Açık Alan Mescidi
Namazgâh, açık havada namaz kılmak için düzenlenmiş ibadet yeridir. Namazgâhta kıbleyi gösteren büyük bir taş bulunur. İslamiyetin ilk dönemlerinde cuma ve bayram namazlarının topluca kılınabilmesi için oluşturulan açık alanlara musalla denirdi. Günümüzde musalla, cenaze namazı kılınırken cenazenin konduğu yüksekçe taş anlamına evrilmiştir. İslamiyette ilk namazgâh aynı zamanda ilk cami olarak da kabul edilen Hz. peygamberin evinin avlusunda yapılmıştır.
Türk-İslam kültüründe ise daha çok yolcuların kullanması amacıyla üstü açık mescitler şeklinde, mihraplı, minberli, çeşmeli ve musalla taşlı olarak inşa edilmişlerdir. Genelde yol kenarlarında veya sayfiye yerlerinde büyük kalabalıkların bir arada bayram, cuma, cenaze, teravih namazları kılabilmesi, hacı gönderme ve karşılama, yağmur duası gibi eylemlerin gerçekleştirilmesi için inşa edilmiş ibadet alanlarıdır. Namazgâhlar zeminden biraz yüksekte, birkaç basamakla çıkılan düz bir set biçiminde inşa edilir.
Osmanlılar zamanında, yakınında cami veya mescit bulunmayan şehir dışındaki alanlarda namaz kılmak için oluşturulan mekânlara da namazgâh denirdi. Zemini çim veya toprak olabileceği gibi taş döşeli olanları da vardı. Bazı namazgâhların mihrap taşının diğer yüzü çeşme şeklinde düzenlenmiştir. Yaylalarda da namazgâhlar bulunmaktadır. Mesela Aydın’da 12 namazgâh tespit edilmiştir ki bunların üstlerinin basit biçimde örtülü olmasından sıcak iklimde namazgâhların büyük kısmının üstlerinin örtülü olabileceği fikri ortaya çıkmaktadır.
Namazgâh, Kandıra’da kent merkezinin batısında bulunmaktadır ve mekân olarak derenin batısında olan düzlük alandır. Kandıra’da namazgâh alanı nispeten derenin doğusundaki düzlüğe göre hafif meyillidir ve dere taşkınlarından etkilenmeyen bir alandadır. Burada köprüye yakın bir noktada büyük meşe ağaçları, su kuyusu bulunmaktadır. Az Güneyde su değirmeni vardır ki 1960’lara kadar çalıştığı, 1980’lere kadar da harabe hâlinde yapısının durduğu söylenmektedir. Namazgâh alanı Kandıra’ya bayram, hıdrellez gibi günlerde eğlence yeri ve kır gezisi alanı olmuştur. Bayram ve hıdrellezde salıncaklar kurulurdu.
Kandıra’da Orhan Gazi Camii’nin bulunması namazgâhın cami ile ilişkilendirilerek menkıbeler anlatılmasına yol açmıştır. Bir menkıbede, Orhan Camii yapılırken ilk önce namazgâha yapılmak istenmiş fakat o gece birkaç kişinin rüyasına girmiş, bu rüyalarda şu anda bulunduğu yere yapılması işaret edilmiş. Başka bir menkıbede, Orhan Bey namazgâhta konaklamış. Onunla beraber askeri de konaklamış. Oraya bir cami yapılmasını emretmiş. Malzeme getirmişler, o gece malzeme kimsenin bilmediği biçimde şimdiki Orhan Camii’nin olduğu yere taşınmış.
Namazgâh alanının doğusundan geçen dere buraya kadar Dombaygölü Deresi adını alırken namazgâhtan sonra Namazgâh Deresi adını alır. Namazgâh Deresi Karadeniz’e dökülmeden 2 km önce Sarısu Deresi ile birleşir. Dere üzerinde su değirmenleri, mezbahane, ve debbbağhaneler (deri işleme) bulunmaktaydı. Dombaygölü Deresi üzerinde inşa edilen Namazgâh Barajı, Çakırcaali ile Kabaağaç köyleri arasında bulunmaktadır. Kandıra, Derince, İzmit ve Körfez ilçelerine ait köy ve mahallelerin içme ve kullanma suyu ihtiyacı nın karşılanması amacıyla yapılmıştır. Bugün hidroelektrik santrali de yapılmış durumdadır. Kandıra namazgâh alanı çevresinde bugün Kandıra Belediyesinin kültür kompleksi bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Nebi Bozkurt, “Namazgâh,” Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. 32. s. 3 57-358; Rumeysa Bayar, Dilek Yavuz vd, “Sürdürülebilir ve Alternatif Bir Yaşam Modeli Olarak Ekoköyler: Kandıra Sarısu’da Ekolojik Yerleşme Denemeleri,” Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği web sayfası www.skb.gov.tr’den; Abdullah Altuntaş, Ayfer Özdemir, “Namazgâh Barajı Gölü Havzasında Yeraltı Suyu ve Yüzey Suyu İlişkisinin Koruma Alanlarının Doğal İzotoplarla Belirlenmesi,”4. Ulusal Hidrolojide İzotop Teknikleri Sempozyumu, İstanbul 2015, s. 421-437; Cengiz Demirarslan, “Açık Havada İbadet ve Mekân İlişkisi-Gelibolu Namazgâhları,” Türk-İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017; Faruk Şancı, “Yazlık Mescitlere Kavramsal ve Tipolojik Bir Yaklaşım,” Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Ağustos 2020; Beykoz.bel.tr; Rüştü Uygur, 1945, Kandıra ile görüşme; Ahsen Akalın, 1932, Kandıra ile görüşme; Sabahattin Akyıldız, 1945, Kandıra ile görüşme; Levent Aydoğdu, 1952, Kandıra ile görüşme; Hakkı Oruç, 1945, Kandıra ile mülakat.
Adem ARI