Coğrafya
İzmit Körfezi›nin kuzey kıyılarında, il merkezinin 41 km batısında yer alan bir iskele gerisinde gelişmiş olan kasabanın çevresindeki 5 köyle birleştirilmesiyle oluşturulmuş Kocaeli ilçesidir. 2008’de Gebze’den ayrılmıştır.
İzmit Körfezi’nde iki kıyı arasındaki deniz mesafesinin en yakın olduğu yer, Hersek burnu ile Diliskelesi arasıdır. Roma ve Bizans zamanında İstanbul’dan Dil İskelesi›ne gelen yolcular, denizyoluyla Hersek deltasına ulaştıktan sonra, Karamürsel yakınından başlayan ve Yalakdere vadisini takip eden karayoluyla önce İznik’e ve oradan da Bilecik üzerinden Orta Anadolu’ya geçmekte idiler. Osmanlı zamanında da bu sistem işlemeye devam etmiştir. Bu nedenle Diliskelesi tarihin her döneminde stratejik değeri yüksek bir yer olmuştur. Romalılar zamanında yapılmış kale ve iskele ile Osmanlı döneminde yapılmış köprü önemli kalıntılar arasındadır. 1873’ten beri demiryolu güzergâhı üzerinde yer alan Diliskelesi, yanından 1955’te karayolunun da geçmesi ile 1960’lı yıllarda sanayi için bir çekim alanı olmuştur. 1980’li yıllarda göç almaya başlayan ve nüfusu artan yörede, 31 Aralık 1986 tarihinde Gebze ilçesine bağlı Çerkeşli ve Muallim köyleri birleştirilerek Dilovası Belediyesi oluşturulmuştur. Fakat bu köylerin eski merkezleri 1988’de Dilovası Belediyesi’nden ayrılarak tekrar müstakil köy olmuşlardır. 21 Aralık 1987 tarihinde de aynı ilçeye bağlı Tavşancıl köyünde belediye teşkilatı kurulmuştur. Bu iki belediyenin 6 Mart 2008 tarihinde kabul edilen 5747 no.lu kanun ile birleştirilmesiyle ve Gebze ilçesi Mollafenari bucağına bağlı Köseler, Tepecik ve Demirciler köyleri ile Gebze merkez bucağına bağlı Çerkeşli köylerinin bağlanmasıyla Dilovası ilçesi oluşturulmuştur. Sekizi Dilovası Belediyesi’ne, dördü de Tavşancıl Belediyesi’ne bağlı 12 merkez mahallesi 2013’te yapılan birleştirmelerle sekize düşürülmüş, 4 kırsal mahalle ile birlikte bugün 12 mahalleden oluşmaktadır. 125 km2 alan üzerinde 2020 yılı sonu itibariyle toplam 51.060 kişi nüfusa sahip olan ilçenin nüfus yoğunluğu 408 kişi/km2’dir. Dilovası’nın nüfusu 40.493’tür. Tavşancıl beldesi ve diğer kırsal mahallelerde yaşayan nüfus ise 10.567 kişidir. 4 tane organize sanayi bölgesinin yer aldığı Dilovası’nın kırsal alanlarında, Kocaeli’nin diğer kırsal yerleşmelerinden farklı olarak, nüfus artışı sürmektedir. Tavşancıl beldesi ve diğer kırsal mahallelerde 2008’de yaklaşık 7 bin olan nüfus, son 12 yılda ortalama yıllık %4,3 oranında artışla 10 bini geçmiştir. Dilovası Belediyesi nüfusu ise bu süreçte çok az (ortalama yıllık %8 oranında) artmıştır. Bugünkü Dilovası ilçesini oluşturan mahallelerin toplam nüfusu 1950’de 3.655, 1960’ta 3.945 iken 1970’te 4.698’e, 1980’de 9.312’ye yükselmiştir. İlçenin kurulduğu 2008’de ise 44 bin kadar olan nüfus 2020’de 51 bini biraz geçmiştir. Yani son 12 yılda yıllık ortalama %1,3 büyümüştür.
Dilovası ilçesi arazisi, küçük tepeler, plato düzlükleri ve plato ile kıyı arasındaki dik yamaçlardan oluşur. Bu manzara içinde farklılık yaratan Ballıkayalar Kanyonu ile Dilovası düzlüğüdür. Dilovası ilçe merkezinin üzerinde yer aldığı dar ve küçük düzlüğü oluşturan, çevredeki küçük dereleri toparlayan Ballıkaya ve Değirmen derelerinin birleşmesi ile vücut bulan Dil Deresi’dir. İlçe arazilerinin doğu yarısını da Eynerce ve Hallaç Dereleri vadileri şekillendirir. Eynerce Deresi kollarının zirvelerine (632 m) kadar yaklaştığı, Kayalı ve Karakaya tepelerinin etekleri ormanlarla kaplıdır. Meşe ve çam ağaçlarının baskın olduğu bu ormanlardan sahile doğru yaklaştıkça makilerin öne çıktığı fundalık araziler yer alır. Maki elemanlarından Kermes meşesi ve Akçakesme baskındır. Bunların arasına dağınık olarak Katran ardıcı, Karaçalı ve Menengiç karışır. Dilovası arazilerinin %59’u orman ve fundalıktır. İlçe arazilerinin %3’ü tarım alanı, geri kalan %38’i de tarım dışı alanlardır. 315 dekar kadar olan tarım alanlarının %49’u meyve bahçelerinden oluşmaktadır. Meyveliklerin %71’i kiraz, %12’si ceviz, %9’u elma bahçeleridir. Meyveliklerin %5’i de zeytinliklerdir. Tarım alanlarının %49’u tarlalardan oluşmaktadır. Tarlaların %6’sı nadasa bırakılmaktadır. Tarlaların tümüne tahıllar (buğday ve yulaf) ekilmektedir. Sebze bahçelerinin oranı da %3’tür. Dilovası’nda 3 bin yedi yüz kadar sığır, 9 bin altı yüz koyun ve 2 bin kadar keçi beslenmektedir. Yılda 515 bin kadar tavuk üretilmektedir.
Tarihin eski çağlarından beri stratejik bir konumda yer alan Dil İskelesi’nin sunduğu deniz ulaşımı yanında, İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan demiryolu ve karayolu [E-5 (D-100) ve TEM (E-80)] güzergâhı üzerinde olan Dilovası’nın, İstanbul Sabiha Gökçen (32 km) ve Kocaeli Cengiz Topel (55 km) havaalanlarına da yakın olması ulaşımda büyük kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca İzmir’i Bursa üzerinden İstanbul’a bağlayan otoyolun en önemli kısmı olan ve 2016’da faaliyete geçen Osmangazi Köprüsü’nün ayaklarından biri de Dilovası’nda yer almaktadır. Ulaşım kolaylığının sağladığı bu avantaj Dilovası’nı bir sanayi merkezi yapmıştır. Birçok büyük ve orta ölçekli sanayi kuruluşunu barındıran Dilovası’nda, 5 organize sanayi bölgesi ve 1 sanayi sitesi bulunmaktadır. Bunlar merkezde yer alan Dilovası OSB ve Kömürcüler İhtisas OSB (GKOSB) ile Çerkeşli Mahallesi’nde bulunan Kimya İhtisas OSB (GEBKİM), Köseler ve Demirciler Mahalleleri sınırları içerisindeki İstanbul Makine ve İmalat Sanayicileri OSB ve Demirciler Mahallesi’ndeki İMES Makine İhtisas OSB ile Köseler Mahallesi’nde yer alan İstanbul Mermerciler Sanayi Sitesi’dir. Dilovası ilçesinde kurulan Organize Sanayi Bölgeleri yaklaşık 22 km2 bir alan kaplamaktadır ki, bu ilçe yüzölçümünün % 18’idir. Uluslararası birçok markanın üretim yeri olan Dilovası’nda faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarından bazıları Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır.
Her ne kadar yeni kurulup gelişmiş bir yerleşme olsa da Dilovası ve çevresinde bazı tarihi yapılar bulunmaktadır. Bunların başında Dil Deresi üzerindeki Mimar Sinan Köprüsü gelir. Diliskelesi ve Tavşancıl tren garları ile Tavşancıl Çarşı ve Sultan Hamid Camileri ve bazı eski evler ilçenin başlıca tarihi yapılarıdır. Çok dar ve sınırlı bir sahil şeridi bulunan ilçenin geniş ormanlık alanlarında mesire yerleri ve doğa yürüyüş alanları yanında Gebze sınırında yer alan Ballıkayalar Tabiat Parkı ilçenin önde gelen turizm değerleridir.
KAYNAKLAR
Adem Cücü, Dilovası İlçesinin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2013; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Turizm Rehberi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı Yayınları, Kocaeli 2010; Kocaeli İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü 2020 Faaliyet Raporu; Kocaeli İli Arazi Varlığı, T.C. Başbakanlık, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları, İl Rapor No: 16, Ankara, 1995; Kocaeli Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü. Kocaeli İl Çevre Durum Raporu, Kocaeli Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Kocaeli 2009; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Kocaeli İli Maden ve Enerji Kaynakları, 2020, Ağustos 12, 2021 tarihinde MTA internet Sitesinden alınmıştır: https://www.mta.gov.tr; Resmî Gazete, Sayı 26824, Tarih 22 Mart 2008: 6 Mart 2008 Tarihinde Kabul edilen 5747 No.lu “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”; Selva Tezkızan, Gebze-Dilovası Arasında Sanayi Faaliyetlerinin Gelişimi ve Çevreye Olan Etkileri. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul 2009; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Yayınları. Ankara (ilgili yıllara ait nüfus istatistikleri) https://www.tuik.gov.tr/; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkezi Dağıtım Sistemi (MEDAS), Bitkisel Üretim ve Hayvancılık İstatistikleri veri tabanları, https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?locale=tr; Ümit Sergün, Kocaeli Yarımadası’nda Kırsal Yerleşme, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1986; Yusuf Dönmez, Kocaeli Yarımadasının Bitki Coğrafyası, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, İstanbul 1979.
Ali YİĞİT
Tarih
Tarihi Coğrafya: Dilovası, Marmara bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümü sınırları içerisinde yer almaktadır. 2008 yılında alınan kararla Gebze’den ayrılıp ilçe olmuştur. Kocaeli Yarımadası’nın güney kıyı şeridinde yaklaşık 2000 hektarlık bir alan üzerinde kurulan Dilovası’nın, batısında Gebze ilçesi, doğusunda Körfez ilçesi, güneyinde de İzmit Körfezi yer alır. Dilovası ilçe merkezi, İstanbul’a 57 km mesafede, Kocaeli ile merkez ilçesi İzmit’e uzaklığı ise 34 km’dir. Deniz seviyesinden 45 m yüksekliktedir. Dilovası’nın merkez yerleşimi bir hilal gibi ovayı çevreleyen yamaçlara kurulmuştur. Hereke Deresi ve Muallim köy arasında yer alan yaklaşık 10 kilometrelik kıyı şeridi (Tavşancıl sahilindeki 3 kilometrelik sahil şeridi hariç) liman ve sanayi tesisleriyle doldurulmuştur. Geblez Tepe, Ada Tepe, Tavşancıl sırtları önündeki sahil oldukça dardır. Denize bakan yamaçlar makilik ve zeytinliktir. Hallaç Dere vadisinin batı yamacında küçük bir karaçam koruluğu vardır.
İklim özellikleri bakımından Karadeniz ve Akdeniz iklim bölgeleri arasında bir geçiş özelliği taşıyan Dilovası’nda, yaz mevsimi sıcak ve az yağışlı, kış mevsimi serin ve yağışlı geçer. Yıllık ortalama yağış miktarı 550 mm, en sıcak ay Ağustos, en soğuk ay ise Ocak’tır. Dilovası göl, dağ ve akarsu bakımından oldukça fakirdir. İlçede, İzmit Körfezi’ne dökülen Dil Deresi, Eynerce Deresi, bir zamanlar üzerinde su değirmeni bulunan Hallaç Dere ve en doğu ucunda Bahçıvan Deresi yer almaktadır. Dil Deresi hariç bu derelerin debileri düzenli değildir ve yazın kururlar. Dil Deresi’nin günümüzde su seviyesinin aşırı düşmesi sanayi tesislerinin su kullanımının fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Kocaeli ve İstanbul arasında yer alan Dilovası, oldukça eski bir tarihi geçmişe sahiptir. Dil İskelesi Antik Çağ’da, Bizans Dönemi’nde ve İstanbul’un Türkler tarafından alınmasından sonra da Osmanlılar Dönemi’nde önemli bir menzil noktası olmuş ve ulaşım özelinde bu niteliğini günümüzde de korumuştur. Osmanlı Dönemi’nde Gebze ile birlikte Dil İskelesi, ana ulaşım yolları üzerindeki konumu nedeni ile sivil ve askeri yolcuların, kervanların İstanbul’a ulaşmadan önce uğradığı, aynı zamanda da İstanbul’dan hareket eden sivil ve askeri yolcuların önemli bir geçiş ve menzil yeri olmuştur. XVII. yüzyılda Dil İskelesi’nin hemen yanında iki hanın bulunması bunu doğrulamaktadır.
Kocaeli Yarımadası’nın konumu itibariyle Prehistorik Devir’den itibaren yerleşime uğramış bir bölge olduğu tahmin edilmektedir. Ancak MÖ 8000 yılında Marmara Denizi’nin henüz oluşmaya başlaması, o dönemde kıyı şeridinin günümüzden farklı olması ve bölgede yeterli sayıda arkeolojik kazı yapılmamış olması, bölgenin prehistoryası hakkındaki bilgilerimizi sınırlandırmaktadır.
Yunanlılar ve Romalılar Dönemi’nde İzmit’in de içinde bulunduğu Kocaeli Yarımadası “Bithynia” (Bitinya) olarak anılmıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra bölgeye egemen olan Bithynia Krallığı’nın topraklarının büyük bir kısmı Kocaeli Yarımadası coğrafyasının üzerinde yer almıştır.
Bithynia’nın Kocaeli Yarımadası’nda yer alan başlıca kentler: Khalkedon (Kadıköy), Khrysopolis (Üsküdar), Lybissa (Dil İskelesi), Dakibyza (Gebze), Nikomedeia (İzmit), Kalpe (Kerpe), Olbia (Başiskele), Astakos’dur (Gölcük).
Yarımadanın yerli halkını oluşturan Bitinlerin aslı Trak kabilelerine dayanmaktadır. Ancak Marmara Denizi (antik Propontis) zengin balık kaynaklarına sahip olması, antik Yunan kültürünün üç meyvesi olan üzüm, incir, zeytinin bu coğrafyada yetişiyor olması (İzmit Körfezi’nin kuzey kıyıları özellikle zeytin ve incirin ekonomik anlamda kuzey sınırını oluşturuyordu.) Mora Yarımadası’nın Kuzeyinden Megara bölgesinden gelen göçmenlerin bölgeye olan ilgisini artırmıştır. Ayrıca Asya’dan Avrupa’ya Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan ticaret yolları bu bölgedeki kolonileşme hareketini hızlandıran önemli diğer bir etken olmuştur. MÖ 8. yüzyıldan itibaren Byzantion, Khalkedon ve Astakos birer Megara koloni kenti olarak gelişirken bölgede Helen kültürü yaygınlaşmaya başlamıştır. Strabon’a göre, “Bithynia Bölgesi doğuda Paphlagonialılar, Mariandynler, Epiktetonlar kuzeyde, Sangarios Irmağı’nın döküldüğü yerden Byzantion ve Khalkedon Denizi’nin ağzına kadar Pontos Denizi, batıda, Propontis, güneye doğru ise Mysia ve Hellespontos Phrygia’sı, olarak da adlandırılan Phrygia Epiktetos ile sınırlanmıştır.”
Ana yolların eyaletin içinden geçmesi ve sınırdaki eyaletlere lojistik destek sağlaması nedeniyle Bithynia askeri bakımdan önemli bir coğrafyada bulunuyordu. Byzantion (İstanbul) ile Nicomedia Körfezi arasındaki deniz yolu Antik Dönem’de Byzantion’u kuzeybatı Anadolu’ya bağlayan en önemli yollardan biri olmuştur. Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden Byzantion’a ulaşan anayol Bithynia’dan ikiye ayrılıyordu. Birinci Yol (Askeri Yol); Khalkedon (Kadıköy), Nicomedia (İzmit) ve Nicaea (İznik) kentlerinden geçerek Ancyra (Ankara)TarsusAntiocheia (Antakya) güzergâhını takip ederek Kudüs’e ulaşıyordu. İkinci Yol (Hacı Yolu); bu güzergâh Bizans Dönemi’nde Hacı Yolu olarak adlandırılmıştır. Bu yol Costantinople, Khalkedon, Daibyza (Gebze), Libyssa (Dil İskelesi), Nicomedia (İzmit), Nicaea (İznik), Ancyra (Ankara), Tarsus, Antiocheia (Antakya) güzergâhını takip ederek Kudüs’e ulaşıyordu.
MÖ IV. yüzyılda Trak kavimlerinin bölgedeki etkinliği artmış ve Zipoetes (MÖ 326-279) Bithynia Krallığı’nı kurmuştur. I. Nikomedes (MÖ 281-246) ise bugünkü İzmit’in bulunduğu yerde Nikomedia isminde yeni bir kent kurmuş ve kendi adına para bastırmıştır. Bithynia’da kendi adına ilk sikke bastıran kral, I. Nikomedes olmuştur. Onun döneminde Nikomedia (İzmit)-Khalkedon (Kadıköy) arasında Dakibyza (Gebze) ve Libyssa (Dil iskelesi) adında yerleşmeler adlarını duyurmaya başlamıştır. Bu yerleşim alanlarının araştırmalara konu olmasının en önemli nedeni ise, ünlü Kartacalı komutan Hannibal´ın (MÖ 247-MÖ 183) Bitinya Krallığı döneminde burada yerleşmiş olmasıdır. Hannibal, Zama harbindeki yenilgisinden sonra ülkesinde itibar görmeyince Bitinya Krallığı’na iltica etmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte Bitinya Kralı I. Prusias´ın savaş danışmanlığını yapan Hannibal, Roma kuvvetlerinden gizlendiği için, başkent Nikomedia’da kalamamış, yerleşmek için başkentin 34 km batısında sahilde bulunan, korunaklı, Libyssa kasabasını (Dil İskelesi’ni) seçmiştir. O dönemde Libyssa’nın kurulduğu yer hem denize hem de karaya hâkim “Geblez Tepe” üzerindedir. Tepenin bulunduğu yer körfezin en dar yeridir. Ancak Hannibal I. Prusias´ın ihaneti sonucu düşmanın (Romalıların) eline düşme tehlikesi karşısında intihar etmeyi seçmiş ve Lybissa´ya gömülmüştür (MÖ 183). (Bkz. Dilovası Mezarlıkları ve Yatırları, içinde Hannibal’ın Mezarı) MS 7. yüzyılda Kocaeli Yarımadası İstanbul’u kuşatan Emevi (Arap) hakimiyetinde kalmıştır. XI. yüzyılda Türkiye Selçukluları kısa süreli olsa da Üsküdar’a kadar olan topraklarda hakimiyet kurmuştur. Ancak Bizans İmparatoru Alexios Kommenos ile Türkiye Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1081 yılında imzaladıkları antlaşma ile İzmit Körfezi’nin güneyinde yer alan Dragon Çayı’nı (Yalak Dere/Kırkgeçit Deresi) iki taraf arasında sınır olarak belirlemiştir. İmparator bu sınırın doğusunda kalan toprakların Türk egemenliği altında olduğunu kabul etmiştir. Ancak Türkiye Selçuklularının “Bithynia” hakimiyeti I. Haçlı Seferi (1096) ile sona ermiştir. Bu süreçte başkent İznik’ten Konya’ya taşınmıştır.
Haçlı seferi sırasında Gebze Eskihisar ve Dil İskelesi geçit ve konaklama bölgesi olmuş, Kocaeli Yarımadası’nda önce Bizans daha sonra da Latin (1204-1260) hakimiyeti kurulmuştur. 1260’ta İznik Rum Devletinin Latin Krallığı’na son vermesi ile eski Bitinya bölgesi son kez Bizans hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı Hâkimiyetinin Kurulması: Kocaeli Yarımadası XIV. yüzyılın başlarından itibaren yoğun bir şekilde Bizans-Osmanlı hâkimiyet mücadelesine sahne olmuştur. Eski Bitinya Bölgesi’nde kurulan Osmanlı Beyliği’ne bağlı akıncı komutanların ilgisi kısa sürede Kocaeli Yarımadası’na yönelmiş, Abdurrahman Gazi, Akça Koca, Samsa Çavuş, Kara Ali gibi Orhan Bey’in uç komutanları Kartal, Hereke ve Aydos kalelerini fethederek Boğaz kıyılarına kadar ulaşmışlardır. Bu Türk ilerleyişini durdurmak için imparatoru III. Andronikos ve yakın danışmanı (sonra imparator olan) Yannis Kantakuzenos Kocaeli Yarımadası’na geçmiştir. 2.000 paralı asker ile takviyeli Bizans ordusu ve Orhan Bey’in komutasındaki Türk birlikleri 11 Haziran 1329’da Darıca -Eskihisar arasında bulunan Palekanon mevkiinde karşılaşmıştır (Bu savaşın uzun yıllar Maltepe’de yapıldığı düşünülse de günümüzde artık Eskihisar-Darıca arasındaki bölgede gerçekleştiği kesinleşmiştir). Savaş Osmanlı kuvvetlerinin kesin galibiyeti ile sonuçlanmış, Bizans imparatoru III. Andronikos yaralı olarak İstanbul’a kaçırılmıştır. 1329 Palekanon Savaşı’nda sonra, batıdan doğuya sıralanışı ile Filokroni, Ritzion (Darıca), Eskihisar (Günümüze kadar ulaşmıştır), Dil İskelesi (Eynarca), Heraklia (Hereke Kalesi, aslına uygun olarak yakın bir tarihte yeniden inşa edilmiştir) kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir. Bu kalelerin fetihten hemen sonra yıktırıldığı düşünülmektedir.
Ancak bu ilk Türk yerleşimi uzun süreli olamamış, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezit’in Timur’a yenildiği 1402 Ankara savaşı sonrası Gebze ve civarı bu kaleler ile birlikte Bizans’ın hâkimiyetine girmiştir. Fetret Dönemi’nde yaşanan kardeş kavgaları sırasında, Süleyman Çelebi alacağı yardım ve desteğe karşılık olarak, Kartal, Pendik, Gebze arazisi ile birlikte yukarıda adı geçen kaleleri Bizans İmparatoru’na terk etmek zorunda kalmıştır. Çelebi Sultan Mehmet, kardeşlerini bertaraf edip devletin dirlik ve birliğini yeniden tesis edince vefatından bir yıl önce 1420 yılında İzmit Körfezi’nin kuzey sahilindeki, kardeşinin Bizans’a verdiği kaleleri ve araziyi geri almış ve bu yerleri Bursa’da yaptırdığı imaretine vakfetmiştir.
İlk Osmanlı kroniklerinden olan Âşık Paşaoğlu Tarihi’nde bu olay şöyle anlatılır.
“Sultan Mehmet Bursa’da imaret yaptı. Ana birkaç kafir köylerin istedi kim vakıf ede halk eydür. Sultanım bu deniz kenarında hayli köyler vardır kim kâfir köyleridir. Müslüman vilayetinin içinde olurlar ve illa İstanbulludur dediler. Sorup bildikten sonra üzerlerine leşker gönderdi. Köyün birisi Gebze’den (Gebze) öte Hereke’dir. Kâfiri gördü kim asker gelir, hisarı bıraktı, İstanbul’a kaçtı. Biri dahi eski Geybüyze’dir. Ol hayli cenk etti anı yağma ettiler, aldılar evlerini Müslümanlara verdiler. Biri dahi Daruca (Darıca)dur. Ol ahd ile itaat etti. Anı dahi imarete vakfetti ve biri dahi Pendik’tir. Kâfiri kaçıp gitti ve biri dahi Kartal’dır. Anın dahi kaçıp İstanbul’a gitti. Elhasıl kelam bu deniz kenarındaki kâfir hisarcıkları kim vardır. Şimdiye değin kâh kâfire döner idi, kâh Müslümana döner idi. Murat Han oğlu Mehmet’e (Fatih Sultan Mehmet’e) değin.” Âşık Paşaoğlu Tarihi›nden anladığımıza göre Kartal-Hereke arasındaki İzmit Körfezi sahil yerleşmeleri ve kaleler bazen savaş, bazen ahd (antlaşma), bazen de yerli halkın buraları terk etmesi ile ele geçirilmiştir. II. Mehmet’in (Fatih) saltanatının ilk yıllarına kadar bu bölge birkaç defa daha Bizans ve Osmanlı Devleti arasında el değiştirmiş ancak, İstanbul’un fethinden sonra buralarda kesin Türk hâkimiyeti tesis edilebilmiştir. İskân Siyaseti-Şenlendirme: XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kocaeli Yarımadası’nın özellikle Türk nüfusunun daha az olduğu orta, batı ve kuzey bölümlerine göçebe Türkmen aşiretleri iskân ettirilmiştir. Ancak aşiretlerin hangi bölgelerden göç ettirildiklerini bugün için bilemiyoruz. Fatih’in Anadolu Türkmen beylikleri üzerine yapmış olduğu seferleri izleyerek bazı ipuçlarına ulaşabiliriz. İsfendiyar oğulları Beyliği (1461) ve Karamanoğulları Beyliği seferleri (1467) sonrasında bu bölgelerdeki göçebe Türkmenler göçürülerek (iskân ettirilerek) Kocaeli Yarımadası’na yerleştirilmiş olabilir. Bu iskân politikaları sonrasında bir yandan bölgedeki eski yerleşmeler (Hereke, Gebze, Pendik, Kartal vb.) Türkleşirken, diğer yandan da çok sayıda yeni Türkmen köyü kurulmuştur. Yeni gelenlerin kurdukları köylere genellikle ait oldukları cemaat veya oymakların adlarını verdikleri düşünülmektedir. Çerkeşlü, Demircilü, Sekilü, Köselerlü, Herseklü Tavşanlu,Tavşancıllu gibi. Ayrıca yarımadada birden fazla Demircilü, Köselerlü yerleşmesinin olması aynı cemaat veya oymak halkının tamamının aynı coğrafyaya yerleşmediğini gösterir. Yine Tavşanlu, Tavşancıllu gibi yerleşmelerin isim benzerlikleri cemaat ortaklığına kadar gidebilir. Bu nedenle Yalova Tavşanlısı ve Kütahya Tavşanlısı gibi yerleşmelerin de isimlerinin ötesinde benzerlikleri var mıdır? İncelenmesi gerekir. Bu cemaat yerleşmelerinin dışında bir de İne-Hacı köyü kurulmuştur ki bu yerleşimin kuruluş amacı diğerlerinden farklıdır (Bkz. İne-Hacı/ Gemiciler köyü).
KAYNAKÇA
Arif Müfit Mansel, “Hannibal’ın Mezarı”, Belleten, Sayı 128, Ekim, C. 32, 1968 Ankara, s. 527-551; Âşık Paşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, (Ali Bey neşri), İstanbul 1932, s. 155; Charles Texier, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi (çev. Ali Suat), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı, C. I, Ankara 2002, s. 116-119; Donald Edgar Pitcher, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi Coğrafyası, (çev. Bahar Tırnakçı), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999; Franz Taeshrer, Osmanlı Kaynaklarına Göre Anadolu Yol Ağı, (çev. Nilüfer Hepçeli), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2010; Gülay Öğün Bezer, “Anadolu’nun Fethi ve Drakon Çayı Anlaşması’nın Bu Süreçteki Yeri”, TYB Akademi, Sayı: 12, Eylül 2014, Ankara, s. 21-34; Halil İnalcık, “Koca-Eli Yöresinin Fethi”, Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, C. I, Kocaeli 2014, s. 147-151; Hale Güney, “Helenistik Dönem öncesi Bithynia’da Helen Kolonileri ile Bithynialar Arasındaki İlişkiler”, Belleten, Cilt: 78 Sayı: 283, 2014 Ankara, s. 407-434; Kâmil Doğancı, “Antik Dönemde Bithynia’dan Geçen Ticari ve Askeri Yollar”, Prof. Dr. Ömer Çapar’a Armağan, ed. Turgut Yiğit, M. Ali Kaya Ayşen Sina, Hel Yayıncılık, 2012 Ankara, s. 93-104; Mehmet Özsait, “Anadolu’da Helenistik Dönem ve Roma Egemenliği/Bithynia Krallığı”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, C. II, 1982 Ankara, s. 349-350; Onur Günday, “Hannibal’ın Anadolu’daki Faaliyetleri, Lybsia (Gebze?) Üzerine Bir İnceleme”, Uluslararası Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, C. III, Kocaeli, 2016, s. 221-236; Sencer Şahin, “1983 yılında Bithynia ve Lykia-Pamphylia’da Yapılan Epigrafi ve Tarihi Coğrafya Araştırmaları”, II. Araştırma Sonuçları Toplantısı (İzmir 16–20 Nisan 1984), Ankara 1985, s. 113-117; Strabon, Geographika (Antik Anadolu Coğrafyası), (çev. Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2012; William Mitchell Ramsey, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (çev. Mihri Pektaş) Millî Eğitim Bakanlığı Yayını, İstanbul 1961; Veli Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2001 Ankara, s. 33-37; Vladimir Mirmiroğlu,” Orhan Bey ile Bizans İmparatoru III. Andronikos Arasındaki Palekanon Muharebesi”, Belleten, C. 13, Sayı 50 (1949), s. 309–321; Yusuf Hallaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), Bilgi-Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2014.
Turgut ÖZEL