Genel Bilgiler
İzmit şehri, günümüzde kendi adını taşıyan körfezin (İzmit Körfezi) bitiminde kurulmuş fakat körfezin tam doğu nihayetini meydana getiren bataklıklı kenarda yerleşemeyerek daha kuzeyde, kıyıya çok yaklaşan dağlık kütlenin yamaçları önünde tutunmuştur. İzmit Körfezi’nin varlığı burada bir liman şehri kurulmasına yardımcı olmuştur.
Şehir, 1921’deki Yunan işgali sırasında yer yer tahribata uğramış, Cumhuriyet döneminde bu tahribatın izlerini gidererek kalkınmaya başlamıştır. Cumhuriyetin ilanından önce Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti tarafından İzmit’e mutasarrıf olarak tayin edilen Saadettin Bey’in gayretleriyle şehrin imar planı da hazırlanmıştır. Bu plan gereğince rıhtımdan demiryoluna çıkan bir cadde açılmış, Yunanlıların şehri terk ederken yaktıkları Hanlariçi mevkisi yeniden düzenlenmiş ve batı-doğu doğrultulu caddelerden biri olan İstiklal Caddesi de bu dönemde (1922’de) açılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra müstakil mutasarrıflıkların vilayet hâline getirilmesi üzerine İzmit de bir vilayet merkezi oldu. 1927 nüfus sayımında şehrin nüfusu 15.000’i biraz geçiyordu (15.200). 1950’li yıllara kadar 30.000 dolaylarında kalan nüfus (1940’ta 29.100, 1945’te 28.400) 1950’den itibaren hızla artmaya başladı (1950’de 36.000, 1955’te 55.500, 1960’ta 73.500)
ve 1970 sayımında ilk defa 100.000’i aştı (123.000). 1927’den 1970’e kadar geçen sürede şehir nüfusunun sekiz katına çıkması İzmit ve çevresindeki sanayi faaliyetlerinin aynı hızdaki gelişmesiyle ilgilidir.
Günümüzde İzmit şehri İzmit Körfezi kıyısındaki düzlükle, gerideki yamaçlar üzerinde yayılır. Şehrin iskân alanı, deniz kıyısını izleyen İstanbul-Ankara yolunun (E-5) hemen kuzeyinden başlayarak yamaçlarda 220 metre yüksekliklere kadar çıkar (Veliahmet Mahallesi’nde). İskân yamaçlar üzerinde yayıldığı gibi doğudan batıya doğru sıralanan tepeleri birbirinden ayıran dere vadilerinin içine doğru da sokulur. Bu vadilerde genellikle gecekondular yayılmaktadır.
Şehrin en canlı kısmını birbirine paralel olarak uzanan dört cadde meydana getirir. Bunlardan birincisi kıyıyı izleyen İstanbul-Ankara yoludur. Buna az çok paralel olarak uzanan cadde eskiden Hamidiye Caddesi denilen, ortasından 2000 yılının sonlarına gelinceye kadar demiryolunun geçtiği 1800 metre uzunluğundaki oldukça geniş ve iki tarafında İzmit’in başlıca mağazalarıyla bankalarının sıralandığı caddedir (çarşının içinden demiryolunun geçmesi Türkiye’nin başka hiçbir şehrinde görülmeyen ve İzmit’in adeta simgesi hâline gelmiş bir özelliğiydi fakat 2000 yılı sonunda demiryolu buradan kaldırılarak sahildeki yoldan geçirilmiştir). Bu eski demiryolu caddesinin kuzeyinde de İstiklal Caddesi uzanır. Bununla eski demiryolu caddesini birleştiren sokaklar şehrin kesif iş alanlarıdır. Daha kuzeyde yine adı geçen caddelere paralel olarak uzanan dördüncü bir cadde olan İstanbul Caddesi daha ziyade okulların toplandığı bir yerdir. Doğu-batı doğrultulu bu dört ana eksenden kuzeye doğru yönelen sokaklar çok yerde dik yokuşlar, bazıları da merdivenli sokaklar hâlindedir. Şehirdeki eğim şartları, yokuşlu veya merdivenli olması gibi sadece sokakların şekline değil, genişliğine de etki etmektedir. Şehrin düzlükte olan kesimlerinde genişliği 30 metreyi bulan (Rıhtım Caddesi ) ve 20 metreyi aşan (eski demiryolunun geçtiği cadde) caddeler olduğu gibi, eğimin arttığı kesimlerde eni 3-5 metreye inen sokaklara da rastlanır.
İzmit şehri son otuz-kırk yıl içinde çevreye doğru çok fazla genişleyerek o yıllara kadar işgal ettiği alanın iki katını da aşan bir sahaya yayılmıştır. Bu durum plansız yerleşmeler (gecekondular) kadar blok ve çok katlı inşaatlarla planlı yerleşmeler şeklinde de olmuştur. Yeni ilave edilen kısımlar şehrin alanını doğuya doğru genişletirken batıdaki Derince ve Tütünçiftlik gibi eskiden ayrı olan yerleşmeleri de aradaki boşlukları doldurmak suretiyle şehrin ana kütlesiyle birleştirmiştir. Önemli bir sanayi merkezi olan, Kocaeli Üniversitesi’nin kurulmasıyla bir kültür merkezi olma niteliğini de kazanan İzmit’in 1985 yılında 200.000’i geçmiş bulunan (233.000) nüfusu 1990’da 250.000’i aştı (256.882). 2021 yılının son günü itibariyle yapılan tespitlere göre İzmit şehrinin nüfusu 400.000’e çok yaklaşmıştı (360.000). İstanbul sanayisinin 1960’lı yıllarda başlayan merkezden uzaklaşma süreci, İzmit’in gelişimini kamçılayan başlıca faktördür.
İzmit doğu-batı yönünde uzanan çizgisel bir şehirdir. Şehrin bu çizgisel yapısını da bulunduğu yerin topografyası belirlemiştir. İzmit’in şehir planları da bu topografyaya uyan yol-istikamet planı şeklinde yapılmıştır. İlk planı 1930 yılında bir Fransız şehir plancısı tarafından bu şekilde yapılmıştır. Bilimsel anlamda ilk imar planı, 1945’te Jansen, ikincisi ise 1950’de Prof. Kemal Ahmet Aru tarafından hazırlanmıştır. Bu plan 1970 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 1970 yılında İller Bankası’nın açtığı yarışmada yüksek mimar Polat Sökmen’in hazırladığı plan onanmıştır. 20. yüzyılın bitimine yaklaşık dört buçuk ay kala meydana gelen büyük deprem (17 Ağustos 1999), Adapazarı, Yalova ve Gölcük kadar olmasa da İzmit’te de yıkıma yol açmış fakat bu durum şehrin ana yerleşim yerini değiştirecek boyuta ulaşmamıştır. En fazla tahribat körfez kıyısına yakın, düz kıyılarda olmuş, bu arada Yeni Cuma (Pertev Paşa) Camii’nin minaresiyle Fevziye (Mehmet Bey) Camii’nin çatısı hasar görmüştür. Yamaçlardaki mahalleler ise depremden daha az etkilenmiştir.
KAYNAKÇA
Rıfat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, İzmit 1945; Nezih Fıratlı, İzmit Tarihi ve Eski Eserleri Rehberi, İstanbul 1959; Metin Tuncel, İzmit Şehri ve Yayılış Sahası, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi, sayı 18-19, İstanbul, 1973. s. 167-168; a Nezih Fıratlı. “Şehir Yerleşmelerinde Kuruluş Yerinin Fonksiyonel Sürekliliğe Etkisi Üzerine Bir Deneme: İzmit”, a.e, sy. 22 (1977). S. 93-97; Nezih Fıratlı, “Tarih Boyunca Türkiye’de Kent Kuruluşları” Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul 1981 s. 329; Besim Darkot–Metin Tuncel, Marmara Bölgesi Coğrafyası, İstanbul 1981.
Metin TUNCEL
Coğrafya
Kocaeli ilinin merkez ilçesidir. Kadim bir şehir olan İzmit, idari düzenlemelerle farkı zamanlarda değişik sınırlara ve farklı sayıda yerleşmelere hükmetse de, her zaman idari bir merkez olmuştur.
Körfezin kuzeydoğu kıyısında MÖ 3. yüzyılda Bithynia kralı Nikomedes zamanında kurulmuş tarihi bir şehir olan İzmit, adını da bu kraldan almıştır. Şehrin eski adı olan Nikomedia’nın “sur içinde” anlamındaki “iz” öneki ile söylenişi (İznikomid) önce İznikmid sonra İzmid’e evrilerek, bugünkü İzmit şekline dönüşmüştür. İzmit, antik çağlardan beri İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde önemli bir durak yeri ve canlı bir alışveriş şehri olmasından dolayı her zaman bir yönetim merkezi olmuştur. Önceleri Hüdavendigâr eyaletine bağlı olan İzmit Mutasarrıflığı, 1888’de bağımsız bir sancak hâline gelmiş, Cumhuriyetten sonra 1924’te Kocaeli vilayeti kurulunca, İzmit buranın merkez ilçesi olmuştur.
1935’te Merkez, Akmeşe, Bahçecik, Derbent ve İhsaniye nahiyelerinden oluşan ve toplam 1220 km2 alanda yaklaşık 72 bin nüfusa sahip olan İzmit ilçesinde bir şehir ve 98 köy yer alıyordu. Bugün bu alan üzerinde İzmit, Kartepe, Başiskele, Gölcük ve Derince ilçeleri ile Körfez ilçesinin yarısı yer almaktadır. Zamanla pek çok idari değişiklikler geçiren İzmit ilçesinin bugünkü son hâli 6 Mart 2008 tarihinde kabul edilen 5747 nolu büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulması ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki kanun ile almıştır. Bu kanun ile Kuruçeşme, Bekirpaşa, Alikahya ve Akmeşe belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalleleri ile birlikte Saraybahçe Belediyesi’ne katılmıştır. Bu belediyenin adı İzmit olarak değiştirilmiş İzmit ilçesi kurulmuştur.
İzmit belediyesi ve ilçesini oluşturan bu belediyelerden Saraybahçe ve Bekirpaşa, Kocaeli ili büyükşehir olmadan önce Kocaeli Belediyesi adı altında hizmet görüyordu. Bu belediyeler 2 Eylül 1993 tarih ve 504 sayılı kanun hükmünde kararnameye göre Bakanlar Kurulu’nca 21 Aralık 1993 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bu belediyelerden Bekirpaşa’nın ismi, o tarihte şehrin doğu kısmındaki iki büyük mahalle olan Bekirdere ile Mehmet Ali Paşa’nın adlarının birleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Aslında Bekirdere 1985 tarihinde İzmit (Kocaeli) Belediyesi sınırları içine alınan bir köydü. Bu köy belediye sınırları içine alındıktan 10 yıl sonra İzmit’in en büyük mahallelerinden biri hâline gelmiştir. Bekirpaşa Belediyesi’ne bağlanan diğer mahallelerden Gündoğdu da 1985’te belediye sınırlarına katılan köylerdendir. İzmit şehrinin geri kalan 22 mahallesi de Saraybahçe Belediyesi’ne bağlanmıştır.
Diğer belediyelerden Kuruçeşme, şehrin batısında Alikahya ise doğusunda gelişerek şehre katılmış belediyelerdi. Alikahya, 1950’li yıllara kadar Durhasan köyü sınırları içinde bir çiftlik arazisi iken bu tarihten itibaren bu alana yerleşen nüfusun artması sonucu 1976’da Alikahya adıyla köy olmuştur. Hızlı gelişen Alikahya köyü 10 yıl sonra 1986 yılında belediye statüsü kazanmıştır. Köy olduktan sonraki ilk sayım olan 1980’de 1799 olan nüfusu, belediye olduktan sonraki ilk sayım olan 1990’da 4074’e, İzmit Belediyesi’ne katılmadan önceki son senenin (2007) yılsonu ADNKS verisine göre 23.197’dir. Kuruçeşme Belediyesi’nin temelini oluşturan Hatip, bugün hâlâ mevcut olan Arızlı köyünden 1958’de ayrılarak müstakil bir köy haline gelmiş ve burada 1988’de aynı isimle belediye kurulmuştur. 1995 yılında adı “Kuruçeşme” olarak Bakanlar Kurulu’nca değiştirilmiştir. 2008’de 4 mahalleden oluşan Kuruçeşme’nin nüfusu 12 bine yaklaşmıştı. Bu 4 belediyenin 6 Mart 2008 tarihinde kabul edilen 5747 nolu kanun ile birleştirilmesi ve Kullar Belediyesi’ne bağlı Ovacık, Vezirçiftliği, Karadenizliler ve Mahmutpaşa mahallelerinin Yahyakaptan Kavşağı’ndan başlayarak Başiskele Kavşağı’na kadar D-130 Devlet Karayolu’nun batısında kalan kısımlarının katılmasıyla İzmit ilçesinin merkezi oluşturulmuştur. Bu merkezin kuzeydoğusunda 30 kilometre uzaklıkta yer alan ve 1924 yılından beri bucak merkezi, 1998’den 2008’e kadar da belediye statüsü taşımış olan Akmeşe beldesi ile 15’i Akmeşe, 2’si Derbent ve 32’si de Merkez bucağa bağlı toplam 49 köy hâlen kırsal vasfını korumaktadır. Dolaysıyla İzmit ilçesi 50’si kırsal, 52’si de şehir mahallesi olmak üzere 102 mahalleden oluşmaktadır. Bu mahallelerin toplam alanı 480 km2, 2020 yılı sonu itibariyle toplam nüfusu 365.893, nüfus yoğunluğu 762 kişi/km2’dir. Bu nüfusun 345.308’i şehirde, 20.585’i de kırsal kesimde yaşamaktadır.
1935’te 72 bin nüfusa sahip olan İzmit ilçesi nüfusunun %74’ü köylerde yaşıyordu. 25 yıl sonra 1960’ta nüfusunu ikiye katlayan İzmit ilçesinin kırsal nüfus oranı %48 idi. Sonraki 25 yılda da hızlı büyüyen İzmit ilçesi 1985’te %39’u kırsalda olmak üzere 386 bin kişi nüfusa sahipti. Bünyesinden 1987’de Körfez, 1999’da da Derince ilçelerini çıkaran ve 350 km2 alan, 200 bin nüfus kaybeden İzmit’in 2000 yılında 373 bin nüfusu vardı. 2008’deki düzenleme öncesinde nüfusu 450 bine yaklaşan İzmit’in bu tarihte, alanı 480 km2’ye, nüfusu da 306.515’e inmişti. Son 12 yılda yıllık ortalama %2’lik büyüme ile nüfusu 366 bine yükselmiştir.
İlçe arazileri İzmit-Sapanca oluğundan Kocaeli Platosu üzerine doğru yayılır. İzmit şehrinin büyük bir kısmı İzmit Körfezi ve Sapanca Gölü arasındaki düzlükler ile Kocaeli Platosu kenarını oluşturan dik yamaçlar üzerinde gelişmiştir. Kocaeli Yarımadası’nın yükseltisinin düşük olması ve parçalı bir rölyef göstermesi, kuzeyden Karadeniz, güneyden Akdeniz ikliminin etkilerine açık hâle gelmesine neden olmuş ve yörenin ekolojik özellikleri de buna göre şekillenmiştir. İlçe arazilerindeki ormanlar genel itibariyle meşe ağaçlarından oluşmaktadır. Kuzey ve kuzeydoğudaki tepelik arazilerde kayınlara da rastlanır. Ormanın tahrip edildiği yerlerde makilikler gelişmiştir. Makiliklerde kermez meşesi, akçakesme, katran ardıcı gibi ağaçlar yer alır. İzmit ilçesinin bugünkü arazisinin %28’i orman ve fundalık, %27’si tarım alanı, %8’i de çayır ve meradır. Tarım dışı alanların oranı da %38’dir.
İlçe halkı geçimini endüstri kuruluşlarında çalışarak sağlamakla birlikte iklimin elverişli olması nedeniyle özellikle ilçenin kuzey ve kuzeydoğusunda yer alan kırsal mahallelerde tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. 120 bin dekar kadar olan tarım alanlarının %79’u tarlalardan oluşmaktadır. Tarlaların yarıdan çoğuna tahıl (buğday, arpa, mısır ve yulaf), yarıya yakınına yem bitkileri (fiğ, yulaf, mısır, bezelye ve yonca) ekilmektedir. Ayçiçeği, keten ve patates ile şeker pancarı ekilen diğer bitkilerdir. Tarım arazilerinin %14’ü meyve bahçelerinden oluşmaktadır. Meyveliklerin %43’ü fındık, %21’i de ceviz bahçelerinden oluşur. Daha sonra kiraz (11), elma (7) ve üzüm (7) bahçeleri gelir. Armut, erik, vişne ve incir de yetiştirilen diğer meyvelerdir. Sebze bahçelerinin oranı da %7’dir. Domates, karpuz, sivri biber ve taze fasulye en çok alan ayrılan sebzelerdir. Çok az (255 dekar) alanda da süs bitkileri yetiştirilmektedir. İzmit ilçesinde 20 binden fazla sığır, 12 bin beş yüz koyun ve 2 bin kadar keçi beslenmektedir. 1 milyon 250 bin kadar da tavuk yetiştirilmektedir.
İzmit’in İstanbul-Ankara kara ve demiryolu üzerinde yer alması ve deniz ulaşımı imkânı sunan körfezin kıyısında yer alması sanayi faaliyetlerinin gelişmesine neden olmuştur. İzmit’te sanayileşme süreci 1934 yılında SEKA’nın kurulmasıyla başlamış, 1950’li yıllardan itibaren gelişimini sürdürmüştür. Bu yıllarda Mannesmann Sümerbank boru fabrikası, Türk Pirelli ve Goodyear lastik fabrikaları, Çelik Halat ve Tel Sanayi, Kordsa ve Brisa gibi büyük sanayi tesisleri kurulmuştur. İzmit’in en büyük sanayi kuruluşu olan Hyundai Assan, 1997 yılında Alikahya’da faaliyete geçmiştir. İzmit’te sanayi tesisleri şehrin özellikle doğu kesiminde ve D-100 karayolu hattı boyunca yoğunlaşmıştır. Nitekim 2004 yılında kurulan 200 hektar alan üzerinde, 31 parselden oluşan Asım Kibar OSB ve 120 hektar alan üzerinde 34 parselden oluşan Alikahya OSB de şehrin doğusunda yer almaktadır. 1966’da körfezin doğu ucunda Kumla ve Kiraz dereleri ile D-130 karayolu arasında kurulan İzmit Sanayi Sitesi’nde 1.200 işyerinde 15 bin kadar kişi çalışmaktadır. İzmit özellikle kimya, petrol ürünleri, lastik ve plastik ile otomotiv sanayi sektörlerinde ön plandadır.
Bugün sanayi fonksiyonu ile öne çıkan İzmit, tarihi bir şehirdir. Şehirde birçok tarihi eser yer almaktadır. Tarihi tren garı ve eski ambar binalarından oluşan Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi, Abdülaziz döneminde yaptırılan Kasr-ı Hümayun (Av Köşkü) Saray Müzesi, İzmit Saat Kulesi, Selim Sırrı Paşa Konağı, Pembe Köşk, 1776 yılında I. Abdülhamit zamanında inşa ettirilmiş olan Saatçi Ali Efendi Konağı, Eski Vali Konağı, Pertev Paşa Külliyesi, Orhan Camii, Fevziye Camii, Süleyman Paşa Hamamı, Canfeda Kethüda Hatun Çeşmesi gibi gezip görmeye değer pek çok tarihi bina yer almaktadır. Ayrıca 580 dönümlük bir arazi üzerine inşa edilen, içerisinde iskele, kâğıt müzesi, kent müzesi ve çeşitli eğlence alanları bulunan ve dünya çapında en büyük kent parklarından biri olan SEKA Park ile Şehitlik Korusu Parkı ve Gayret Gemisi Müzesi en çok ziyaret edilen yerler arasındadır.
KAYNAKÇA
Kocaeli İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü 2020 Faaliyet Raporu; Kocaeli İli Arazi Varlığı, T.C. Başbakanlık, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları, İl Rapor No: 16, Ankara. 1995; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, (2020). Kocaeli İli Maden ve Enerji KAYNAKLARı. Ağustos 12, 2021 tarihinde MTA internet Sitesinden alınmıştır: https://www.mta.gov.tr; Metin Tuncel, “İzmit Şehri ve Yayılış Sahası”, İÜ Coğrafya Enstitüsü Dergisi, Sayı 18-19, İstanbul 1973, s. 167-198; Resmî Gazete, Sayı 26824, Tarih 22 Mart 2008: 6 Mart 2008 Tarihinde Kabul edilen 5747 No.lu “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”; Selin Yıldız, İzmit Şehrinin Mekânsal Gelişim Süreci, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2016; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Yayınları. Ankara (ilgili yıllara ait nüfus istatistikleri) https://www.tuik.gov.tr/; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkezi Dağıtım Sistemi (MEDAS), Bitkisel Üretim ve Hayvancılık İstatistikleri veri tabanları, https://biruni.tuik. gov.tr/medas/?locale=tr; Ümit Sergün, Kocaeli Yarımadası’nda Kırsal Yerleşme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat. Fakültesi Yayını, İstanbul 1986; Yusuf Dönmez, Kocaeli Yarımadasının Bitki Coğrafyası. İstanbul Üniversitesi Edebiyat. Fakültesi Yayını, İstanbul 1979.
Ali YİĞİT
Tarih
(bkz. Kocaeli İli, Nikomedia, Bithynia (Bitinya) Krallığı ve Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçukluları ve Mülki Yapılanma Maddeleri)
Marmara Denizi’nin doğusunda karalar içine 50 km kadar sokulan körfezin nihayetinde yer alır. Nikomedia olan eski adını şehrin kurucusu Bitinya Kralı I. Nikomed’den (MÖ 279-250) almıştır. Strabon’un eserinde Nikomedeia şeklinde anılan şehrin adı Türkçe kaynakalrda genel olarak İznikmid biçiminde geçmiştir. 19. yüzyılın ortalarına doğru İzmid, 20. yüzyılın başlarında günümüzde olduğu gibi İzmit şeklinde kullanılmaya başlanmıştır.
İzmit, körfezin güneydoğusunda Başiskele mevkisinde Megaralılar tarafından tesis edilen (MÖ 712) Astakos şehrinin Bitinyalıların saldırısı sırasında harap olması üzerine Bitinya Kralı I. Nikomed tarafından bugünkü şehrin doğu kesiminde milattan önce 262’de Nikomedya adıyla kuruldu ve Bitinya Krallığı’nın başşehri oldu. Bu sebeple İzmit’in ilk sakinleri olan Astakoslularla Bitinyalılar zamanında şehir batıya doğru gelişme gösterdi ve etrafı surlarla çevrildi. Nihayet |||. Nikomed zamanında (MÖ 75) Bitinya Krallığı imtiyazlı bir eyalet olarak Roma İmparatorluğu’na bağlanınca İzmit bu eyaletin merkezi haline geldi. Roma İmparatorluğu ile Pontus Krallığı arasında çıkan çatışmalarda ve depremlerde zarar gören şehir zaman zaman yeniden inşa edildi. Milattan sonra 256’da Gotlar tarafından yağmalandı. İmparator Diokletianus (284-305), İzmit’i Roma İmparatorluğu’nun doğu topraklarına başşehir yaptı; hipodrom, saray, tapınak, hamam ve resmi binalar inşa ettirerek büyüttü, alt yapısını düzenletti. Bu dönemde Roma İmparatorluğu’nun Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dördüncü büyük şehri hâline geldi, önemli yolların bağlandığı bir merkez oldu.
Diokletianus zamanında, özellikle İzmit’teki Hıristiyanların şiddetli takibata uğramaları üzerine yeni dinin mensupları İznik’e çekilmeye başladı. Diokletianus, Hıristiyanlar aleyhine çıkarıp astırdığı bir fermanı yırtan Circîs’i (St. George) İzmit’te işkence ile öldürttü. Bitinya bölge valisi Plinius, 111’de Sakarya-Sapanca ve İzmit arasında kanal açmayı düşündüyse de bunu uygulama imkânı bulamadı. İstanbul’un ön plana çıkıp Bizans İmparatorluğu’na başşehir olmasından (11 Mayıs 330) sonra da İzmit önemini korudu. Ancak 358’deki büyük deprem ve Gotların saldırısı (378) sırasında şehir büyük ölçüde tahrip oldu. I. Iustinianos (527-565) zamanında imarına önem verildiyse de şehir meydana gelen depremler yüzünden sarsıldı ve giderek önemini kaybedip bir kasaba hâline geldi.
İslam fetihlerinin İstanbul’a yönelmesi İzmit’i de etkiledi. İlk olarak Halife Muaviye zamanında (674) İstanbul’a gelen Müslüman donanması İzmit’i kuşattıysa da bir sonuç alamadı. 715’te Mesleme b. Abdülmelik kumandasındaki kuvvetler İstanbul ve İzmit’i yeniden kuşattı. Halife Mehdi-Billah döneminde oğlu Harunürreşid’in 165’teki (781-82) kuşatması sırasında İzmit ilk defa Araplar tarafından ele geçirildi ve İslam orduları karadan Khalkedon’a (Kadıköy) kadar olan bölgeyi fethettiler. Ancak Bizans’ın her yıl vergi ödemesi şartıyla barış yapıldı. Bundan yarım asır sonra Anadolu’nun fethine başlayan Türkler kısa bir süre içinde İzmit’e ulaştılar. 1078’de Bizans İmparatorluğu’na isyan eden Nikephoros Botaneiates, kendi ordusu olmadığı için Türkler’den sağladığı ücretli askerlerden oluşan ordusu ile İzmit’ten Üsküdar’a kadar olan bölgedeki garnizonlara Türk askerlerini yerleştirdi. 1081’de Süleyman Şah’ın idaresinde bulunan İzmit, 1085’te yeniden Bizans’ın hâkimiyetine geçti. Kısa süre sonra Haçlı seferlerinin başlaması ile Haçlılar 1096’da İzmit’e geldiler ve şehre yerleştiler.
|V. Haçlı Seferi sırasında Latinler yeniden İzmit’i ele geçirerek tahrip ettiler. Uzun süre Bizans ve Latinler arasında el değiştiren şehir 1228’de yeniden Bizans hâkimiyetine geçti.
Osmanlı Beyliği’nin Anadolu’nun kuzeybatısında yayılmaya başlaması üzerine Türk akınları İzmit’e kadar uzandı. 1329’da Orhan Bey ile İmparator III. Andronikos arasında İzmit yakınlarında Pelekanon’da cereyan eden savaşta ağır yenilgiye uğrayan imparator haraç ödemek şartıyla İzmit’i kurtardıysa da (1333), daha sonra 1337’de burası Osmanlıların eline geçti ve idaresi Süleyman Paşa’ya bırakıldı. Şehirdeki kiliseler camiye çevrildi, biri medrese yapıldı.
Orhan Bey (1324-1362) devrinde İzmit’in merkez olduğu Kocaeli sancağı teşkil edildi. İzmit, Osmanlı idaresinde iken Bizans imparatoru, müttefiki Ceneviz donanmasını göndererek şehri tahrip ettirdi. Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra diğer şehirler gibi İzmit de Timur’un saldırısına uğradı ve yağmalandı. Nihayet Çelebi Mehmed (1413-1421), Osmanlı Beyliği’nde birliği yeniden kurunca İzmit’e de geldi, Bayezid Paşa’yı sancak beyi tayin ederek şehrin imarına önem verdi. İstanbul’un fethi öncesinde Rumelihisarı’nın inşası için gerekli olan kereste ve inşaatta çalışacak işçiler İzmit’ten getirildi.
Burası, İstanbul’un fethi üzerine başşehri Anadolu’ya bağlayan yolların ilk ve en önemli menzil şehri hâline geldi. 1514’te Çaldıran seferine çıkan Yavuz Sultan Selim iki gün İzmit’te kaldı. İzmit, II. Bayezid devrinde meydana gelen 1509 İstanbul depreminde büyük zarar gördü, şehrin surları kısmen yıkıldığı gibi bazı camilerle medrese ve birçok ev harap oldu. Kanuni Sultan Süleyman her iki İran seferinde de (1534 ve 1548) İzmit menzilinde konakladı. Bu örnekler İstanbul’dan sonra İzmit’in menzil olarak önemini ortaya koymaktadır, bu sebeple İzmit’e giden yol iki araba geçecek kadar genişletildi. Bu dönemde şehrin eski tersanesi yeniden faal hâle getirildi ve su yolları tamir edildi. Süleymaniye Camii’nin inşası esnasında İzmit’te kalıntıları bulunan veya toprak altında kalmış olan Roma döneminden kalma saray mermerlerinin çıkartılarak kestirilmesi ve inşaatın temelinde kullanılmak üzere İstanbul’a gönderilmesi istendi.
III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan’ın Üsküdar’da yaptırdığı, Atik Valide Sultan Külliyesi adıyla bilinen cami ve dükkânlar için gerekli olan taş, mermer ve keresteler de yine İzmit’ten sağlandı.
16. yüzyılın ikinci yarısında görülen tabii afetlerden ve Anadolu’da yaşanan sosyal çalkantılardan İzmit de etkilendi. 1567 depreminde pek çok ev çöktü ve bir kısmı da hasar gördü. Marmara sahillerindeki çiftliklere çalışmak için gelen Arnavut Leventler, İzmit ve yöresinde hayli karışıklığa yol açtılar. 1573’te İzmit ve civarı suhtelerin kaynaştığı yerler hâline geldi. 1579’da Pertev Paşa’nın cami, imaret, mektep, hamam ve kervansaraydan oluşan külliyesi tamamlandı. Caminin inşası için gerekli olan taş, ağaç ve kirecin İzmit çevresinden, demirin Samakov’dan ve kurşunun Kratova’dan temini için emirler gönderildi. Roma İmparatorluğu zamanında düşünüldüğü hâlde gerçekleşmeyen Sakarya-Sapanca Gölü-İzmit Körfezi arasında bir kanal açma düşüncesi 1591’de Sadrazam Koca Sinan Paşa’nın gayretiyle uygulamaya konulduysa da üçte biri kazılmasına rağmen tamamlanamadı. 1592’deki veba salgını İzmit’i de etkilediği için uzun süre ticari hayat durma noktasına geldi. Şehzadeliğinde sık sık İzmit’e gelen IV. Murad Aralık 1633’te teftiş amacıyla İzmit’te üç gün kaldı ve tütün yasağına uymayanları cezalandırdı. Çok sevdiği İzmit’te kendisi için bir saray, şehrin etrafına sur ve kale yapılmasını emretti. IV. Murad, Revan kuşatması sırasında kaleyi kendisine teslim eden Emirgune’yi İzmit’teki sarayına gönderdi.
İzmit, yabancı devlet adamlarının ikametgâhı olma özelliğini daha sonra da sürdürdü. Nitekim Karlofça Antlaşması gereği Osmanlı ülkesine iltica eden Macar Kralı Tökeli İmre (Imre Thököly) ve ailesi İzmit’te bir çiftliğe yerleştirildi ve orada öldü (1705).
18. yüzyılda pek çok tabii âfetle İzmit tahrip oldu. 1719’da İzmit ve civarında meydana gelen büyük zelzelede Yalova’dan Düzce’ye kadar olan bölgede 4000 kişi hayatını kaybetti, şehrin önemli bir bölümü yıkıldı. Gümrükhane’nin deniz suları altında kaldığı bu afette şehrin büyük camilerinden Mehmed Bey Camii ve müştemilâtı tamamen, Pertev Paşa Camii ve Külliyesi kısmen zarar gördü. Daha sonra şehrin yeniden imarına çalışıldı ve bu arada İzmit Sarayı’nın tamiri için emir gönderildi. Ancak 1754 ve 1766 depremleri yine şehrin cami vb. önemli binalarına ve tersaneye büyük zarar verdi. 1751 kışında meydana gelen ve “ağaç kıran” denilen şiddetli fırtınada körfezdeki kırk gemi battı ve muhtemelen şehirdeki bazı binalar fırtınadan etkilendi.
1770’te Osmanlı donanmasının Çeşme Limanı önlerinde yakılmasından sonra Kaptanıderyâ Cezayirli Hasan Paşa donanmayı yeniden teşkil etmek için giriştiği yoğun faaliyeti sırasında İzmit’e gitti ve gemi inşası için gerekli keresteyi kontrol ederek sevkiyatı bizzat yürüttü. Bu dönemden itibaren İzmit, tersanesi sebebiyle yeniden ön plana çıktı. Nitekim 1827’de Navarin’de yok edilen donanmanın Kaptanıderyâ Ahmed Fevzi Paşa’nın öncülüğünde yeniden inşası sırasında da İzmit’te pek çok gemi yapıldı. Bu dönemde şehrin imarına önem verildi. 1833’te Üsküdar-İzmit arasında ilk posta yolu hizmete girdi. II. Mahmud 1833 ve 1836’da iki defa İzmit’i ziyaret etti. Deniz yoluyla gittiği birinci gezisinde tersaneyi, askeri birlikleri teftiş etti ve henüz inşaat hâlinde olan feshâneyi dolaştı. Kara yoluyla gittiği ikinci gezisinde ise şehzadeleri Abdülmecid ve Abdülaziz ile birlikte Fevziye Camii’nin açılışını yaptı, inşası tamamlanan kalyonun denize indirme merasimine katıldı. Bu seyahatinde Çene suyunun kaynağına kadar giden padişah Orhan Camii’nin tamirini emretti ve fes dikimhanesini gezdikten sonra deniz yoluyla İstanbul’a döndü. Abdülmecid devrinde redif teşkilâtının kurulması üzerine 1843’te oluşturulan dört bölge merkezinden biri İzmit oldu ve bu amaçla bugünkü kolordu binası inşa edildi. Marmara Denizi’nde ulaşımı sağlaması ve İzmit’in de aralarında bulunduğu bazı iskelelere uğraması için 1844’te Mesir-i Bahri adlı gemi tahsis edilerek deniz yoluyla yük ve yolcu taşınmaya başlandı. Abdülmecid döneminde ordunun ihtiyacı için elbiselik kumaş üretmek üzere 1845’te açılan İzmit Çuha Fabrikası uzun süre hizmet verdi. Tanzimattan sonra başlayan imar faaliyetleri İzmit’te de etkili oldu ve serasker Süleyman Paşa buraya gönderildi. 1859’da Anadolu’da açılan ilk rüşdiyelerden biri İzmit’te yer alıyordu. 1871’de şehirde ilk defa belediye başkanı seçildi ve meclis kuruldu. Sultan Abdülaziz daha önce inşasına başlanan sarayı kısa zamanda tamamlattı. 1869’da Sapanca Gölü-İzmit arasında kanal açma projesi yeniden gündeme geldiyse de bir sonuç alınamadı. 1873’te Haydarpaşa-İzmit, 1890’da İzmit-Adapazarı tren hattı hizmete girdi. 1894 İstanbul depreminden etkilenen İzmit’te Fevziye Camii harap oldu. 1895’te Derince Limanı’nın yapılması ile İzmit, Anadolu’dan gelen ticari emtia ve zahire için bir depolama merkezi oldu. II. Abdülhamid devrinde mutasarrıf Sırrı Paşa, İzmit’in imarına ve bu arada şehir içi ve şehir dışı yollarının yapımına önem verdi. Şehrin simgesi hâline gelen çınar ağaçlarını demiryolunun iki yanına diktirdi ve şehrin doğusundaki bataklıkları kurutmaya çalıştı. II. Abdülhamid’in yirmi beşinci cülus yıldönümü anısına mutasarrıf Musa Kâzım Paşa saat kulesi yaptırdı (1901). milli mücadele sırasında İzmit 6 Temmuz 1920’de önce İngilizler ve sonra Yunanlılar tarafından işgal edildiyse de 28 Haziran 1921’de kurtarıldı.
İzmit’in Fiziki, Kültürel ve Sosyoekonomik Yapısı
İzmit, İstanbul’dan Anadolu’ya giden karayolunun önemli ilk duraklarından olması sebebiyle seyyahların uğrak yeri oldu. Seyyah Buondelmonti 1420’lerde gördüğü İzmit’i kalıntılarından dolayı büyük bir şehir olarak tarif etmektedir. Broquiere ise 1457’de İzmit’i, civarında sık ormanların bulunduğu, limanı olan güzel bir şehir olarak anlatmaktadır. İzmit’in Osmanlılar tarafından yapıldığı bilinen en eski tahriri 929 (1523) yılına aittir. On beşi Müslümanlara, biri gayrimüslimlere ait olmak üzere on altı mahalleden oluşan şehirde mahalleler diğer örneklerinde olduğu gibi şahıs, cami, mescid ve yer adlarıyla anılmaktadır. Turudoğlu, Sindel, Hamza Fakih, Çeşme, Hacı Hurma, Kerti, Yenice Mescid, Cami, Hacı Hasan, Tepecik mahalleleri Müslümanların yaşadığı mahallelerdi. Şehirdeki Müslümanların sayısı 437 hane ve 152 mücerred olmak üzere yaklaşık 1800-1900 civarında idi. Gayrimüslimler otuz bir hane ve sekiz mücerred, yani yaklaşık 120 kişiydi ve aşağı şehirdeki tersane yakınında bulunan İskele Mahallesi’nde oturuyorlardı. Şehrin toplam nüfusunun 2000 civarında olması İzmit’in küçük bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir. Yine 1523 yılına ait bir vakıf defterinde İzmit’te Süleyman Paşa tarafından yaptırılmış bir cami, medrese ve hamam, Şeyh Muhyiddin Muallimhanesi, Davud Hamamı, Şirin Baba Zaviyesi ve kervansaray bulunmaktadır. Güney ve güneydoğusundaki ormanlarıyla ilgi çeken İzmit’ten 1530’da geçerek İstanbul’a giden Bedreddin el-Gazzi, İznik yoluyla geldiği şehrin güneyindeki dağlarda bulunan ormanlara “ağaç denizi” denildiğini belirtmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi’ne (940/1534) katılan Matrakçı Nasuh, İzmit’in surlarını, cami, kervansaray ve evlerini gösteren bir minyatürünü çizmiştir. 1547’de İzmit’e gelen Chesneau, harabelerden şehrin vaktiyle muhteşem bir yer olduğunun anlaşıldığını belirtmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın II. İran Seferi’nde bulunan ve 1548’de İzmit’ten geçen seyyah ve tabiatbilimci Belon, bir bıçağın sırtına yerleşmiş gibi görünen şehirde 300 ev bulunduğunu, limandan başlayan surların tepeye ulaştığını ancak şehrin o sıralarda harap durumda olduğunu yazmaktadır. Anadolu’da gördükleri şehirlerin bilhassa Osmanlı öncesindeki durumunu dikkate alarak bilgi veren batılı seyyahlar, İzmit için de Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar hakkında tespitler yapmışlardır. Bunların içinde 1555’te şehre gelen Dernschwam adını İsminik şeklinde zikrettiği İzmit’in çok güzel bir Bizans şehri olduğunu belirterek, deniz kenarına yakın uzun bir yamaç üzerinde kurulduğunu anlatmaktadır. Aynı yıl içinde İzmit’ten geçen Busbecq de şehrin eski dönemlere ait kalıntılarından bahsetmiştir. Lubenau 1573’te geldiği İzmit’te eski surların hâlâ görülebildiğini, şehrin en yüksek tepelerinde kalenin bulunduğunu ve şehirde Türklerle Hıristiyanların yaşadığını anlatmaktadır. 1585’te İzmit’i gezen Âşık Mehmed ise mamur bir şehir olan İzmit’te sur bulunmadığını, camileri ve temiz çarşılarıyla civardaki yerleşim yerlerinin iskelesi olduğunu belirtmektedir. İzmit’in 999 (1591) yılında yapılan bir başka tahririne göre müslümanlarla meskûn Debbağlar ve Uruslar (1697’de Ömer Ağa) adı altında iki mahalle daha kurulmuştur. Şehrin nüfusu yaklaşık 583 nefer, yani 2000 kişi civarındaydı. Bu dönemde İzmit’te, 16. yüzyıl başlarına nispetle muhtemelen ticari canlılığın sebep olduğu bir şehirleşme göze çarpmaktadır. Gayrimüslimler için Kavak adıyla yeni bir mahalle teşekkül etmiş olup sayılarında da artış gözlenmektedir.
16. yüzyılın başlarında Hıristiyanların mücerredlerle birlikte otuz dokuz nefer iken 1591’de elli dokuz nefere ulaştığı, ayrıca on bir nefer Yahudi bulunduğu dikkati çekmektedir. Buna göre gayrimüslimlerin sayısı 210 civarındadır. Yahudiler Tepecik ve Uruslar mahallelerinde oturmaktaydı. 17. yüzyılın başlarında İzmit’ten geçen Polonyalı Simeon burasının büyük bir liman şehri olduğunu söylemekte ve 180 Ermeni hanesi bulunduğunu kaydetmektedir ki bu sayının bütün Hıristiyanlara ait olması daha doğrudur. IV. Murad dönemine ait 1034 (1625) tarihli bir tahrirden İzmit’in gelişme gösterdiği anlaşılmaktadır. Buna göre mahalle sayısı yirmi dördü Müslümanlara, ikisi gayrimüslimlere ait olmak üzere yirmi altıya yükseldi. Hane sayısı 835’e varan İzmit’in nüfusu 4200’e ulaştı. Böylece 16. yüzyıl başlarına göre yaklaşık %70’e varan bir artış gerçekleşmiştir. Bu artışta, şehrin ticari kapasitesinin büyümesi ve Anadolu’dan gelen kervanların denizle buluştuğu önemli bir konak yeri olarak gelişmesi rol oynamakla beraber bu dönemde kırsal alanlarda görülen Celâlî hareketlerinin bir kısım halkı şehre yöneltmiş olduğu da düşünülebilir. 1054 (1644) tarihli bir avarız defterinde Tolkok, Veli Hoca ve Kara Burc adıyla üç yeni mahalle görülmektedir. Tavernier, 1632’de gördüğü şehirde daha çok tersaneden bahsetmiş, kereste depolarının ev ve gemi inşası için hazırlandığını, buradaki Yahudilerin çoğunlukla buğday ve kereste ticaretiyle uğraştıklarını belirtmiştir. Seyyah, IV. Murad’ın Bağdat seferi sırasında inşa ettirdiği sarayı da görmüştür. Evliya Çelebi, şehri gördüğünde surları kısmen ayaktadır ve deniz kenarındaki bölümünde dört köşeli, kapılı büyük bir kulesi olduğunu, içinin gemi malzemeleri ve kereste ile dolu bulunduğunu anlatmaktadır. Büyük bir limanı olan İzmit’in sancakbeyi, yeniçeri serdarı, sipahi kethüdâsı, müftü, nakîbüleşraf gibi idarecileri yanında âyan ve eşrafının çokluğuna temas etmektedir. Tüccarları daha çok kereste ticaretiyle uğraşmaktadır. Çarşısında 1100 dükkân, 200 kereste mahzeni ve kırk kahvehane bulunan şehirde bedesten yoktur. On dokuzu Müslümanlara, üçü Hristiyan ve biri Yahudilere ait olmak üzere yirmi üç mahallesi bulunan İzmit’te 3500 bahçeli, kiremitli ev yer almaktadır. Ona göre şehirdeki yirmi üç camiden en eskisi çarşıdaki Mahkeme Camii’dir. Mehmed Bey ve Pertev Paşa (Yenicuma) camileri bunların en büyükleri ve önemli olanlarıdır. Bunlardan başka hanları, hamamları ve misafirhaneleri vardır. Deniz kenarındaki tuzlalardan elde edilen tuz oldukça meşhurdur. Kâtib Çelebi de İzmit’in deniz yoluyla İstanbul’a 100 mil mesafede mamur ve meşhur bir liman şehri olduğunu, suru bulunmadığını, cami ve hanlarının olduğunu belirtmektedir. 1697’deki avarız tahririne göre İzmit’te yirmi mahallede 720 hanede 3600 kişi bulunmaktadır. Bu tarihte Karabaş adlı yeni bir mahalle tespit edilmektedir. Şehirde 148’i Hristiyanlara, 20’si Yahudilere ait olan hanelerde 840 dolayında kişi bulunuyordu. 1701’de Macar Kralı Imre Tököly’yi İzmit’teki bir çiftlikte ziyaret eden seyyah Motraye şehirde Türk, Rum, Ermeni ve Yahudilerin bulunduğunu, yirmi cami yanında kiliselerin ve iki sinagogun yer aldığını, eski surların kalıntısından bu şehrin eski İstanbul’dan daha büyük olduğunun anlaşıldığını yazmaktadır. Osmanlı Devleti’nde ilk resmi nüfus sayımının yapıldığı 1831’de, İzmit kazasının nüfusu yaklaşık 58.000 kişi idi. Bu nüfusun ne kadarının İzmit şehrinde oturduğu bilinmemektedir.
Şehir hakkında bilgi veren Ahmed Rifat 1882’de nüfusun 20.000 olduğunu yazmakta, seyyah Charles Texier, İzmit’teki mahallelerin on dokuzunun Türklere, üçünün Hıristiyanlara ve birinin Yahudilere ait olduğunu, 2500 Türk, 2000 Hıristiyan ve 500 Yahudi aile yaşadığını, bunun yaklaşık 25.000 kişiye tekabül ettiğini belirtmekte, halkın kereste ve tuz ticaretiyle uğraştığını yazmaktadır. Vital Cuinet, İzmit’in nüfusunun 1890’da 25.000, Şemseddin Sami ise 1900’lerde 15.000 kişi olduğunu belirtir. Şehirde cami ve mescidlerin yanında iki kilise, bir manastır, bir idadi, bir rüşdiye, birkaç sıbyan mektebi bulunduğunu yazar.
İzmit’in tarihi eserleri arasında Orhan Camii, Süleyman Paşa Camii Medrese ve Hamamı, Mehmed Bey (Fevziye) Camii, Pertev Paşa (Yenicuma) Camii ve Külliyesi, Defterdar Abdüsselâm Camii, Akçakoca Camii, Hüseyin Paşa Camii, Akça Cami, Alaca Mescid gibi pek çok cami ve mescid bulunmaktadır. Bir kısmı bugün mevcut olmasa bile tersanesi, han, kervansaray, hamam ve çeşmeleri İzmit’in Osmanlılar devrinde tam bir Türk şehri olarak yeniden kurulduğunu gösterir. II. Mahmud’un inşasını başlattığı, Abdülaziz zamanında tamamlanan ve günümüzde müze olarak kullanılan saray, saat kulesi ve tersanesi en önemli tarihi eserlerdendir.
KAYNAKÇA
Strabon, Coğrafya, Anadolu (Kitap: XII, XIII, XIV), (trc. Adnan Pekman), İstanbul, ts. (Arkeoloji ve Sanat Yayınları); Şerîf el-İdrisî, Géographie d’Édrisi (trc. P. A. Jaubert), Paris 1836 Frankfurt 1412/1992; Bertrandon de la Broquière, Denizaşırı Seyahati (trc. İlhan Arda), İstanbul 2000; J. Chesneau, Le voyage de Monsieur d’Aramon (nşr. Ch. Schefer), Paris 1887; Dukas, Bizans Tarihi (trc. Vl. Mirmiroğlu), İstanbul 1956; Âşıkpaşazâde, Târih, s. 32, 38, 43; Matrakçı Nasuh, Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn, neşr. (H. G. Yurdaydın), Ankara 1976; P. Belon, Les observations de plusieurs singularités et choses mémorables, trouvées en Grèce, Paris 1588; H. Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü (trc. Yaşar Önen), Ankara 1992; Rifat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, İzmit 1945; Nezih Fıratlı, İzmit: Tarihi ve Eski Eserleri Rehberi, İstanbul 1959; Avni Öztüre, Nicomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, İstanbul 1981; Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, Ankara 1991; Ahmet Güneş, Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyıl Başlarından XVII. Yüzyıl Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı (doktora tezi, 1994), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Besim Darkot, “İzmit”, İslâm Ansiklopedisi, V/2, s. 1251-1256; İdris Bostan, “İzmit”, DİA, c. 23, s. 536-541.
İdris BOSTAN