: “Saray-ı Cedit Ağası Yakup Ağa dilekçe gönderip, gözetimindeki Karabali Ahmet Bey Vakfı’nın Karamürsel ve İznik’te var olan gelirlerinin, ileride verilecek kira ve vakıf hazinesi, çocuksuz iken vefat eden idarecilerden vakfa intikal eden gelir yapılarının, bazı idareciler tarafından zapt edilip vakfa ihanet eylediklerinden, onlar hakkında gerekli kanunun uygulanarak halledilmesi emrim olmuştur.” Klasik Osmanlı mimarisinden ziyade kubbesi çatıya gömülmüş Selçuklu ekolü taşıyan fakat mimarı bilinmeyen Karamürsel Karabali Mehmet Bey Camii, akfın tek birimi değil, 1 kervansaray, 1 okul, 1 çeşme ve 1 hamamdan oluşan külliyenin önemli bir parçasıdır.

Caminin, 25 Mayıs 1719 tarihinde meydana gelen büyük depremde yıkıldığı, yapılıp yeniden hizmete sokulmasının istendiği Osmanlı belgelerinden anlaşılmaktadır:

“Karamürsel naibine hüküm ki, Üsküdar muzafatından kasaba-i Karamürsel’de sakin ulema ve suleha ve eimme ve huteba ve fukaraları şer’a varup kasaba-i mezburede vaki Kara Bali bina eylediği cami-i şerifler bundan akdem vaki olan zelzeleden harap olmakla ibad-ı müslimin mefruz olan evkat-ı hamseyi cemaatle edada mutazarrır olduklarından ma’da her birileri sem-i ezana muhtaç olup evkat-ı hamse vaktinde eda olunmayup her veçhile cami-i mezkuranın tamir ve termime eşedd-i ihtiyaç ile muhtaçlar. Evail-i Zilkade H.1131,Eylül M. 1719’. Hüküm şunu ifade etmektedir:

Üsküdar’a bağlı Karamürsel kasabasındaki Kara Bali Camii, meydana gelen depremde yıkıldığından, ulema ve ibadet ehli insanlar, burada beş vakit ezanı işitememekte ve namazlarını kılamamaktadırlar. Tamamen yıkıldığından kullanılamayan camisi sebebiyle cemaat mağdurdur. Bundan ötürü ibadethanenin yeniden yapılması gerekmektedir.

17 Ağustos 1999 yılı Marmara depreminde caminin ana yapısı az hasar görmekle birlikte minaresi yıkılmıştır. Minarenin onarımı sırasında, cami haziresinde eski bir mezar bulunmuştur. Mezarla ilgili bir kitabe ya da bulguya rastlanmamakla birlikte bu mezarın, camiye adını veren Karabali Mehmet Bey’e ait olabileceği öngörüsü vardır.

Karabali Mehmet Bey Camii, Kurtuluş Savaşımızda, Karamürsel’i işgal eden Yunanlılar tarafından yağmalanarak tahrip edilmiştir. Bu olay 14 Kasım 1920’de, Karamürsel kaymakamı Refik Bey’in, Batı Cephesi Komutanlığına çektiği telgrafın bir bölümünde belirtilir: “Cami baştan aşağı tahrip edilmiş, Kur’an-ı Kerimler ayaklar altında ezilmiş, kandilleri ise tamamen kırılmıştır.”

1921’de bu defa yakılarak kullanılamaz hâle getirilen Karabali Mehmet Bey Camii’nin onarımına ancak 1925 yılında başlanabilmiştir. Yapımı iki yıl süren ibadethanenin yeniden düzenlenen projesinde, erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin önemli ismi Mimar Kemaleddin’in bu döneme damgasını vuran tarzı esas alınmıştır.

Mimar Kemaleddin’in, 1925 yılı sonrasında yaptığı çizimler içerisinde yer alan “Karamürsel’de Yapılacak Bir Cami” adlı projesinde Karabali Mehmet Bey Camizi betimlenmiştir. Kemaleddin Bey’in, projede yer alan üç çiziminden ilki, caminin cephe çizimidir. Yayımlanan bu çizimlerin ilkine, Osmanlıca olarak “Karamürsel’de Müceddeden (yeniden) İnşa Kılınacak Cami-i Şerif Projesidir-Esas Cephe” başlığı atılmıştır. 1/50 ölçekli çizime bakıldığında, kırma çatılı, tek minareli olan caminin dış cephelerinin kesme taş hissi verilecek şekilde tasarlandığı görülmektedir. Giriş kısmı iki katlı olarak planlanmış, pencere ve kapı düzeni sivri kemerli açıklıklar olarak sonlandırılmıştır.

Caminin iç mekânını ise, ahşap kaplamalı tavan örtüsü altında, yine ahşap ayaklara oturan kadınlar mahfili sarmaktadır. Mihrap ve yeri değiştirilen minber, 2019 yılında gerçekleştirilen restorasyonla otantik yapısına döndürülmüştür. Aynı değişim, sıvalı iken ahşaba dönüştürülen kürsüde de yaşanmıştır. Tavandaki lambri kaplamalar da yeni düzenlemenin orijinal yüzünü yansıtır hâldedir. İbadethanenin çatısı, dört yana eğilimli olup kiremitle örtülüdür. Yeniden yapılan minarede ise Horasan tipi tuğla kullanılmış, minarenin gövdesine simetrik şekiller verilmiştir.

Netice olarak Karamürsel’de, yanmış bir caminin yeniden yapılmak üzere 1925-1927 yıllarında yeni bir cami projesinin tasarlandığı ortaya çıkmaktadır. XVI. yüzyıl yapısı Karabali Mehmet Bey Camii’nin 1927 yılında ikinci dönem yapılaşmasının gerçekleştirilmesi yapım tarihleri açısından çakışmaktadır.

Adı geçen caminin geniş ölçekli onarımı, ilçe halkının destekleriyle Recep Bayrak, Süleyman Demirel ve Süleyman Akgül adlı Karamürselli inşaat kalfaları tarafından gerçekleştirilmiştir.

Karamürsel Belediyesi, tarihi Karabali Mehmet Bey Camii restorasyonuna 2017 yılında başlamış, bu çalışmalar 2019 yılında tamamlanarak bu tarihi yapı yeniden ibadete açılmıştır.

Kaza merkezinde XVIII. yüzyıldan Hacı Mustafa (H.1159) ve El-Hac Handan (H.1169) mescitleri de açılıp dini hizmetlerini sürdürmüşlerdir. Halk arasında İskele Camii de denilen Çarşı Camii, kaza merkezinde yer alan ibadethanelerdendir. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında kazadaki hayırseverler tarafından inşa edilmiş, 2012 yılında ise restorasyona tabi tutulmuştur.

Pazarköy Kara Musa Camii

Karamürsel Pazar Mahallesi’ndeki (eski Pazarköy) Kara Musa Camii’nin, Kanuni Sultan Süleyman devrinde sadrazamlığa kadar yükselen Ahmed Paşaya ait İstanbul Topkapı’daki vakfın gelirlerinden XVI. yüzyıldan itibaren yararlandığı ve oradan yönetildiği, Osmanlı arşivlerindeki belgelerden anlaşılmaktadır. “17 Recep 1172-miladi 14 Mart 1759 Mehmed Salih Efendi’den usulüne uygun rica olunur. Devlet makamından âcizane isteğimizi arz ederim ki İstanbul Topkapı yakınında bulunan merhum eski vezir-i azamlardan Ahmed Paşa Vakfı gelirinden almak üzere Üsküdar’a bağlı Karamürsel nahiyesi Pazaryeri Karyesindeki (bugünkü Pazar köydeki) Kara Musa Cami-i Şerifinde altı (6) akçe yevmiye ile imam-hatip, iki (2) akçe yevmiye ile müezzin ve iki (2) akçe yevmiye ile eğitmen olan Süleyman bin Ahmed’in rızasıyla, Allah için çalışan, işinin ehli şu anda boşta bulunan İbrahim Efendi’nin, Mehmed Efendi’nin feragatiyle, toplumu aydınlatmak üzere vaizliğe tevcih edilmesi ve kendisine resmi bir belge verilmesi konusu arz olundu.

(7 Recep 1172) 4 Mart 1759 Devlet-i Aliyye’nin Yetkilisi Mehmet Salim Mühür es Seyyid Ahmed-17 Recep 1172-M: 14 Mart 1759”

İlçenin Pazar Mahallesi’nin merkezinde yer alan caminin yapım tarihi ile ilgili kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak ibadethanenin erken Osmanlı mimarisinin izlerini taşıdığı, yığma taş usulüyle inşa edilmesinden anlaşılmaktadır. Caminin duvarları ince yontlu kesme taşlarla birbirine bağlanmış ve kubbesi çatıya gömülmüştür. Pencereleri beşik kemerlidir. İç mekânda, ince oyma işçiliğinin göze çarptığı klasik ahşap kaplamalar mevcuttur. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde orta hasar gören ve minaresi yıkılan ibadethane yeniden onarılarak hizmete devamı sağlanmıştır.

Osmaniye (Uzundere) Ahşap Camii

Karamürsel’in Osmaniye Mahallesi (Uzundere Köyü), tarihimizde 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) sonrası Artvin ve civarından Karamürsel’e göç edenlerin kurduğu bir yerleşim bölgesidir. Köyün ahşap camisini de buraya yerleşenler inşa etmişlerdir. Minberinde yer alan H.1340-M.1921 tarihi, yapının bu zaman diliminden önce, yani 19. yüzyılın son çeyreğinde inşa edildiğini gösterir.

Cümle kapısından girildiğinde, cemaat mahfilinde caminin ahşap dokusu, renkli varlığıyla insanın karşısına çıkar. Orman kokusu taşıyan, çift kanatlı ağaç kapı, kök boyayı bünyesinde barındıran egzotik ahşap tavan, usta işi bir emeğin izlerini yansıtır. Titiz bir ahşap işçiliğinin yoğunlaştığı orijinal tavan, binanın genel bakımsız durumuna rağmen iç mekâna hâlâ göz ziyafeti sunan bir hava verebilmektedir.

İç mekânda ahşap unsurlar olarak ilk göze çarpan minber ve mihrabın, ibadethanenin son derece doğal ortamıyla estetik bir bütünlük sağladığı söylenebilir. Doğrudan insan elinden çıkan bu iki önemli yapıda, ahşap oyma ve kafes tekniği yüksek düzeyde kullanıldığından özgünlüğü hemen dikkat çeker. Minberde oyularak oluşturulmuş bulunan motif parçalarının, ahşap zemin üzerine tek tek monte edilerek sergilenen kompozisyonlarda sıradışı bir sanatın izlerini yansıtır. Yine yüksek düzeyde kafes tekniğinin kullanıldığı ön mahfilin korkuluklarının da, ikinci kattaki kadınlar mahfilindekiler gibi son derece özenli olduğu fark edilmektedir. Zamana karşı direndiği anlaşılan yeşil ve kırmızı tondaki boyalar orijinalliğini muhafaza ettiğinden bu boyaların kök boya olması muhtemeldir. Caminin en göz alıcı köşelerinden biri olan kubbesi sıvalı ve boyalıdır. Bu, ahşap tavan kaplamasındaki ince sanata tezat olsa da, kubbenin merkezine yerleştirilmiş yıldız formatındaki ahşap süslemeler, sağladığı karakteristik bütünlemeyle bu olumsuzluğu bertaraf etmektedir. Ahşap oymacılığının merkezini oluşturan tavanda özenilerek işlenmiş kare ve altıgen lambriler ise dekoratif sanatın en güzel örneklerini sergilemektedir.

Çeşitli tadilat ve onarımlara tabi tutulan Osmaniye Ahşap Camii’nin dış görünüşü, yanlış dış tadilat sebebiyle ne yazık ki iç mekânla uyumunu kaybetmiş bir hâldedir.

Karamürsel Sarıkum Camii

1881 yılında Bosna-Hersek’ten Kocaeli’nin Karamürsel ilçesine göç eden Boşnakların önemli bir bölümü, bugün 4 Temmuz Mahallesi içinde yer alan eski Sarıkum Mahallesi’nde iskân edilmişlerdir. Boşnaklar, yerleştikleri bu yere, göçmenlerden Derviş Mehmet oğlu Hüseyin Efendi’nin maddi katkıları ve önderliğinde bir cami ile bir mektep inşa etmişlerdir. Camiye önce Bosna-yı Cedit (Yeni Bosna) adı verilmişse de sonradan mahallenin adıyla anılmıştır.

İbadethanenin banisi Hüseyin Efendi, buranın ilk imam-hatibi olmuş, bu görevi 1892 yılına kadar devam etmiştir. Sarıkum Camii, 1921 yılındaki Kurtuluş Savaşı esnasında Yunanlılar tarafından ateşe verilmiştir. Cami, yangından hemen sonra onarılarak yeniden ibadete açılmış, 2018 yılında ise kapsamlı bir şekilde restore edilmiştir.

Ereğli Merkez Camii

Aynı zamanda Karamürsel’in tarihi dokusunu da yansıtan Ereğli Mahallesi’nin, M-1530 tarih ve 438 numaralı Osmanlı tapu tahrir defterindeki kayda göre, Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa’nın İznik’te yaptırmış olduğu camiye vakfedilmiş bir mülk olması hasebiyle, buradaki merkez birliklerince caminin de aynı tarihlerde var olması öngörülmektedir. Zira yetiştirilen tarım ürünleri yanında balıkçılığın ve deniz ticaretinin yoğun olduğu bu belde, Osmanlı Devletinin daha ilk dönemlerinde önemli bir yerleşim alanına dönüşmüştür. XX. yüzyılın başlarına kadar hizmet veren Ereğli Merkez Camii, 1921 tarihinde, Türk birliklerince buradan atılan Yunanlılar tarafından yakılmışsa da 1924 tarihinde yeniden inşa edilmiştir. Bununla ilgili caminin kitabesi mevcuttur. Kitabede şu satırlara yer verilmiştir: ‘Yunan zulmüyle kalb-i milletin pür yâre kalmışdı/Bütün ma’mureler yanmış harabezare kalmışdı/ Remade münkalib olmuş şu beyt-i Rabb-i İzzet de/ Harab olmuş minare sade bir emare kalmışdı/ Bu kudsi ma’bedi ihya içün hakka ki milletde/ Ne kudret ne servet ve ne de para kalmışdı / Bu emr-i hayr içün ehl-i ataye pişva olmak/ Emrullah oğlu Mustafa Ağa’ya sade kalmışdı/ Bu zilletin bezl-i cudi gayret-i ihvan ile hakka/Müyesser oldu ikmali ki pek düşvare kalmışdı/ Bin üç yüz kırk üçüncü sal-ı hicride bi-hamdillah/ Tamam oldu cema’at çok zamanlar dara kalmışdı/ Huda banileri darında ma’mur eylesün, amin 1342 (M.1924).

KAYNAKÇA

Vakıflar Gn.Md. Arşivi-Ankara, 629 no.lu defter, s. 453, 346. sıra, H.983-M.1575 tarihli Kara Bali Ahmet Bey Vakfı senedi nüshası; Cemalettin Özbay, Balibey’in Kimliği-Vefatı, araştırma, 17.3.2003,s. 10; Agah Yönsel-Şemsettin Arkan, Karamürsel, Tisa Matbaacılık 1972 Ankara, s. 175-176; Selçuk Seçkin-Bahadır Bozdağ, “Karamürsel Karabali Camii Hakkında Yeni Bulgular”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-2016, III. Cilt, s. 1907-1908; Erdoğan Özdemir, Kaptan-ı Derya Karamürsel, Mert Ofset, İstanbul 2004, s. 159; BOA, İrade-Dahiliye/1314 M20/18; Karamürsel Belediyesi Arşivi, 2019; Kara Musa Camii, Cevdet Evkaf, 20953 no.lu kayıt, BOA; Karamürsel Kültür Varlıkları ve Değerler Araştırma ProjesiOsmaniye Mahallesi, Karamürsel Kaymakamlığı 2020, s. 24; İbrahim Akbaba, Karamürsel ve Çevresinde Kültür Değişimleri, Basılmamış eser, s. 24; Ahmet Nezih Galitekin, Kocaeli Ereğli Beldesi Kitabeleri, Ereğli Belediyesi Kültür Yayınları No: 1, Acar Matbaacılık Tesisleri, 2001, s. 7-8-9.

Erdoğan ÖZDEMİR