İzmit’te İlk Şarküteri Sahibi
Ahmet Hamdi Bey, 1904’te Serez’de doğdu. Müderris Hüseyin Faik Hoca ile Fatma Hanım’ın oğludur. 1912 yılında ailesi ve akrabaları ile birlikte zorunlu olarak Serez’den İstanbul’a geldiklerinde sekiz yaşında küçük bir çocuktu.
Ailesini İstanbul Balat’ta bırakıp bir süre Anadolu’da çalışan Hüseyin Faik Hoca, 1914’te İzmit Muallim Mektebi’ne tayini çıkması üzerine Kozluk Mahallesi’nde bir ev kiralayıp İzmit’e yerleşti. Hoca, İzmit Rüştiyesi’nde görev yaptı. Yalı Cami imamlığını da üzerine aldı.
Ahmet Hamdi’nin Fethiye (Can), Atiye (Yıldırım), Feride isminde üç kız kardeşi vardı. Ortaokula başladığı 1920 yılında Mehmet Şükrü’nün doğumu ile beş kardeş oldular. 1922’de Fatma Hanım’ın vakitsiz ölümü ile annesiz kaldılar.
1924 yılında Lozan Antlaşması’nın ilgili maddeleri uyarınca mübadil vatandaşlara evler verilmekteydi. Serez’deki ev karşılığında Ahmet Faik Hoca’ya Demiryolu’nun güneyinde İkinci Geçit’te giriş katı dükkan, üzeri iki katlı bir bina verildi. Diğer tapuları da işe yaradı: Eski Emniyet Müdürlüğü’nün hizmet verdiği köşk mülkiyetlerine geçti. Fatma Hanım’ın Cumalıbali köyündeki tapuları karşılığı da İzmit Ağaderesi’nde dokuz dönüm tarla sahibi oldular. Ağaköy’den birine kiralanan tarla, ailede çiftçilikle ilgilenen olmayınca kiracıda kaldı.
Kuzeyi Demiryolu’na, doğu tarafı Yavuz Sokak’a bakan köşedeki evin balkonlu ikinci katında yaşamaya başladılar. Kardeşi Fethiye Hanım, 1928 yılında İzmit Belediyesi’nde kıyılan 1 Nolu resmi nikahla Ali Can ile evlendikten sonra birinci kata yerleşti. Fethiye Hanım’ın oğlu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nejat Can ve kızı Necla Hanım burada doğdular.
Babaevi’ne Yavuz Sokak’tan beyaz mermer basamaklı merdivenle girilirdi. Sokak kapısı mozaik döşeli bir hole açılırdı. Holün sol tarafında üstü camlı ahşap bölme Fethiye Hanım’ın çamaşırlık ve mutfağı idi. Buradaki büyük köy ocağının yanındaki taş merdiven, bodruma inerdi. Bodrumda yağmur sularının depo
landığı sarnıç vardı. Üst katlara çıkan ahşap merdiven, giriş kapısının tam karşısındaydı. Sağ tarafta ise evin giriş katındaki iki dükkânın arka kapıları vardı. Fethiye Hanım’ın eşi Ali Can’ın manav dükkanına, Ahmet Hamdi’nin “Zamane Sütçüsü”ne gerektiğinde buradan girilirdi. Babaevi 2000’li yıllarda İzmitli Çepni ailesine satıldı. Üst iki kat kafe olarak kirada iken bir yangın geçirdi. Restore ettirilen ev eski yapısını aynen korumaktadır.
Ahmet Hamdi, İzmit Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra 1925’te askere gidinceye kadar kunduracı yanında çalıştı. Asker dönüşü evlerinin giriş katındaki dükkânda bakkaliye ve süt ticaretine başladı. Babası Hüseyin Faik Efendi’nin 1928 yılında İzmit Ortaokulu bahçesinden Belediye Bandosu eşliğinde cenazesi kaldırıldığında henüz evlenmemişti. 1929 yılında evlenip kardeşlerinin sorumluluğunu ablası Fethiye Hanım’la birlikte aldı. Bir süre sonra kardeşlerinden Atiye Hanım evlenerek Armutlu’ya, küçük kardeş Feride Hanım da öğretmen okuluna gittiğinden evden ayrıldılar. İzmit’te futbol ve iş hayatında başarılı olan küçük kardeşi Mehmet Şükrü, Şekerci Faik ve Eczacı Ali Değer’in babasıdır.
Ahmet Hamdi İzmit İttihatspor futbol takımının santrahaf oyuncusu olarak Barbaros Kışlası’nın toprak sahasında Saadettin Yalım, Tahir Düzgören, Recep Savaşan, Nazmi Oğuz ile top koşturdu. Boylu poslu, sportif yapılı Ahmet Hamdi’nin takım arkadaşları arasında lakabı “Uzun Ahmet” idi. Uzun atlamada da dereceleri vardı. Yukarıpazar’da oturan Kafkas kökenli Fatma Müzeyyen Hanım’la evlendi. 1931’de Hüseyin Cahit, 1933’te Faik Yılmaz, 1940’ta Yıldız, 1948’de Ayla adlarında dört çocukları oldu. 1948’de Fatma Müzeyyen Hanım’ın hasta annesine yakın olmak için Yukarıpazar’da kira evine çıkıldı.
Demiryolu İkinci Geçit’te Yavuz Sokak başındaki “Zamane Sütçüsü” sabahları sıcak süt servisi yapardı. 30 ve 40’lı yıllarda İzmit’in şarküteri ürünlerinin satıldığı ilk ve tek yer olarak ün yaptı. Çeşit çeşit peynirlerin en lezzetlisi; salam, sosis ve pastırmanın en kalitelisi ve en gözde hazır meze çeşitlerinin bir arada bulunduğu dükkânın duvarlarında çirozlar sallanırdı. Günümüzde şarküteri denilen bu dükkanlara o zamanlarda mezeci denilirdi.
Ahmet Hamdi Bey’e oğlu Hüseyin Cahit, öğrenim yılları boyunca fırsat buldukça büyük bir istekle yardım etti. Şarküteri için gerekenlerin İstanbul’dan tedariki sırasındaki hareketliliğe, mezeci dükkanının çekiciliğine kapılmak üzereydi ki İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun oldu. Kariyeri doğrultusunda çalıştı. Yüksek Makine Mühendisi Hüseyin Cahit Değer, o günleri “Babam 1940’lı yıllarda, evimizin altındaki dükkânında bakkaliye yanında Tekel, Milli Piyango ve şarküteri mamulleri satardı. Vali Ziya Tekeli ve Kâğıt Fabrikası’nda Montör Sefa Bey gibi üst kademeden kimseler müşterilerimiz arasındaydı. Alışveriş kadar sohbete de zaman ayırırlardı. Sefa Bey meşhur piposunun tütününü alırken, yanındaki ecnebi mühendisler de dükkânı tetkik ederlerdi. O zamanlar İzmit’te şarküteri nevi mezelik özel yiyecekler kimsede yoktu. Bunları babam İstanbul’dan temin eder, Yemiş İskelesi’nden yelkenlilere yükleyen ambara verirdi. Ertesi gün hava iyi ise sabahtan, değilse akşama iskeledeki ambardan teslim alınırdı. Kâğıt Fabrikası başta olmak üzere Üssü Bahri’den, Tekel’den sırtı küfeli hamallarla gelen müşterilerin görevlendirdiği kişiler siparişleri alırlardı. Demiryolu’ndaki Geyikli Lokantası, bahçeli Cumhuriyet Lokantası gibi işletmeler de müşterimizdi. Tren geçişi eksik olmasa da dükkânın önündeki hasır iskemleler boş kalmazdı. Bedri Atığ, futbolcu (Paşa Baba) Muammer, Vodinalı Mehmet Ayta, Komiser Hasan Poyraz, tüccar Müfit Saner, çiftlik sahibi Köse Seyfi, Dr. Nedim Bey, Matematikçi İbrahim Onan, Veznedar Emin, Lise Beden Eğitimi Öğretmeni Kerim Oktay, Kırtasiyeci Edip Kaya, Matbaacı Mehmet Yüce, Köfteci Fettah, Sucu Kenan, Berber Recep Savaşan gibi müşteri ve müdavimleri de gelir oturur, sohbet-muhabbet. Harpten sonra durum değişti.” diye anlatmaktadır.
Küçük oğlu Faik Yılmaz, denizciliği seçti. Heybeliada Deniz Gedikli Mektebi’nden mezun olduktan sonra ABD’ye gidip gelen denizaltılarda görevlendirildi. İzin günlerinde babasına yardımcı oldu.
1955 yılından sonra müskirat bayiliğini bırakarak sadece sigara ve bakkaliye ürünleri satışı ile yetindi. 1961 yılında da kendi mülkü olan dükkânı ikiye bölerek birini kiraya vermiş; iş hacmini daraltarak sigara ve maden suyu bayiliği ile kuru meze ticareti yapmıştır. Son yıllarda sadece Rüştü’nün pişmaniyelerinin satışı yapılmaktaydı.
Ahmet Hamdi Değer’in 1973 haziranında vefatı üzerine oğlu Faik Yılmaz Değer emekliye ayrıldı. 1990 yılına kadar baba işini sürdürdü.
KAYNAKÇA
Cemal Turgay, Ben İzmit, İşte Suretim, Tüpraş, İstanbul, 2007, s. 139; Cemal Turgay, Eski Güzel İzmit’in M. Kemalpaşa Mahallesi, İzmit, 2016, s. 186; Cahit Değer, Gençliğimin Yeşil İzmit’i ve Kâğıt Fabrikası, Nail İnal Armağanı, Kocaeli Dokümantasyon Merkezi, 2019, s. 238; Faik Yılmaz Değer ile Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nde, “Yaşayan Tarih Sohbetleri” çerçevesinde 30 Mart 2011’de yapılan söyleşinin video kaydı.
Müzeyyen ÜNAL