EUSEBİUS

Madde no:444

Nikomedialı, Arius’un Doktrinleri, Konstantin

Nikomedialı (İzmitli) Eusebius (341), Beriut Piskoposu iken, imparatorluk mahkemesinin bulunduğu Nikomedia kilisesinden de sorumlu olmuştur. İmparator Konstantin’i ölüm yatağında vaftiz etmiştir. 338 yılından ölümüne kadar Konstantinopolis patrikliği yapmıştır. Arius gibi Aziz Lukianos’un öğrencisidir. Başlangıçtan itibaren Arius ile aynı görüşte olmuş, onu cesaretlendirmiş ve desteklemiştir. Ariusçuluk ya da Arianizm, 4. yüzyılda İskenderiye’de yaşamış olan Arius’un geliştirdiği kuramsal öğretidir. Ariusçuluğun en tartışmalı tarafı Hristiyanlıktaki Baba-Oğul ilişkisiyle ilgilidir. Kısaca İsa’nın tanrısallığının ikinci derecede ve bağımlılığı hakkındadır. Ortodoks Hristiyanlığa göre İsa, Tanrı Baba’nın Oğlu ve Tanrı Baba gibi gerçek tanrıdır. Oysa, Arius ve taraftarlarına göre İsa ancak ikinci derecede ve bağımlılığı olan bir tanrılığı haizdir. Başka bir deyişle, İsa başlangıcı olmayan, sonsuz ve her şeye gücü yeten gerçek tanrı değildir. Bu öğreti, Hristiyanlığın ilk yüzyıllarında yazılmış bazı metinlerde birkaç dayanak noktası bulabiliyordu. 3. yüzyılda Origenes, oğlun babanın buyruğu altında olduğu fikrini uyandırabilecek bazı deyimler kullanmıştı. Arius bu formülleri genişletti ve bundan kapsamlı bir kuram çıkardı. Arius’a göre İsa, ebedi ve bölünmez olan babayla özdeş olamaz (Arius’un ünlü bir beyanına göre, “Oğul’un olmadığı bir zaman vardı”). Dolayısıyla Baba ile Oğul aynı varlıktan oluşmazlar. Böyle olunca hem çarmıha gerili figür hem de gerçekleştirdiği kurtarma görevi ve tabii onun mirasını kabullenen ve misyonunu üstlenmiş olan kilise değer kaybeder.

Arius 321 yılında, bu amaçla bir sinod toplayan kendi piskoposu Alexander tarafından aforoz edilir, kaçmak zorunda kalır ve Konstantin’in (y. 285-337) güçlü danışmanı Nikomedia piskoposu Eusebius’un yanına sığınır. Konstantin’i vaftiz eden Ariusçu piskopos Eusebius, gerek imparatorla olan ilişkileri gerekse başkentin kilise işlerinden sorumlu olması sebebiyle çağının önde gelen isimlerinden biridir. Arius’un yakın dostu ve öğrencisi mürit olarak Ariusçu çekişmelerin iyice içine girmiştir. Nikomedia piskoposu olan Eusebius, Arius tahttan indirildiğinde ona sığınak vermiştir. Arius’un doktrinleri o derecede yaygınlaşmıştır ki, 313 yılında Hıristiyanlara ibadet özgürlüğü tanımış olan imparator, 325’te sadece Doğulu piskoposlardan oluşmasına ve papanın temsilci olarak sadece iki rahip göndermiş olmasına rağmen ilk ekümenik konsil sayılan İznik Konsili’ni toplamaya karar vermiştir. Sonradan İskenderiye patriği olacak olan diyakon Athanasius’un şiddetle karşı çıktığı Arius, hamisi Eusebius’la birlikte sürgüne gönderilmiş, kitapları yakılmış, doktrini reddedilmiş, konsil, İsa’nın babayla aynı varlıktan oluştuğuna (homoousios) ve onun tarafından yaratıldığına karar vermiştir.

Daha sonra Eusebius samimiyeti şüpheli bir özeleştiri ile görevine geri dönmeyi başarmıştır. Döndüğünde sarayda büyük bir nüfuz kazanmış (Konstantin’i ölüm döşeğinde vaftiz edecektir) ve Arius’un itibarını kurtarmak için uzun bir mücadeleye girişmiştir. Eusebius, 335 yılında Arius’un yeniden kiliseye kabul edilmesi ve düşmanı Athanasius’un sürgüne gönderilmesiyle başarı elde etmiştir. Arius sürgünden dönerken 336’da yolda ölmüştür. Arius’un ölümüyle Aryanizmin sonu gelmemiş; tam tersine giderek daha çok yayılmıştır; Aryan piskopos Wulfila (311-y. 382), sonradan Roma’nın yağmalanmasından sorumlu olacak olan Gotlara Aryanlığı kabul ettirmiştir Eusebius, Konstantin’in ölümünden sonra da nüfuzunu korumuş, nihayet 340’ta Konstantinopolis piskoposluğuna yükselmiştir. İki yıl sonra öldüğünde, Athanasius’a karşı muhalefeti başarıyla yönetmiş ve Ariusçuları pek çok makama yerleştirmeyi başarmıştır.

KAYNAKÇA

Ayşe Çalık Ross, Ancient İzmit Nicomedia, İstanbul 2007, s. 26; Clive Foss, Survey of Medieval Castles of Anatolia II: Nicomedia, The British Institute of Archaeology at Ankara 1996, s. 4-5; Rowan Williams, Arius: Heresy and Tradition, Wm. B. Eerdmans Publishing Co. 2002, s. 98; Umberto Eco, Ortaçağ Barbarlar, Hristiyanlar, Müslümanlar, İstanbul 2014, s. 142-143.

Aysel ÇETİNKAYA