Vezir
Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi bulunmayan İzmitli Halil Paşa’nın, belgelerde İzmitli olması ve emekliliğinde memleketine dönmüş olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Muhtemelen 18. yüzyılın ikinci yarısında İzmit’te doğmuş olan Halil Paşa asker ocağında yetişmiştir. Yeniçeri Ocağı’na katılan Halil Paşa, zaman içinde burada yükselerek bölük yoldaşlığından zağarcıbaşılığa terfi etmiş; sonrasında kul kethüdası olarak görevlendirilmiş ve nihayetinde 1807 yılının Şubat ayında “Yeniçeri Ağası” olmuştur. Dönemin şartlarının ağırlığı, siyasi olarak devam eden karışıklıklar gibi sebeplerle bu görevde çok fazla kalmamış ve 1808 yılında emekliye ayrılarak memleketi İzmit’e dönmüştür. 3 yıl kadar İzmit’te kalabilen Halil Paşa sadaret kaymakamı olarak göreve çağrılmış ve tekrar devlet hizmetine girmiştir.
Sadaret Kaymakamı Osman Paşa, hanımının Bâbıalî’de çengi oynatması ve çalınan müziğin çevrede rahatsızlık oluşturması ile azledilip Limmi Adası’na sürgüne gönderilmiş ve yerine Halil Paşa atanmıştır. Bu göreve getirilirken Esbak Yeniçeri Ağası Halil’e vezâret verilmiştir. Sultan II. Mahmud’un atamayı içeren hatt-ı hümayununda Halil Paşa ile ilgili oldukça sitayişkâr sözler bulunmaktadır: “... Sadık ve mütedeyyin, nefsine galip, sahib-i liyakat, nan ve nemek-i Devlet-i Muhammediye’nin şükrünü bilir... emektar-ı saltanat-ı seniyyemden olduğuna binaen seni getirip Kaymakam nasb ve tayin eyledim...”
Halil Paşa’nın sadaret kaymakamlığı da çok uzun sürmemiş ve 12 Ağustos 1810 tarihinde azledilerek yerine Darphane Emini Ahmet Şakir Efendi getirilmiştir. Bu arada eski Sadaret Kaymakamı Hasan Paşa’nın ölümüyle münhal kalan 1000 kuruşluk maaşı Halil Paşa’ya tahsis edilerek emekli edilmiştir. Halil Paşa tekrar İzmit’e dönüp iki yıla yakın burada ikamet etmiş ve İzmit’te bulunduğu süre zarfında maaşını İzmit gümrüğünden almıştır.
1806-1812 yılları arasında devam eden Osmanlı-Rus Savaşı, mütareke ile sona erdiği ve barış görüşmelerinin sürdüğü dönemde; Rusların tavırlarından savaşın tekrar başlama tehlikesi belirmiş ve bu sebeple Halil Paşa Rumeli’de önemli bir nokta olan Varna muhafızlığına tayin edilmiştir. Bu tayin ile birlikte Halil Paşa’nın emekliliği bir kez daha kesintiye uğrasa da; böyle kritik bir zamanda stratejik bir mevkide görevlendirilmesi devlet kademesinde kendisine karşı duyulan güvenin göstergesidir. Halil Paşa, Varna’ya gitmek üzere İzmit’ten ayrılmış ve İstanbul’a gelmiştir. Bu sırada arşiv belgelerinden Halil Paşa’nın Beykoz’da bir yalısı olduğu anlaşılmaktadır. Halil Paşa 17 Mayıs 1812’den 10 Ekim 1812’ye kadar bu görevi yürütmüş ve ardından Çorum sancağı mutasarrıflığı kendisine tevdi edilmiştir. Oğlu Hüseyin Bey de iki kez Kocaeli sancağı mütesellimi olarak görev yapmıştır. Kendisi hakkında Sultan II. Mahmud’un hatt-ı hümayunundaki övgü dolu sözler dışında; Ahmet Şakir Paşa da Halil Paşa’yı “garazsız ve mevsûkü’l-kelâm” olarak nitelendirmiştir. Varna muhafızı olarak atanmasına dair belgede de ocaktan neşet etmiş, asker perver ve dindar biri olarak tanımlanmaktadır.
KAYNAKÇA
Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), C.DH., 60/2971; 69/3403; 88/4361; 140/6963; BOA, HAT, 244/13729; Ahmed Cevdet Paşa,Tarih-i Cevdet, C. 9, İstanbul 1309 (M.1897); Atilla Çetin, “Osmanlı Döneminde Kocaeli Sancağı ve Civarının Ünlü Şahsiyetleri”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri,C. 3, Kocaeli 2015; Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmani, C. 2, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996; Şâni-zâde Mehmed Atâ’ullah Efendi, Şâni-zâde Târihi I, yay. haz. Ziya Yılmazer, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul 2008.
Refik ARIKAN