Osmanlı Devleti Döneminde İzmit Gümrüğü ve Gümrük Binası
Gümrük, devletlerarası ticarette sınır geçişlerinde malların kontrol edildiği yer olup bu geçiş esnasında alınan vergilere de “gümrük resmi” adı verilmektedir. Günümüzdeki uygulamayı da ifade eden bu tanım, sanayi öncesi dönemlerde bölge ve şehir sınırlarını da içerisine almaktaydı. Osmanlı maliye literatüründe gümrük, Osmanlı mal ve ürünlerinin Osmanlı Devleti’ne ithal veya ihraç edilmesi esnasında, ithal veya ihraç eşyanın çıkarıldığı ya da getirildiği daire manasında kullanıldığı gibi bu daireye çıkarılan her türlü eşya üzerinden alınan vergi manasında da kullanılmıştır. Öyle ki gümrük, vergilendirmenin kolay ve az masraflı şekli olarak sanayi öncesi ekonomilerde bölgeler ve şehirlerarası ticari mübadelede eski ve yaygın bir uygulamanın konusu olmuş bir vergi türüydü. Osmanlı kanunu, ülkeye gelen ve ülkeden çıkan her türlü mal ve ticaret eşyasından gümrük vergisi aldığı gibi ülke dâhilinde de gümrük uygulamasına başvurmuştur. Temelde, tüccar-ı seffar adı verilen beldeler arasında ticaret yapanların, girişebilecekleri spekülasyonların doğuracağı sorunları önlemek amacıyla başvurulan bir tedbir olan bu uygulama, aynı zamanda devlet hazinesinin de en büyük gelir kaynaklarından birisini oluşturmuştur.
Gümrük vergilerinden sadece Osmanlı Devleti’nden yabancı devletlere ihraç edilen veya yabancı ülkelerden ithal edilen mal ve eşyalar üzerinden alınan vergiler anlaşılmamalıdır. Osmanlı sınırları içerisindeki bir limandan diğer bir limana, deniz yoluyla veya bir şehir ya da kasabasından diğerine kara yoluyla taşınan mal ve eşyalardan da gümrük vergisi tahsil edilmiştir. Bu şekilde hem dış ticaret hem de iç ticaret gümrük vergisine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla gümrük politikası bir ölçüde devletin ticaret politikasını da yansıtmaktadır. Avrupalı devletlere tanınan kapitülasyonlar, bu ülkelerle olan ticareti düzenleyen başlıca araçlardı. Gümrük oranları, ticarete konu olan malın türüne, ithalatçı veya ihracatçının hukuki statüsüne ve gümrük bölgesine göre değişebilmekteydi.
Avrupa’dan Asya’ya geçiş koridoru üzerinde yer alan İzmit, bu stratejik konumu nedeniyle çok eski yüzyıllardan itibaren ekonomik açıdan zengin ve çok önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Şehrin bu özelliği dolayısıyla bölgede bir gümrüğün kurulması da zorunlu hâle gelmiştir. Osmanlı idaresi altında İzmit Gümrüğü’nün ne zaman kurulduğu ve faaliyete geçtiğine dair kaynaklardan kesin bir bilgi olmamakla birlikte, 16. yüzyılın ortalarında gümrükle ilgili kayıtlara rastlanmaktadır. 1530 tarihli kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla İzmit’te başhane, bozahane, meyhane ve bezirhane gibi sanayiye ait işletmeler, iskele, gümrük ve dalyanlar, öşür ve çift resmi dışında ihtisab, resm-i arus, bad-ı heva, resm-i ağnam, resm-i keyl ve cürm-ü cinayet gibi vergiler, kapan ve bac gibi çarşı veya tartı gelirleri başlıca mukataa konularını oluşturmaktaydı. Bu farklı ticari faaliyetlere konu olan mukataaların tamamı gümrüğe tabiydi. Osmanlı merkezi idaresi, gümrüğe gelen veya nakledilen her türlü mal ve ticari eşyadan “amediye” adı verilen bir vergi almaktaydı. İstanbul, İzmir, Trabzon ve Erzurum gibi büyük ticaret şehirlerindeki gümrüklerde olduğu gibi, eğer gelen mal ve ticari eşya İzmit’te tüketilmeyerek başka bir bölgeye sevk edilecek olursa “reftiye” vergisi ödenir, bu ürünler İzmit’te değerlendirilecekse “masdariyye” vergisi verilirdi. Yabancı bir memleketten gelip de İzmit’te sarf olunmayan malın başka bir yabancı memlekete ihraç edilmesi durumunda da “mürûriye” vergisi tahsil olunurdu.
Gümrüklere gelen mallar vergilendirilirken dikkate alınan en önemli husus, malın menşei ve niteliğinden çok tüccarların uyruğu ve diniyidi. Vergi oranları bakımından iç ve dış bütün gümrüklerde geçerli olmak üzere tüccarlar arasında yapılan ilk ayrım Müslüman olanla olmayan arasındaydı. Osmanlı vatandaşı olup olmaması statüyü fazla etkilememekteydi. İkinci ayrımda ise, Müslüman olmayanlar içerisinde Osmanlı vatandaşı olanla olmayan birbirinden ayrılıyordu. 16. yüzyıldan itibaren imparatorluğun büyük bir kısmında geçerli olmak üzere gümrüklerde uygulanan vergilendirme oranı, en düşük vergilendirme grubunda olan Müslümanlar için %3, Osmanlı vatandaşı olan ve zımmi olarak adlandırılan gayrimüslimler için %4, Osmanlı vatandaşı olmayan ve adına harbî denilen gayrimüslimler için de %5 olarak tespit edilmiştir. Bu vergilendirme oranları sonraki yüzyıllarda bazı değişikliklere uğramış, din ve tabiyet ayrımı uygulaması da 1838 tarihli Osmanlı-İngiliz ticaret anlaşması ile sona ermiştir. Bu gümrük vergisi oranları İzmit Gümrüğü’nde de aynen uygulanmıştır. Bazı durumlarda Osmanlı merkezi idaresi gümrüklerden tarife harici gümrük vergisi de alabilmekteydi. Ancak 1840 tarihli bir belgeden öğrendiğimiz kadarıyla, İzmit ahalisinin ekserisinin sanat ve ticaretle meşgul olduğundan bu kişilerin alıp sattıkları mallardan tarife harici gümrük vergisi alınmaması istenmiştir.
Osmanlı Devleti’nde gümrükler dahili ve harici olarak iki kısma ayrılmıştı. Gümrükler bulundukları bölgeye göre; sahilde bulunanlar sevahil gümrükleri, sınır boylarında olanlar hudut gümrükleri ve iç kısımda olanlar kara gümrükleri olarak adlandırılmaktaydı. Gerçekten İstanbul, İzmir, Antalya, Selanik, Beyrut, Trabzon ve Kefe gibi merkezler sadece dış ticaret değil, deniz taşımacılığının daha kolay olması nedeniyle iç ticaret için de önemli liman ve gümrük merkezleri olmuştur. İzmit şehri de konumu itibariyle bu şehirlerden biriydi.
İzmit Gümrüğü’ne bağlı liman ve iskeleler; Karamürsel, Değirmendere, Gölcük, Kavaklı, İzmit, Derince, Hereke, Tavşancıl ve Darıca idi. 1490 yılındaki gümrük kayıtlarına göre dört aylık süreçte yetmiş beş geminin Kefe’ye mal götürdüğü anlaşılmaktadır. Bu gemilerden bir kısmı İzmit Körfezi’nden çıkan gemilerdi. Malların birçoğu Bursa’dan gelmekte olup aralarında Bursa ipekleri, Hindistan’dan gelen baharat,boya, Batı Anadolu’nun pamuklu kumaşları, Ege Bölgesi’nden zeytin, zeytinyağı, fasulye, kuru üzüm, şarap, sirke ve taze sebze-meyve bulunuyordu. Bu kayıttan İzmit’teki iskelelerinin de aralarında bulunduğu ticari limanlardan Karadeniz’in kuzeyine ticaret yapıldığı tespit edilmektedir. Osmanlı Devleti’nde sahil gümrüklerinin denetimi kadılar tarafından yapılmaktaydı. Ancak kadılardan başka doğrudan iskelelerle ilgilenen görevliler de bulunmaktaydı. Başka iskelelerden yük ve yolcu alma ayrıcalığı yalnız gümrük emininin izniyle mümkündü. İskelelere yanaşacak gemilerin ya da mürettebatın düzene aykırı hareket etmesi durumunda bununla ilgili kaide ve nizamı uygulayacak iskele kethüdaları görevlendirilmiştir. Osmanlı coğrafyasında İzmir başta olmak üzere, İzmit’teki iskeleler de dahil diğer tüm iskelelere gelen mallardan gümrük emininin emrinde çalışan hizmetliler tarafından gümrük resmi, iskelelerde tartılan mallardan kantariye resmi, muhtesib tarafından ihtisab resmi ve malların gemilerden indirilmesi ve taşınması işlerini yapan hamalların amiri olan hamallar kethüdası tarafından da hamaliye resmi tahsil edilmekteydi.
Kara gümrükleri genellikle iç ticaret mallarına yönelik iken sahil gümrükleri hem iç hem de dış ticaret mallarını konu edinmiştir. Kara yoluyla yapılan ticarette gümrük resmi alınması kara gümrüklerinin kurulmasını gerektirmişti. Bursa, Erzurum, Tokat, Diyarbakır, Bağdat, Şam, Halep, Edirne, Belgrad gibi büyük şehirlerden başka daha küçük yerlerde de kara gümrükleri kurulmuştu. Küçük gümrükler genellikle büyük gümrüklere bağlanır ve bir ferman gönderilmesi ya da iltizama verilmesi gibi hâllerde sadece büyük gümrüğün adı yazılır, diğerleri için “ve tevâbii gümrükleri” denilmekle yetinilirdi. İzmit Gümrüğü de uzun yıllar İstanbul Gümrüğü’ne bağlı olarak faaliyetlerini devam ettirmiştir. İstanbul Gümrüğü’ne bağlı gümrükler Gelibolu, Rodosçuk, Mudanya, İzmir, Sultaniye ve İzmit gümrükleri idi. Arşiv kayıtlarında bu husus genellikle “İstanbul Gümrüğü mülhakatından İznikmid Gümrüğü” olarak geçmektedir. 1860 ve 1862 tarihli kayıtlardan öğrendiğimiz kadarıyla bu tarihlerde İzmit Gümrüğü’ne bağlı dört gümrük bulunmaktaydı. Bunlar Karamürsel, Yalakabad (Yalova), Darıca ve Adapazarı gümrükleri idi.
Gümrük resmini ödeyerek bu gümrüklerden birisinden geçen mallar için tüccarların eline eda tezkiresi verilir, böylece başka bir gümrüğe geldiğinde aynı mal için mükerrer gümrük resmi ödenmezdi. Ancak bu tedbirlere rağmen nizama aykırı davranışlar da olmuyor değildi. Benzer durumlara İzmit Gümrüğü’nde de rastlanmaktaydı. H. 05.06.1265/M. 28 Nisan 1849’da Dursun isminde bir tüccarın Dersaadet’e götürmek üzere İstanköy’den aldığı limon için gümrük resmi ödediği hâlde İzmit Gümrüğü’nde kendisinden tekrar gümrük resmi istenmesinin doğru olmadığından kendisinden alınan paranın iadesine dair şikâyeti İzmit muhassılına bildirilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfı, kapıkulu ocakları ve saray teşkilatı mensupları emekliye ayrıldıklarında İstanbul’da ikamet etmek istemediklerinde emeklilik maaşlarını gittikleri şehrin mukataalarından ya da gümrüğünden almaktaydılar. Öyle ki bu kişilerden bazılarının emeklilik maaşlarını İzmit Gümrüğü’nden aldıklarını görmekteyiz. Osmanlı maliyesinde devlete gelir getiren kaynakların tümü mukataa olarak adlandırılmaktaydı. Bu kaynakların mukataaya dönüştürüldüğü alanlardan biri de gümrükler olmuştur. Osmanlı gümrük vergileri doğrudan doğruya Osmanlı hazinesine gelir olarak kaydedilirdi. Gümrük işletmeleri mukataa hâline getirildiğinde, o mukataanın tamamı veya bir kısmı ortalama 3 yıl süre ile iltizama verilirdi. Osmanlı ülkesine girecek ya da ülke dışına çıkacak mal ve eşya için her devlette olduğu gibi gümrükler kurulmuş ve gümrük resmi konulmuştu. Gümrükler bizzat merkezi idare tarafından değil, devlete karşı taahhüt olunan bir para karşılığında iltizam edilirdi. Nitekim Osmanlılar gümrük bölgelerini mukataa ya da iltizam sistemi çerçevesinde birer idari-mali ekonomik birim olarak örgütlemişlerdir. Öyle ki bölgenin idari merkezinin gümrük bölgesinin de merkezi olması bir kural hâline getirilmişti. Her bölgede gümrük vergisi ödenmesi zorunluydu ve bunlardan her birinin ayrı kanun ve yönetmelikleri, ayrı vergi oranları olabilmekteydi. Herhangi bir gümrük bölgesinde bir vergi tek bir defa ödenir, aynı malın ya da eşyanın aynı gümrük bölgesi içerisindeki başka noktalara sevk edilmesi durumunda başka vergi alınmazdı.
Gümrüklerin iltizam ve emanet usulleriyle idaresi Tanzimat dönemine kadar devam etmiştir. Tanzimat döneminde de gümrüklerin idaresinde aynı usullere dayalı yeni çözüm yolları denenmiştir. Örneğin, 1840 yılında iltizam usulünden vazgeçilerek emanet uygulaması tatbik edilmiş, 1842 yılında tekrar iltizam usulüne geri dönülmüştür. Gümrüklerin ihalesinde iltizamlar açık arttırma yoluyla yapılmaktaydı. Diğer mukataalarda olduğu gümrük mukataalarında da tek bir gümrük değil, birkaçı bir arada iltizama verilmekteydi. Bundan maksat birinin kârının diğerinin zararını telafi etmesiydi. H. 1267/M. 1851 yılında İstanbul ve İzmit gümrükleri birleştirilerek ihale edilmiştir. Bu tarihten dokuz yıl sonra yeniden açık arttırmaya çıkarılan İzmit Gümrüğü, H. 1277/M. 1860 yılında Süleyman Efendi’ye ihale olunmuştur.
1859 yılında Maliye Nezareti tarafından gümrüklerin bu defa emanet usulüyle idare olunması uygun bulunarak ülke genelinde 17 Gümrük Emaneti kurularak her birine “emin” adı verilen yöneticiler tayin edilmiştir. 1861 yılında İstanbul Emtia Gümrük Eminliği’nin yerine Gümrük Emaneti kurulmuş ve taşradaki gümrük emanetleri müdürlük statüsüne dönüştürülmüştür. Meşrutiyet döneminde ise Gümrük Emaneti’nin yerini Maliye Bakanlığı’na bağlı olan Gümrük Umum Müdürlüğü almıştır. Cumhuriyet döneminde gümrükler bölge müdürlükleri olarak teşkilatlanmıştır. Günümüzde Kocaeli (İzmit) Gümrüğü’ne bağlı başlıca gümrük idareleri şunlardır: Körfez Petro-Kimya Gümrük Müdürlüğü, Derince Gümrük Müdürlüğü, Dilovası Gümrük Müdürlüğü, Gebze Gümrük Müdürlüğü, İzmit Gümrük Müdürlüğü, Kocaeli Gümrük Muhafaza ve Kaçakçılık İstihbarat Müdürlüğü, Kocaeli Hukuk Gümrüğü Başkanlığı ve İzmit Ticaret Denetim Gümrüğü Başkanlığı.
Arşiv kayıtlarından, üretilen malları iç ve dış piyasaya ulaştıran İzmit’te bir gümrük binasının olduğu da anlaşılmaktadır. Öyle ki 1280/1863 tarihli bir kayıtta İzmit Gümrüğü’nün tamirinden bahsedilmektedir. İzmit gümrük binasının mutasarrıf Musa Kasım döneminde yaptırıldığı bilinmektedir. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi’nde yer alan 1306/1889 tarihli belge İzmit Rüsumat Müdüriyeti Dairesi’nin genişletilmesi ve yanına yapılacak rıhtım inşası ile alakalıdır. Adı geçen mutasarrıfın görev yıllarına tesadüf eden bu belgede, gümrük dairesinin yeniden inşa edilmesinden bahsedilmemesi, öncesinde var olan gümrük binasının yeniden ele alınarak tamir edildiğine işaret etmektedir. Muhtemelen bu bina 1280/1863 tarihinde inşa edilen ve tamiri yapılan binadır. Dikdörtgen planlı, iki katlı kırma çatılı olan ve doğusuna bitişik aynı girişe sahip tek katlı depodan oluşan bu bina günümüzde artık mevcut değildir. Ayrıca 1307/1889 tarihli bir belgeden, de İzmit’e bağlı Değirmendere sahilinde de bir iskele ve gümrük dairesinin inşa edildiğini öğrenmekteyiz. Bir başka arşiv kaydında da söz konusu iskele ve gümrük dairesinin inşa edileceği mahallin bölge ahalisine mahsus mera olduğu ve ahalinin de bu inşaata razı olduğu bilgisi yer almaktadır.
KAYNAKÇA
BOA, A.MKT.DV. 13/68. Tarih: H. 5 Cemaziyelahir 1265 (M. 28 Nisan 1849); BOA, A.MKT.MHM. 203/47. Tarih: H. 9 Cemaziyelahir 1277 (M. 23 Aralık 1860); BOA, A.MKT.NZD. 36/55. Tarih: H. 11 Şaban 1267 (M. 11 Haziran 1851); BOA, A.MKT.UM. 411/34.Tarih: 29 Zilkade 1276 (M. 18 Haziran 1860); BOA, AE.SMD.III.17/1544. Tarih: H. 5 Rebiülevvel 1122. (M. 4 Mayıs 1710); BOA, C.ML. 320/13193. Tarih: H. 3.Receb 1256 (M. 31 Ağustos 1840);BOA, D.MMK.d. 23207. Tarih: H. 15 Rebiülahir 1248 (M. 11 Eylül1832); BOA, D.MMK.İGE.d. 23705. Tarih: H. 15 Cemaziyelahir1245 (M. 12 Aralık 1829); BOA, D.MMK.İGE.d. 23717. Tarih: H.29 Rebiülevvel 1245 (M. 28 Eylül 1829); BOA, DH.MKT. 1633/18.Tarih: H. 1 Zilkade 1306 (M. 29 Haziran 1889); BOA, DH.M-KT. 1678/116. Tarih: 9 Rebiülahir 1307 (M. 3 Aralık 1889); BOA,DH.MKT. 1744/1. Tarih: 2 Zilhicce 1307 (M. 20 Temmuz 1890); BOA, İ.MVL. 494/22350. Tarih: H. 28 Rebiülahir 1280 (M. 12 Ekim 1863); BOA, İ.MVL.164/20957. Tarih: 27 Şevval 1278 (M.27 Nisan 1862); 438 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri (937/1530) II: Bolu, Kastamonu, Kengırı ve Koca-ili Livâları Dizin ve Tıpkıbasım, Defter-i Hâkânî Dizisi: 1, Ankara, 1994, s. 759-799; Bilgehan Pamuk, “Erzurum Gümrüğü’nün Teşekkülü ve Tekamülü (XVI-XVII. Yüzyıllar)”, Belleten, Cilt: LXXVII, Sayı: 279, Yıl: 2013,s. 526; Burçin Yereli, “İslam Vergi Hukukunda Dış Ticaret Vergileri ve Osmanlı Devleti’nde Gümrük Vergileri Uygulaması”, DEÜ İBBF Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, 1994, s. 84; Denizhan Tuncer, Vergi Tekniği Açısından Gümrük Vergisinin Değerlendirilmesi, Basılmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2007, s. 6; Ebubekir Ayan, “Osmanlı Döneminde Kocaeli Sanayiinin Tarihi Gelişimi ve Osmanlı’da Sanayileşme Çabalarının Analizi”, İnsan&İnsan, Yıl: 3, Sayı: 4, Yaz 2016, s. 6; Ekrem Gürdal, XVIII. Yüzyıl ve Sonrasında Karamürsel İskelesi’nin Osmanlı Deniz Faaliyetlerindeki Yeri”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-II Bildirileri 3-5 Nisan 2016, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli, 2016, s. 546; Güler Yarcı, Osmanlı Maliyesi’nde Toprak Bastı Vergisi”, Acta Turcıca, Yıl: 4, Sayı: 1, Ocak 2012, s. 349; Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi (1300-1600), Cilt 1, (Editörler: Halil İnalcık ve Donald Quataert), (Türkçeye Çeviren: Halil Berktay), Eren Yayıncılık, İstanbul, 2000,s. 249; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 4, 2. Kısım, 2.Baskı, Ankara, 1983, s. 580; Mehmet Genç, “Osmanlı Devleti’nde İç Gümrük Rejimi”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 786; Mehmet Genç, “Osmanlı Devleti’nde İç Gümrük Rejimi”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 788789;; Mehmet İpşirli, “Tekaüt”, DİA, 40, İstanbul, 2011, s. 341; Mustafa Hergüner,Tarihi Gelişim İçinde Kocaeli Liman Başkanlığı”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-III Bildirileri, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli, 2017, s. 23842385; Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlılarda Gümrük”, DİA, XIV, İstanbul, 1996, s. 263; Özer Ergenç, “XVIII. Yüzyılda Osmanlı Sanayi ve Ticaret Hayatına İlişkin Bazı Bilgiler”, Osmanlı Tarihi Yazıları Şehir, Toplum, Devlet, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2012, s. 279280; Resül Narin, “Osmanlı Devleti’nde Bir Ticaret Şehri: Adapazarı ve Gümrüğü”, Arşiv ve Tarihçiliğe Adanmış Bir Ömür Prof. Dr. Atilla Çetin’e Armağan, (Editör: Turgut Subaşı), Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Sakarya Kitaplığı, Adapazarı, 2016, s. 264; Sadık Müfit Bilge, “15.-18. Yüzyıllarda İstanbul ve Kafkasya İskeleleri Arasında Deniz Ticareti: Tâcirler, Gemiciler, Köylüler”, III. Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 25-26 Mayıs 2015, (Editör: Feridun Emecen vd.) İstanbul, 2015, s. 69; Şennur Kaya, “Bazı Liman Kentlerindeki Örnekler Işığında Tanzimat Dönemi ve Sonrasında İnşa Edilen Gümrük Binalarının Mimari Özellikleri”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Sosyal Bilimler Dergisi, 2010 (4), s. 74.
Hakan DOĞAN