Coğrafya
İl merkezinin güneybatısında, Samanlı Dağları’nın kuzey etekleri ile İzmit Körfezi güney kıyıları arasında kurulmuş Kocaeli ilçesidir. İzmit-Bursa karayolu üzerinde yer alan ilçe merkezinin, denizden yüksekliği 15 m, İzmit’e uzaklığı 35 km’dir.
Adını, 1324’te yöreyi fetheden Kara Mürsel Bey’den almış olan Karamürsel, 1888’de kurulan Kocaeli sancağına bağlı ilçelerden biridir. 1935’te 46 köye sahip 924 km2 alanlı bir ilçe olan Karamürsel’den, 1968’de Denizçalı ve 1972’de İlyas köyleri ayrılarak Yalova ilçesi Kılıç bucağına bağlanmıştır. 1995’te Altınova, 15 köyüyle birlikte Karamürsel’den ayrılarak ilçe olmuş Yalova’ya bağlanmıştır. Son olarak 1998’de Geyikdere Köyü de Altınova’ya bağlanmıştır. Böylece Karamürsel’in 19 köyü buradan ayrılarak Yalova’ya dâhil edilmiştir. Ayrıca 1936’da Gölcük ilçe olurken Ulaşlı ve Halıdere köyleri de buraya bağlamıştır. Toplamda 21 köyün çeşitli tarihlerde ayrılmasından sonra 2000 yılında 298 km2 alana ve 13’ü merkez bucağına, 12’si Yalakdere bucağına bağlı toplam 25 köyden oluşmakta idi. Bu köylerden Kızderbent’de 1972’de, Ereğli’de 1986’da, Yalakdere’de 1991’de, Akçat ve Dereköy’de de 1998’de belediye kurulmuştur. Bu belediyelerden sahilde yer alan Ereğli ve Dereköy, Karamürsel Belediyesi ile birleşirken diğerleri kırsal mahalle konumuna düşmüşlerdir. Bugün 5’i şehir merkezinde, 22’si kırsalda toplam 27 mahallesi vardır. Karamürsel ilçesinin toplam nüfusu yavaş bir seyirle ama sürekli artmıştır. 1935’te 20 bine yakın olan nüfus, 1950’de 25 bine, 1975’te 35 bine, 1990’da 55 bine yükselmiştir. 1998’de Altınova bucağının Yalova’ya bağlanması ile 15 bin kadar nüfusunu kaybetmiş, 2000’de 50 bine yaklaşan nüfusu bugün 60 bine yaklaşmıştır. Kocaeli geneline göre nüfus artış hızı yavaştır. 2020 yılsonu itibariyle Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS)’ne göre toplam nüfusu 58412 kişi olan Karamürsel ilçesinin yüzölçümü 262 km2, nüfus yoğunluğu 419 kişi/km2’dir. İlçe merkezi nüfusu 52216, kırsal nüfus ise, 6196’dır. Yani, ilçe nüfusunun yaklaşık %11’i kırsal kesimde yaşamaktadır.
Samanlı Dağları’nın kuzeyinde Körfez kıyısı ile Kazıklı Dere arasında güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve zirveleri 800 m’yi aşan sırtları ile tabanı 200 m civarında yer alan Yalakdere havzasından oluşan Karamürsel ilçesi arazilerinin %44’ü orman ve fundalıktır. Dağların alçak yamaçlarını, yer yer 500600 metreye kadar çıkan maki toplulukları kaplar. Kocayemiş, defne ve pırnal meşesi gibi ağaçlardan meydana gelen makiliklerden başka büyük çoğunluğunu meşelerin oluşturduğu ve meşelerin arasında kayın ile gürgenlerin yer aldığı ormanlar sahayı kaplar. Yükseklerde ve ağaçlandırma yapılan alanlarda çam türleri öne çıkar.
İlçe arazilerinin %42’si tarım alanıdır. %14’ü de tarım dışı diğer arazilerden oluşmaktadır. İlçe nüfusunun 1/10’ini oluşturan kırsal nüfusun geçim kaynağı tarıma, sebze ve meyvecilik ile hayvancılığa dayanır. 95 bin dekar kadar olan tarım alanlarının %69’u tarlalardan oluşmaktadır. Tarlaların 1/5’i nadasa bırakılmaktadır. Ekilen tarlaların 2/3’si tahıllara, 1/3’i de yem bitkilerine, %2’si ayçiçeğine, %2’si de fasulye ve nohuda ayrılmaktadır. Tarım arazilerinin % 19’unu meyve bahçeleri oluşturmaktadır. Kiraz bahçeleri dışında meyveliklerin %15’i şeftali, %13’ü erik, %11’i ceviz, %9’u fındık ve %7’si de elma bahçelerinden oluşur. Kestane, armut, kivi, çilek ve Trabzon hurması yetiştirilen diğer meyvelerdir. Sebze bahçelerinin oranı da %12’dir. Sebze bahçelerinin 2/3’ünü domates, karpuz, kavun ve taze fasulye alanları kaplamaktadır. Çok az (280 dekar) alanda da süs bitkileri yetiştirilmektedir. Karamürsel ilçesinde toplam 11 bin kadar koyun ve 4 bin keçi olmak üzere 15 bin davar ve 6 bine yakın da sığır bulunmaktadır. Yıllık 75 bin et, 40 bin yumurta tavuğu olmak üzere 115 bin tavuk üretilmektedir. Kıyı bölümlerinde balıkçılık yapılır.
Kocaeli ilçeleri arasında sanayileşmenin en az olduğu Karamürsel fındık, zeytin gibi tarımsal ürünleri, dillere destan “Karamürsel sepeti” ile tanınır. Karamürsel ilçesinin 3 km güneydoğusunda, Tepeköy’de ve 6 km güneybatısındaki Dereköy’de İstanbul’un birçok ünlü tarihi binasında kullanılmış olan yeşilimsi renkli andezitik tüf ve anglomera karakterindeki od-ateş taşı (Karamürsel taşı) bulunmaktadır. İnbeyli Mahallesi’nde de mermer ocakları işletilmektedir. İzmit-Bursa karayolu üzerinde yer alan ve küçük bir limanı da olan Karamürsel’in en önemli özelliği doğal güzellikleri ve sakin huzurlu havasıdır. Güzel plajları, balıkçıları, balık lokantaları ve çay bahçeleri ile ünlü Karamürsel sahili, ilçenin en önemli turizm mekânıdır. Ayrıca Karamürsel’e 7 km uzaklıktaki Oluklu Tepesi, temiz havası ve güzel manzarası ile bahar ve yaz mevsiminde ziyaretçilerin uğrak yerleri arasında yer alır. Karamürsel’e 15 km uzaklıktaki Akpınar Suyu ve 8 km uzaklıkta bulunan Karapınar Mahallesi’ndeki Başdeğirmen Mesire Yeri gezip görmeye değer yerleri arasındadır.
KAYNAKÇA
Dilek Bayraktar, “Karamürsel Şehrinin Yerleşim Özellikleri”, İ.Ü. Edebiyat Fak. Coğrafya Bölümü, Coğrafya Dergisi, Sayı: 6, İstanbul 1998, s. 367-379; Kocaeli İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü 2020 Faaliyet Raporu; Kocaeli İli Arazi Varlığı, T.C. Başbakanlık, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları, İl Rapor No: 16, Ankara 1995; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, (2020), Kocaeli İli Maden ve Enerji KAYNAKLARı, Ağustos 12, 2021 tarihinde MTA internet Sitesinden alınmıştır: https://www.mta.gov.tr; Turgut Bilgin, Samanlı Dağları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, No: 1294, İstanbul 1967; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Yayınları. Ankara (ilgili yıllara ait nüfus istatistikleri) https://www.tuik.gov.tr/; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkezi Dağıtım Sistemi (MEDAS), Bitkisel Üretim ve Hayvancılık İstatistikleri veri tabanları, https://biruni.tuik.gov.tr/ medas/?locale=tr.
Ali YİĞİT
Tarih
Antik Çağ ve Orta Çağ kaynaklarında Pronetioa, Pronesion, Prenetos, Prinetos, Pronektos, Preietos ve Prainetos adıyla anılan Karamürsel, Bithynia bölgesinin batı kesiminde Marmara Denizi’nin doğu, İzmit Körfezi’nin güney kıyısında bulunan antik bir şehirdir. Bu şehrin, Hititlerin çökmeye başladığı yıllarda (MÖ 1200), Trakya’dan gelerek boğazları aşıp Marmara Denizi’nin güney ve güneydoğu kıyılarına yerleşen ve Brygler adı ile de anılan Frigler tarafından kurulduğu kaydedilmektedir. Ancak Frigler, Kimmer akınlarına dayanamayarak uzun süre bölgede hâkimiyetlerini sürdüremediler. MÖ 680 yılında Batı Anadolu’da kurulan Lidya krallığı, Marmara Denizi ve İzmit Körfezi’nin güneyine doğru genişleyerek Prainetos (Karamürsel)’u da sınırları içine kattı. Bu sıralarda güçlenen Lidyalılar, Perslerin saldırısına uğrayarak yıkıldı. Hızla Marmara Denizi ve İzmit Körfezi kıyılarına ulaşan Persler döneminde, bütün bu bölge ile birlikte Prainetos da Perslerin Marmara satraplık örgütü içine alındı (MÖ 545). Bununla birlikte daha önceki zamanlarda bölgeye gelip yerleşmiş olan Thrak kökenli Bithynia halkı boylar halinde hareket ederek, bir ölçüde bağımsızlıklarını koruyup Karadeniz ticaretine hâkim oldular. Makedonyalı Büyük İskender’in, Pers ordularını Granikos (Biga) Çayı önlerinde yenilgiye uğratmasından sonra (MÖ 334) Prainetos, Büyük İskender’in satrapı Kalas’ı yenilgiye uğratan Prens Bas’ın oğlu Zipoites (MÖ 326-279)’in kurduğu Bithynia Krallığı hâkimiyetinde kaldı. Bithynia kralları Prainetos gibi, Bithynia’nın gelişmesine ve Helen tarzında yeni kentler kurulmasına büyük özen gösterdiler. Ancak Prainetos’un şiddetli bir depremle yıkılmasından dolayı, bir süre kendisinden hiç söz edilmedi.
252 yıl Bithynia Krallığı’nın hâkimiyetinde kalan Prainetos, MÖ 74 yılında Roma İmparatorluğu’nun eline geçti. MÖ 63 yılından itibaren de Romalı komutan ve siyaset adamı Pompeius’un düzenlemesine göre Provincia et Bithynia adlı eyaletin içinde kaldı. Prainetos, İmparator Diocletianus dönemine (MS 284-305) kadar bu eyaletin sınırları içinde İzmit (Nikomedeia)’e bağlı bir yerleşim yeriydi. Bu dönemde deniz ulaşımına elverişli konumu sayesinde Prainetos, tekrar eski önemine kavuştu. Zira İstanbul’dan çıkan ve deniz yoluyla Karamürsel üzerinden İznik’e giden ana yolun önemli liman kentlerinden biri oldu. Buna rağmen Prainetos’ta Roma dönemine ait çok az sayıda kalıntıya rastlanmıştır. Bu kalıntılardan biri Gölcük’ten Karamürsel’e doğru deniz kıyısı boyunca giderken, ana yolun bitişiğinde, Halıdere-Ulaş köyleri arasında, Gonca denen yerde, Roma döneminden kalma görmeye değer bir lahittir (MS 2. yüzyıl). Diğeri ise Karamürsel ve çevresinde bulunmuş mezar taşlarıdır. Bunlar Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya, İstanbul Arkeoloji ve Bursa Arkeoloji müzelerindedir.
Roma İmparatorluğu İmparator Teodosius tarafından ikiye ayrılınca (MS 395), Prainetos başkenti İstanbul olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu sınırları içinde kaldı. Bu dönemde, başkenti Nikomedeia olarak bilinen Bithynia eparkhia’sında Prainetos’un bir piskoposluk merkezi olarak adına rastlanır (MS 6. yüzyıl). MS 7. yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğu topraklarının thema adı verilen yönetim bölgelerine bölünmesiyle Prainetos, Opsiikion Thema’sının topraklarına dahil edilir. Ancak İmparator
V. Constantinus tarafından imparatorluk toprakları bölününce Prainetos, başkenti Nikomedeia olarak belirtilen Optimaton Thema’sı çatısı altına girmiştir. MS 5. yüzyıl kilise tarihçisi Sokrates “Prenetos” adıyla tanımladığı kentin, Nikomedeia’nın karşısında yer alan bir ticaret kolonisi ve aynı zamanda kilise babalarının yaşadığı sürgün yeri olduğunu belirtir. Bunu yanısıra, Prainetos, İznik ve İstanbul arasında deniz ulaşımını sağlayan bir aktarma iskelesidir. Nitekim1078 yılında Bizans’ın Anadolu orduları komutanı olan ve Türklerden destek alan Nicheporus Botaniates, İmparator VII. Mikhael Doukas’a karşı ayaklandığı zaman İznik’ten İstanbul’a doğru hareket ederek Prainetos (Karamürsel) üzerinden geçti. Aynı şekilde İmparator I. Alexios Komnenos, 1085’de Selçuklu Ebu’l Kasım’ın akınlarını durdurmak için İznik önlerine Tatikios adında bir komutan idaresinde bir ordu gönderdiğinde ve bu ordu İznik surları önünde yenilgiye uğrayarak Contantinopolis’e geri çekilmek zorunda kaldığında Prainetos’tan geçti. Bu nedenledir ki Prainetos, Bizans İmparatorluğu zamanında siyasi, askeri ve dini anlamda önemli bir merkez hâline geldi.
11. yüzyılın sonlarına doğru İznik’i kendine merkez edinen Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah başta Bursa ve İzmit olmak üzere tüm Sakarya Havzası, Kocaeli Yarımadası ve Prainetos’un bulunduğu Marmara Denizi kıyılarına geçici bir süre hâkim oldu. Ancak kısa bir süre sonra Bizans kuvvetleriyle birlikte hareket eden Haçlılar’ın İznik’i kuşatarak ele geçirmeleri üzerine Prainetos da tekrar Bizanslıların yönetimine girdi (1097). İstanbul’da Latin İmparatorluğu kurulunca İzmit ile birlikte Prainetos da kısa süre (1204-1207) Latinlerin işgali altında kaldı. Fakat İznik hükümdarı tarafından geri alındı. Daha sonra da Karamürsel ve çevresi, Moğol istilasının tetiklediği Türkmen akınlarının etkisi altında kaldı.
Bundan sonra, İzmit Körfezi’nin güney kıyısında ve Hereke’nin tam karşısında yer alan Prainetos, Osman Gazi’nin Bithynia’da kurduğu Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi’nin vefatı üzerine, yerine geçen oğlu Orhan Gazi, 1326 yılında Bursa’yı ele geçirdi. Ertuğrul Gazi’nin kumandanlarından ve Osman Gazi’nin silah arkadaşlarından Karamürsel Alp, İzmit Körfezi’nin güneyinde bulunan Prainetos’u fethetti ve geleneğe uygun olarak da şehre onun adı verildi. Böylece Karamürsel, Osmanlı Devleti’nin ilk Kaptan Paşa sancağı oldu. Osmanlı Devleti’nde ilk kaptan-ı deryası (Deniz Kuvvetleri komutanı) olarak görevlendirilen Karamürsel Alp, Karası Beyliği’nden uzman işçiler ve tecrübeli denizciler getirterek, Karamürsel’de küçük bir deniz üssü ile ilk Osmanlı tersanesini kurdu. Bu ilk tersanesinde Karamürsel’in kendi dizaynı olan ve Karamürsel adını taşıyan, çektirici sınıfından bir buçuk direkli, sivri üçgen yelkenli, yarım güverteli tekneler yapıldı. Bunlar hem kürek ve hem de yelkenle seyreden hafif ve süratli tekneler olup uzun yıllar Osmanlı Devleti’nde kullanıldı. XVI. yüzyılın sonlarında özellikle Batı Anadolu’nun zahire ve meyvelerinin İstanbul’a taşınmasında en çok kullanılan yük gemisi Karamürsel oldu. Yakın zamanlara kadar kullanılan ve hatta Akdeniz’de de görülen bu gemi tipine “Karamürsel gemisi” dendi.
Osmanlı Devleti’nin Sultan-öyüğü (Sultan-önü), Hüdavendigar ve Kocaeli sancaklarına ayrılışı Orhan Bey zamanında oldu. Bu dönemde Kocaeli Sancağı’na bağlı olan Karamürsel 1867’de Hüdavendigar vilayetinin merkez sancağına dahil edildi. Osmanlıların ilk döneminde Karamürsel, coğrafi konumu dolayısıyla stratejik önemini sürdürdü. İzmit, İznik, Bursa ve İstanbul gibi önemli şehirlere yakın olması ve deniz ulaşımının buradan sağlanması nedeniyle Karamürsel, Marmara iktisadi ünitesinin önemli şehirlerinden biri haline geldi. Karamürsel’den İstanbul’a devamlı od taşı, tahıl, kereste, tarım ürünleri nakledildi. Tarımsal ürünler yanında, sahip olduğu çuha, susam ve kâğıt fabrikaları sayesinde ticaret yoğun olarak gelişti. Altı mahalleden oluşan Karamürsel’de (Kızak, Dolay Oba, Hacı Yunus, nâm-ı diğer Hoş Kadem, Cami Ma’a Orta, Demürci ve Çam Çukuru, nâm-ı diğer İzzeddin ve Tamga Mahallesi) çiftçilik, bağcılık, hizmetkârlık, gemicilik, çapacılık, bargircilik, piyadecilik, eskicilik, kahvecilik, berberlik, bakkallık, kasaplık, odunculuk, nalbantlık, attarlık, semercilik, marangozluk yapan çok sayıdaki esnaf Karamürsel’in gelişmesine katkı sağladı. Bu arada Hersekzade Ahmet Paşa (1458-1518), Karamürsel tersanesini onartarak ticaretin canlanmasını sağladığı gibi, Karamürsel’e bağlı Hersek Köyü’nde kendi adıyla anılan külliyeyi yaptırarak beldeyi mamur bir duruma getirdi. Yine Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun manevi mimarı olarak bilinen Şeyh Edebâli‘nin soyundan geldiği söylenen Kara Balibey İbn-i Ahmet, Karamürsel’de bir külliye inşa ettirerek şehrin fiziki görünümünü değiştirdi.
Bununla birlikte, 1509, 1519, 1766 ve 1894 yıllarında meydana gelen büyük İzmit depremi, 1592’de İstanbul’da başlayan ve Karamürsel’e sıçrayan veba salgını, 1603’te İstanbul’da başlayan ve 1791 yılında Karamürsel’e sıçrayan yeniçeriler ile sipahilerin arasındaki ayaklanma ve XVIII. yüzyılın sonlarında vergilerin arttırılmasıyla ayaklanan çiftçilerin taşkınlıkları, Karamürsel’in sosyal ve ekonomik gelişimini olumsuz etkiledi. Ancak Karamürsel, XVIII. yüzyıldan sonra kurulan gümrük acenteleri sayesinde, yurt içi deniz taşımacılığı yanında, yurt dışı deniz taşımacılığının yapıldığı limanlardan biri hâline geldi. XIX. yüzyılın ortalarında, özellikle Kırım savaşından sonra çok sayıda göçmen gelerek Karamürsel’e yerleşti. Bu göçmenlerin sayısı, kendi anavatanlarında maruz kaldıkları ve hakkaniyetsiz olarak nitelendirdikleri muamelelerin provoke ettiği devamlı bir göç hareketi ile aralıksız artma eğilimi gösterdi.
1888’de düzenlenen İzmit Mutasarrıflığı sınırları içinde kalan Karamürsel, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiliz birliklerince işgal edildi (25 Haziran 1920). Şehirde üç saat kalan İngiliz askerleri çekip gittiler. Fakat Karadeniz Ereğlisi tarafından gelen bir Yunan taburu, bir İngiliz savaş gemisinin koruması altında Karamürsel’e girdi (11 Temmuz 1920). İki gün boyunca burada kalan Yunan askerleri, bu süre içinde Karamürsel ve yakın çevresini yağmaladılar. Bu olaylara karşı çıkan dört kişiyi de öldürdüler. Karamürsel’den ayrılırken halktan 29 kişiyi yanlarında götürdüler. 18 Temmuz’da ise yeni bir Yunan birliği İstanbul’dan gelerek halka gözdağı verdikten sonra geri döndü. Ancak Ekim 1920’de Batı Cephesi komutanı Ali Fuat Paşa’nın başlattığı Gediz harekâtı başarısızlıkla sonuçlanınca, Yunanlılar tekrar saldırıya geçerek Karamürsel’i kesin olarak işgal ettiler. Bu işgali kabullenmeyen Mevlüt Efendi’nin yönettiği 85 kişilik bir Kuvayımilliye birliği harekete geçerek Yunan kuvvetlerine saldırdı. Yoğun baskı altında kalan Yunan kuvvetleri Karamürsel dışındaki mevzilerini boşaltarak şehir merkezine çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Yunan işgalcileri kanlı bir misillemeyle cevap vererek, Kuvaymilliye ile ilişkisi olduğundan kuşkulandığı Karamürsellileri öldürdü. Yunanlılar buradaki baskı ve kanlı eylemlerini daha sonra da sürdürdüler. Bu arada, baskıya karşı direnen birkaç jandarma ve subay şehir dışına götürülerek Karamürsel-Yalova yolunda kurşuna dizildi.
Karamürsel’in işgali sonrasında da milis kuvvetleri Yunan işgal taburlarına ağır kayıplar verdirerek direnişlerini sürdürdü. Özellikle Karamürsel ve yöresinde kurulan Karamürsel, Gökbayrak ve Ne olursa olsun milis güçleri etkinliklerini sürdürerek Yunan kuvvetlerine rahat vermediler. Bu sırada Kocaeli Mıntıka Komutanlığı’na atanan Kâzım (Özalp) Bey’in bir araya getirdiği Türk kuvvetleri, Yunanlıların işgal altında tuttuğu Kocaeli bölgesine girdi. Bu kuvvetler, ilk iş olarak Sakarya’nın batı bölgesindeki Yunan hatlarını ele geçirdiler (20 / 21 Haziran 2021). Yunan alayı beklemediği bu saldırılar karşısında İzmit ve Seymen İskelesi yönünde geri çekilmeye başladı. Kalabak Köyü yakınlarında, Çuha Fabrikası ve Bahçecik nahiyesi önlerinde, Türk süvarileri ile Yunan birlikleri arasında zorlu çatışmalar oldu (22 Haziran 1921). Buralarda da tutunamayan Yunanlılar İzmit’e geri çekildi ve hazırlık yaparak savunmayı İzmit’ten sürdürmek istedi. Ancak Kâzım Bey’e bağlı birliklerin saldırıya geçmesi sonucunda, 26-27 Haziran 1921 gecesi Yunanlılar İzmit’i boşalttı ve gemilere sığınmak zorunda kaldı. Bir kısım Yunan askeri ise kıyı yolunu izleyerek Karamürsel yönünde geri çekildi. İzmit ve Karamürsel’in geri alınmasından sonra, Kandıra da kesin olarak Türk birliklerinin kontrolüne geçti. Türk birlikleri, köyleri yakıp yıkarak kıyı boyunca kaçan Yunanlıların peşine düştüler ve Karamürsel yönünde ilerlediler. Buradaki çatışmalarda uzun sürmedi ve Karamürsel 4 Temmuz 1921’de Türk birliklerinin eline geçti. Ancak Yunanlılar Karamürsel’i terk etmeden önce, büyük kıyım yaparak bütün şehri ateşe verdiler. Sonunda Yunan işgalinden kurtulan Karamürsel, 20 Ocak 1924’te Kocaeli ilinin kurulmasıyla buraya bağlandı.
KAYNAKÇA
Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Ankara 2006,s. 19-34,151 -188; Anna Komnena, Alexıad, Çev. Bilge Umar, İstanbul 1996, 15-42; Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara 2014, s. 490; Aşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî, Tevârîh-i Âl-i Osman, Osmanlı Tarihleri I’de, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1949, s. 116-117; Besim Darkot, “ İzmit”, C. 5/II, İslâm Ansiklopedisi, s. 1251-1256; Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993,s. 674; Bilge Umar, Bithynia, İstanbul 1988, s. 6-7; Bülent Öztürk, “Karamürsel’de (Bithynia) Bir Antik Kıyı Yerleşimi: Prainetos/ Preıetos ”, C. 1, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli 2016, s. 61-82; Charles Texıer, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi, C. 1, Çev. Ali Suat, Latin Harflerine Aktaran: Kazım Yaşar Kopraman, Sad. Musa Yıldız, Ankara 2002, s. 10, 18, 21, 77-110; Dilek Bayraktar, “Karamürsel Şehrinin Yerleşim Özellikleri” İstanbul Üniversitesi Coğrafya Dergisi, 6 (1998), s. 367-379; Enver Konukcu, “Karamürsel ve Çevresi”, C. 1, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli 2016, s. 199-229; Erdoğan Özdemir, Kaptan-ı Derya Karamürsel, İstanbul 2012, s. 28-30 32-34; F. Yavuz Ulugün, Aksoy, Taner Aksoy, Muhittin Bakan, Tarih Öncesi ve Helenistik Dönem Bithynia, Kocaeli 2004, s. 70, 76, 97, 227; Geroge Ostroğorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, Ankara 1986, s. 330336; Georgıos Akropolıtes, Vekayinâme, Çev. Bilge Umar, İstanbul 2008, s. 21-24; Herodotos, Tarih (Historiai), Eski Yunancadan çev. Furkan Akderin, İstanbul 2007, s. 540; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, 1, Sad. İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1992, s. 63; İbn-i Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, II. Defter, Haz. Şerafettin Turan, Ankara 1983, s. 36-40; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1984, s. 390, 394; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 1, İstanbul 1971, s. 11, 16; ; “ Kocaeli Mad.”, C. 7, Yurt Ansiklopedisi, İstanbul 1982-1983, s. 4978 -5096; Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihan-Nümâ-Neşrî Tarihi, C. 1, Yay. Faik Reşit Unat, Mehmed A. Köymen, Ankara 1987, s. 153; Müneccimbaşı A. B. Lütfullah, Camiü’d-Düvel Osmanlı Tarihi (1299-1481), Metin, Notlar, Çev. Ahmet Ağırakça, İstanbul 1995, s. 80, 86; Nıkephoros Bryennıos Tarihin Özü (Anadolu’da ve Rumeli’de 1070-1079 Döneminin Tarihi), Çev. Bilge Umar, İstanbul 2008, s. 40-41; Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika: XII-XIII-XIV), Çev. Adnan Pekman, İstanbul 2000, s. 14-15, 52-64; Şemseddin Günaltay, Yakın Şark II Anadolu, Ankara 1946, s. 355; Şemseddin Sami, Kâmûsu’l-Â’lâm, C. 5, Tıpkı Basım, Kaşgar Neşriyat, Ankara 1996, s. 3647; W.M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çev. Mihri Pektaş, İstanbul 1960, s. 194, 205, 220, 264; Vedat Turgut, “XVI. Yüzyılın Sonlarında Kocaeli Sancağında Demografik ve İktisadi Vaziyet”, C. I, Uluslararası Gazi Akca Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kocaeli 2015, s. 315; Veli Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Ankara 2001, s. 36; Vital Cuinet, İzmit Mutasarrıflığı, Çev. Pelin Koç, İstanbul 2012, s. 4-19, 39-40; Yasemin Nemlioğlu Koca, “Karamürsel Gemisi: Özellikleri ve Kullanımına Yönelik Bazı Tespitler”, C. 1, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli 2016, s. 283-300; Yusuf Çam, Milli Mücadele’de Kocaeli Sancağı, Kocaeli 2014, 71-83, 111-137, 171-200; Yusuf Oğuzoğlu, “16.ve 17. yüzyıllarda Karamürsel ve Çevresi”,C. 1, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli 2016, s. 403-408.
Recep YAŞA