Yol, Haberleşme
Hersek (Dil) menzili, Anadolu canibinde, İzmit Körfezi’nin güneyinde sağ kol üzerinde yer alır. Hersek kazasındadır. Diliskelesi gibi “Dil menzili” olarak da geçmektedir. Gebze Dil İskelesi’nden Hersek Dili arası körfezin en dar yeridir. Bugün iki Dil arasına Osmangazi Köprüsü yapılmıştır.
Üsküdar ve Gebze menzilinden sonra gelen Hersek menzilinin karadan ve denizden bağlantısı vardır. Hersek menzili Üsküdar’a 13, Gebze’ye 4 saat (at hızı) mesafededir. Hersek Evliya Çelebi’nin ifadesine göre Bursa’ya 4, Yalova’ya 3, Karakilise’ye 7 saat uzaklıktadır. Bursa-İstanbul arasındaki karayol güzergahı da yine Hersek deniz yolunu kullanma suretiyle kısalırdı. Bursa’ya gitmek için Hersek’ten sonra Gemlik Körfezi ve İznik Gölü arasındaki dar geçit kullanılırdı.
Diliskelesi’nden Hersek Dil’ine kayık veya gemilerle geçilmekteydi. Söz konusu hizmeti gemici esnafı vermekteydi. Ayrıca at kayıklarıyla atların da karşıya geçirilmesi mümkündü. Ancak bu güzergahı hafif yükü olan küçük gruplar kullanabiliyordu. Özellikle haber taşıyan ulaklar için bu yol çok değerliydi. Ulaklar bekletilmeden ve ücret talep edilmeden iki dil arasında kayıklarla seyahat ederlerdi. Hacılar, seyyahlar ve tüccarlar da bu yolun müdavimi idi. Genellikle Konya, Halep, Şam ve Mısır’a gidenler söz konusu olan iki dil arasındaki deniz yolunu tercih ederlerdi. Böylece yollarını üç gün kadar kısaltıyorlardı. Bununla birlikte deniz yolu kalabalık bir ordunun geçişini sağlayacak imkanlara sahip değildi. Yine çok ağır yükü olan kervanlar da bu yolu kullanamıyordu.
Sağ kol aynı zamanda Hac yolu olarak da bilinmektedir. Belirtildiği gibi Dil iskelesi ve Hersek menzilinin en önemli kullanıcıları hacılardı. İstanbul’a yakınlığı nedeniyle bir şekilde hac kafilesine katılamayanlar Gebze, Hersek veya Derbend menzilinde buluşurdu. Öte taraftan Mekke ve Medine’nin fakirlerine giden surre, bu yol üzerinden gitmekteydi. “Hâdimü’l-Haremeyni-ş-Şerifeyn” olarak padişah, hacıların güvenli bir şekilde seyahat etmeleri için yol üzerinde gereken tedbirlerin alınmasını sağlardı. Bu meyanda Hac kafilesi bazı ayrıcalıklara sahip olurdu. Örneğin surre eminleri menzillerde bekletilmezlerdi. Ayrıca Üsküdar’dan hareket eden hacıların güvenli bir şekilde Eskişehir üzerinden Akşehir’e ulaştırılmaları ve dönüşlerinde, Kocaeli sancağının başlangıç hududundan itibaren yine Üsküdar’a kadar salimen seyr-i seferleri Kocaeli sancak yöneticilerinin sorumluluğundaydı. Hacıların dönüş müjdesi yine bu yol üzerinden gelirdi.
17. yüzyılda Hersek menzilinde 3 beygir bulunmaktaydı. 1692 yılına ait verilere göre menzildeki beygir bahasının 60 kuruş, diğer masraflar 292 kuruş olmak üzere toplam 352 kuruş (42.246 akçe) olduğu belirlenmişti. Menzilin masrafları menzilci tayin edilenlerden karşılanırdı. 1643 yılında Hersek menzilinin masrafları için Hersek kazası, Dolaboya, Çamkuru ve Hoşkadem köylülerinin avarızları tayin edilmişti.1661 yılında adı geçen köylülerin avarızları, giderleri karşılamayınca çevre köylerin imdadiyeleri eklendi. Alınan tedbirlere rağmen 1685 ve 1691 senelerinde köylülerin kudreti yetmediğinden menzilhanenin işletilemediği anlaşılmaktadır. Nitekim 1692 yılından itibaren menzilde beygir beslenmemekteydi.
Evliya Çelebi, Hersek kazasının verimli arazi üzerinde olduğunu bildirmektedir. Burada Hersekzade Ahmet Paşa’nın gelip geçen yolculara ibadethane olması için bir cami yaptırdığını söyler. Bir minareli, geniş avlulu, dört tarafına sütunlar üzerine oturtulmuş kubbeleriyle, mihrap ve minderi olan camiyi eski tarz süslü olarak betimler. Bir mescit, bir medrese, bir mektep, bir tekke, iki han, bir hamam ve bir aşevi olduğunu da ekler. Kervansarayın yolcu ve konuklarına bir sini yemek çorba, adam başına birer ekmek ve zeytinyağı ikram edildiğini aktarır. Burayı her at ve deve için birer torba arpa getirilen büyük bir vakıf olarak tanımlar. Tamamı 70 dükkandır. Sonradan yapılmış hanların hepsinin kiremitli, cami ve imaretlerin de kurşunlu yapılar olduğunu vurgular. Adı geçen kervansaray günümüze ulaşmamıştır. Nitekim 1780 yılında gemiyle Hersek’e geçen hacılar cami dışında bir şey bulamadıkları için Hersek’te konaklamayıp yollarına devam ettiler. Tarihi belli olmayan Anonim Menâzilü’l-Hâcc’da da Hersek, ıssız ve hiçbir şey bulunmayan yer olarak tarif edilmekteydi. Bununla birlikte 19. yüzyılın başlarında Hersek’e uğrayan Graf Istvan Szechenyi, burayı her zaman kahve bazen de pilav ve kebabın bulunabileceği yer olarak tasvir etmektedir. 2-3 kişilik konaklayabileceği bir evin bulunduğunu yazar. Bu bilgilerden anlaşıldığına göre Hersekzade Ahmet Paşa’nın kervansarayı muhtemelen vakıf KAYNAKLARının yetersizliği nedeniyle uzun ömürlü olmamıştır. Ancak arşiv belgeleri caminin faaliyet halinde olduğunu doğrulamaktadır. 1727 yılına ait bir belgede günlük beş akçe yevmiye ile hizmet veren duagunun (duacı) feragat etmesiyle yeni birinin atandığına dair bir kayıt vardır. Günümüzde Hersekzade Ahmet Camii bazı hasarlara rağmen ayaktadır. Kendisi de buradaki türbede yatmaktadır. Evliya Çelebi’nin Hersek ile ilgili söylediği kötü şey, havasının ve suyunun ağır olduğu, serçeyi dahi sıtma tuttuğudur. Ancak gelen birçok yolcu, özellikle kalacak yer ve yiyecek yetersizliğini ön plana çıkarırlar. Köyün yoksulluğunu özellikle dile getirirler. Mehmed Haşim’in kaleme aldığı seyahatnamede Hersek “Dilbaşı” olarak anılmaktadır. 19. yüzyılın başındaki arşiv belgelerinde de Hersek için “Dilbaşı” ifadesi geçmektedir. Söz konusu dönemde Üsküdar Gebze ve Dilbaşı menzillerinin masrafları bir arada tutulmuştur.
KAYNAKÇA
BOA, 57 Numaralı Mühimme Defteri; BOA, C. NF, 8/365; C. EV. 556/28091; Franz Taeschner, Osmanlı KAYNAKLARına Göre Anadolu Yol Ağı, çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul 2010, s. 116-117, 122, 143; Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), Ankara 2002, s. 53; Latif Armağan, “ XVIII. Yüzyılda Hac Yolu Güzergâhı ve Menziller (=Menâzilü’l-Hacc)”, Osmanlı Araştırmaları, XX, (2000), s. 73-118; Belgelerle Osmanlı Devrinde Hicaz, C. I, (ed. Faruk Yılmaz), İstanbul 2000, s. 96; Seyit Ali Kahraman, “Surre-i Hümâyûn”, Surre-i Hümâyûn, İstanbul 2008, s. 15-27; Cemal Çetin, Ulak Yol Durak Anadolu Yollarında Padişah Postaları (Menzilhâneler) (1690-1750), İstanbul 2013, s. 98-99; Feridun M. Emecen, İlhan Şahin, “XVIII. Yüzyılın Sonlarında Bir Osmanlı Seyyahının Kocaeli ve Yöresi ile İlgili Tespit ve Gözlemleri”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, Kocaeli 2016, s. 511-115; Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, C. 3/1, haz. Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, İstanbul 2006, s. 2-3; Şerafettin Turan, “Hersekzâde Ahmed Paşa”, DİA, C. 17, İstanbul 1998, s. 235-237; Tahsin Hazırbulan, “Anonim Bir Menazil-i Hacca Göre Kutsal Yolculuğun Durak Noktaları: Menazil-i Gökbuze ve Menazil-i Hersek ma’ Derbend-i Yeni Köy”, Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi ve Kültürü Sempozyumu IV, Kocaeli 2018, s. 1957-1973; F. Yavuz Ulugün, Seyahatnamelerde Kocaeli ve Çevresi, İzmit 2008, s. 130.
Emine DİNGEÇ