Dilovası ilçesi sınırları dahilinde bulunan önemli tarihi kişilerin mezarları (Hannibal,Dil Baba, Yahya Kaptan) ve ilçe merkezinin çevresindeki yerleşimlerde Tavşancıl, Demirciler, mezarlıklarında bulunan şaideler (mezar taşları)
1.Hannibal’ın Mezarı
Kaynaklar Libyssa’nın deniz kenarında kumsal bir nehir vadisinin yakınında olduğunu göstermesine, Roma mil taşlarında mesafe olarak Dil İskelesini işaret etmesine rağmen sırf isim benzerliğine dayanılarak denizden uzak bir kasaba olan Gebze’nin (Antik ismi Dakibyza olması hasebiyle) Hannibal’ın mezarının bulunduğu antik Libyssa kasabası olduğu düşünülmüştür. Bu yanlışın devamı olarak Hannibal’ın mezar yeri olarak bugünkü Gebze yakınlarında gösterilmiştir. Bugün artık biliyoruz ki antik Libyssa kasabası, Gebze’de değil, Dil İskelesi’nde Geblez Tepe -Yılancı Bayır arasında bulunuyordu. Bu tespit sonrasında Hannibal’ın anıt mezarı da Wiegand ve A.M. Mansel’in işaret ettiği gibi Geblez Tepe’de denize hâkim bir noktada lokalize edilmişti. Ancak burada (Dil İskelesi Tüneli üzerinde) açılan bir taş ocağı ne yazık ki antik buluntuları yok etmiştir.
2.Dil Baba Türbesi
İlk olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi›nde yer alan Dil Baba efsanesi, Hersek Dili’nin meydana gelişi ile ilgili hikâyede şu şekilde anlatılmıştır: Rivayet olunur ki Orhan Gazi asrında Seyyah-ı âlem bir derviş buradaki gemicilere gelüp “oğullar, beni karşıya geçirin” der. Onlar geçirmeyüp giderler. Hemen ol dervişi âlem ve âmil eteğine toprak doldurup “biz karşıya bi Emrullah tealâ geçeriz” deyu eteğinden toprağı deryaya döktükçe derya kara olur. Bu veçhile geminin ardınca yürür gider. Gemiciler bu hali gördükte “aman sultanım, boğazı doldurup ekmeğimize mâni olma. İstanbul’dan İzmit’e gemiler geçmez olur. Lütfet, burası gemilerimize gerek” deyu rica ederler da 12000 adım kadar deryada gidip doldurduktan sonra gemiye girer. Hala onun için “dil” derler, bir sivri kumsal burundur. Derviş hazretleri de karşı canibe geçtikte keşfi keramât ettiği için derhal ruhu pâklerini Cenab-ı Hakka teslim ederler. Gekbuze Dil İskelesi kurbunda “Dil Baba Dede” namı ile medfundur.
Evliya Çelebi’nin anlatımına göre Dil Baba’nın mezarı Dil İskelesi’ndedir. 1902 yılında bölgede araştırma yapan Alman arkeolog Wiegand, Geblez Tepe’de antik bir sur kalıntısına ve bir mezara rastlamış ve bunu Türk mezarı olarak haritasına işlemiştir. Bu mezarın Dil Baba Türbesi olduğu düşünülmektedir.
Türk arkeolog Arif Müfit Mansel, ‘Hannibal’ın Mezarı” adlı makalesinde aynı bulgular üzerinden bu Türk mezarını (yerli halk burayı yatır olarak adlandırmaktadır) tespit etmiş ve bir de fotoğrafını yayınlamıştır.
Ancak Dil Baba’nın mezarı olma olasılığı olan bu buluntular, burada bulunan taş ocağı tarafından adeta yutulmuş, günümüze ulaşamamıştır.
3.Tavşancıl Mezarlıkları
Dilovası Tavşancıl Mahallesi’nde biri Koca Mezarlık diğeri de Tavşancıl Mezarlığı olmak üzere iki mezarlık bulunmaktadır. Her iki mezarlık da mahallenin kuzeyinde yer alır.
a.Koca Mezarlık: Sadece Tavşancıl’ın değil Kocaeli bölgesinin de en eski mezarlıklarından biridir. Şu anki Tavşancıl yerleşiminin 3 km kuzeyindedir. Buradaki mezar taşları üzerinde şu ana kadar akademik çalışma yapılmadığı gibi bazı mezarların da defineciler tarafından tahrip edildiği tespit edilmiştir. Mezarlığın aynı zamanda Osmanlı askeri yolu olan Bağdat Caddesi ile sınır olması sadece Tavşancıl’dan değil farklı bölgelerden kişilerin de buraya defnedilmesine ortam hazırlamıştır. Son iki asırdır defin yapılmayan mezarlık günümüzde ağaç ve çalı gibi bitkilerle kaplanmış durumdadır. Buradaki mezar taşları tipoloji olarak aynı dönem İstanbul mezar taşları ile benzerlik gösterir. Anadolu’da farklı bölge mezarlıklarındaki yerel unsurlar burada görülmez. Mezar taşlarında daha çok, ağa, reis, monla (molla), el-hac, el-seyyid gibi mahlaslar kullanılırken Türkmenoğlu gibi soy aidiyeti ve Avcı Bey, cemaat, bölük, beşe vb. yeniçeri veya asker kökene vurgu yapan mezar taşlarına da rastlanmaktadır (Bu mezar taşlarının en kısa sürede kataloglanarak koruma altına alınması gerekmektedir). Kadın mezar taşları genellikle hotozlu olurken, erkek mezar taşları meslek ve sosyal konumlarına göre farklılık göstermektedir. Erkek mezar taşlarında serpuş olarak en çok kullanılan sarık tipleri; dardağan, serdengeçti, kâtibi, çelebi, ulema (hoca, monla vb.) Türkmen-Sipahi sarıklarıdır. Mezarlıklarda çok sık rastlanmayan “Horasani sarığını” bu mezarlıkta görmek mümkündür.
Alemdarın kerimesi (kızı) Ayşe Hanım 1228(1813), 75.Cemaatten Ali Ağa1201(1786), Molla Mehmet 1129 (1716).
b.Tavşancıl Mezarlığı: Şu anki yerleşim merkezinin 1 km kuzeyinde yer alan mezarlık hem Osmanlı döneminde hem de günümüzde defin yapılan bir mezarlık olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu mezarlıkta toplam 81 adet Osmanlı Türkçesi yazılmış mezar taşı tespit edilmiştir. Mezarlardan 40’ı kadın, 41’i ise erkeğe aittir. Mezarlıkta Osmanlı dönemine ait en erken tarihli taş 1201/1786-1787 tarihli Sabıkan-ı Serdar Ali Ağa’nın oğlu Monla Mustafa’ya aittir. Osmanlıca Türkçesi kitabeli mezar taşlarının en geç örneği ise 1947 tarihli, Kadir Salih oğlu İshak’a ait olan şahidedir. Bu şahidede harf inkılâbından 19 sene sonra hem Arap hem de Latin alfabesi birlikte kullanılmıştır. Mezarlıkta harf inkılâbından sonraki döneme ait olmasına rağmen kitabeleri Arap alfabesine sahip iki mezar daha bulunmaktadır. Bu mezarlardan birincisi 1929 tarihli olup Tavşancıllı Hacı Ahmet oğlu Hasan Efendi’ye diğeri ise 1932 tarihli olup Hamamcı Ahmet Ağa’nın mahdumu Ahmet Efendi’ye aittir. Mezarlıkta Osmanlı dönemi mezar taşları 18. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ikinci çeyreğine kadar tarihlendirilmektedir. Bu zaman aralığı yaklaşık 160 yıllık bir dönemi kapsar. Mezarlıkta 18. yüzyıla ait 1 mezar, 19. yüzyıla ait 66 mezar ve 20. yüzyıla ait ise 9 mezar bulunmaktadır. Mezarların üç tanesinin kırık veya tarih kısmının beton ve ağaç gövdesi içerisinde kalmasından dolayı yılı tespit edilememiştir. Tavşancıl Mezarlığı’nda toplumun farklı kesimlerinden ve çeşitli mesleklerden insanlar yer almaktadır. Meslekleri belirtilmiş olanlar arasında denizci (reis), hattat, muallim-i sıbyan, kahveci, hafız, saray çeşnekarı, imam, hatip, asakir-i rediften borucu, bâb-ı âlî divân-ı hümayûn mühime odası hulefası ve Çorum telgraf memuru bulunmaktadır. Taşlara malzeme ve biçim açısından baktığımızda İstanbul üslubunu taşıdığı görülmektedir. Taşların tamamı mermerden olup biçim, başlık türleri ve süslemeleri açısından imparatorluğun başkenti olan İstanbul’da bulunan taşlarla benzerdir. Tavşancıl’ın gerek İstanbul’a olan yakınlığı ve gerekse deniz ulaşımıyla başkente olan bağının, burada bulunan mezar taşlarının İstanbul üslubunu yansıtmalarını kolaylaştırdığı düşünülebilir. Kitabelerde kullanılan yazı nevileri ise sülüs ve taliktir. Taşların 67 tanesinde sülüs, 13 tanesinde ise talik yazı kullanılmıştır. Talik kitabelerin tamamı 19. yüzyılın ikinci yarısından sonraki döneme tarihlendirilmektedir. Konumuz açısından bizi ilgilendiren en önemli detay metfun bulunanların ölüm sebepleridir. Bununla birlikte mezarların önemli bir kısmında ölüm sebebi belirtilmiş olmasa da belli bir tarih aralığında yoğunlaşması dikkat çekmektedir.
Bu tarih aralığı İstanbul’daki veba salgını tarihi ile örtüşmektedir.
Tavşancıl Mezarlığı şaide örnekleri soldan sağa;
Mühimme Odası Halifelerinden Halil Efendi 1290 (1874), Kızanlıklı Hattat Hafız Mehmet 1296 (1879), Sultan Abdülmecit’in ikinci Çeşnigircibaşısı Bedrinur Hanım 1327(1911)
c.Tavşancılın Yedi Yatırı: Halk arasında “şehit” olarak da adlandırılan bu mezarların hangi tarihe ve kimlere ait olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Hiçbirinde kitabe yoktur. Halkın nazarında saygı duyulan makamlardır. Bir söylenceye göre bölgenin fethinde ilk şehit düşen askerlerin mezarlarıdır. 1970’li yılların sonlarına kadar özellikle cuma akşamları bu mezarda genellikle mum yakılır. Bazılarının baş kısımlarına havlu ve toprak testi ile su konurdu. Ancak günümüzde bu uygulamalar neredeyse tamamen terk edilmiştir.
İlginç olan, bu yatırların eski Tavşancıl yerleşimi içerisinde neredeyse dengeli bir şekilde dağılmış olmasıdır.
Yatırların yerleri: Karaburun Hasan Etili bahçesinde, Karaman Yatırı (Ali Karaman bahçesinde), Yolcu Önü yatırı (Behiye Altıparmak bahçesinde), Ali Ören evinin yanındaki yatır, Muallim Mehmet evinin kuzeyindeki yatır, Dede Kuyusu Yatırı ve Harmanlar Yatırı (Cenan Acar’ın Evinin yanında)
d.Yahya Kaptan’ın Anıt Mezarı: Kocaeli Bölgesi Kuvayımilliye Komutanı Yahya Kaptan 1891 yılında bugün Makedonya’nın sınırları içerisinde olan Köprülü kasabasında dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşları sırasında Bulgarlara karşı savaşan Sırp çeteleri ile birlikte mücadele etmiştir. Gösterdiği yararlıklardan dolayı Sırp kralı Peter tarafından bir gümüş kordon ve kaptan unvanı ile taltif edilmiştir. Balkan Savaşlarından sonra doğduğu toprakların düşman eline geçmesiyle ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiş, I. Dünya Savaşı yıllarında da, Teşkilat-ı Mahsusa ya girerek Güney Cephesi’nde Halil Paşa’nın yanında savaşmıştır. Mütareke ve işgal yıllarında Tavşancıl’a yerleşerek burayı bir direniş merkezine dönüştürmüştür. Tavşancıl’da çetesini yeniden toplayarak, Rum çetelerine karşı Karakol Cemiyetince desteklenen bir milis gücü oluşturmuştur. Yahya Kaptana bağlı Kuvayımilliye birlikleri, İstanbul’dan kaçırılan silah ve cephanenin güvenli bir şekilde Anadolu’ya geçirilmesinde etkin rol oynadılar. Ancak Yahya Kaptan’ın Kocaeli Yarımadasında giderek güç kazanması ve Karakol Cemiyetinden bağımsız olarak Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal ile iletişime geçmesi ve ona bağlılık bildirmesi, Karakol Cemiyeti ile itilafa düşmesine neden olmuştur. Nitekim İstanbul Hükümetine bağlı Jandarma birliklerince 8 Ocak 1920’de Tavşancıl’da şehit edilmiştir. 1930 yılında mezarı bir anıt mezara dönüştürülmüştür.
Yahya Kaptan’ın Mezar Kitabesi: “Vatanın fedakâr evladı Yahya Bey” İstiklal Mücadelesinin en kara gününde Gebze kazası Milis kuvvetleri kumandanı
Şerefli ve muazzam muzafferi yatının İstihsaline pişiva olan hükümeti Güzidesi sitayişle yâd edilebilir.
Vatan Kendi uğruna can veren Bu fedakâr evladına Ebediyen minnettardır. Şehadet Tarihi; 8 Kanun-i sâni 1336 (8 Ocak 1920)
4.Demirciler Mezarlığı
Çok sayıda Osmanlı Türkçesi mezar taşı barındıran bu mezarlık üzerinde de akademik inceleme yapılmamıştır. Yakın bir tarihte kısmen temizlenen Demirciler Mezarlığı›nın sadece doğu tarafında 23 adet şahide tespit edilmiştir. Bunlar arasında Sultan III. Selim Dönemi Huzur Güreşlerine iştirak eden, Serdengeçti Mustafa Ağa Pehlivanın da mezar kitabesi yer almaktadır (15 Ramazan 1215/30 Ocak 1801).
75.Cematten Mahmut Ağa 1211(1796), Serdengeçti İbrahim Ağa 1207(1792), Abdullah Efendi 1294 (1878)
KAYNAKÇA
Arif Müfit Mansel, “Hannibal’ın Mezarı”, Belleten, Sayı,128, Ekim, C. 32,1968 Ankara, s. 527-551; Turgut Özel Arşivi; Mustafa Sürünİlknur Erbaş, “Pandemik Hastalıklar Tarihine Kaynaklık Açısından Mezar Taşlarının Önemi ve Veba Yönünden Tavşancıl Mezarlığı Örneği”, Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S. 10, 2020, s. 173-225; Onur Günay, “Hannibal’ın Anadolu’daki Faaliyetleri Libyssa (Gebze?) Üzerine Bir İnceleme”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu III, Kocaeli, 2017, s. 221-236; Ahmet Nezih Galitekin, Osmanlı Dönemi Gölcük Mezar Taşları, Gölcük Belediyesi Kültür Yayınları, Gölcük 2000; Hans -Peter Lagueur, Hûvel Bâki, İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları, (Çev. Selahattin Dilidüzgün), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1987; H. Necdet İşli-Mehmet Kökrek, Yeniçeriler, Remizleri ve Mezar Taşları, Dergâh Yayınları İstanbul 2017.
Turgut ÖZEL