HASAN PAŞA

Madde no:609

Kaymakam ve Mutasarrıf

İzmit doğumlu ve yörenin ileri gelen ailelerinden birine mensuptur. Tam adı Hasan Hüseyin olmakla birlikte birinci ismiyle tanınmış, resmî yazışmalara da bu şekliyle geçmiştir. Hasan Efendi 18 Ağustos 1861’de kaymakamlığa atandığında Kocaeli beş yıldan beri Hudâvendigâr eyaletine bağlı bir sancak statüsündeydi. Eylül’ün sonlarında buradan ayrılarak yeniden müstakil sancak haline getirilince kaymakam unvanı da mutasarrıfa dönüştürüldü. Bâbıâli, yönetici değişikliğine gitmeyip Hasan’ın mutasarrıf unvanıyla göreve devam etmesini uygun gördü. Kendisine Rumeli Beylerbeyliği payesi verilerek paşalığa yükseltildi, ayrıca ikinci rütbeden mecidî nişanı ile taltif edildi. Bölgeyi tanıyan ve sorunlarını yakinen bilen biri olarak Hasan’ın göreve getirilmesi sevinçle karşılandı. Muhtarlar, imamlar, eşraf, liva meclisi üyeleri ve gayrimüslim temsilcileri Bâbıâli’ye gönderdikleri teşekkür mahzarlarında, onun “sadâkat dirâyet ve hakkaniyet erbâbından” olduğunu, Tanzimat’ın ruhuna uygun biçimde bütün tebaaya eşit ve adil yaklaştığını dile getirdiler. Hasan Paşa hakkındaki olumlu tepkiler Bâbıâli nezdinde memnuniyetle karşılanmış, kendisine gönderilen 9 Ekim 1861 tarihli şukkada, bilgeliğini ve zekâsını devlet ve millet uğrunda kullanması istenmişti.

Vakanüvis Ahmed Lütfi Efendi, Hasan Paşa’yı “erbâb-ı cerbezeden” biri olarak tanıtmış; kariyerinde ilerleyişini, II. Mahmud’un damadı olup sadrazamlığa kadar yükselen Mehmed Ali Paşa ile olan yakınlığıyla ilişkilendirmiştir. Cerbeze, beceriklilik ve girişkenlik manasına geldiği gibi, kurnazlık ve hilekârlık anlamlarını da taşır. Hasan Paşa Bâbıâli’ye gönderdiği yazılarda kendisine verilen paye ve nişanı hak etmediği, bunun padişahın lütfu olduğunu söyleyecek kadar tevazu sahibi biridir. Fakat icraatları masum ve mütevazı olmadığını ortaya serecek, cerbezeli sıfatının olumlu ve olumsuz bütün çağrışımlarını bihakkın taşıdığı kısa sürede anlaşılacaktır.

Hasan Paşa zamanı bayındırlık yatırımları açısından kendinden önceki ve sonraki dönemlere nispetle sönüktür. İnşa faaliyetleri, II. Mahmud’un yaptırıp sonradan yanan kasrın yerinde 1855’te temeli atılan Kasr-ı Hümâyûn’un inşaatı 1862’de tamamlanması, aynı tarihte İzmit redif dairesinin inşası ve Geyve kazasında Sakarya nehri üzerindeki yıkılan kârgir köprünün yeniden yapılmasıyla sınırlıdır. Hasan Paşa’nın asıl önem verdiği proje hükümet konağı inşasıydı. Ancak bunun üzerinden yaptığı vurgun, azline ve hapsine yol açan yolsuzluk suçları zincirinin önemli bir halkasını teşkil edecektir. Aslında Bâbıâli, mali yükünden dolayı yeni bir konak inşası yerine, şehrin merkezî yerindeki bir yapının kamulaştırılıp mutasarrıflık dairesine dönüştürülmesini önermişti. Ancak Hasan Paşa eski konağın yıkılıp yerinde yenisinin inşası konusunda hükümeti razı etmeyi başarmıştı. Fakat yıkılan konağın mefruşatına el koyması ve isnat edilen diğer suçlar nedeniyle 1863 Mart’ında görevden uzaklaştırıldı. Dosyası oldukça kabarıktı. Kendisi 500 kilelik bir gemiye sahip olduğu halde, Karasu sahilinde 10.000 kilelik yeni bir gemi yaptırmaya başlamıştı. Muhacir fonunu dahi istismar etmiş, Geyve’ye yerleştirilen Çerkez muhacirlerin ekmek ve diğer ihtiyaçları için ayrılan paranın bir bölümünü zimmetine geçirmiş, Geyve’deki fabrikasında üretilen ipeği Hereke Fabrikası’na yüksek fiyatla satmıştı. Kendisini İstanbul’a şikâyet etmeyi düşünenleri engelleyip cezalandırmış; yolsuzluğa bulaşan maiyetinden pek çoğu ondan korktuğu için suç işlemişti.

İzmit’teki Tanzimat uygulamalarını denetlemek üzere bölgeye gelen Ahmed Vefik Efendi, Hasan Paşa’yla ilgili suçlamaları da inceledi. Ahmed Vefik’in müfettiş olarak İzmit’e gelişi, Hasan’ın atanması sırasında oluşan büyük heyecanın birdenbire aleyhine dönmesiyle sonuçlandı. Cemaat önderleri, müderrisler, şeyhler, rüştiye hocaları, imamlar, muhtarlar ve eşraf, bu defa Hasan’ın üzerine gidilmesinden dolayı hükümete şükran sundular. Hasan Paşa rüşvet, kamu malını ve parasını zimmete geçirme, nepotizm, haksız yere vergi toplama, ihaleye fesat karıştırma, memurları suça teşvik edip buna uymayanları cezalandırma, evrakta sahtecilik gibi suçlardan yargılandı. Neticede Sinop’ta altı sene kalebentliğe mahkûm edildi. Türlü yollarla aşırdığı paranın kendisinden tazmin edilmesine, rütbe ve nişanının kaldırılmasına karar verildi. Hasan’ın oğlu ve damadı da çeşitli cezalara çarptırıldılar. Sahip oldukları çiftlik, fabrika ve diğer gayrimenkuller satışa çıkarıldı. Hasan sürekli itirazda bulundu. Yıllarca devlete hizmet ettiği halde, birkaç müfterinin iddiasıyla görevden alındığını, başına gelenlerin Ahmed Vefik’in kendisine olan kişisel kininden ve liva meclisi azalarının geçmişe dayalı husumetlerinden kaynaklandığını ileri sürdü. Hapse konulmaktan rencide olduğunu dile getirdi. Hasan’ın eşi, kızı, gelini ve torunu da Bâbıâli’ye verdikleri arzuhallerde, yakınlarının sürgünde bulunmaları ve mülklerinin haczedilmesinden dolayı fakruzaruret çektiklerini, dilenci durumuna düştüklerini belirtip onların affedilmesini istediler. Hasan 1866 başlarında Sultan Abdülaziz’in affıyla salıverildi. Böylece hak ettiği cezanın yarısını çekmiş oldu. Doğruca sancak meclisine giderek mallarının iadesini talep etti. Davasının yeni baştan görülmesi için Meclis-i Vâlâ’ya başvurdu. Hasan’ın dosyası yeniden görüldü, bazı suçlarından beraat etti. Müzayedeye konulmuş mülkünden henüz satılmamış olanlar iade edildi. Hasan 25 Şubat 1872 tarihinde öldü. İzmit’te Hüseyin Paşa Camii haziresinde defnedildi. Ailesinin iade talepleri ile Hasan’ın alacaklılarının davaları yıllarca sürüp gitti. Ahmed Vefik Efendi’nin hem yolsuzluğun üzerine gidip hem de birtakım yatırımları başlatması ahaliye güven aşılamakla birlikte, Kocaeli’de alt üst olan kurumsal yapıyı onarmak ve güçlü bir bürokrasi tesis etmek kolay olmadı.

KAYNAKÇA

Erkan Tural, “Kuzeybatı Anadolu Kentlerinde İki Osmanlı Aydını ve Ahmed Vefik Paşa Raporu”, Çağdaş Yerel Yönetimler, 16/2, Nisan 2007, s. 95-119; İbnülemin M. Kemal İnal, Son Sadrazamlar, C. I, 3. Baskı, Dergâh Yayınları, İstanbul 1982; Kemalettin Kuzucu, “19. Yüzyıl Ortalarında Kocaeli Sancağı ve Bir Tanzimat Bürokratının Yolsuzluğu”, Uluslararası Karamürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Kocaeli 2016, I, 655-673; M. Murat Öntuğ, Ahmed Vefik Paşa’nın Anadolu Sağ Kol Müfettişliği, Palet Yayınları, Konya 2009; Şennur Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmit Kenti, KBB, Kocaeli 2009.

Kemalettin KUZUCU