16. Yüzyılda Önemli Devlet Görevlerinde Bulunan Mustafa Paşa (ö. 1529)’nın Kurduğu Vakıf
Çoban ve Gazi lakapları ile kayıtlara geçen Mustafa Paşa’nın kurduğu bu vakıf kapsamında 1523 yılında Gebze’de bina ettirdiği külliye 1 cami, 16 hücreli bir medrese, 13 hücreli bir hangâh, 12 adet sofra hücresi olan 7 tabhane, 1 kervansaray, 2 ahur, 1 kiler, 1 mutfak, 1 yemek salonu, 1 fırın, 1 odun ambarı, 1 türbe ve 2 odalı kütüphaneden müteşekkil bir eserdir. Külliye bu müştemilatı ile gelip geçen bütün yolcuların, kendileri yanında hayvanlarını ile konaklayıp dinlenebileceği, mal emniyetini alabileceği, ayrıca bölgede ikamet eden ahalinin de gerek ibadet, gerek eğitim kapsamında istifade edebileceği, fakir ve fukaranın iaşe desteği alabileceği, devlet görevlilerinin konaklama yapabilecekleri çok fonksiyonlu, bütüncül bir yapı olarak ortaya çıkmıştır. Mustafa Paşa, vakfını tesis ederken sadece külliye inşası ile yetinmemiş, bölgenin ticaret, ulaşım ve haberleşme açısından önemini dikkate alarak ek yatırımlar gerçekleştirmiştir. Kurulan ek tesisler ile bölge daha geniş çapta, sadece buradan gelip geçenlere değil aynı zamanda bölgenin bir yerleşim yeri olarak gelişmesini sağlayıcı nitelikte planlanmıştır. Bu kapsamda, esnafın yer alacağı dükkânlar, hamam, çeşme, su dolabı-maksemi gibi birimler ile bölgenin güçlü bir yerleşim bölgesi olmasını da temin eden başka yapılar eklenmiştir. Bahsi geçen bu yapılar, bölgenin coğrafi yapısı ve iklimi de dikkate alınarak ulaşım ve haberleşme düzeninin her mevsimde en kolay şekilde yerine getirilmesini temin edecek bir mekanizma eşliğinde kurgulanmıştır. Bütün bunların da etkisi ile bölge 16. yüzyıldan itibaren etkin bir konum elde etmiş, 19. yüzyıl son dönemine kadar da bu fonksiyonunu güçlü bir şekilde devam ettirmiştir. Mustafa Paşa inşa ettirdiği bölgedeki müştemilatın çeşitli masraflarının karşılanmasında kullanılmak üzere tedbiren başta Gebze bölgesinde olmak üzere, çeşitli yerlerde bulunan ve gelir getiren çok sayıda gayrimenkul malını da daha başlangıçta vakfa tayin etmiştir. Bu emlak, vakfiye ve diğer arşiv kayıtları dikkate alınarak incelendiğinde ana hattı ile; Gebze’de bulunan 98 adet dükkân, bozhane, başhane ve bir aşçı dükkânı ile Eskihisar köyündeki beş fırın, Filibe’deki bazı değirmenler, Edirne’deki bir han, satın almak sureti ile Gebze’deki Donuzluca karyesi (daha önce Ahmed Çelebi Fenarîzâde Nişancı Ahmed Çelebi’ye mülk olarak verilmiş bulunan ve kendisi tarafından da bir başkasına satılan), Eskişehir’deki Somacık çiftliği, Çirmen’deki Karaağaç köyü ve Aladeresi mezrasından müteşekkildir. Bunların yanında Ayrıca kütüphanesine 46 cilt tefsir, 30 cilt hadis ţerhleri, 25 cilt usul ve furu’ metin ve şerhleri, 17 cilt fetva, 47 cilt kelâm ve saire olmak üzere 165 kitabı vakfetmiştir. Vakfın mal varlığı, gelir ve giderleri zaman içinde daha da artmış, çeşitli bölgelerdeki han, hamam, dükkân gibi icâreler ile çeşitli tımar arazilerinin bazı gelirleri vakfa bağlanmıştır.
Yine vakıfname suretine göre vakfın gelirlerinin çeşitli giderleri karşılaması öngörülmüştür. Vakfiyede de gruplandırıldığı üzere 98 kişiden oluşan görevliler giderlerin önemli bir kısmını içermektedir. Toplamda günlük hesapla kendilerine 391,5 akçe ödenen bu kişiler şu şekilde tanımlanmıştır:
Külliyenin yönetici ve idari sınıfı: Mütevelli (vakıf idarecisi), Nâzır (vakıf mütevellisi ve vakıf işlerini kontrol etmekle görevli kişi) Kâtib (vakıf mütevellisinin sekreteri), Câbi (vakıf gelirlerini toplamakla görevli tahsildar, Sirâcî (kandilci), Okuyucu (Sûfiler için müveşşah okuyan), Ferraş (vakıf kuruluşlarının halılarını yaymak, katlamak ve temizlemekle görevli kişi), Meremmetçi (onarım işlerini yapan kişi), Kayyım (vakıf kuruluşlarını korumak, temizlemek, ışıklarını yakmak ve odunlarla ilgili diğer işleri yürütmekle görevlendirilmiş kişi), Noktacı (cüz-hân ve devir-hân dua okuyucu).
Cami personeli: Hatip (Camilerde Cuma günü hutbe okumakla vazifeli kişi), İmam (Namaz kıldırmakla vazifeli kişi), Müezzin (Minareden ezan okumakla vazifeli kişi), Hafız (Kur’an-ı kerimi ezberden okuyan kişi), Muarrif (Hayır sahiplerinin adlarını sayan müezzin yada derviş), Na’at-hân (Hz. Peygamberi (s.a.v) öven na’atları terennüm eden kişi), Ayet okuyucu (Kur’an okuyan kişi), Salavatçı (Hz. Peygambere (s.a.v) dua okuymakla vazifeli kişi), İhlas-hân (ihlâs suresini okumakla vazifeli kişi).
Medrese personeli: Talebe, ferraş (halılarını yaymak, katlamak ve temizlemekle görevli kişi), bevvab (kapıcı). Talimevi-sıbyan mektebi personeli: Muallim, halife.
Kütüphane personeli: Hafız-ı kütüb (kütüphane memuru).
Tavla personeli: Ahırcı. Halvethane/hangah personeli: Şeyh.
Matbah-Fırın-Yemekhane-Anbar-Mahzen-Odunluk/İmaret personeli: Şeyh, Vekil-i harc (vakıf kuruluşları için gerekli malların satın alınması ve satışı ile vazifeli şahıs), Tabbah (aşçı), Kilârî (vakıf kuruluşlarının tamir ve restorasyonu için lüzumlu eşyanın muhafaza edildiği depo koruyucusu), Habbaz (imaretlerde ekmek pişirmekle görevli fırıncı), Ferraş, Nakib (imaretin yönetimiyle görevli olup, imarete uğrayan yolcuların ve fakirlerin doyurulması işine bakan şahıs), Kâse-şuy (kase yıkayıcısı), Münakki’l-erz (pirinç ayıklayan), Hammal’ül-lahm (et hamalı), Buğday dövücü, Odun bekçisi, Bevvab (kapıcı).
16. yüzyılda yapılan bu gelir ve gider alanları tanımlamasının ilerleyen dönemlerde önemli bir dönüşüm yaşadığı görülmüştür. Özellikle 17. yüzyıl sonları Osmanlı sisteminde klasik yapının bazı alanlarda zorluklarla karşılaştığı, bunun neticesi olarak da doğrudan doğruya hem vakıf emlakinde, hem de bu emlakten sağlanan gelirler ile gider alanlarında yapıyı zorlayan önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır.
Vakfın 1104/1692 yılına ait muhasebe defterinden öğrendiğimize göre vakfın Marmara bölgesi ve Rumeli’nin çeşitli yerleşim alanlarında gelir ve gider Çoban Mustafa Paşa Vakfı alanları ile bunlara ait gayrimenkulleri ve bunların işletilmesinden, gelir ve giderlerinden sorumlu görevlileri vardır. Bu kayıtlara göre vakfa kira ve vergi geliri sağlayan çeşitli bölgelerdeki varlığı ile elde ettiği gelir 1692 yılı itibariyle 176.389 akçeye ulaşmıştır.
Bu gelirlerin büyük kısmı hanlar ve hamamlardan oluşmaktadır. Gebze’deki Büyük Han’dan elde ettiği gelir 20.000, dükkânlardan 15.000 akçe, Eskihisar İskelesi’nden 3.000, sair iki hamamdan 10.800, bir karyeden hayme bahası olarak 4.000, Gebze ihtisap vergisi olarak 2.000 akçe gelir ile sadece Gebze’den sağlanan gelir toplamı 66.130 akçeye ulaşmaktadır. Bu rakam, toplam gelirin %37.49’una karşılık gelmektedir. Vakfın gelir sağlayan varlığı özellikle İstanbul ve Rumeli bölgesindedir. İstanbul’daki hanlar, bostanlar ve dükkânlar yanında kiradaki evleri, yanında Edirne’de Silistre’de, Selanik’te ve Rodosçuk’da da hanları, hamamları, dükkânları mevcuttur. Söz konusu tarihte Edirne’de kiraya verilen dükkânlardan 11.000, Hasan Ağa evladından elde ettiği gelir ise 2.400 akçedir. Kira ve ihtisap rüsumu yanında vakfın öşür geliri de önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Vakfın çeşitli yerlerdeki değirmenlerden ve ziraat ekim alanlarından elde ettiği öşür geliri toplam olarak 48.000 akçeye ulaşmaktadır. Vakfın aynı tarihte mukataa geliri olarak elde ettiği tutar toplam 463.000 akçedir. Vakıf söz konusu geliri Zadrima, Katerin, Prevadi Yaylak, Karaağaç ve buralara tabi yerlerden elde etmiştir. Vakfın kira getiren varlığının zaman zaman mahlûl olmasından dolayı yeniden kiraya verilmesi ile ortaya çıkan çeşitli muaccele geliri vardır.
Söz konusu yıl içinde vakıf toplam 13.400 akçe muaccele geliri elde etmiştir.
Vakfın özellikle cami ve imareti ile vakfın bizzat inşa ettiği medresesindeki fakirler ile talebelerin zahire ve fodulaları masrafları, Gebze’deki imaretin, cami ve medresenin görevlilerine ödenen maaşlar, giyecek masrafları, mutfak giderleri dikkati çeken büyüklüklere varmıştır. Ayrıca vakfın geliri olarak toplanan zahirenin nakli masrafları, caminin kandil yağı ve mumu masrafları ile tamir ihtiyaçları da sürekliliği olan, yaygınlık gösteren giderlerdendir. Nitekim vakfın Gebze ve Eskişehir’deki imaretinde, medrese ve camilerinde hizmetli bulunan duagûyan ve huddâmın 1698 tarihindeki mevcut adedi 307’ye, bunların yıllık maaş giderleri 393.120 akçeye ulaşmıştır. Giderlerin azaltılabilmesi gayesine matuf olarak bu tarihte 87 kişinin görevlerinin sona erdirilmesi kararı verilmiştir. 1692 yılında Mustafa Paşa Camii Medresesi’nde müderris, muid (müderris yardımcısı), hafız, bevvab (kapıcı) ve ferraşından (hizmetli) müteşekkil bir kadro görev yapmaktadır. Bu görevlilere ödenen maaş tutarı 20.880 akçedir. Ayrıca öğretim gören talebelere de 13.500 akçelik ödeme yapılmaktadır. Paye bakımından Gebze medresesi ellili maaş medreselerindendir. Medresenin ellili oluşu 1524-25 yılından 1692 yılına kadar devam etmiş olup, müderrisler yıllık olarak
18.000 akçe (360 gün hesabıyla aylık olarak 50 akçe) maaş alırlardı. Tespitlere göre Gebze medresesinde 16. yüzyıl içinde Tebrizli Mehmed Muhiddin Efendi, Ebûssuûd Efendi (1524), Alâeddin İsfahânî, Karasili Hüsameddin Hasan Çelebi (1530’dan önce), Muhaşşi Sinan Efendi (1533), Saçlı Emir Efendi (1535), Cürcân (1537), İmamzade Mehmed Efendi (1539), Abdülcebbar Acemî (1540), Şeyh’ül İslam Hâmid Efendi (1545), Kara Abdurrahman Efendi (1547), Bitlice Mustafa Efendi (1563-64), Kasım Efendi (1564), Ali Efendi (1571-1574), Babakûrişizade (1575), Subaşızade Mehmed Efendi (1574), Ruus Mustafa Efendi (1575), Yunuszade Mustafa Efendi (1575), Muhyiddin Efendi (1576-77), Tokuz Mehmed Efendi (1584), Abdülaziz Efendi (1587-1591/92) ve Mustafa Efendi (1591-92) müderrislik yapmışlardır.
Özellikle nüfus hareketleri ile yaşanan sosyal hareketlilik vakıflar ve imaretler gibi kurumlarda kadro artışına neden olmuştur. Bu durum Gebze Mustafa Paşa Camiindeki görevli kadrolarında görülebilir. 1692 yılında burada çok sayıda vazife söz konusudur. Bunlar: İmam, hatip, vaiz, dersiam, şeyh, müezzin, sermahfil, devrhân, cami mektep muallimi, cami hanı görevlisi, serrâc, türbedâr, han şeyhi, cüzhân, aşırhan, cüzhân müezzini, cüzhân-ı serrâc, müsebbihândırlar. Cami ve türbede cüz okumakla görevli toplam 36 kişinin bulunması dikkat çekicidir. Mustafa Paşa vakfında yukarıda adı geçen görevliler yanında ayrıca Kur’an okuyucusu durumundaki en’amhân, aşrhân ve dua ediciler ve bunların kâtibi durumundaki başka görevliler de vardır. En’amcılar üç kişidir. Dört adet aşır okuyucusu, on sekiz adet duacı ve bunların da bir adet kâtibi bulunmaktadır. Ayrıca vakfın Rumeli Hisarı’nda bulunan bir mektebinde görevli bulunan bir muallim ve bir yöneticisi de vardır. Bunların tamamına yapılan ödeme 13.500 akçedir. Dikkat çeken bir diğer husus da bu dönemde artık bütün görevlilerin vazifeleri, aldıkları maaşlar, yaptıkları işlemler ile ilgili olarak birer kâtibin varlığıdır. Örneğin; vakfın aşr okuyucuların işlerini denetleyen, cabilerin muamelatını takip eden kâtipleri vardır. 1692 yılında Mustafa Paşa imaretinde toplam görevli sayısı otuzdur. Bunlar imaret nazırı, imaret şeyhi, vekilharc, katib, türbedar, tabbah (aşçı), bevvab, ferraş, cabi (vakıf tahsildarı), ekmekçi, himekeş (odun yarıcı), gendümkûb (buğday dövücü), dîdebân (bekçi), meremmat (küçük tamirleri yapan) ve hamaldan oluşmaktadırlar. Söz konusu yıl içinde adı geçen vazifeleri ifa eden otuz kişiye imaretin ödediği maaş tutarı yıllık olarak 44.640 akçeye ulaşmaktadır.
Bu dönemde artık Çoban Mustafa Paşa Vakfı darus’saade Ağası gözetimindeki bir vakıftır. Hizmetinin karşılığı olarak da kendisine yıllık olarak ödenen meblağ 1.800 akçedir. Vakfın bunların yanında genel hesaplarını tutan kâtibi, ruznamçe kayıtlarını yapan bir kâtibi, İstanbul’daki akarının gelirini tahsil eden bir cabisi, Gebze’deki akarını tahsil eden bir cabisi ve kâtibi ile vakfın nakit işlerine bakan bir mütevellisi vardır. Selanik’teki, Yenişehir, Zadrima, Silistre ve Prevadi’deki gelirlerin tahsildarları, kâtipleri, mutemetleri mevcuttur. Bunların yanında ayrıca değirmenlerin hasılatını, bağları kontrol eden görevliler mevcuttur. Bu görevlilerin tamamına ödenen meblağ söz konusu tarihte 68.940 akçedir.
Vakfın geniş görevli kadrosunun ve vakfın sunduğu hizmetlerin ihtiyacı olan mutfak masrafı toplam vakıf giderleri içinde önemli bir yer tutmaktadır. Toplam olarak 236.952 akçeye ulaşan bu rakam un, buğday, pirinç, sadeyağ, zeytinyağı, tuz, safran, nohut, aşure için gerekli malzeme ve odun ihtiyacına ayrılmaktadır. Osmanlı imaret sisteminin genel uygulaması olan görevlilere, medrese talebelerine ve fakirlere karşılıksız yemek verilmesine benzer şekilde Mustafa Paşa imaretinde de görevlilere, medrese talebelerine ve muhtaçlar yanında ayrıca Muharrem ayında aşure hazırlanmaktadır.
Vakfın Gebze, Eskişehir, Edirne, Seydigazi, İstanbul’daki mevcudatı için yaptığı çeşitli malzeme alımı, ödediği ücret türündeki ihracat giderlerin toplamı 106.880 akçeye ulaşmaktadır. Bu harcamaların içinde kumaş masrafı, Eskişehir’deki değirmen için gerekli değirmen taşı masrafı, Gebze’deki handa harcanan zeytinyağı masrafı, imarette bulunan atların yulaf masrafı, vakfın ihtiyacı olan zahire ve sair mühimmatın İstanbul’dan nakli için gemilere ve limandan vakfa taşımada kiralanan arabalara ödenen meblağ, bu zahirenin hammaliye bedeli, medresede görevli müderrisin ev kirası gideri, Ramazan ayında Gebze ve Eskişehir’deki cami minaresinin aydınlatılması için gerekli kandil masrafları, Haremeyn-i şerifeyn akçesinin tahsili masrafı, vakfın mukataalarının kayıt, dava masrafları, vakfın kiralık dükkân ve odalarından battal kalmış meblağın tahsili masrafı, Seydigazi’deki mektebin tuz masrafı, Eskişehir ve Edirne’deki hanın masrafları, Zadrima ve tabi yerlerin Süleyman Paşa’da kalan zimmetin tahsili gideri, vakfın müteferrikasına yapılan ödemeler, mütevellinin İstanbul ve Edirne masrafı vardır.
Mustafa Paşa Vakfı çeşitli bölgelerdeki hizmetlerinin ihtiyacı için zaman zaman başka vakıf veya şahıslara ait arazileri kiralamaktadır. Yapılan harcamaların bir kısmı bu tür kiralamalara yapılan ödemelerden oluşmaktadır. Edirne, Selanik’teki hanların zemin mukataası, Kazıklı’daki değirmenin yer kirası, Eskihisar ve Elmalı köyleri ile Gebze kasabasındaki yer kirasına yapılan ödemelerin tutarı 6.540 akçedir. Gebze ve çeşitli yerlerdeki müştemilatı için yaptığı tamirat gideri toplam 18.423 akçedir. Bu husustaki masraflar Gebze’deki imaret duvarının, su dolabının tamiri, Eskişehir’deki cami ve değirmenin tamiratı, Eskişehir’deki değirmenin bend yolunun açılması giderinden oluşmaktadır.
Ayrıca emlakın coğrafi yaygınlığının da etkisi ile vakfın, kendisine ait olan gelirlerinin bir kısmının zaman içinde tahsil olunamadığı görülmüştür. Bu kapsamda dönem dönem şahısların zimmetinde kalan gelirlerinin zamanla vakfın toplam gelirleri için de önemli miktarlara ulaştığı görülmüştür. Örneğin; 1099/16871103/1701 yılları arasında zimmette kalan 149.168 akçe gelirin 40.743 akçesi kendi cabileri (vakfın vergi gelirlerini toplayan kişi) elinde kalan miktardır. Geriye kalan, kiracılardan tahsil olunamayan miktardır. Kiracılar yanında, vakfın kendi görevlileri zimmetinde de tahsil olunamayan gelirler zamanla vakfın mali açıdan zorluklar yaşamasına neden olmuştur.
Bu gibi nedenlerle zaman içinde Haremeyn-i Şerifeyn evkafına bağlanan vakıf, bu yolla kendi mukataa ve kira gelirleri, tımar arazilerinin vakıfça toplanan gelirleri yanında Haremeyn-i Şerifeyn evkafından da elde edilen bir gelir alanına kavuşması ile bir ölçüde mali sürdürülebilirliğini yeniden elde etmiştir. Ancak, Haremeyn-i Şerifeyn evkafı ile olan ilişki tek taraflı olmamış, zaman içinde bu evkafı da besleyen vakıflardan birisi olarak görülen Mustafa Paşa Vakfı Haremeyn evkafının bazı giderlerini de üstlendiğinden klasik yerel fonksiyonlarında zayıflıklar ortaya çıkmıştır. Vakfın gelirlerinden düzenli olarak her yıl Haremeyn-i Şerifeyn vakfına bir aktarımda bulunulmaktadır. Bu miktar örneğin 1692 yılında 38.400, 1839 yılında da sadece Eskişehir imareti için 50.000 akçedir.
19. yüzyıla gelindiğinde (1811 yılı muhasebe kayıtlarına göre) vakfın bu tarihteki gelir getiren mal varlığı şunlardan ibarettir: İstanbul’un çeşitli yerlerindeki dükkânlar ve bir han, Rumelihisarı’nda mahzen ve dükkânlar, Edirne ve Selanik’te dükkânlar ve bir han, Eskihisar köyünde bir dalyan, Gebze’de dükkânlar (bu dükkânların bir kısmı Eski Çarşı’da, Han-ı Kebir adı ile anılan handa yer alan ve bugün itibariyle ayakta kalanlardan bir kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetimine tekrar kazandırılan yapılardır) ve bağlar, Karamürsel, Edirne, Rusçuk, Silistre, Selanik ve Gebze’de hamamlar, Eskihisar’da otlak ve kışlak gelirleri, bostan gelirleri, mukataa, civar köylerden sağlanan öşür gelirleridir. 1827 yılı muhasebe kayıtlarında bunların yanında farklı olarak Kapudan Mustafa Paşa Hanı, Samatya’da bostan, Burusa’da (Bursa) han ve hamamlar da gelir kalemleri olarak yer almıştır.
Detaylarda da görüldüğü üzere vakfın gelir ve giderlerinde hem bölgesel dağılım olarak hem de miktar olarak ilerleyen asırlarda kayda değer değişiklikler olmuştur. Ancak, Osmanlı merkez maliyesindeki değişime de paralel olarak gelir ve giderlerdeki değişim miktarları aynı oranda olmamıştır. Özellikle 18. yüzyıl ortalarından itibaren, Osmanlı Devleti merkez maliyesinin içine girdiği bunalım sürecine paralel olarak vakfın gelir gider dengesinin de bozulduğu görülür. Buna ilave olarak Merkezi Hazine’de meydana gelen yüksek gider artışları üzerine vakıf gelirlerine de el konulduğu, merkezi hazine için gelir temin edilen bir yöntem olarak bazı mükellefiyetlerin vakıflara yükletildiği dönemler, vakıf gelir giderlerindeki açığın daha büyüdüğü dönemler olmuştur. Bu kapsamda vakfın kuruluş dönemi sonrasındaki gelir gider durumu detaylı ele alındığında; hem coğrafi olarak hem de gider alanlarındaki çeşitlilik ve bunların yekûnları bakımından önemli değişimlerin var olduğu görülmektedir.
Özellikle 19. yüzyıldaki merkezileşme çabaları doğrultusunda kurulan Evkaf Nezareti ile birlikte vakıflara ilişkin ortaya çıkan yönetim yapıları ve işlemlerinin merkezileştirilmesi eğiliminden Mustafa Paşa Vakfı da etkilemiş, 1924 yılında da (1920 yılında kurulan) Şer’iyye ve Evkaf Nezareti’nin kaldırılıp, vakıf işlerinin Başbakanlığa bağlı olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bırakılması bu etkiyi yeni bir evreye taşımıştır. Tanzimat’la ortaya çıkan, devletin vakıflar üzerindeki doğrudan kontrol ve yönetim hakkının tanımlanması, bir yönü ile onların iş ve işlemlerini daha görünür, daha takip edilir hale getirirken, diğer taraftan ise kamu bürokrasisinin etkinliğinde sivil alanı daha zayıf bir hale getirmiştir. Nitekim özellikle 1940’lı yıllardan sonra Mustafa Paşa Vakfı’nın Gebze’deki mal varlığı ve gayrimenkullerinin idame ve ikamesi faaliyetleri zayıflamış, külliye harap bir duruma düşmüştür. Müştemilatta ortaya çıkan harabiyet 1960’lı yılların ikinci yarısında gerçekleştirilen tamir ve tadilat ile önemli ölçüde giderilmekle birlikte vakfın klasik fonksiyonlarını yeniden elde etmesi mümkün olamamıştır. Günümüz Gebze’sinde aynı külliyede faaliyete geçen Gebze Çoban Mustafa Paşa Vakfı’nın faaliyetleri bir ölçüde, vakfın bu fonksiyonlarının bir kısmını da olsa yerine getirme çabasında bir katkı olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, EV. No: 677, 9930. EV.HMH, No: 407, 645, 3178, 8125, 6403, 8152, 290. 4178; Topkapı Sarayı Arşivi
Belge No: 7003; Cahit Baltacı, 15-16. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul, 1976; Erdem Yücel, Gebze ve Eskihisar, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul, 1976; Fatih Müderrisoğlu, “Bânî Çoban Mustafa Paşa ve Bir Osmanlı Şehri Gebze”, Vakıflar Dergisi, S. XXV, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1995, s. 73-75; Gülfettin Çelik, Gebze (Sosyo-Ekonomik Bir İnceleme – 16-19. Yüzyıl), Gebze Belediyesi Yayını, 2000; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Araştırmaları Merkezi, İstanbul Külliyatıİstanbul Tarım Tarihi, C. 1, İstanbul, 1997; Tahsin Özcan, Klasik Dönem Osmanlı İmaret Sisteminin İktisadi İşleyişi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1991.
Gülfettin ÇELİK