Hereke civarından çıkarılan gri çakıllı dekoratif taşlar İstanbul ve çevresinde yüzyıllar boyu sevilerek kullanılmıştır. Jeolojik oluşumu dolayısıyla puding veya konglomera olarak anılan taş, rengi ve dokusuyla Roma döneminden bu yana birçok anıtsal yapının bezenmesinde kullanılmıştır.
Hereke pudinginin erken dönem kullanımlarından biri beşinci yüzyılda yapılmış olan II. Ayasofya’dır. Bugünkü Ayasofya aynı yerde yapılan üçüncü kilisedir ve 6. yüzyılda Nike isyanında yakılan II. Ayasofya’dan sonra inşa edilmiştir. II. Ayasofya’nın kalıntıları 1930’larda yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Ayasofya’nın batı yönündeki atriumundaki kazıda, kilisenin batı cephesine ait mermer mimari parçalar arasında, yıkılmış olan kapısına ait Hereke pudinginden yapılmış profilli söve ve lento parçaları bulunmuştur. Günümüzde Ayasofya’nın içinde Hereke pudingi öge bulunmamaktadır; yalnız dış narteksinde sergilenen büyük bir phiale vardır.
Osmanlılar Hereke taşını cami, medrese, türbe, çeşme, sebil gibi yapılarda kullanmışlardır. 16. yüzyılda İstanbul, Edirne, Babaeski’de yapılan camilerde avlu çevresindeki kemerlerde, kapı kemerlerinde, Marmara mermeriyle almaşık olarak Hereke pudinginin kullanıldığı gözlenmektedir. Amaca uygun boyut ve sayıda taş hazırlanması için Hereke’deki ocaklar işletilmiş ve Darıca İskelesi’nden İstanbul’a nakledilmiştir. Tarihi belgelerde yöreden çıkarılan taş ‘mermer-i surh-i Darıca’yani “Darıca kırmızı mermeri” olarak anılmaktadır. Mimar Sinan’ın Üsküdar’daki eserlerinden Mihrimah Sultan Camii’nin son cemaat yeri kemerleri, giriş kapısı ve pencere söveleri Hereke pudingindendir. Atik Valide Camii’nin pencere sövelerinde de Hereke pudingi kullanılmıştır. Sultan Ahmet Külliyesinin dış avlusuna girişlerde ve türbenin giriş revağı kemerlerinde Hereke pudingi Marmara mermeri ile almaşık düzende yer almaktadır.
17. yüzyılda Turhan Valide Sultan tarafından yaptırılan Yeni Cami’nin avlusunda Hereke pudingi sütun olarak kullanılmıştır. Dış etkenlere maruz kaldığında, taşı oluşturan çakıllar arasındaki bağlayıcı çimento aşınmakta ve yüzeyde boşluklar oluşmaktadır.
Hereke pudinginden 19. yüzyılda yapılan bazı Ulusal Mimarlık üslubunda binaların cephelerinin bezenmesinde de yararlanılmıştır. A. Vallaury ve R. D’Aronco tarafından tasarlanan ve 18951900 yılları arasında inşa edilen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Haydarpaşa Lisesi) binası için Hereke’den 1897’de taş çıkarılmıştır. Mimar Vedat Tek de eserlerinin cephelerinde Hereke taşından yararlanmıştır. 19001904 yılları arasında yapılan Erenköy Zihni Paşa Camii ve 1905-1909 yılları arasında yapılan Posta ve Telgraf Nezareti Binası’nın (Büyük Postahane) giriş cephesinin revak kemerlerinde, ayrıca kaldırımında da Hereke pudingleri yer almaktadır.
20. yüzyıl ortalarına kadar işletilen Hereke taş ocaklarından alınan malzeme Ankara’da 1936’da yapılan Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin giriş holünde, İstanbul’da Beşiktaş ve Galata Maliye Şubelerinin cephelerinde kullanılmıştır. Hereke İstasyonu civarında, demiryolunun 50-60 m üstünde yamaçta bulunan Hereke pudingi ocakları, günümüzde yerleşim alanı içinde kaldığından işletilmemektedir.
KAYNAKÇA
Malik Sayar, Kemal Erguvanlı, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları, İTÜ Maden Fakültesi 1962, s. 65-71; Kemal Erguvanlı, Metin Ahunbay, Zeynep Ahunbay, Marmara Bölgesi Eski Taş Ocakları (TÜBİTAK MAG 681 Projesi), İstanbul 1989, s. 67-77.
Zeynep AHUNBAY