AHMED FEVZİ PAŞA, FİRARİ (ö. 1843)
Kaptanıderya, Vezir
Girit’in Sude limanında aynı adı taşıyan küçük bir köyde doğdu. İstanbul’a geldikten sonra Çengelköy’deki piyade dolmuşlarında kayıkçı iken Kapıcılar kethüdası İbrahim Ağa’nın hizmetine girerek yalısında kayıkçı oldu. Onun ölümü üzerine kardeşi Silahdar Ali Ağa’nın yardımıyla Enderun’da seferli koğuşuna alındı. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla (1826) birlikte Bostancıbaşı Osman Paşa’nın emrine girdi. Çok geçmeden devrin ünlü devlet adamı Serasker Hüsrev Paşa tarafından Enderunlular arasında kurulan Nizamiye kıtasına alındı. Burada gösterdiği hizmetlere karşılık kısa sürede terfi ederek süvari binbaşısı ve miralay oldu. Osmanlı-Rus savaşları sırasında (1828-29) II. Mahmud, bir süre Tarabya’da ikamet ettiği gibi, biraz da Rami Çiftliği Kışlası’nda ikamet ettiğinden harp yaveri olarak yanında görev yaptı ve padişahın ilgisini kazandı. Sır kâtibi Mustafa Efendi vezir olarak başka göreve gönderilince yerine Haziran 1832’de vezir rütbesiyle mabeyn müşiri oldu ve padişah tarafından kendisine Fevzi mahlası verildi.
1833’te Hünkâr İskelesi Antlaşması ile kurulan iyi ilişkilerden yararlanılarak daha önce imzalanan Edirne Antlaşması’ndaki savaş tazminatı miktarını azaltmak ve Silistre’deki Rus işgaline son vermek maksadıyla fevkalade elçi olarak Petersburg’a gönderildi. Yapılan müzakereler sonunda Osmanlı istekleri kabul edildi (1834).
Posta teşkilatının kurulması kararı üzerine Ahmed Fevzi Paşa Eylül 1834’te Üsküdar-İzmit arasına bir posta yolu yapmakla görevlendirildi. İlk kısmı kısa zamanda yapılan yolun açılışına bizzat padişah bir faytonda ve beraberindeki heyet ve memurlar da posta arabalarında katıldı ve Üsküdar’dan Kartal’a kadar gidildi. Daha sonra yolun devamı İzmit’e kadar tamamlanarak çeşitli postane binaları yapıldı ve yol üzerinde belli aralarla üzeri rakamlı ve süslü direkler dikildi. Nitekim bu posta yolu örnek alınarak İstanbul-Edirne arasına da yapılarak yaygınlaştırıldı.
Nisan 1836’da ıslahat için Trablusgarb’a gönderilen Çengeloğlu Tahir Paşa’nın yerine onun İstanbul’da bulunmadığı süre için Hassa Müşiri Ahmed Fevzi Paşa kaptanıderya vekili oldu. Bu görevine ilave olarak Temmuz 1836’da Redif-i Hassa Hüdavendigar Müşirliği, Kocaeli, Karesi ve Eskişehir sancaklarının muhassıllığı ve kereste nezareti görevleri verildi. Bu sırada II. Mahmud’un vezir ve ferik rütbesindeki devlet adamlarının sakal bırakması konusunda çıkardığı fermana uyan ilk devlet adamı oldu.
Unkapanı ile Azapkapı arasında bir köprü yapılması kararı verildiğinde hemen bir plan hazırlattı. Buna göre köprü deniz üzerine dizilen salların birbirine sıkıca bağlanması şeklinde yapılacaktı. Uzunluğu 455 m, eni ise iki araba veya iki yüklü beygirin geçeceği genişlikte olacak, köprünün iki tarafında da birbirine değmeksizin iki yayanın geçebileceği bir mesafe bırakılacaktı. Altından ise ufak gemilerin geçebilmesi için iki göz ve büyük gemiler için hususi kapılar olacaktı. Kısa zamanda tamamlanan köprü, 14 Ekim 1836’da II. Mahmud ve bütün devlet erkânının Azapkapısı’nda hazır bulunmasıyla açıldı. Devrin ulemasından ders vekili Hacı Ömer Efendi’nin yaptığı dua sonrasında kesilen kurbanlar ve gemilerden atılan toplar eşliğinde II. Mahmud atı üstünde, diğer erkân yürüyerek köprüyü Unkapanı tarafına geçti. Padişah bu hizmetlerinden dolayı Ahmed Fevzi Paşa’ya murassa bir kılıç ile mücevher bir kutu hediye etti. Köprünün korunması ve geçecek gemilere kapıları açıp kapamak için memurlar tayin edildi. Bütün bu masrafları karşılamak üzere “mürûriye” adıyla para alınması fikrine II. Mahmud, “cisrin inşâsından garaz bilâ-ıvaz ahâliye sühûlet ve menfaat göstermek olmasına bu hal muvâfık düşmeyeceği” yani halkın menfaatine uygun olmayacağı düşüncesiyle karşı çıktı. Bu sebeple köprüye “Hayrâtiyye” adı verildi.
11 Kasım 1836’da asaleten kaptanıderya olan Ahmed Fevzi Paşa, İzmit Tersanesi’nde yapımı tamamlanan kalyonu denize indirmek ve İzmit’te yangında harap olduğu için yeniden inşa ettirdiği eski Mehmed Bey Camii’ni açmak üzere II. Mahmud’u İzmit’e davet etti. Üsküdar’dan özel faytonuyla yola çıkan Sultan, ertesi gün 22 Kasım 1836’da İzmit’e gelerek geceyi Kasr-ı Hümayun’da geçirdi. Ertesi gün önce Orhan Camii’ni ve civardaki Nakşî şeyhi Ârifî Efendi’nin türbesini ziyaret eden II. Mahmud, ihtiyaç olduğu için Orhan Camii’nin tamir ettirilmesini istedi.
Sonraki günlerde Ahmed Fevzi Paşa’nın yeniden yaptırdığı daha önce Mehmed Bey Camii olarak bilinen camiyi ziyaret eden padişah adını değiştirerek “Fevziye” koydu. Sonra tersaneye gitti ve tersane kapısı üzerindeki odada oturan II. Mahmud, yapılan duadan sonra inşası tamamlanan yeni kalyona da Fevziye adını verdi ve denize indirilişini seyretti. Böylece Ahmed Fevzi Paşa’nın itibarı bir kat daha arttı. Cuma selamlığını Fevziye Camii’nde eda ettikten sonra II. Mahmud bir vapurla İzmit’ten ayrıldı.
Ahmed Fevzi Paşa, merkez tersanenin işlerini daha iyi idare edebilmek ve özellikle tersane ve donanmanın mali işlerini yürütmek üzere Bahriye Müsteşarlığı’nı kurdu (24 Haziran 1837). Bir süreden beri devam eden Trablusgarp’taki karışıklığı gidermek ve Akdeniz adalarının asayişini sağlamak üzere 24 Temmuz 1837’de donanmayla Akdeniz’e açıldı. Beraberinde Patrona Ahmed Bey ile Riyale Osman Bey bulunuyordu. Bu görevine ilave olarak kendisine Bursa valiliği verildi.
Ahmed Fevzi Paşa, 1839 baharında aralarında Mahmudiye ve Mesudiye adlı üç ambarlı iki kalyon, yedi kapak, on bir firkateyn, bir korvet ve üç brikin bulunduğu yirmi dört gemi, bir vapur ve iki ateş gemisinden oluşan donanmayla beraberinde yirmi dört bin kara askeri ile Akdeniz’e açıldı. Çanakkale Boğazı’ndan çıkmak üzere iken II. Mahmud’un ölüm (2 Temmuz 1839) haberini aldı. Sultan Abdülmecid’in tahta çıkması üzerine sadrazam olan Hüsrev Paşa ile aralarında önceden var olan anlaşmazlık yüzünden İstanbul’a geri çağrıldığı halde dönmeyerek Mısır’a doğru denize açıldı. Halbuki o sırada Osmanlı ordusu Nizip’te Mısır ordusu karşısında yenilmiş ve Mısır meselesi büyük ölçüde önemini kaybetmişti (24 Haziran 1839). Donanmadaki diğer komutanların da uygun görmesiyle donanmayı İskenderiye’ye götürdü (14 Temmuz 1839).
Osmanlı donanmasını Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’ya teslim etmesi sebebiyle Ahmed Paşa’ya “Firâri” denildi. Bu hareketinden dolayı Sultan Abdülmecid’e gönderdiği 9 Ağustos 1839 tarihli arzda affını diledi ise de İstanbul’a gitmedi. Bu gelişmeler üzerine Yaver Paşa denilen Bahriye feriki Baldwin Walker ile Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye azası Mazlum Beyefendi donanmanın geri getirilmesi için gittiklerinde Ahmed Fevzi Paşa ve onu olaylara teşvik eden kethüdası Şerif Ağa Mısır’da kaldı. Osmanlı devletinin Mısır ile vardığı Londra mutabakatı gereği donanma İstanbul’a götürüldü (16 Mart 1841). Ahmed Fevzi Paşa 4 Ocak 1843’te İskenderiye’de öldü.
KAYNAKÇA
BOA, C.BH. nr. 93/4488; BOA, C. EV. nr. 157/7833; BOA, HAT, nr. 453/22412; TSMA, E. nr. 590/22; Mehmet İzzet Bey, Harîta-i Kapudânân-ı Deryâ, haz. C. Sağlam, İstanbul 2021, s. 191-192; Ahmed Lûtfî Efendi, Vak’anüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, c. 6,7,8, İstanbul 1999, s. 878, 888-891, 894, 909, 910, 913, 1013-1017, 1071; İdris Bostan, İstanbul’un 100 Denizcisi, İstanbul 2014; Hayrettin Pınar, “Ahmed Fevzi Paşa’nın Petersburg Seyahati ve Petersburg Antlaşması”, S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 29/2013, s. 179-189.
İdris BOSTAN