Gölcük’ün Eski Tarihi, Turistik Beldesi, Yeni Mahallesi
Marmara Bölgesi’nde, İzmit Körfezi’nin güney yakasında yer alan Değirmendere, sahili ve yeşil bitki örtüsüyle iç turizme açık coğrafi özellikler taşır. Yukarı Değirmendere mevkii, Samanlı Dağları’nın eğimli arazisi üzerinde kurulmuş olup, verimli toprakları sahile kadar iner. “Değirmendere Suyu” adı verilen deresi birkaç pınar ile birleşerek Çınarlı mevkiinden İzmit Körfezi’ne akar. Yıllık yağış miktarı 768 mm/m2’dir. Beldenin doğusunda Gölcük, batısında Halıdere, kuzeyinde İzmit Körfezi, güneyinde ise Samanlı Dağları sıralanır. Bu bölgede Akdeniz-Karadeniz iklimi arasında bir iklim türü hakimdir. Bu özelliğinden ötürü yazları sıcak, kışları ılık ve yağışlıdır. Fındık, kiraz, elma, üzüm vb. meyve ve sebze yetiştirilmeye müsait alanlara sahiptir. Taze olarak tüketilen fındığı ünlüdür. Bizans ve Osmanlı devirlerinde (7. ve 14. asır) küçük bir köy niteliği taşıyan Değirmendere’de, Bizans İmparatoru Herakleios’un deniz hamamı yaptırdığı, belirlenen kalıntılardan ortaya çıkmışsa da asıl Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bugünkü Gölcük’ün bulunduğu kültür yöresinde öne çıkan bir yerleşim yeri olmuştur. Bazı Osmanlı belgelerinden, Osmanlı’nın bölgeyi fethettiği dönemde, Değirmendere’nin mevcut olduğu ve adını aldığı derelerinde kurulu değirmenlerinde, Yeniçeri Ocağı’na un öğütüldüğü anlaşılmaktadır:
“(...) Müteveffa Süleyman Paşa evkafı mülhakatından İznikmid kazasına tabi Değirmandere’si nam mahalde feth-i hakaniden beru iki kıt’a değirman vakf-ı şerifin olub hala Dergâh-ı Ali Yeniçeri Ocağı’nın fodula fırunına ta’yin olunan dakik içün mahsus (...)” Kanuni Sultan Süleyman zamanında da Rumeli Hisarı muhafızlarına tımar olarak verilen bu beldedeki mezar kitabelerinden, yörede kereste, odun, odun kömürü ticareti ve gemicilikle uğraşıldığı bilgisine ulaşılmaktadır. Ayrıca bazı mezar taşları kitabelerinde görülen, ‘Beşe’, ‘Karakullukçu’, ‘Alemdar’, ‘Çorbacı’ ve ‘Yazıcı’ sıfatlarının, ocağa ait askeri unvanlar olduğu düşünülürse, Yeniçerilerin bu bölgede yaşayıp burada vefat ettikleri söylenebilir. Yukarı Değirmendere’de, Babü’s Sade Ağası Hacı Davut tarafından yaptırılan cami ve mektep vakıf eserlerindendir. Eskiyalı’daki cami ise Bedestani Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmış ve adıyla anılan vâkfa kazandırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı da olan Sadrazam Rüstem Paşa’nın Değirmendere’de geniş arazileri mevcuttur. Ayrıca bölgenin İnlibağ ve Kuruçeşme mevkilerinde kilise bulguları ile yine bu yörede, deniz içinde yer alan Bizans dönemine ait lahitlere ve temellere rastlanmıştır.
Tarih boyunca ekonomik varlığını, tarım ve orman ürünlerine olduğu kadar balıkçılığa da borçlu olan Değirmendere’nin bu alandaki varlığını, şu Osmanlı hüküm vesikası ortaya koymaktadır:
“Medine-i İzmid’de... Değirmanderesi nam mahalde etraf-ı selalesi sekene-i memleketin bağ ve bağçeleri ve iki tarafı leb-i derya ki Mustafa Reis dalyanından Kavak İskelesi’ne gelinceye kadar Gölcük Gölü tabir olunan gölün sevahiline dalyan kurulmak ve açığında ığrıb kayığı i’mal birle sermek sayd olunmak üzere...” Değirmendere, yerli ve yabancı gezginler ile misyon şeflerinin de uğradıkları yerlerdendir. Fransa’nın İzmir Konsolosu Charles de Peyssonel, 1745 yılındaki İznik seyahati sırasında tuttuğu notlarında, Değirmendere’den söz eder:
“Kazıklı’dan (Gölcük-Kavaklı) iki saat uzaklıkta Değirmenderesi köyü var. Burada da Moralı Rumlar tarafından işletilen değirmenler bulunmakta.”
Ünlü gezgin Derschwam da, Kazıklı ve Değirmendere’ye uğrayanlardandır.
Değirmendere’nin, Osmanlı İmparatorluğ’unun döneminde yerleşim yerlerinden biri olduğu, bölgeye uğrayan seyyahların notlarından anlaşılmaktadır. 1514 yılında, Yavuz Sultan Selim’in, Suriye ve Mısır seferine katılan Haydar Çelebi adındaki gezgin, 21 Mart 1514 tarihinde Edirne’den yola çıktığını, 26 Nisan’da ise Değirmendere’ye uğradığını seyahatnamesinde kaydetmiştir. 17. yüzyılda Osmanlı ordusunda görev yapan Kâtip Çelebi de, bölgeye uğrayanların arasındadır.
Değirmendere, milli mücadele için savaşan Kocaeli’deki Kuvayımilliye hareketine, kısa bir tereddüt devresi geçirdikten sonra katılmış ve sonunda, “Mıntıkadaki umumi kanaat değişmiş ve her türlü fedakârlığı yapmaya amadedirler” şeklinde umumi bir görüş ortaya konularak bölge halkının kurtuluş mücadelesine hazır olduğu ifade edilmiştir. Nitekim halk çok geçmeden, kısa bir süre önce kurulan Değirmendere Mıntıka Kumandanlığı emrine girecektir. Halkın desteğiyle güçlenen Değirmendere Mıntıka Kumandanlığı, komşu Servetiye Müfrezesi ile birlikte, Mürettep Kolordu’nun önemli bir kuvveti olarak, gerek Ermeni-Rum çetelerine, gerekse Yunan kuvvetlerine karşı mücadelesini sürdürecektir. İlk önemli eylemi Seymen İskelesi’ndeki Yunan birliğine karşı olmuş ve önemli bir başarı elde ederek adını çevreye duyurmuştu.
Bu arada Döşeme’de bulunan Karamürsel Taburu’nun desteğiyle Servetiye cephesinde mücadeleye katılan Mıntıka Komutanlığına bağlı Değirmendere ve Nüzhetiye Müfrezeleri Bahçecik’te konuşlanmış Yunan kuvvetleriyle ‘kurşun kurşuna’ muharebe etmiştir. Çok geçmeden Zoboğlu Hasan Efendi kumandasındaki diğer milis güçleri de devreye girerek bu mücadeleye katılmış, 1921 yılı baharında, Değirmendere bölgesi tam bir savaş alanına dönmüştür. Aynı mücadele içinde, bu bölgeye gelerek işgalcilere karşı halkla birlikte savaşan Kara Fatma da yer almıştır. Direniş karşısında Yunan birlikleri, Bahçecik ve Yeniköy’de daha fazla tutunamayarak Sakarya tarafına çekilmişlerdir. Ancak 10 Haziran’da, İzmit Körfezi’ndeki Yunan harp gemileri, Değirmendere müfrezesinin konuşlandığı Servetiye-Armutboğazı mevzilerini toplarıyla dövmüştür.
27 Haziran 1921 tarihinde, yoğun çatışmalar sebebiyle güç kaybına uğrayan Değirmendere Müfrezesi’ne takviye sağlamak üzere harekete geçen Katıröz’ündeki Karamürsel Taburu’nun 1. Bölüğü, Servetiye-Nüzhetiye dağ yolunu kullanarak bu bölgeye ulaşmayı başarmıştır. Güçlenerek İzmit’ten yola çıkan bir başka Yunan alayı ise ağır top atışları himayesinde etrafı yakıp tutuşturarak Karamürsel istikametine ilerlemeyi sürdürmüştür. Onların da peşinde, düzenli birlikleriyle yüksek savaş yeteneğine sahip Türk Mürettep Kolordusu vardır. Yunan ordusunun kıyıdan gelen bir kolu Saraylı, Örcün ve Halıdere dahil Değirmendere’yi ateşe vermiş, yüksek alevler ve duman bulutları günlerce gökyüzüne yükselmiştir.
Yunanlıların bu bölgeyi terk etmeleri üzerine, yangın sebebiyle bütün mal varlıklarını kaybeden ve çaresiz kalan Değirmendereliler, mülteci olarak İstanbul’a sığınma yoluna gitmişlerdir. Tamamen yanan Değirmendere köyünden 39 kişi, ellerinde, kaybettikleri mallarına ilişkin listelerle tazmin amacıyla yetkililere başvurmuşlardır. Bu yörede Yunan işgalinin sebep olduğu toplam maddi zarar, Kızılay-Kızılhaç raporlarına göre, o günkü değerle 1 milyon 305 bin 735 liradır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, İzmit ilçesine bağlı iken yaralarını sarmayı başaran Değirmendere, o tarihlerde İhsaniye nahiyesinin bir köyü olan Gölcük’ü de içine alacak şekilde Kocaeli’ne bağlı kaza konumuna getirilmiş ve bölgenin en eski yerleşim yerlerinden olan Değirmendere’nin bu yapısı 1936 yılına kadar devam etmiştir. Bu idari statü, 15 Haziran 1936’da, Donanma Komutanlığı ile askeri tersanenin bünyesinde yer almasından dolayı hızlı bir gelişme gösteren Gölcük’e geçmiştir. Ancak 1944 yılında yeni bir düzenlemeyle Gölcük’ün merkezi, bir kez daha Aşağı Değirmendere’ye nakledilecek ve bu süreç merkez ilçenin, iskânen çok gelişen Gölcük topraklarına geri döneceği 1954 yılına kadar devam edecektir. Aşağı Değirmendere ise bu tarihten itibaren Yukarı Değirmendere ile birleşerek, ‘Yalı Değirmendere’ adıyla nahiye olacaktır.
Değirmendere, karayoluyla İzmit’e 19 km İstanbul’a 128 km uzaklıktadır. Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin İzmit Körfezi’nde sağlamış olduğu deniz ulaşımına da dahildir.
Değirmendere’de belediye teşkilatı 1936 yılında kurulmuş olup belediyenin ilk başkanı Mustafa Kuzu, belediye statüsünü kaybettiği ve mahalle konumuna getirildiği 29 Mart 2009 tarihinde ise son başkanı Hasan Özer’dir.
Değirmendere, merkezi konumundaki Gölcük’ün 17 Ağustos 1999 depreminden en çok etkilenen ve yine en fazla can mal kaybına uğrayan yerleşim birimlerinden biri olmuş, sahildeki dolgu alanları, binaların önemli bir bölümü, depremin sarsıcı etkisiyle denize kadar sürüklenerek sulara gömülmüştür. Ayrıca deprem anında denizden yükselen 10-15 metre yüksekliğindeki dev dalgaların iskeleleri yıktığı, apartmanların alt katlarındaki konutları ve balkonlarını şiddetli bir şekilde dövdüğü belirlenmiştir.
Değirmendere Belediyesi’nin, ünlü heykeltıraş Zühdü Müridoğlu’nun adını verdiği Ahşap Heykel Sempozyumu 1994 yılında Mimar Sinan Üniversitesi’nin de desteğiyle başlamıştır. Ahşap heykellerin Değirmendere Çınarlık Alanı’nda yapılıp yine aynı mekânda sergilenmesi ilgi çekmiştir. Böylece Değirmendere, dünyanın ilk açıkhava ahşap heykel müzesine sahip olmuştur. Bu sıradışı konum ve etkinlikler bir sempozyum çerçevesinde gerçekleştirildiğinden, yurt içi ve dışındaki bazı sanatçıların ve sanatseverlerin ilgisini çekmiştir. Sonraki yıllarda uluslararası hüviyet kazanan etkinlik, 2009 yılından itibaren Gölcük Belediyesi, Gölcük Kent Konseyi ve Kocaeli Üniversitesi iş birliği ile her yılın temmuz ayında gerçekleştirilmeye başlanmıştır. 1965 yılından beri yörenin ünlü fındığı adına düzenlenen bir başka etkinlik olan Fındık Festivali de, Gölcük-Değirmendere’nin yaz etkinlikleri ajandasında yer almaktadır.
KAYNAKÇA
tr.wikipedia.org/wiki Değirmendere Gölcük; Tarihte Gölcük-Gölcük’te Tarih, Gölcük Belediyesi Kültür Yayınları Serisi4, Gölcük Vizyon 2023, CNR Basım, Kocaeli, s. 21-37-47-50-53-55-75-76-77-78-185-187; 1967 Kocaeli Yıllığı, Doğan Kardeş Matbaası, 1970-İstanbul, s. 168; Saliha Tanık, Gölcük, Değirmendere Mezarlığındaki Süslemeli Kadın Mezar Taşları, Bildiri, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-III, Kocaeli 2017, Cilt IV, s. 2855-2856; (14 L1257-29.11.1841, BOA, Cevdet, Maliye, No: 2258); Dr. Yusuf Çam, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları: 28, Ges Ajans, 2014Kocaeli, s. 123-185; Prof. Dr. Zeki Çevik, Yunan İşgalinde İzmit Körfezi’nde Müslüman Muhacir ve Mültecilerin Sevk ve İskânı (19201921), Bildiri, Uluslararası Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-VI-Kocaeli 2020, Cilt II, s. 784; Doç. Dr. Fatih Özçelik, Cumhuriyet Döneminde Gölcük İlçesinin İdari Yapısı ve Nüfusundaki Gelişmeler (1923-1960), Bildiri, Kır İle Kent Arasında Bir Yer Değirmendere, Gölcük Belediyesi Kültür Yayınları Serisi-5, 2014, Gölcük Vizyon 2023, Ömür Matbaacılık, s. 34; Uluslararası Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-VIKocaeli 2020, Cilt II, s. 958-960-961; Gölcük-Somut Olmayan Kültür Mirası, Gölcük Belediyesi Kültür Yayınları Serisi-2,Gölcük Vizyon 2023, Çınar Ofset-Kocaeli, s. 205-207.
Erdoğan ÖZDEMİR