İzmit’e Etkileri
Orta Çağ’ın en önemli olaylarından biri olarak kabul edilen Haçlı Seferleri, 1096-1291 tarihleri arasında yaklaşık iki yüzyıllık dönemi içine alır. Doğuya dokuz büyük sefer yapılmıştır. Bazı seferlerin birkaç safhası da vardır. İlk iki Haçlı Seferi ile İstanbul’un Latinler tarafından işgal edildiği dördüncü sefer doğrudan İzmit’ (Nikomedia) ilgilendirmektedir. Haçlı Seferlerinin başlamasının sebepleri çeşitlidir ve tarihçiler tarafından tartışılmaktadır ancak amacı ve hedefi nettir: Kudüs’ü kurtarmak ve Türkler’i Anadolu’dan atmak. Malazgirt zaferinden (1071) sonra Türkler’in Anadolu’ya hakim olma gayretlerinin hızlanması Bizans İmparatoru VII. Mikhail Dukas’ı (1071-1078) endişelendirdi. Dukas, “Hristiyanlığın doğu sınırının muhafızı” olarak Papa VII. Gregorius’a (1073-1085) müracaat ederek batıdan ücretli asker talebinde bulundu. Papa, doğuya sefer düzenleme fikrini olgunlaştırmak çin epeyce katkı sağlamışsa da bu hedefini gerçekleştirme imkanı bulamadı. Türkler ise Anadolu’da ilerleyişlerini 1075 yılında İznik merkezli Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurarak taçlandırdılar. Kutalmışoğlu Süleymanşah (ö. 1086) Kocaeli yarımadasına hakim olduğu gibi onun süvarilerinin akınları Boğaziçi kıyılarına kadar ulaştı. İzmit bu hareketlilik sırasında bir yol güzergahı olarak Türkler tarafından kullanıldı. Hatta İmparator Dukas, Süleymanşah tarafından askeri kuvvetle desteklenen Nikephoros Botaniates’in isyanına karşı koyamayarak tahtını kaybetti (1078). Yeni imparator bu yardımların bir karşılığı olarak Türk askerlerini Üsküdar’da kurduğu çadırlara yerleştirdi. Selçuklu Türklerinin bölgedeki faaliyetleri daha sonraki yıllarda da devam etti. 1081 yılında onları yeniden İzmit’ten geçerek Kadıköy’e ulaşmış olarak görmekteyiz. Türkler bir kez daha Bizans taht mücadelesine karışarak bu kez de Nikephoros Botaniates’i desteklediler. Ancak I. Aleksios Komnenos (1081-1118) tahtı elde etmeyi başardı. İmparatorun kızı Anna Komnena eserinde Türklerin bu ilerleyişinden dert yanarak bu durumun “kentlerin kraliçesi”ni tehdit ettiğini kaydetmektedir. Gene Anna’ya göre babası, İmparator Alekios, tahtının merkezine kadar sokulan bu Türkleri öncelikle başkentine yakın bu bölgeden, Kocaeli yarımadasından atmak için çareler düşünmüştü. Konunun aciliyeti Türklerin bölgeyi yağmalamaları sebebiyle verdikleri rahatsızlıktan çok Anna Komnena’nın kaydettiği gibi “denizi (Boğazı) aşmaya kalkışmaları ihtimalinden” kaynaklanmaktadır. Bir süre sonra yapılan anlaşmaya göre Dragos Suyu sınır olarak kabul edildi ve böylece İzmit de iki devlet arasında paylaşılmış oldu. Süleymanşah’ın ölümü ile (1086) anlaşma geçerliliğini kaybetti ve Türkler yeniden İstanbul Boğazı’na ulaşan akınlar yapmaya başladılar.
Yukarıda bahsi geçen Bizans’ın Türkler’i Anadolu’dan atmak üzere batıdan askeri yardım istemesi konusu Aleksios Komnenos zamanında yeniden gündeme geldi. Bu kez Papa II. Urbanus (1088-1099) doğuya sefer fikrinin sadece savunucusu olmakla kalmadı bu tarihi olayın fiiliyata geçmesinin de baş aktörü oldu. Haçlı Seferlerinin başladığının resmi ilanı kabul edilen Clermont Konsili’ndeki tarihi konuşmasında o, şöyle diyordu: “Bildiğiniz gibi Türkler Marmara Denizi kıyısındaki Roma topraklarına kadar ilerlediler...Eğer onlara müsaade ederseniz, Tanrının müminlerini yenip topraklarını fethetmeye devam edecekler”.
Haçı ilk kabul edip hızla harekete geçen grup Pirre I’Ermite idaresinde toplanan ve savaşçılıkla ilgisi olmayan bir gruptu. Halkın Haçlı Seferi olarak adlandırılan bu harekette Pierre ve beraberindekiler Balkanlardaki Bizans arazisinde türlü olaylar çıkararak İstanbul’a ulaştılar. İstanbul’da soygun ve yağmaya girişen bu grup imparator tarafından 6 Ağustos 1096 tarihinde Anadolu yakasına geçirildi. Marmara Denizi kıyısından, İzmit Körfezi boyunca yol alan Haçlılar Kibotos’ta (Hersek) bulunan Bizans karargahına vardılar. İzmit’ten geçen ilk Haçlı kuvvetleri bu gruptu. İzmit, daha sonra gelecek Haçlı birlikleri için de Anadolu’ya geçme güzergahında bir yol ve toplanmak için bir ordugâh oldu. Pierre I’Ermite idaresindekiler Türkler ile ilk temas kuran Haçlılardır. Bölgede yaptıkları ise Haçlı gerçeğini gözler önüne serdi. Müslümanlardan öc almak ve doğu Hristiyanlarını kurtarmak gibi idealler ile yola çıktıklarını iddia eden Haçlılar Ortodoksları da kendilerinden görmüyor ve onlara karşı düşmanca hisler besliyorlardı. Nitekim İzmit’ten geçen bu ilk Haçlı grubu ilerledikleri bölgelerde yerli halka saldırdılar, hırsızlık yaptılar, kiliseleri bile yakıp yıktılar. Öyle ki Alexiad’da yazılanlara göre “korkunç bir katliama girişerek, bebekleri bile mızraklarına geçirip ateşte kızarttılar”. Bu sefer, Haçlıların 21 Ekim 1096 tarihindeki Drakon Savaşı’nda Türklere yenilmeleri ile son buldu.
Birinci Haçlı Seferi’ne katılan asıl ordular 1096 sonbaharında İstanbul’a ulaşmaya başladılar. İlk gelen grup Dük Hugue de Vermandois idaresindeki Fransızlardı. Daha sonra 23 Aralık’ta Aşağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon kumandasındaki Fransızlar geldi. Ünlü şövalyelerin yer aldığı bu orduda Boulogne Kontu III. Eustache ve Baudouin de Bouillon yer almıştı. Ordu İstanbul’da imparator ile vassallik yemini hususunda sorun yaşadıysa da bir süre sonra Anadolu’ya geçirildi. Daha sonra Güney İtalya Normanlarının reisi Bohemund, Nisan başında İstanbul’a ulaştı ve fazla oyalanmadan Palekanon karargahına geçti. Birinci Haçlı seferine katılan en büyük grubu oluşturan Güney Fransızlar Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles idaresinde İstanbul’a ulaştı. Bu orduda ilk seferin etkili simalarından Le Guy piskoposu Adhemar da Papa’nın temsilcisi sıfatıyla yer aldı. Son büyük ordu Normandia Dükü Robert, Blois Kontu Etienne ve Flandre Kontu II. Robert idaresinde Mayıs 1097’de İstanbul’a ulaştı. Haçlı ordularının hepsi geliş sıralarına göre Anadolu’ya geçirilip Palekanon karargahına yerleştirildi. Palekanon’un yeri hakkında farklı görüşler vardır. Bugünkü Maltepe olduğu görüşünü ileri süren araştırmacılar olduğu gibi Anna’nın kaydından hareketle Kibotos’a kalkan gemilerin iskelesinin de bulunduğu Hereke veya Gebze ile Hereke’nin ortasında yer aldığını kabul edenler de vardır.
Palekanon’da toplanmış bulunan Haçlı orduları buradan harekete geçip İzmit Körfezi’ni dolaşarak 6 Mayıs 1097 tarihinde İznik önlerine geldiler. Körfezi dolaşan bu tarihi yol Altınova-Soğuksu-Yalakdere güzergahından ilerleyerek Boyalıca’da İznik Gölü’ne kavuşur. Anadolu içlerine giden ve Haçlılar tarafından da kullanılan güzergahta İzmit ve İznik’ten gelen yollar Sakarya Nehri kenarında birleşir ve buradan bugünkü Bilecik yanından geçerek Eskişehir’e (Dorlion) ilerler. Birinci sefer sonucunda Kudüs, Haçlılar tarafından zapt edilir (15 Temmuz 1099). Ayrıca Urfa ve Antakya’da Haçlı devletleri kuruldu. İzmit açısından bu seferin bir sonucu da Türkiye Selçuklu Devleti başkenti İznik’in Haçlı kuşatması sırasında Bizans’a teslimi sebebiyle bölgedeki Türk varlığının Sakarya ötesine çekilmek zorunda kalmasıdır.
Kudüs’ün ele geçirilmesi Avrupa’da kuvvetlenen Haçlı heyecanını körükledi. Doğudaki Haçlıların insan ihtiyacının karşılanabilmesi düşüncesiyle yeni bir sefer düzenlemek üzere harekete geçildi. Yeniden konsiller düzenlendi ve çağrı yapıldı. 1101 yılında üç büyük ordu dükler, kontlar ve ileri gelen din adamlarının katılımıyla harekete geçti. İlk seferde olduğu gibi krallar ve imparatorların bu sefere de katılmaması onların ülkelerindeki uğraşmak zorunda kaldıkları durumla açıklanabilir. Bahar başında ordular İstanbul’a ulaşmaya başladı. İlk önce Lombardlar, İzmit karargahına geldiler (1101 Nisan sonu), ardından Almanlar şehre ulaştı. Son olarak Fransızlar, imparatorun rehber olarak yanlarına verdiği Tzitas kumandasındaki Bizans birliği ile İzmit’e geldiler (Mayıs sonu).
İzmit aynı zamanda bu toplanan Haçlı kuvvetlerinin harekat planlarının yapıldığı ordugah şehirdir. Haçlılar Amasya ve Niksar üzerine yürümek üzere 3 Haziran’da İzmit’ten ayrıldılar. Anadolu içlerine ilerlemek üzere İznik-Gölpazarı-Nallıhan-Ayaş yolunu kullandılar. Sultan I. Kılıçarslan ve Türk beyleri 1101 seferine katılan Haçlılar’ı mağlup ettiler ve sefer amacına ulaşamadı.
II. Haçlı Seferi sırasında da İzmit bir karargâh ve yol güzergâhı olma özelliğini sürdürdü. 24 Aralık 1144’te Musul Atabeği İmadeddin Zengi’nin (1127-1146) Urfa’yı ele geçirmesi üzerine tertip edilen bu sefere katılan ordulardan ilk önce Alman Kralı III. Konrad İstanbul’a ulaştı (10 Eylül 1147). Fransız Kralı
VII. Louis ile birlikle sefere katılan vaiz Deuilli Odo, eserinde birçok şehri tasvir etmiştir. Bunlar arasında İzmit de vardır. O, şehrin harebe halinde bulunduğunu ancak eskiden görkemli olduğunun fark edildiğini kaydetmiştir. Gene onun yazdığına göre sefere katılan Almanlar arasında İzmit’te bulundukları sırada anlaşmazlıklar baş göstermiş ve ordu burada ikiye ayrılmıştır. Almanlar, Selçuklu kuvvetleri tarafından Dorylaion’da mağlup edildi. Fransızlar ise birçok kayıplar vererek Kudüs’e ulaşabildi. Büyük beklentiler ile yola çıkan ve doğudaki Haçlı devletlerine yardım amacıyla hazırlanan İkinci Haçlı seferi başarısız oldu.
İzmit’i ilgilendiren son sefer, Papa III. Innocentis’un çağrısı ile toplanan IV. Haçlı Seferi’dir. Amaç, Mısır’ı ele geçirerek Kudüs’ü kurtarmaktı. Ancak sefer, Venedik Doge’u Enrico Dandola’nınn faaliyetleri ile yolundan saptı ve İstanbul’a yöneldi. 13 Nisan 1204 tarihinde İstanbul zapt edildi. Haçlılar şehri ele geçirince bir imparator seçerek Bizans arazisini paylaşmak üzere anlaşma yaptılar. Buna göre İmparator Baldwin’e verilen topraklar arasında Nikomedia da bulunuyordu. Sakarya Nehri’ne kadar uzanan ve İzmit merkez şehir olmak üzere Körfez’in her iki yanını içine alan bu bölge Optimato Theması’dır. İşgalden sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kalan Bizans ileri gelenleri İznik merkezli bir devlet kurdular. İzmit iki devletin hakimiyet mücadelesi sebebiyle tahrip oldu.
1228 yılında Bizans idaresine geçti.
KAYNAKÇA
Abdurrahman Onur Çalışır, Latin KAYNAKLARına Göre Dördüncü Haçlı Seferi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 177-178; Anna Kommena, Alexiad Anadolu’da ve Balkan Yarımadası’nda İmparator Alexias Kommenos Dönemi’nin Tarihi Malazgirt Sonrası, çev. Bilge Umar, İstanbul 1996; Deuilli Odo, II. Haçlı Seferi VII. Louis’in Doğuya Seyahati, çev. Caner Togaç, İstanbul 2021, s. 98, 99; Donald M. Nicol, Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel İlişkiler Üzerine, çev. Gül Çağalı Güven, İstanbul 2000, s. 118-140; Ebru Altan, İkinci Haçlı Seferi (1147-1148), Ankara 2003, s. 60, 73; Geoffroi de Villehardouin ve Henri de Valenciennes, IV.Haçlı Seferi Kronikleri, çev. Ali Berktay, İstanbul 2008, s. 92; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. Prof. Dr. Fikret Işıltan, Ankara 2017, s. 336; Işın Demirkent, “1101 Yılı Haçlı Seferleri”, Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, haz. İ. Ü. Edb. Fak. Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı, İstanbul 1995, s. 17-56; Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997, s. 15, 23, 27, 29, 63-65, 262; Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, Ankara 1996, s. 11-39; İdris Bostan, “İzmit”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, c. XXIII, s. 536; Nikephoros Bryennios, Tarihin Özü, çev. Bilge Umar, İstanbul 2008, s. 80, 92; Niketas Khoniates’in Historıa’sı (1195-1206) İstanbul’un Haçlılar tarafından Zaptı ve Yağmalanması, Işın Demirkent, İstanbul 2004, s. 211, 228, 229; Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığı’nın Kuruluşu, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1989, C. I, s. 60, 100, 117, 130, 140.
Meryem GÜRBÜZ