DİOCLETİANUS VE SARAYI

Madde no:362

Roma’nın ilk imparatoru olan Augustus princeps idi ve o ve ondan sonra gelen Roma imparatorları, Diocletianus’a kadar “her şeyin birincisi” idiler. Diocletianus ile bu durum değişmiş ve mutlak yönetimi ifade eden “dominatus”a geçilmiştir.

MS 283 yılında İmparator Carus, bir oğlu Carinus’u augustus yaparken, diğer oğlu Numerianus ile birlikte Perslere karşı sefere çıkmış; fakat Temmuz/ Ağustos 283’te Bağdat yakınlarındaki Ktesiphon’da ölmüştür. Pers seferinin bu şekilde başarısız bir şekilde sonuçlanması üzerine, Numerianus ordusuyla birlikte Avrupa’ya geriye dönüşte Perinthos civarında ya hastalıktan ya da kayınpederi Aper’in cinayetine kurban giderek yolda ölmüştür. Numerianus’un bu ölümünden sonra, muhafız alayı komutanı Diocles, ordu meclisi tarafından imparator ilan edilmiş ve akabinde Aper’i öldürmüştür. 20 Kasım 284 yılında Nikomedeia’da caesar’lığa yani “imparatorluğa” yükseltilen, adını anne adı Dioclea’dan ya da doğduğu yerden alan Diocles, bu tarihten itibaren Imperator Caesar Gaius Aurelius Valerius Diocletianus Pius Felix Invictus Augustus, Pontifex Maximus, Pater Patriae Proconsul olarak resmi belgelerde geçmiştir.

Diocletianus, MS Ağustos/Eylül 285 yılında Margus’ta (= Morawa) Carinus’u da yenerek Roma İmparatorluğu’nun başına geçerek tek hükümdar oldu. Ancak Roma İmparatorluğu MS III. yüzyılda kuzeyden Gotların doğudan Persler’in saldırılarına karşı sürekli savaş halindeydi ve üstelik ülke içinde birçok karışıklık vardı. Diocletianus büyük bir kriz içinde olan Roma İmparatorluğu’nu daha iyi yönetmek adına tetrarkhia adı verilen “dörtlü yönetimi” kurmaya karar vermiş ve güvendiği asker arkadaşı Maximianus’u 1 Nisan 286 yılında augustus’luğa; ilerleyen süreçte I. Constantius ile Galerius’u da caesar’lığa yükseltmiştir. İmparatorluğun batı yarısının yönetimini alan Maximianus başkent olarak Mediolanum’da (= Milano) otururken, Diocletianus ise doğu yarısının yönetimini Nikomedeia’dan (= İzmit) yapmıştır. Bununla birlikte tüm Tetrarkhia dönemi (1 Mart 293-22 Mayıs 337) boyunca imparatorluğun ana merkezi sadece Nikomedeia olmuştur. Nikomedeia’nın başkent olarak seçilmesinin sebebi, Batı’dan Doğu’ya ya da tam tersi Doğu’dan Batı’ya giden ana yollar ve deniz üzerinde olmasıdır. Özellikle de bunu MS I. yüzyıldan itibaren Nikomedeia’dan Doğu’ya ya da Batı’ya giden Roma lejyonları ile Caracalla’nın MS 213–214 kışını, Elagabalus’un da 218– 219 kışını Nikomedeia’da geçirmesinde görmekteyiz. 20 Kasım 294 tarihinde Deccanalia Festivali’ni Nikomedeia’da kutlayan Diocletianus, 1 Mayıs 305 tarihinde Nikomedeia’da kendisinin ve Maximianus’un tahttan çekildiğini, kendi yerlerine augustus’luğa I. Constantius ile Galerius’un geçtiğini askerlerin önünde bildirmiş ve tahttan feragat etmiştir. Akabinde Nikomedeia’yı terk eden Diocletianus, bugünkü Sırbistan’daki Salona’daki (= Spalato) sarayına çekilmiş ve 3 Aralık 313’te (?) burada ölmüştür.

Diocletianus, Nikomedeia’da kaldığı dönemde kentin güzelleştirilmesi için çok sayıda inşa faaliyetinde bulunmuştur. Hatta ünlü hatip Libanios ondan “kentin ikinci kurucusu” olarak söz etmektedir. Lactantius ise Diocletianus’un “Nikomedeia’yı Roma’ya eş değer yapmak için daima hevesli” olduğunu ifade etmiştir. Kentteki yapılar hakkında en detaylı bilgiler MS 240-325 yıllarında yaşamış olan Hıristiyan yazar Lactantius’un de mortibus persecutorum adlı eserinden gelmektedir: Diocletianus Nikomedeia’da kendisine, eşine ve kızına saraylar yaptırmış; birçok basilica, circus, hippodrom, darphane ve silah fabrikası, tersane, sur gibi birçok önemli ve devasa yapılar inşa ettirmiştir. Ayrıca daha önceden yapılmış olan ve kentte “İmparatorluk Sarayı’ndan sonra ikinci sırada gelen Antoninus Hamamları’nı” tamir ettirmiştir. Başkent Nikomedeia bu yapı faaliyetleriyle birlikte, Geç Antikçağ’ın Roma, Aleksandreia (= İskenderiye) ve Antiokheia’sından (= Antakya) sonra o günkü Dünya’nın dördüncü büyük kenti olmuştur.

Nikomedeia’nın tabi ki en önemli yapısı İmparatorluk Sarayı idi. Ancak, Diocletianus’un ünlü sarayının yeri günümüzde hâlâ bilinmemektedir ve bu konuda sadece bazı fikir veya öneriler bulunmaktadır. Bu konudaki ilk bilgi 1745 yılında İzmit’e bir gezi düzenleyen Fransız diplomat Charles de Peyssonel’den gelmektedir: Sarayın yeri ve kalıntılarına ilişkin bir tanım yapan de Peyssonel, aynı zamanda denizden İzmit’in bir resmini çizmiştir. Bu resme göre, bazı araştırmacılar SEKA fabrikasının kurulduğu alanda sarayın olduğunu düşünmektedirler. Sarayın yeri konusunda bir başka öneri Alman tarihçi W. Ruge’den gelmektedir: W. Ruge, sarayın denizden uzak olmadığını düşünmektedir. Bir başka araştırmacı F. Yavuz Ulugün ise 2007 yılında yayımladığı bir kitapta Diocletianus’un sarayını, zengin kalıntıların bulunduğu Çukurbağ Mahallesi’ni ya da 2003-2004 yıllarında restorasyon sırasında temelinde çıkan blok taşlardan ötürü Hünkar Kasrı’nın olduğu alanı önermektedir.

F. Yavuz Ulugün ilk görüşünde haklıdır; zira 1999 depremi sonrası Çukurbağ Mahallesi’nde hasarlı bir binanın temelinde bir Roma yapısı kalıntılarına tesadüfen rast gelinmiş; burada 2001 ve 2009 yıllarında Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi tarafından bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Bu ilk kazılar sırasında bir Roma yapısına ait renkli mermer kabartmalar ve heykeller ortaya çıkarılmış; 2015 yılından itibaren bu alanda Müze ile birlikte danışmanlığını T.Ş. Ağtürk’ün yaptığı TÜBİTAK destekli bir arkeoloji projesi başlatılmıştır. Bu çalışmalar neticesinde renkli mermer heykeller, friz ve mozaik döşemelerle süslü anıtsal bir imparatorluk yapısının şimdilik bir parçası gün ışığına çıkartılmıştır. Çıkartılan ve literatüre “Çukurbağ rölyefleri” olarak geçen eserler, mitolojik ve agonistik tasvirlerle birlikte 55 metre uzunluğunda bir friz oluşturmaktadır. Araştırmacı T. Ş. Ağtürk bu yapının hem Nikomedeia hem de Anadolu’da kendi dönemine ait şimdiye kadar bilinen tek saray yapısı olduğundan söz etmektedir.

KAYNAKÇA

T. Ş. Ağtürk, “A New Tetrarchic Relief from Nicomedia: Embracing Emperors”, American Journal of Archaeology 122.3 (2018) 411–426; T. Ş. Ağtürk, “İmparatorluk Başkenti Nicomedia’nın Renkli İhtişamı: Çukurbağ Kurtarma Kazılarında Ortaya Çıkarılan Görkemli Roma Anıtı”, ed. H. Selvi B. Çelik İ. Şirin A. Yeşildal, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu III / International Symposium on Gazi Süleyman Paşa & History of Kocaeli III, Kocaeli 2017: 343–358; A. Çalık-Ross, Antik İzmit: Nikomedia, İstanbul 2007; Ö. Ertuğrul, “Roma ve Bizans Devrinde İzmit ve Çevresinde İki Merkez: Serdivan ve Yazlıkköy”, ed. H. Selvi M. B. Çelik, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri / International Symposium Ghazi Akça Koca and History of Kocaeli Proceedings, Kocaeli 2015: 81-103; N. Fıratlı, İzmit Şehri ve Eski Eserleri Rehberi, İstanbul 1971; D. Kienast-W. Eck-M. Heil, Römische Kaisertabelle: Grundzüge einer römischen Kaiserchronologie, Darmstadt 2017; Lactantius, De Mortibus Persecutorum. Zalimlerin Ölümü Üzerine, çev. T. Ünver, İstanbul 2021; C. de Peyssonel, Relation d’un voyage fait a Nicomedie et Nicee en 1745, çev. F. Y. Ulugün, M. Bakan’ın Yazıtlar Hakkındaki ek yorumları ile, 1745 Yılında İzmit ve İznik’e Yapılmış Bir Gezinin Öyküsü, İzmit 2005; F. Y. Ulugün – M. BakanT. Aksoy, Roma Dönemi Bithynia, İzmit 2007; W. Ruge, “Nikomedia”, Realencyclopädie der classischen Altertumswissenschaft XXXIII (1936) 468-491; https:// cukurbagarchaeologicalproject.com [Erişim tarihi, 20.09.2021]

Hüseyin Sami ÖZTÜRK