Kocaeli’de Türk Kültürünün İzleri
Hızır ve İlyas peygamberlerin isimlerinin birleşmesinden meydana gelen Hıdırellez, Hızır ve İlyas peygamberlerin senede bir kere buluştuklarına inanılan 6 Mayıs’ta kutlanır. Halk arasında Hızır, karada zor durumda olanlara yardım ederken İlyas da denizde dara düşenlerin imdadına yetişir. Hıdırellez’in kutlandığı 6 Mayıs aynı zamanda kışın sona erip yazın başladığı tarih olarak kabul edilir. Türk dünyasının pek çok yerinde olduğu gibi Anadolu’da da Hıdırellez bir bayram havasında kutlanır. Hıdırellez için hazırlıklar bir gün öncesinden başlar, Hıdırellez günü ve gecesinde de çeşitli eğlenceler tertip edilir.
İzmit ve çevresinde düzenlenen geleneksel Hıdırellez eğlencelerinde, Hıdırellez’den bir gün önce bir genç kız; eline bir çömlek alarak köyündeki, mahallesindeki kızların evlerini dolaşır, her kızdan bir yüzük bir de üzerinde mâni yazılı bir takvim yaprağı toplardı. Kızlar bu geleneği bildikleri için Hıdırellez gelmeden arkasında mâni yazılı takvim yaprakları biriktirilirdi. Gece olunca çömleği kimsenin görmediği bir zamanda bir örtüyle sarar ve dua ederek çömleği bir gül ağacının dibine gömerlerdi. Sabah olunca genç kızlar toplanırdı. Erken kalkmayanların kapılarına ısırgan otu bağlanırdı; “Bu senin dileğin olsun ama biraz ısırgan cinsinden olsun” demekti. Çömlek çıkarılır ve yaşça en büyük kızın başı üzerinde döndürülerek açılırdı. Bu uygulama “Çömleğin kapağı gibi kısmetin açılsın” anlamında bir ritüeldi. Sonra kızlardan biri, herkesin yüzüğünü bir takvim yaprağı ile birlikte çıkarırdı ve okunan mâninin yüzük sahibi kızın, o seneki kaderi olduğuna inanılırdı.
Hereke’de de benzer eğlenceler düzenlenirdi. 5 Mayıs akşamı kızlar kendi aralarında toplanıp kendilerine ait küpe, boncuk, yüzük gibi ufak eşyalarını su dolu toprak testinin içine atarlardı. Bu testiyi bahçede bir gül ağacının dibine saklarlardı. Köyün delikanlıları bu testiyi bulmak için arayışa girerlerdi. Eğer bulurlarsa ertesi gün kızlara vermek için bahşiş isterlerdi. Hıdırellez günü kızlar gelin gibi süslenir, önlerine testiyi koyup darbukalar eşliğinde mâniler söylerlerdi. Suyun içinden yüzük, küpe gibi eşyalar çekilir, kimin eşyası çıkarsa o mâni onun kısmeti olurdu. Hereke’de bu eğlence sırasında okunan mânilerden bazıları şöyleydi:
Bahçede koca yemiş, Dalları yere eğmiş, Oğlan kıza bakarken Bıyığını sıçan yemiş.
Hereke’nin üstünden Uçak geçiyor uçak Yârim beni görmeye Kaçak geliyor kaçak.
Masa üstünde pekmez Bu pekmez bana yetmez Senin aldığın aylık Benim süsüme yetmez.
Kahve önünde şimşir Kahveci kahve pişir Beni eller alacak
Aklını başına devşir. (K1)
Gebze ve çevresinde Hıdırellez’den bir gün önce genç kızlar bir araya gelerek arkasında mâni bulunan takvim yapraklarını bir çömleğe koyar ve çömleği de gül ağacının altına bırakırlardı. 6 Mayıs günü toplanan genç kızlar kendilerine bir sayı belirler; çömlekten çıkan takvim yaprağının önce tarihine bakılır; o tarihli takvim yaprağının arkasındaki mâni, o sayıyı tutan kız için okunurdu ve o mâni, o kızın olurdu. Hıdırellez akşamı meydanda ateş yakılır ve gençler ateşin üstünden atlardı. (K2)
Kocaeli’nin birçok yerinde 5 Mayıs akşamı ateş yakılır ve gençler ateşin üstünden üç kez atlarlar, böylece kötülüklerden arınacaklarını ve korunacaklarını düşünürler. Bazı gençler yoldan geçen yaya ya da arabaların önlerini keserek onlardan bahşiş alırlar. 5 Mayıs akşamı dilekler yazılır gül ağacına asılır, dilekleri kırmızı kurdele ile bağlamanın daha etkili olduğu düşünülür. Gül ağacının altına taşlarla istekler çizilir. 6 Mayıs günü birlikte pikniğe gidilir, yemek yenir, oyunlar oynanır ve mâniler söylenir. Son yıllarda Kocaeli’deki belediyeler Hıdırellez Bayramı etkinlikleri düzenlemekte ve halk bu etkinliklerde geçmişteki ritüelleri tanıma ve uygulama fırsatı bulmaktadır.
KAYNAKÇA
Alaattin Uca, “Türk Toplumunda HıdırellezII”, AÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. Sayı 35, Erzurum 2007, s. 251-284; Ali Rıza Balaman, Gelenekler Töre ve Törenler, Betim Yayınları, Halk Bilimi-Folklor Dizisi:1, İzmir 1983; İsmail Sevinç, Gebze Tarih Ansiklopedisi, Özel Gebze Eğitim Matbaası, Gebze 2005; Kocaeli Valiliği, Kocaeli İl Yıllığı 1967, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayii, İstanbul 1970; Kaynak Kişi: K1: Seda Avcı, 1981, Hereke. K2: Emine Aras, 1950, Gebze.
Meriç HARMANCI
Darıca’da Hıdırellez
Hıdırellez baharın müjdesiydi bir zamanlar Darıca kasabasında. Bir telaş bir koşmaca. Bu mevsimde Kamara Tepesi’nde türlü türlü çiçekler açar, bülbüller ötmeye başlar, kirazlar olmaya başlar, güller açmaya başlar, her yer canlanır, şarkılar söylenir, herkes eğlenirdi. Bugün kırlar çocuklarındır, neşeyle oynanır. Hıdırellez kutlamaları 5 Mayıs günü akşam üzeri saatlerinde başlardı. Yöre yöre küçük değişiklikler gösterse de genelde eskiden Darıca yerlilerinin kutsal bir bayramı olarak bilinmekteydi.
Darıca’da kutlamalar birbirine benzemektedir. Mahalle aralarındaki meydanlarda halk bir araya gelir. Darıca halkı akşamüstü deniz kenarına giderek dileklerini “arabaları”, “evleri” deniz kenarına çizer veya bir şişenin içine koydukları dileklerini denize atarlardı. Sıra Hıdırellez ateşi yakmaya gelirdi. Hıdırellez ateşinin yakılması her yerde esastır. Varsa bahçelerden getirilen odunlar, yoksa çocukların evlerden yürüttükleri odun öbeklerinin tutuşturulması esastır.
Hatta eski senelerde yakılan ateşin etrafında maniler, şarkılar söylenir, oyunlar oynanırdı. Meydanda toplanan kişiler sırayla ateşin üzerinden atlarlar. Böylelikle eski simgelenen evlere sinmiş hastalıklardan, hastalık taşıyan haşere ve böceklerden, fenalıklardan, kemlikten kurtulacağına, tüm bu olumsuzlukların ateşin gücüyle def olunacağına inanılırdı.
Çayırlardan bahar çiçekleri, otlar toplanılır, bu otlar akşam küçük çocukların yıkanma suyuna katılırdı. En çok taze kekik ve gelincik çiçekleri konulurdu. Bu suyla yıkanan küçük çocukların “A benim kekik kokulu kuzum, a benim gelincikten güzel kızım” diye övülmesi Hıdırellez kültürünün halk diline düşmüş bir başka tatlı yansımasıdır. O gece ateşin etrafına toplananlar ev ev gezip toplanan yüzük, küpe, iğne, düğme, gül, para veya tokayı derin bir testinin içine atıp üstüne gül ve su konup ağzı kapatılıp gece gizlice bir gülün dibine saklanırdı. Gece kızların sakladıkları küpleri delikanlılar bulup muziplik olsun diye içine hayvan pisliği koyarlar, aynı yere saklarlardı.
Hıdırellez sabahı herkes toplanır, Kamara Tepe’ye çıkılarak salıncaklar kurulur, ızgaralar yakılır, evlerde sarılan dolmalar, zeytinyağlı soğuk mezeler hazırlanırdı. Kır sofrasında sıra testiyi açmaya gelince maniler eşliğinde testi açılırdı. Kız çocuklarından bir kişi tülbent ile kafası örtülüp küp içinden atılan şeylerden birini çeker ve yanındaki kız çocukları maniler okuyarak çekilen hediyeyi sahibine teslim ederlerdi. Daha sonra ip atlar, top oynarlar, şarkılar eşliğinde eğlenirlerdi.
Kamil UYSAL