Darıca’da bir caminin varlığı ile ilgili ilk bilgiyi, 1640 yılında Darıca’ya gelmiş olan ünlü seyyah Evliya Çelebi vermektedir. 16. yüzyıl Osmanlı belgelerinde Tarıcı veya Taruca olarak adlandırılan Darıca için Darucu tabirini kullanan Evliya Çelebi, buradaki kale ve kalenin içi hakkında bilgi verirken cami ile ilgili şu ifadeleri kullanmaktadır: “İstanbul’dan seksen mil uzaklıktadır. Deniz kenarında yalçın kaya üzerinde kare şeklinde, çok büyük ve sağlam bina edilmiş, taştan, çetin bir kaledir. Limana nazır bir kapısı vardır. Askeri yoktur. Fakat içinde yirmi kadarı kiremit örtülü hane vardır. Bir camii olup çarşısı, pazarı, hamamı yoktur”.
Evliya Çelebi’nin verdiği bu bilgi kale içinde veya civarında bir cami olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Çelebi’nin verdiği detaylar Darıca’da kale dışında bir cami daha olduğuna işaret edebilir. Gebze kazasının nahiyesi olduğunu söylediği Darıca’nın aşağı varoşu dediği yerde, üç yüz kadar kiremitli ev olduğunu kaydeden Çelebi burada bir cami, bir han ve bir hamam ile kısa bir çarşı olduğundan bahsetmektedir. Bu bilgilerden hareketle 1640 yılında Darıca’da biri kale içerisinde, diğeri Çelebi’nin aşağı varoşu dediği yerde iki cami olduğu sonucuna ulaşılabilir. Ancak burada Çelebi’nin kastettiği yerin Eskihisar olma ihtimali söz konusudur. Metinde bahsi geçen yerle ilgili gayet güzel bir liman ve Gebze şehrinin iskelesi olduğu ve Gebze’nin buranın kuzeyinde dağlar üstünde bir saat mesafede bulunduğu ifadeleri geçmektedir. Bu ifadeler söz konusu yerin Eskihisar olma ihtimalini güçlendirmektedir. Özetle Evliye Çelebi’nin yazdıklarından çıkan sonuç Darıca’da 1640 yılında kale içerisinde en az bir cami olduğudur.
Mevkisi dışında başkaca bilgi olmayan bu camiden ayrı, kaynaklarda ismi tespit edilen tarihi camiler şunlardır: Cihangiri Şeyh Osman Efendi Camii, Hacı Mehmed Ağa/Pertev Paşa Camii, Hamidiye (Yerli-Eski) Camii, Kavala Camii. Aşağıda detaylarıyla ele alınacak olan bu camilerden başka 1712-1791 tarihlerini kapsayan 1287 numaralı Gebze Şer’iyye sicilinde, ismi dışında başkaca bilgi olmayan Darıca Beldesi Camii Şerifi’nden bahsedilmektedir. Ayrıca Üsküdar Hurufat Defterleri’nde Darıca’da bulunan bir mescitten söz edilmektedir. Defterlerde 17071785 yılları arasında faal olduğu anlaşılan mescidin banisi Korucu Mehmed’dir. Mescidin ismi defterlerde Darıca köyü Korucu Mehmed Mescidi şeklinde geçmektedir.
Cihangiri Şeyh Osman Efendi Camii
Darıca’da ismi bilinen en eski cami olan Şeyh Osman Efendi Camii’nin isminde geçen Cihangiri tabiri caminin kurucusu ve kuruluş tarihi ile ilgili değerlendirme yapmamızı mümkün kılmaktadır. Cihangiriyye, Halveti tarikatının Ahmediyye silsilesi içerisinde Ramazan Mahfi tarafından kurulan Ramazaniyye kolunun bir şubesi olup kurucusu Hasan Burhanettin Efendi’dir. İstanbul Cihangir’deki camiye 1611’de tayin edilen Burhanettin Efendi, vefat ettiği 1664’e kadar burada birçok kişi yetiştirmiştir. Kaynaklarda seksen kadar olduğu söylenen halifeleri, İstanbul ve civarıyla Gebze, Safranbolu, İznik, Edirne, Bolu, Bursa ve daha birçok yerde faaliyet göstermiştir. Halifelerinden biri olan Mustafa Nehcî, divanında ve şeyhinin hayatını anlattığı eserinde, Darıca’daki bu caminin kuruluşu hakkında bilgi vermektedir. Buna göre Burhanettin Efendi’nin halifelerinden biri Darıcalı Osman Dede’dir. Nehcî, Osman Dede hakkında Yeniçeri taifesinden olduğu bilgisini verirken Darıca’da doğup büyüdüğünden bahsetmektedir. Nehci’nin Nisan 1679’da tamamladığı eserinde verdiği bilgiye göre, Osman Dede çok uzun süre önce Cihangir’de Şeyh Hasan Efendi’nin, dolayısıyla tarikatın hizmetine girmiştir. Şeyh Cihangiri, Osman Dede için Darıca’da bir cami yaptırmış ve caminin inşaatının tamamlanması için Dede’ye yardım etmiştir. Nehcî, Osman Dede ile birlikte çok hizmetler ettiğinden, caminin tamamlanmasından sonra kapısının üzerine inşa tarihini yazdığından bahsetmektedir. Divanında yazdığı beyitlere ebced hesabıyla hicri 1069 tarihini düşüren Nehcî, caminin inşa tarihini böylece 1659 olarak vermektedir. Kitabı yazdığı tarihte yani 1679’da Osman Dede’nin hâlâ hayatta olduğunu belirten Nehcî, Dede’nin tarikatta çok eski, zahirde ümmi olsa da tasavvuf ve eğitimde çok vukufiyeti bulunduğunu kaydetmektedir.
1659 yılında inşa edilen cami hakkında Osmanlı arşivindeki birkaç belge, camiyle ilgili farklı bilgiler edinmemizi mümkün kılmaktadır. Söz konusu cami ile ilgili Osmanlı arşivindeki ilk kayıt 1759 tarihini taşımakta ve caminin inşa edildiği yer hakkında bilgi vermektedir. Bu belgede, caminin köy dışında olması nedeniyle köy çarşısında esnafa namaz vaktini duyurmak için gelen cami müezzini es-Seyyid Ali oğlu Ömer Çelebi’nin sesinden rahatsız olan bir Rum’un menfi hareketlerinden bahsedilmektedir. Müezzinin namaz vaktini nida ile duyurmak istemesine karşı çıkan ve onu darp etmek maksadıyla hücum edip kötü sözler sarf eden Papasoğlu Todoriki veledi Mavridi, mahkemede şahitlerin şehadetiyle de sabit olan suçuna binaen ıslah oluncaya kadar Tersane-i Amire’de kürek cezasına çarptırılmıştı. Bu belgeden anlaşılan, kuruluşunun üzerinden yüz yıl gibi bir zaman geçse de caminin hâlâ köyün merkezinde olmadığıdır.
Şeyh Osman Efendi Camii ile ilgili diğer belgelerde daha ziyade cami imamları hakkındaki bilgiler mevcuttur. Haziran 1764 tarihli iki belgede camide ve vakfında zaviyedar olan Ömer oğlu Mahmud’un görevini Mustafa Halife’ye bırakması nedeniyle beratının verilmesi arzuhali ve hitabetin Seyyid Mustafa Efendi’ye verildiğine dair bilgiler mevcuttur. Cami hakkında tespit ettiğimiz 4 Eylül 1792 tarihli son belge, Seyyid Mustafa Efendi’nin başka bir vakıftan kendisi ölmüş gibi gösterilerek alınan vazifesinin geri verilmesi talebiyle ilgilidir. Bunların dışında başka belge tespit edemediğimiz caminin, eldeki veriler ışığında
19. yüzyılın başlarına kadar varlığını devam ettirdiğini söyleyebiliriz.
Hacı Mehmed Ağa/Pertev Paşa Camii
Osmanlı arşiv kaynaklarında Darıca’da olduğunu tespit ettiğimiz camilerden biri de Hacı Mehmed Ağa Camii’dir. 8 Nisan 1803 tarihli bir belgede hayır sahibi Hacı Mehmed adlı bir kişi, Darıca’da cuma ve bayram namazlarını eda edecek bir cami olmadığı için buradaki mescidin camiye dönüştürülmesini talep etmişti. Belgeden anlaşıldığı kadarıyla talep uygun görülmüş ve caminin hitabeti Recep Halife’ye tevcih edilmiştir. Söz konusu caminin ismi zikredilmese de bir mescidin camiye dönüştürüldüğü söylenebilir.
Bu tarihten on altı yıl sonraya ait bir belgede, Darıca’da Cezayirli Hasan Paşa’nın silahdarı olan el-hac Mehmed Ağa’nın adını taşıyan bir caminin varlığından ve camiyi inşa edenin Mehmed Ağa olduğundan bahsedilmektedir. Cami hakkında bilgi veren 5 Ekim 1819 tarihini taşıyan belgeye göre, Gebze naibinin Darıca’daki bu caminin hatibi olan Mustafa Halife’nin vefatı nedeniyle münhal olan bu görevin, Ömer’e verilmesi talebi uygun görülmüş ve II. Mahmud’un hattı hümayunu ile buna müsaade edilmiştir.
Cami hakkında sonraki belge 20 Eylül 1830 tarihini taşımaktadır ve cami hitabet görevi Ömer’in ölümü üzerine oğullarının talebini içermektedir. İmamlık ve hatiplik görevleri ayrı ayrı Ahmed ve Ali adlı iki oğluna verilmiştir. Söz konusu cami ile ilgili son belge 1874-75 tarihleri arasındaki yazışmaları içermektedir. Bu belgeler de yine caminin imamlığı göreviyle ilgili olup imamet görevini babasından almış olan Osman’ın görevi Hasan Efendi’ye bırakması hakkındadır. Arşiv kayıtlarında Hacı Mehmed Ağa Camii ile ilgili başka herhangi belgeye ulaşamadık.
Darıca’da bu süreçte varlığından haberdar olduğumuz bir diğer cami ise Pertev Paşa Camii’dir. Osmanlı arşiv belgelerinde söz konusu dönemde Pertev Paşa ismiyle geçen herhangi bir kayıt yoktur. Mutlu Kerem Kolcuoğlu, Darıca hakkındaki eserinde Hacı Mehmed Ağa Camii’nin Pertev Paşa Camii olduğunu belirtmektedir. Ancak bunu teyit edecek herhangi bir kaynak göstermediği gibi arşiv kayıtları da bunu doğrulamamaktadır. Pertev Paşa’nın adının Mehmed Said olması müellifi böyle bir çıkarım yapmaya itmiş olabilir. Nitekim caminin banisi Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın silahdarı olan Hacı Mehmed Ağa’dır.
Darıca hakkında yapılan çalışmalarda 1785’te Darıca’da dünyaya gelen ve II. Mahmud döneminin en önemli devlet adamlarından biri olan Mehmed Said, Pertev Paşa’nın Darıca’da bir cami yaptırdığı belirtilmektedir. Fakat aslında durumun böyle olmadığı, Darıca’da cami yaptıran kişinin Paşa’nın babası olduğu bilgisini yine Pertev Paşa’nın torunlarından Mehmed Ata Bey vermektedir. Babasının adının İbrahim ve lakabının Koca İmam olduğu, Darıca’da inşa ettirmiş olduğu cami haziresinde medfun bulunduğu bilgisini aktaran Ata Bey, 1920’de yazdığı yazıda kabrini ziyaret ettiğini ve o sırada mezarının da mevcut olduğunu kaydetmektedir.
Darıca hakkındaki çalışmalarda caminin İslam Mahallesi’nde bulunduğu ve Eski Cami de dendiği ifade edilmektedir. Klasik Osmanlı camileri tarzında inşa edilmiş, haziresi de olan avlusuna bitişik duvarlarla çevrili bir mezarlığı da mevcuttu. Söz konusu cami mezarlığının uzun süre kullanıldığı ve mübadele ile gelmiş olan birinci kuşak mübadillerden de birçoğunun buraya defnedildiği kaydedilmektedir. Günümüzde Darıca Camii Mahallesi’nde bulunan ve kapalı pazar inşaatı yapımı nedeniyle geçici olarak başka bir yerde hizmet veren Darıca Aile Sağlığı merkezinin bulunduğu yerde olduğu rivayet edilen caminin mezarlığı 1980 yılı sonrasında yerel yönetim tarafından yol yapımı esnasında tahrip edilmiştir.
Osmanlı arşiv kaynaklarında Darıca’da Pertev Paşa ismiyle kayıtlı bir caminin olmayışı, buna mukabil 1870’lerde dahi Hacı Mehmed Ağa ismiyle bir cami ve vakıftan bahsediliyor olması, cami konusunda bir karışıklığın olduğunu göstermektedir. Pertev Paşa’nın adının Mehmed Said olması, Hacı Mehmed Ağa Camii ile Mehmed ismi nedeniyle ilişkilendirilme ihtimalini doğursa da bunu teyit edecek herhangi bir kaynak tespit edilememiştir. Ancak İslam mahalleleri çoğunlukla cami etrafında geliştiği için eski caminin yerine veya yakınına yenisinin yapılması böyle bir duruma sebebiyet vermiş olabilir. Üstelik bugün kullanılan Pertev Paşa Camii’nin çok yakınında II. Abdülhamid tarafından inşa ettirilen ve kimi kaynaklarda Pertev Paşa Camii şeklinde bahsedilen cami de bu karışıklığın bir göstergesi olabilir.
Hamidiye (Yerli-Eski Camii)
Darıca’da bugün faal olan en eski cami olup “Eski” ve “Yerli” ismiyle de bilinir. Caminin inşası hakkındaki rivayete göre Sultan II. Abdülhamid’in yatının uzun yıllar kaptanlığını yapmış olan ve Saray çevresinde de sevilen Tantavizade Halil Kaptan’ın idaresinde, Hereke’ye yaptığı bir özel seyahat esnasında Sultan, Darıca sahilinden geçerken Darıca’da minare olmadığını görerek bunun sebebini sormuştur. Aldığı cevapta mevcut caminin harap bir halde olduğunu işiten Abdülhamid, Darıca’da yeni bir cami inşa edilmesi emrini vermiştir. Bu durumu Osmanlı arşiv kayıtları da teyit etmektedir. Hazine-i Hassa fonunda bulunan 16 Ocak 1905 tarihli belgeden anlaşıldığı kadarıyla Sultan, Darıca’da tamire muhtaç olan caminin keşfinin yapılıp tamir edilmesine yönelik bir irade yayınlamıştı. Daha sonraki bir irade ile de caminin yanı sıra bir okulun da inşa masraflarının karşılanması talimatı vermiştir. Çalışmalar padişah iradesiyle başlamış ve caminin temeli atılmadan 4 Şubat 1907 tarihinde inşa bedelinin ilk taksiti müteahhit Feyzi Kalfa’ya ödenmişti. Dahiliye Nezareti’nin cami temelinin atılmasıyla ilgili Sadaret’e gönderdiği 3 Eylül 1907 tarihli belgede, törenin detayları aktarılmaktadır. Buna göre İstanbul’dan gönderilen devlet görevlilerinin yanı sıra, Gebze kazası ile Darıca’daki devlet erkân ve eşrafının bulunduğu törende, kurbanlar kesilip Sultan’a dualar, edilerek caminin temeli atıldı. Abdülhamid döneminde yapılan tüm cami, imarethane, bina vb. yapılara olduğu gibi bu camiye de Hamidiye ismi verildi.
1907’de temeli atılan caminin ibadete açılma tarihini tespit edemedik. Feyzi Kalfa’ya ikinci taksidi temel atma töreninden hemen sonra 2 Ekim tarihinde, beşinci ve muhtemelen son taksidi ise 26 Mart 1908 tarihinde ödenmiştir. Ve bu husustaki belgelerde caminin inşaatının devam ettiği kaydedilmektedir.
Caminin açılış tarihinin Haziran 1908’den sonraki bir tarihte gerçekleşmiş olduğunu gösteren bir işaret ise Yalova Camii imam vekilinin Darıca’ya tayin isteği hakkındaki dilekçesinden anlaşılmaktadır. Ailesi Pendik’te yaşayan Yalova imamı, inşaatı devam eden Darıca Camii’ne tayin olmak istemiştir. Bu dilekçeden de anlaşıldığı üzere cami inşaatı o tarihte henüz bitmiş değildir. Caminin Abdülhamid’in 1909 Nisan’ında tahttan indirilmesinden sonra ibadete açılmış olması muhtemeldir.
Cumhuriyet döneminde uzun yıllar Darıca’nın tek cami olma özelliğini taşıyan camiye halkın verdiği bir isim de Yerli Camii’dir. 1924’te Darıca’ya iskân edilen mübadillerin vermiş olduğu bu isimle anılan caminin duvarları 1963’te yaşanan depremde tamamen yıkılmış, sonrasında kapsamlı bir tamirattan geçirilen caminin minaresi ise 1974’te yeniden yapılmıştır.
Kavala Camii
Cumhuriyet döneminde Darıca’da inşa edilen ilk camidir. Darıca İstasyon Caddesi’nden Yalı Mahallesi’ne inen ana caddenin sol tarafında eski ilkokul binasının biraz yukarısında inşa edilmiş olan caminin banisi Hacı Tahir Kavala’dır. Selanik vilayeti, Drama livası, Sarışaban kazası Bayramlı köyünden mübadil olarak 1924’te Darıca’ya yerleşen tütün tüccarı Tahir Kavala 550 bin lira harcayarak camiyi inşa ettirmiştir. Kavala’nın Darıca’da bir cami yaptıracağına dair ilk haberler 1947 yılında Kocaeli’nin yerel basınına yansımıştı. Yazılanlara göre Darıca’da modern bir cami yaptırmak isteyen Kavala, cami yerini hazırlamış ve o yıl Kurban Bayramı’ndan sonra inşaata başlamak niyetindeydi. Söylendiği şekilde cami inşaatı o yıl başlamamış, 1949 Eylül’ünde yine Kavala’nın Darıca’da cami yaptırmasına yönelik haberler duyulmuştu. Belediye’nin yanındaki arsada cami yaptırmaya karar verdiği, planın bir yüksek mimarca hazırlandığı ve taş, kum gibi malzemelerin arsaya getirildiği ifade ediliyordu. Bu haberler yapıldıktan sonra temeli atılan ve tek şerefeli bir minare ile inşa edilen caminin imar planını dönemin önemli mimarlarından Sırrı Bilen yapmıştı. Kısa sürede inşası tamamlanan Kavala Camii, 1950 yılında görkemli bir törenle hizmete açılmıştır.
KAYNAKÇA
Üzeyir Aslan, XVII. Yüzyıl Şairi Besnili Nehci Dede (1616-1680) ve Divanı, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 2012; AE.SSLM.III, 42424332, 15 Zilhicce 1217; C. EV. 54-2670; C. EV. 597-30142; EV. BRT. 140-10; HAT. 1583-9; HAT.1546-5; ML. EEM. 635-19; Darıca Vizyoner İlçe Kitap ve Belgeseli, yay. haz. İsmail Kahraman, Darıca Belediyesi Kültür Hizmeti, Gebze Gazetecilik ve Matbaacılık Tesisleri; Fatih Süsleyici, Menâkıb-ı Hasan Cihangirî ve Cihangirilik Yolu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2004; Kocaeli Gebze Darıca Dilovası Çayırova Ansiklopedisi, yay. haz. İsmail Kahraman, Gebze Gazetecilik ve Matbaacılık Tesisleri, Kocaeli 2013; Mutlu Kerem Kolcuoğlu, Karye-i Darıca’dan Darıca İlçesine, Cinius Yayınları, İstanbul 2013; Osmanlı Belgelerinde Darıca, haz. Said Öztürk, Darıca Belediyesi Kültür Armağanı, İstanbul 2005; Reşat Öngören, “Hasan Burhaneddin Cihangîrî”, İslam Ansiklopedisi, C. 16. İstanbul, 1997, Türkiye Diyanet Vakfı Yay. s. 310-311; Behçet Ünsal, “Yetmiş Yaşını İdrak Eden Mimarlar:1 Mimar Sırrı Bey (Bilen)”, Arkitekt, Sayı 351, 3-1973, s. 135-138; Mehmed Süreyya, Sicill -i Osmani, C. II. (yay. haz. Nuri Akbayar-Eski Yazıdan Aktaran: Seyyit Ali Kahraman), İstanbul, 1996; Saliha Tanık, “Üsküdar Hurufat Defterlerine Göre Gebze (Gekboze) Kasabasındaki (Nahiyesindeki) Vakıf Eserleri (10601061-1063-1065-1067-1068 Numaralı Hurufat Defterleri)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 53, 2021, s. 281-302; Türk Yolu, 14 Eylül 1949, 5 Eylül 1947; Ahmet Yavuzyılmaz, Gebze ve Çevresinde Türk-İslam Devri Yapıları, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2012.
Fikrettin YAVUZ