Antik çağlarda Bithynia olarak bilinen bölgede, Nikomedia’nın (İzmit) yakınındaki Dakibya (Gekbuze) (Gebze) günümüzde İstanbul ile Kocaeli arasında yer alan tarihi bir ilçedir.
Gebze’nin güneybatısında ve ilçe merkezine 6 km uzaklıktaki Nikitiyatos (Eskihisar), tarihi çağlarda önemli bir geçit merkezi ve liman olarak bu özelliğini uzun süre korumuştur. Antik çağlarda Gebze’nin denizle bağlantısını sağlayan Eskihisar’ın önemini Kantakuzenos; “Eskihisar Gebze’nin iskelesidir” diyerek belirtmiştir.
Gebze ve Eskihisar’ın tarihte ismine sıkça rastlanmıştır. Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos (1081-1118) Nikea’yı (İznik) kuşatan Haçlı ordularının komutanları ile İzmit (Nikomedya) Körfezinin kuzey kıyısında veya Eskihisar ile Darıca arasında olduğu sanılan Pelekanon’da bir araya gelmişlerdi. Onların bu görüşmesinden sonra Haçlılar yeniden karşı kıyıya geçmişlerdir. Bu tarihi olay Gebze ve onun limanı Eskihasar’ın önemini bir kez daha göstermiştir. Ayrıca Orhan Gazi de Bizans kuvvetlerini bu yörede bozguna uğratmış, Bizanslılar Eskihisar’dan teknelerle kaçmışlar, kaçamayanlar ise Eskihisar ve yöredeki diğer kalelere sığınmışlardı.
Osmanlı döneminde Gebze’nin denizle bağlantısını sağlayan iskelesinde yedi aile bir köy kurmuşlardı. Başlangıçta onların bu yerleşimi Eskihisar Kalesi’nin eteklerinde olmuş, sonra gelişen köy doğuya doğru yayılmıştır.
Eskihisar 1960’lı yıllarda ulaşımı bile çok zor olan küçük bir köy görünümündeydi. Eskihisar köylüsü güler yüzlü ve konukseverdi, geçimini bağ, bahçe ve balıkçılıktan elde ederdi. Köyde bir iki bakkal dükkânı, iki kahvesi vardı. Gün geçtikçe gelişen köy, açılan restoran ve otellerle turizm merkezine dönüşmüştür. Böyle olunca da tarihi, mistik görünümünden uzaklaştımış, ahşap, tuğla hımıştan yapılan evleri de gittikçe azalmıştır.
Eskihisar’da çeşitli dönemlere ait antik kalıntılarla karşılaşılmaktadır. Özellikle köy evlerinin çoğunun bahçelerinde, duvarlarında antik çağlara ait sütunlar, başlıklar, siteller ve Bizans döneminin mimari parçaları görülmektedir.
Eskihisar Kalesi
Eskihisar’ın günümüze gelen ve ayakta kalabilen eserlerinin başında kalesi gelmektedir. Eskihisar köyünün kuzeydoğusunda, dik yamaçta tepenin üzerindeki kale, önündeki limanı koruması için yapılmıştır. Bizans dönemine ait olduğu sanılan, Niketiaton ismi verilen kalenin yapımıyla ilgili kesin bir tarih verebilmek olukça zordur.
Bizans tarihinde ilk defa isminden 1241’de Georgios Akropolite söz etmiştir. Onun ardından Pelekanon Savaşı’nda ismi bir kez daha geçmiştir. VIII. Mikhail Palaiologos (1259-1282), 1261 yılında IV. Ioannes Laskaris’in (1258-1261) gözlerine mil çektirerek bu kaleye hapsetmiş, kısa bir süre sonra da onu kiliseye aforoz ettirmiştir. Ancak göreve yeni atanan patrik bu kararı kaldırmış, VII. Mikhael Paleologos da bunun üzerine eski imparatora yiyecek, içecek, giyecek gönderilmesini emretmek zorunda kalmıştır. Tarihçi Pachymeres’den öğrenildiğine göre; IV. Ioannes Laskaris’e bundan sonra iyi davranılmış, ancak hapisten çıkarılmamıştır.
Eskihisar Kalesi’nde görevli olan bir papaz 1315 yılında bilinmeyen bir nedenle imparatora karşı koyarak yöre halkını ayaklandırmıştır.
Osmanlı döneminde, Orhan Bey’in yöreyi işgali sırasında savunma düzenleri bozulan Bizans ordusu dörde ayrılarak bir kısmı Regirum (Darıca) ile Tuzla arasındaki Filokrini kalesine diğerleri de Dakybza ve Niketiaton (Eskihisar) kalelerine sığınmışlardır.
Yıldırım Beyazıt’ın Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilmesinden sonra Bizanslılar Eskihisar Kalesi ve çevresine yeniden hâkim olmuşlar, ancak Osmanlı döneminde Dakybza (Gebze) sahil kasabası özelliğini korumuştur.
Charles Texier “Gebze limanı Bizans yapısı müstahkem bir kale tarafından korunuyor” diyerek kalenin bir tepe üzerinde olduğunu açıkça belirtmiştir. Onun ardından Th. Wiegand Eskihisar Kalesi’ni incelemiş ve Bizans döneminde yapıldığını ileri sürmüştür.
Latinlerin İstanbul’dan sonra çevreye egemen olduğu yıllarda Eskihisar Kalesinin ismine tarihte rastlanmıştır. Latinlerin 1241’de Çorlu’yu kuşattığı sırada İmparator III. Ioannes (1222-1254) Nikomedya (İzmit) üzerinden Kocaeli yarımadasına girmiş, Dakybza ve Nikitiaton kalelerini ele geçirmiştir. Bütün bunlar dikkate alındığında Eskihisar Kalesi’nin 1241 yılında varlığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Latinlerin yaptıkları veya ele geçirdikleri kalelere genellikle batı kökenli isimler vermiş olmaları Eskihisar Kalesi’nin daha önce Bizanslılar tarafından yapıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim kalenin mimari yapısı da Kommenoslar dönemine (1081-1185) işaret etmektedir. İstanbul Edirnekapı’sındaki Anemas Zindanları ile İmparator Manuel Kommenos’un (11431180) yaptırdığı surların işçiliğinin Eskihisar Kalesi’ne çok benzediği de gözden uzak tutulmamalıdır. İç kale Manuel Komnenus (11431180) tarafından dış kale ile güney-doğudaki burç Palaiologoslar döneminde, 1301’de yapılmıştır.
Eskihisar Kalesinin Mimari Yapısı
Eskihisar Kalesi’nin yöredeki diğer Bizans kalelerinden çok daha küçük ölçüde olmasına rağmen diğerlerinden çok farklı özelliklere sahip olduğu dikkati çekmektedir. İç ve dış olmak üzere iki bölümden meydana gelen kalenin bütünü 120 x 80.00 metre ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, dördü yarım daire şeklinde, kuzeyde önünde hisarpeçesi olan altı dörtgen kulelerle desteklenmiştir. Kalenin ana girişi iki kulenin arasına yerleştirilmiştir. Onun yanı sıra üçü iç avluda, üçü de dış avluda olmak üzere kalenin altı kapısı bulunmaktadır. Bu kulelerin mazgalsız olmalarının nedeni ise tam netlik kazanamamıştır.
Kaba yontma taş ve tuğlalardan oluşan duvarların kalınlığı 1.50-1.60 metre arasında değişmektedir. Duvarların örülmesinde bir tuğla dizisini bir taş sırasının izlemesine özen gösterilmiştir. Bazı yerlerde iki veya üç tuğla dizisinden sonra bir sıra taşa yer verilmiştir. Taş sıralarının iki yanına dikine veya yanlamasına yerleştirilen tuğlalar cephelere hareketli bir görünüm kazandırmıştır. Bazı yerlerdeki taş dizileri tuğlalarla çerçeve içerisine alınmıştır. Özellikle Bizans İmparatorluğunun Paleologoslar döneminde (1261-1453) ortaya çıkan bu tür duvar işçiliğinin benzerleri İstanbul’da Blakernea Sarayı ile Edirnekapı surlarında görülmektedir.
Eskihisar Kalesi’nde dış surlara pek fazla önem verilmemiş, bu yüzden moloz taşlar kullanılmış, tuğlaya ise hemen hiç yer verilmemiştir. Paleologoslar döneminde yapıldığı sanılan dış surlar oldukça harap bir durumda olup, büyük bir bölümü yıkıldığından günümüze gelememiştir.
Doğu yönünde ilk altı kule arasında uzanan sur duvarları avlu seviyesinden başlayarak araziye uyarak yükselmektedir. Adeta “L” harfine benzeyen dış avlu duvarlarındaki kulelerin arası 30-50-60 metre arasında değişmektedir. Surlar altıncı kulenin köşesinden doğuya doğru yöneldikten sonra kuzeye doğru keskin bir dirsek yaparak dönmektedir. Bundan sonra yedinci kulenin doğusunda yeni bir dirsek daha yaparak batıya uzanmakta ve üçüncü kulenin kuzey-batı köşesinde sona ermektedir.
Kalenin dış surları üzerinde herhangi bir kitabeye rastlanmamıştır. Buna karşılık İznik surları ile İstanbul Tekfur Sarayı duvarlarında karşılaşılan motifler burada da aynen tekrarlanmıştır.
İç kale 30.00 x 62.50 metre ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Üç kulesi, iki kapısı ve bir de kumandan bölümünden meydana gelmiştir. Günümüze ulaşabilen kalıntılardan kulelerin dörtgen biçiminde oldukları anlaşılmaktadır. İç kalenin kuzey-batı köşesindeki kumandana ait bölüm 16.00 x 10.00 metre ölçüsünde olup iki katlıdır. Bu yapı tonoz örtülü bir bodrumun üzerine oturtulmuştur. Kuzey yönü dışında, üç kenarındaki izlerden duvarlarında bazı pencerelere yer verildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde doğu duvarı toprak seviyesine kadar yıkılmışsa da bazı kalıntılar katları birleştiren merdiven başlangıcının burada olduğunu göstermektedir.
Eskihisar Kalesinin Bezemeleri
Eskihisar Kalesi’nin duvarlarına tuğlalardan bezemeler yapılmış ve böylece hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Özellikle kumandana ait bölümün batı duvarının kuzeyinde yuvarlak tuğlalardan oluşturulan bir motif dikkati çekmektedir. Burada iç içe geçmiş üç daireye yer verilmiştir. Bunlardan ilkinde tuğlalar düz, ikincisinde dikine, üçüncüsünde ise yine düz olarak yapılmıştır. Uçları küçük tuğla parçalarıyla doldurulmuş bir yıldız motifi kompozisyonu tamamlamaktadır. Güney duvarındaki gamalı haça benzer bir başka motifin oluşu dikkati çekmektedir. Meandır motifinden esinlenen bu bezemenin Bizans mimarisinde sevildiği benzeri örneklerden anlaşılmaktadır.
Kalenin ana girişinin doğu yönündeki kulenin batı duvarında yine tuğlalardan yapılmış bir üçgen motifine yer verilmiştir. Tabanı yukarıda olan bu motifin benzerlerine kale duvarlarının birçok yerinde karşılaşılmaktadır. Ancak buradaki motif diğerlerinden daha büyük ölçüdedir. Benzer örnekler kalenin ana girişinin batısındaki kulelerde, köye açılan kapının yanında da bulunmaktadır. Bunlar daha küçük olmalarına karşılık üçgen kenarlarını oluşturan tuğlaların birbirlerine paralel olmaları da dikkati çekmektedir. Üçgen bezemelerin birbirlerinden farklı şekillerde olmalarının yanı sıra her birinin ortalarındaki delikler, büyük olasılıkla günümüze gelemeyen bazı armaların burada sembolize edildiğine işaret etmektedir.
Eskihisar Kalesinde Kazı Çalışmaları
Eskihisar’ın kendisine özgü bir eseri olan kalesinde yakın tarihlerde kurtarma kazıları yapılmıştır. Bundan önce uzun yıllar boyunca kale ile ilgilenilmediği bilinmektedir. Bu yüzden kalenin bazı bölümleri yıkılmış ve üzerinde durulması gereken önemli noktalar karanlıkta kalmıştır. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından 2000 yılında onarılan kale yıkılmaktan kurtarılmıştır. Onarım öncesinde Kocaeli Müzesince bir kurtarma kazısı yapılmıştır.
Kazı çalışmalarına öncelikle ot ve yapıya zarar veren ağaçların temizlenmesiyle başlanmıştır. Bundan sonra A, B, C açmaları doğu-batı yönlerinde açılmıştır. A ve C açmalarındaki çalışmalarda 0.70 metre derinliğe inildiğinde kemer bağlantıları ile yan duvarlara oturtulan kubbelerin izleriyle karşılaşılmıştır. Bunun ardından 1,50 metreye inilmiş A, B, C açmalarında duvarları kırmızı harçlı horasan sıva ile sıvanmış bir sarnıç ortaya çıkarılmıştır. Sarnıcın kubbesinden zeminine kadar 6 metre derinliğinde olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalarda sarnıcın 450 metreküp su alabildiği saptanmıştır. Büyük olasılıkla bu sarnıç kuşatmalar sırasında kaleyi savunanların su gereksinimini karşılıyordu.
Kazı çalışmaları sırasında çok sayıda sırlı, sırsız Bizans keramikleriyle, kap kaçaklara, çeşitli devşirme mimari parçalara rastlanmıştır. A-3 açmasında 6,20 metre derinliğindeki taban seviyesine ulaşıldığında geç Roma, erken Bizans dönemi başlıkları olan mermer sütunlara ve haç motifli bir yazıta rastlanmıştır.
Eskihisar’da Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi
Türk müzeciliğinin önde gelenlerinden Osman Hamdi Bey Eskihisar’ı babasının Gebze’de olan konağına gittiği sırada tanımış, sonra da bu şirin köyü benimsemiştir.
Osman Hamdi Bey 1894 yılında yalısını köyün batı kıyısına resim atölyesiyle birlikte yaptırmıştır. Sonra da yaşamının büyük bir bölümünü Kuruçeşme’deki yalısıyla birlikte Eskihisar’daki yalısı arasında geçirmiştir. Osman Hamdi Bey Eskihisar’daki yalısının arazi konumuna uygun olarak yerleştirilmesinde en ince detayına kadar ilgilenmiştir. İki katlı yalının ahşap kapılarını tabloları kadar değerli çiçek resimleriyle süslemiştir. Osman Hamdi Bey’in yaşamının yirmi altı yılının yaz aylarını geçirdiği yalısını yakın dostu Servet-i Fünun dergisinin sahip ve baş yazarı Ahmet
İhsan şöyle dile getirmiştir:
“Eskihisar Gebze’nin eteğinde İzmit Körfezi›nin kıyısında en ruh okşayan bir mevkidedir. Hamdi Bey burasını resmi ve ilmi çalışmalarından sonra bir istirahat yeri olarak seçmiştir. Orada sayın üstadı bazen elinde bahçe makası ve aşı çakısı ile kendi yetiştirdiği meyva ağaçlarından bağları ve gülfidanları içinde görürsünüz. Bazen kayığı içinde elinde olta balık tutar bulursunuz. Kendilerini devamlı çalışmalarından Eskihisar’da tamamen sıyrılmış halde görürsünüz.”
Osman Hamdi Bey ölümünden sonra muhteşem bir törenle cenazesi kaldırılmıştır. Kuruçeşme’deki yalısından tabutu alınmış, Şirket-i Hayriye’nin vapuru ile Sirkeci rıhtımına getirilmiştir. Cenazeyi o sırada büyük bir kalabalık beklemiştir. Sonra da cenaze alayının en önünde Mevlevi dervişleri yürümüşlerdir. Ondan sonra Halife Abdülmecid Efendi, Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa, eski Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Hariciye Nazırı Rıfat Paşa, Adliye Nazırı Necmeddin Bey, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, eski Evkaf Nazırı Ekrem Bey başta olmak üzere büyük bir zevat cenazenin arkasından yürümüştür. Cenaze Sarayburnu’ndan yine Şirket-i Hayriye’nin vapuru ile Eskihisar’a götürülmüştür. Yaşamı boyunca çok sevdiği Eskihisar’daki geniş arazisi içerisindeki çam ve servilerin gölgelediği yere gömülmüştür. Hükümetin izni ile mezarına isimsiz bir Selçuklu mezar taşı konulmuştur.
Osman Hamdi Bey’in yanında bir başka mezar taşı daha vardır. Bu mezar taşı İstiklal Savaşı kahramanlarından Erkilet Paşa’nın acı bir şekilde yaşamını yitiren eşine aittir.
Osman Hamdi Bey’in Eskihisar’daki yalısı ölümünden sonra 1910 yılında varislerince satılmıştır. I.Dünya Savaşı yıllarında bir süre yöredeki karargâh komutanına tahsis edilmiştir. Sonraki yıllarda bir süre kendi haline terk edilmiş, resim atölyesinin ikinci katı 1945 yılında yanmıştır. Yakın tarihlerde Aslan Çimento Şirketinin mülkiyetine geçmiş, ardından Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmış, iki yıl süren onarım çalışmalarından sonra “Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi” olarak İzmit Müzesinin yönetiminde 26 Eylül 1997 günü törenle ziyarete açılmıştır.
Eskihisar’da Türk Dönemi Yapıları
Eskihisar’da Osmanlı ve onu izleyen tarihlerde yapılmış eserlere rastlanmamıştır. Yalnızca köyün küçük ve tipik bir köy camisi vardır. Köy meydanındaki çeşme ise çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir. Çeşme üzerinde Ahmed Ağa’nın H.1188 (1774) yapım kitabesi ile H.1266 (1849) tarihli onarım kitabesi bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Viladimir Mirmiroğlu “Palekanon Muharebesi”, Belleten, Ankara 1949, Sayı .50, s. 318; Erdem Yücel-Cihat Soyhan, Gebze ve Eskihisar, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul 1978; Erdem Yücel, Gebze ve Eskihisar, Gebze Rotary Kulübü, Gebze 1991; Erdem Yücel, Kartacalı Hannibal, Bericap, Gebze 1991; Erdem Yücel, “Eskihisar’da Doğa mı, Liman mı?”, Sanat Çevresi, İstanbul 1990, S. 137; Erdem Yücel, “Kartacalı Hannibal’in Mezarı Nerede?” Prelli, İstanbul 1981, S. 200, s. 21; Taner Aksoy, “Eskihisar Kalesi Kazı Çalışmaları”, Nicomedia’dan Kocaeli’ye Kültür ve Sanat Bülteni, Kocaeli 2001, Sayı 3, s. 1-2.
Erdem YÜCEL