DİL İSKELESİ TARİHİ YAPILARI

Madde no:354

Tarih boyunca Körfez geçişindeki konumu nedeniyle önemini koruyan Dil İskelesi, yapılan araştırmalarda Libyssa Antik Kenti ile özdeşleştirilmiştir. Bölgede Hannibal’ın mezarının olduğuna dair antik kentlerde yazan bilgilerden hareket eden Th. Wiegand tarafından araştırma ve kazılar yapmış ve çeşitli arkeolojik bulgulara rastlanmıştır. Dil Deresi kısmında antik döneme ait rıhtım kalıntıları, sarnıçlar ve bir evin olduğu 20. yüzyılın başında yapılan araştırmalarda belirtilmektedir. Arif Müfid Mansel tarafından hazırlanan ve Hannibal’ın mezarının yeri konusundaki tartışmalara değinilen bir makalede, Dil İskelesi sahilindeki Bizans döneminde iç dolgusu yapılan taş iskeleden bahsedilmiş, sarnıçlarla birlikte fotoğrafları da yayınlanmıştır. Bölgede daha sonra yapılan sanayi tesisleri ve Osmangazi bağlantı yolları nedeniyle anlatımı yapılan arkeolojik taşınmaz buluntuların kalıntılarına erişmek güçtür.

Dil İskelesi seyahatname ve tarihi kaynaklarda, karşısında yer alan Hersekzade Ahmet Paşa’nın inşaettirdiği külliyesi nedeniyle Hersek Dili olarak adlandırılan günümüzdeki Altınova/Hersek burnu ile birlikte anılmıştır. Yolcuların, hacıların, askerlerin İzmit Körfezi’ni dolanmak yerine, yolu yaklaşık 80 km kısaltan Dil İskelesi geçişini tercih etmesi, bölgenin her dönem bilinen bir iskele olmasını sağlamıştır. Ünlü seyyah Evliya Çelebi, “Diliskelesi’ne geldik. Burada Konya, Halep, Şam ve Mısır’a giden hacılar, tüccar, ziyaretçiler at kayıklarına binerek bir mil kadar karşı tarafta bulunan Hersek diline geçerler. Çünkü bir boğazdır. Doğu tarafı seksen mil sürer bir körfezdir ki, sonunda İzmit kenti vardır. Bu Gebze Dili iskelesinde iki eski han, iki ekmekçi dükkânı, bir bozahane, iki bakkal dükkânı ve bir çeşme vardır ki üzerindeki tarihten Sultan Murat’ın Bostancıbaşısı Mustafa Ağa’nın H.1048’de (M. 1638) yaptırdığı anlaşılıyor...” şeklinde bilgi verdikten sonra çeşmenin kitabesini yayınlamıştır. Diliskelesi menzilinde ise eski bir mezarlıktan başka tarihi eserin olmadığını belirten Evliya Çelebi, Orhan Gazi döneminde Dil Baba Dede isimli bir dervişin körfez geçişindeki denizi karaya çevirişini anlatan menkıbesini anlatarak dervişin adına ithafen iskeleye Dil İskelesi dendiğini ve türbesinin de burada olduğunu belirtmektedir. Günümüzde bu türbe bulunmamaktadır. Evliya Çelebi tarafından belirtilen çeşme de günümüze ulaşmamıştır. Çeşmede “... Yoluna Sultân Murâd-ı Gâzi’nin bu çeşmesi Mustafâ Ağatı serbostâncıyân etdi sebil Seyr edenler dediler Lafzen anın târihini İtdiler bin kırk sekizde Kevser’i bunda sebil..” yazdığı belirtilmektedir.

Dil İskelesi’nden günümüze ulaşan en önemli yapı köprüdür. Kanuni veya Dil İskelesi Köprüsü olarak bilinen yapı, Dil Deresi üzerinde inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın tezkirelerinde adı geçen yapının kitabesi bulunmamakla birlikte, 1553-1554 yıllarında yapıldığı kabul edilmektedir. Fügen İlter tarafından yapılan tipoloji içerisinde birinci tip olan “dik köprüler” sınıfında yer almıştır. Kesme maral kalker taşının kullanıldığı yapı, ortada büyük, yanlarda daha küçük olmak üzere üç kemer göze sahiptir. Köprünün boyu, 45.25 m, genişliği ise, 6.20 m’dir. Ortada bulunan sivri kemerin açıklığı, 10.6 0m, kemer kalınlığı ise 0.40 m’dir. Dört ayak üzerine oturan köprünün menba cephesinde sivri selyaranları bulunmaktadır. Mansap tarafında ise üçgenlerin yerini dikdörtgen çıkıntılar almıştır. Köprü ayaklarında yapılan bir çalışmada temelde üç kademe tespit edilmiş, bu sayede çürük olan bataklık zeminine dayanıklı bir sağlam temel oluşturulduğu ortaya çıkmıştır. Köprü giriş ve çıkışlarına ve korkuluk başlangıç kısımlarına toplam dört baba taşı konulmuştur. Moloz taştan inşa edilen ve kesme taşla kaplanan yapı, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 1972 yılında yaptığı onarımla günümüze ulaşmıştır. Onarım çalışmasında köprü üzerindeki tabliye betonla kaplanmış, yeni korkuluk ve selyaranlara kavuşmuştur.

Dil İskelesi’nde günümüze ulaşan diğer önemli yapı tren istasyonudur. 1880-1888 yılları arasında inşa edilen yapı, 2005 yılında tescil edilmiştir. Yolcu salonu ve mal deposu olmak üzere iki yapıya sahip olan istasyon, Gebze-İzmit güzergahında yer almaktadır. Bu güzergahta bulunan Yarımca ve Tütünçiftlik istasyonları günümüze ulaşmamıştır. 1999 depreminde harap hale gelen yapılar TCDD tarafından İl Özel İdaresi’ne devredilmiştir. 5 Şubat 2020’de çıkan bir yangın sonucu çatısı yanmıştır. Devlet Demir Yolları Arşivi’nde yapıya ait özgün çizimler bulunmaktadır. Buna göre ana yapı iki katlı olan istasyon binasının yanında tek katlı birimler mevcuttur. Kargir olarak inşa edilen yapının pencere söveleri, kilit taşları daha da belirginleştirilerek dışarı taşkın şekildedir. Alt kattan döner bir merdivenle üst kata çıkış sağlanır. Çatı iki yana eğimli, üzeri kiremit kaplıdır.

Dil İskelesi özellikle körfez geçişinde oynadığı rol nedeniyle her dönemde önemli bir geçit yeridir. Bizans döneminde Hersek Dili yanında Karamürsel ve Ereğli’ye geçiş için de önemli bir iskele konumundadır. Dolayısıyla 1950’lere kadar kalıntıları görülen taş iskelenin 1875’lere kadar kullanıldığı bilinmektedir. Bölgede arkeolojik bulgulara sanayi kuruluşlarının yapımı veya yol düzenleme çalışmaları sırasında rastlanmış olmakla birlikte, gerek Dil Deresi’nin güzergahı, gerekse de iskele ve çevresi, sanayi yapıları ile çevrilmiş durumdadır. Dolayısıyla eski topografyasını ve yerleşim özelliklerini belirlemek mümkün olamamaktadır.

KAYNAKÇA

Ahmet N. Galitekin, Kocaeli Su Medeniyeti Tarihinden Birkaç Damla, Kocaeli 2006, s. 195; Ahmet Yavuzyılmaz, Gebze ve Çevresindeki Türk İslam Dönemi Yapıları, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2012, s. 223-226; Arif Müfid Mansel, “Anibal’ın Mezarı”, Belleten, C. XXXII,

S. 128, Ankara 1968, s. 527-551; Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, haz. Zekeriya Kurşun-Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman, Cilt II, İstanbul 1999, s. 38; Enis Karakaya, “Kanuni Köprüsü”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 24, İstanbul 2001, s. 332; Fügen İlter, Osmanlılara Kadar Anadolu Türk Köprüleri, Ankara 1978, s. 27; Yonca Kösebay Erkan, Anadolu Demiryolu Çevresinde Gelişen Mimari ve Korunması, Doktora Tezi, İstanbul 2007, s. 331.

Selçuk SEÇKİN