Kocaeli Vakıfları
Kadı Fazlullah, Kocaeli’ne adını veren Akçakoca’nın torunudur. Kadılık görevinin yanısıra II. Murad döneminde vezirlik payesi de alan Kadı Fazlullah, “Efdal Paşa” olarak da bilinir. Fetret Devri mücadeleleri sırasında ve II. Murad zamanında Bizans Devleti’ne gönderilen elçilik heyetlerine başkanlık eden Fazlullah Paşa, Mehmed Paşa’nın vefatıyla Kubbe Veziri oldu. Hazinede yaşanan maddi sıkıntı sebebiyle padişahların halktan zorla mal toplamasının câiz olduğu yönünde II. Murad’a yaptığı teklifin beğenilmemesi üzerine vezirlikten azledilen Kadı Fazlullah, XV. yüzyılın ilk yarısı biterken vefat etmiş olmalıdır. Günümüzde Kadı Feyzullah Türbesi adıyla anılan türbesinin, torunlarından Kutbüddin Çelebi tarafından yaptırıldığı sanılır. Bir arşiv vesikasına dayanılarak onun “Hurufî Tarikatı” gibi hiç olmayan bir târikata mensup olduğunun belirtilmesi hatalıdır. Arşiv vesikasındaki hurûfî kaydı, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri ilmiyye sınıfı üzerinde görülen Muhyüddin İbn Arabî etkisiyle açıklanabilir. Nitekim Fazlullah Paşa’nın zaviyesi, kurulduğu dönemden itibaren bir Halvetî zaviyesi olarak işlev görmüştür. Fazlullah Paşa, Gebze’de kurduğu evkâfını, 15 R. Âhir 838/18 Kasım 1434 tarihinde tescil ettirmiştir. Onun Edirne’de de seyyidlere mahsus bir dârü’s-Siyâde ve mescid bina ettirdiği bilinmekteyse de bu vakfına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Kadı Fazlullah Gebze’de kurduğu evkâfı için, eski adı Çenger olan Çengelköy ve Pendik köyleri ile Fazlullah Paşa Tekkesi’nin önündeki ve arkasındaki bağları, üç adet tarlayı, Hereke’de Hacı Muhsin/ Aşağı Değirmen olarak bilinen iki göz değirmen ve civarındaki çiftliği, kervansarayın bitişiğindeki sekiz bab dükkânı ve hamamın bitişiğindeki dört bab dükkânı vakfetmiştir. Fatih zamanında Çengelköy’den vakfa sağlanan hâsıl 6000 akçe iken, Kanunî Sultan Süleyman döneminde (M. 1530) 10.980’e yükselmiş,
H. 969 tarihinde ise 14.396 akçeyi bulmuştur. Fatih döneminde 23 hane reayası bulunan Çenger’in 1530 yılı sayımlarındaki nüfusu ise 25’i bekâr olan toplam 100 neferdir. Köyün yüzyılın sonlarındaki vergi nüfusu 132’sinin evli olarak kaydedildiği 210 kişidir. Nüfusun büyük bir bölümü gayrimüslimdir. İbrahim Bey oğlu İsmail oğlu Hasan’dan satın alınan Pendik köyü, bir ara timara verilmiş olsa da daha sonra Kadı Fazlullah evlâdından Muhyüddin’e iade edilmiştir. Pendik köyünden vakıf adına sağlanan hâsıl Fatih zamanında 3321 akçe iken, 1530’da 5655 akçeye yükselmiştir. Fatih zamanında 46 hane olan vergi mükellefinin sayısı, 1530 yılı sayımlarında 30’u mücerred olan toplam 97 kişiye yükselmiştir. Son tahlilde 85’inin evli olarak kaydedildiği toplam 111 vergi nüfusunun kayıtlı olduğu Pendik’ten vakıf adına 6709 akçe hâsıl sağlanıyordu. Bu dönemde Pendik nüfusunun çoğunluğu da gayrimüslimdir. Vakfiyenin şartları arasında, bahsedilen vakıf yerlerin, dönemin anlayışına uygun olarak üç yıldan fazla süreli kiraya verilmemesi yer alır. Çengelköy’de kilise müştemilatından olan eski bezirhanenin de vakıf akaratı arasında yer aldığı görülür. Vakıf hâsılının çeyreğinin mütevelliye verilmesi, kalan kısmın tekke imaretinden faydalanacak fukara, yolcu ve misafirlere sarf edilmesi şarta bağlanmıştır. Vakfın tevliyeti vâkıfın eşi Tur Melek Hatun’a ve vefatından sonra evlâdına bırakılmış, neslinin kesilmesi durumunda ise Gebze Kadısı’nın vakfa nezâret etmesi ve bu görevi karşılığında günde bir akçe alması şarta bağlanmıştır. Arşiv vesikalarından vakıf görevlileri hakkında da bilgi bulunur. Buna göre; mütevelli ve nâzırdan başka, kâtib, Çenger Kâtibi, Pendik kâtibi, kâtib-i kilâri, imaret şeyhi, Çengel câbisi (vergi toplayan kişi), Pendik câbisi, Gebze câbisi, Bagat câbisi, çeltik câbisi, vekilharç, zâviyedâr, türbedâr, kilârî, tabbah, ferraş, büyük han ferraşı, küçük han ferraşı, Çenger imamı, vakıf imamı, meremmatî/tamirci, gendümküb (buğday övütücü) gibi vakıfta görevli çok sayıda kişi vardır. Akça Koca neslinin en azından XIX. yüzyılın sonlarına kadar vakıf gelirinden faydalandıkları da anlaşılmaktadır.
Fazlullah Paşa’nın zaviye vakfına gelir sağlayan kaynaklar arasında, torunu Kutbüddin Çelebi bin Kemalüddin İsmail tarafından kurulan zaviye vakfından aktarılan gelirler de bulunur. Kutbüddin Çelebi’nin 23 R. Evvel 863/28 Ocak 1459 tarihinde tescil ettirdiği vakfiyesine göre, İzmit’te birbirine bitişik 36 bab dükkânı, dükkânların alt tarafında içinde meyveli-meyvesiz ağaçların bulunduğu bir kıt’a arzı, Yoğurtpazarı adındaki bir arzı, İzmit Hisarı içinde beyaz taştan yontulma iki havuz ile beraber bezirhane adıyla maruf değirmeni, hüsrevânî dört küp ve ahşaptan yapılan bir anbarı, İzmit’te bir hamamı ve hamamın yakınlarında Şemsüddin terekesinden satın aldığı arzı, İzmit kasabasının altında meyveli-meyvesiz ağaçları, badem, ceviz ve nar gibi meyve ağaçlarını muhtevi Kadıköyviranı adlı bir arzı, kasaba geçidinde gemici ehlinin sâkin oldukları iki mahzeni, Tuzla namıyla maruf memlehayı, Hereke’de bir dam altındaki Yukarı Değirmeni ve önündeki araziyi, Mevlana Şemsüddin satın alınan meyveli-meyvesiz ağaçları hâvi Hacı Memiş yerini, Kadıköy’de önündeki araziyle beraber tahıl değirmenini, Gebze’de bir damla örtülü Pavlo Değirmenini, Güceğiz mevziindeki Banadlı Değirmenini, Kulekapanı yakınlarındaki üç dükkânını, hamam yakınlarındaki beş dükkân ve bunların levâzımı için 5000 akçeyi, Mevlana Şemsüddin’den alınan üç dükkânı, Gebze’nin güneyindeki bağlara yakın bir araziyi, kuzey tarafında Ahmed Darüşşifası denilen bir araziyi, kasabanın batısında Ganimet arzını, Setri Bey, Pazarlu Bey, Sunurcu, Aktoprak, Korucu ve Ali Bey deresi çiftliklerini, Eski Hisarlık mevkiindeki Yenice Liman adıyla maruf araziyi, Koyunağılı adıyla bilinen bir araziyi ve Ahlat armut tarlasını vakfetmiştir. Vakfın tevliyeti aslah-ı evlâda şart edilmiş olup, mütevelliye toplam gelirin beşte birinin yarısının verilmesi, bakisinin ise diğer evladı arasında paylaştırılması şarta bağlanmıştır. Kutbüddin Çelebi, kendi zaviyesine dair giderlerin karşılanmasından sonra arta kalan gelirin, dedesi Fazlullah Paşa zaviyesindeki imarette yemek ihtiyacını karşılayan fukaraya sarf edilmesini şart etmiştir. Kutbüddin Çelebi, İzmit’teki evkâfın nezâreti için her ay 15 dirhem ve Hz. Peygamber ruhuna Kur’an tilâvet etmesi için günlük bir buçuk dirhem tayin etmiştir. Söz konusu vakfın nezâret ciheti, Orhan Gazi Camii imamına meşruttur.
Seydi Kutbüddin Çelebi, avlusu içinde tek katlı evler, büyük bir sofa ve bahçesiyle iki sofa ve mutfak ve kileri, küçük odası ve kapı taşrasında bir selamlık odası önünde sofa ve sundurmasıyla bir menzilini içindeki kitaplarıyla beraber vakfetmiştir. Vakfettiği kitaplar; bir cild Kadıhan (Henefi mezhebine dair fetva kitabı), bir cild Bezzazî, ki Timur’un küfrüne dair fetva vermiştir (Câmîü’l-Veciz/El-Fetava’l-Bezzazî), bir cild Şeyh Bedrüddin’in Camîü’l-Füsûleyn’i, bir cild Kıbletü’l-Müfti, bir cild Vikaye (Burhanüşşeria’nın eseri), İki cild Hidaye (Tacüşşeria’nın eseri), bir cild Kudurî (Hanefî fakihi), bir cild Takî, bir cild Sıhah-i Cevherî (Ebu Nasr b. Hamad el-Cevherî’nin Arapça sözlüğü), bir cild Mukarreb’dir. Vakfedilen kitaplar, ailenin Hanefî mezhebine olan bağlılığını gözler önüne serer. Vakfın tevliyeti, evladına ve bunların soyunun kesilmesi durumunda utekasının evladına meşruttur.
Fazlullah Çelebi’nin torunu Seydi Kutbüddin Çelebi’den başka, Akçakoca’nın oğlu İlyas Bey ve İlyas Bey’in oğlu Muslihüddin Mustafa’nın oğlu Muhyüddin Mehmed Çelebi de ailenin vakıf kuran önemli şahsiyetleri arasındadır. Kadı Fazlullah Paşa’nın babası İlyas Bey’in bina ettirdiği mescidi için Temenna mezra’sının Orhan Bey zamanından vakıf olduğu, daha sonra Kutbüddin Çelebi tarafından tasarruf edilen yerin Fatih zamanında timara emrolunduğu anlaşılmaktadır. Bundan sonra Mevlana Tacüddin’e sadaka olunan yere, bir ara timar eri Yusuf mutasarrıf olmuştur. İkinci defa İlyas Bey’in türbe ve zaviyesine vakfolduğu anlaşıldığından 1000 akçe hâsılı bulunan yer, İlyas Bey evkâfı adına kaydedilmiştir. Bundan başka Osmanviranı mezra’sı da İlyas Bey Zaviyesi fukarasına vakfolduğu ve vakıf yerden 500 akçe hâsıl sağlandığı belirtilmektedir. İşyas Bey’in hanımı olması muhtemel olan Dem Hatun ibn-i Abdurrahman da İlyas Bey Türbesi’nde her gün üç cüzün okunması için 30.000 akçe vakfetmiştir. %10 ile istirbaha verilen meblağın mütevelli yedinde cüz okuyanlara verilmesini isteyen Dem Hatun, tevliyeti Hasan Dede bin Mehmed ve evladına şart etmiştir. Meblağdan arta kalan olursa, İstanbul’da Kasım Paşa Mahallesi’nde yer alan Melek Hatun bint-i Abdullah Zaviyesi’ne şem’ alınması da şartlar arasında zikredilir. Tevliyete günde iki, hitâbete ise bir akçe tayin edilmiştir. Vakfedilen 30.000 akçeden 9000 akçenin kaybolduğu belirtilmektedir. Hasan Dede’den sonra oğlu Hızır mütevelli olarak kaydedilmiştir. Burhan Bey bin İshak Fakih de İlyas Bey Mescidi’ne bazı dükkânlar, debbağhane ve birkaç kıt’a araziyi vakfetmiştir. Kutbüddin Çelebi’nin babası olması muhtemel olan Kemal Ağa (Kemalüddin İsmail) ise, İlyas Bey Mescidi’nin masrafı için 40.000 akçe vakfetmiş, bunun da 9500 akçesi kaybolmuştur. Tevliyet, Şeyh İsa Çelebi bin Muhyüddin’e şart edilmiş, bundan sonra evladına nesli kesilene kadar şart edilmiştir. Neslinin sona ermesi durumunda tevliyet, zaviye şeyhine meşruttur. İmamet cihetine üç, müezzine iki, tevliyete iki, nezârete bir, cibâyete bir, hasır ve şem’ için de bir akçe tayin edilmiştir.
Şeyh Muhyüddin Mehmed bin Şeyh Mustafa bin İlyas Bey de İlyas Bey Mahallesi’nde üç ahır, üç çardak, bir fırın ve kenif, hadika, yarma ve üç anbar, önünde çardağı ve içindeki müştemilatıyla beraber bir evi hâvi menzili, etrafındaki bağı ile beraber evladına vakfetmiştir. Evladının inkırazı durumunda akrabalarına, onların da inkırazı durumunda ilm ehli birine verilmesini şarta bağlamıştır. Evladından Alaüddin ve sonra Neslişah Hatun vakfı tasarruf etmişlerdir.
KAYNAKÇA
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi (TSMA), D. 7084; VGMA, D. 735, s. 137/69; VGMA, D. 747, s. 111/108; TADB. TTD. EV. 579; 438 Numaralı Muhâsebe-i Vilâyet-i Anadolu Defteri (937/1530), II, Ankara 1994, s. 791; Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Maliyeden Müdevver Defterler (MAD. d), 7750, s. 4; BOA, Cevdet Evkaf (C.EV), 9984; Âşıkpaşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi (Haz. Kemal Yavuz-M. A. Yekta Saraç), İstanbul 2003, s. 96, 149-150, 169-170, 294-295; Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihannümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)],(Haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 73, 261, 384-385; Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman, (F.Giese Neşri) (Haz. Nihat Azamat), İstanbul 1992, s. 16, 55-56; Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi-1288-1502] (Haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 16-17, 46-47, 60-63; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, I (Haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1992, s. 46-47, 53, 55, 57, 59; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, II (Haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1979, s. 56-57; Mecdî Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu’maniye ve Zeylleri Hadaiku’ş-Şakaik (Haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, s. 85; Ahmed Refik, “Fatih Zamanında Kocaeli”, Türk Tarihi Encümeni Mecmuası, Sene XIV, No. 1 (78), s. 27; Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfullah, Camiü’d-düvel Osmanlı Tarihi (1299-1481) (Yay. Haz. Ahmet Ağırakça, İstanbul 1995, s. 233; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, Ankara 1994, s. 552; M. Tayyib Gökbilgin, XV-XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livâsı Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul 1952, s. 229; Feridun Emecen, “Akça Koca”, DİA, II, İstanbul 1989, s. 224; Meryem Kaçan Erdoğan-M. B. Ferlibaş, “Akçakoca Ailesinden Hayırsever Bir Devlet Adamı: Fazlullah/Efdal Paşa ve Gebze’deki Hayratı”, Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu, I, Kocaeli 2015, s. 189-219.
Vedat TURGUT