Kocaeli’de Meydana Gelen Yangınlar
Nüfus yoğunluğu bakımından bölgenin büyük şehirlerinden olan İzmit, Roma ve Türk dönemlerinde irili ufaklı yangınlar geçirmiştir. Konut sahalarındaki yangınlar genel olarak mutfaklardaki kazalar yahut ısınma ve aydınlatma sistemlerinin kullanımındaki dikkatsizlikler yüzünden çıkmıştır. Evlerin ateşe duyarlı malzemeyle ve birbirine yakın inşa edilmiş olması, rüzgârın da katkısıyla alevlerin yayılmasını kolaylaştırmış, buna söndürme araç ve personelinin olmaması da eklenince yangınlar afete dönüşmüştür. 1894 yılında Kocaeli’nin itfaiye ihtiyacını ve yapıların yangına dayanıklılığını belirlemek üzere bilgi isteyen Babıali’ye cevap veren Mutasarrıf Sırrı Paşa, sancak genelindeki 11.588 haneden sadece İzmit’teki iki tanesinin kâgir, diğerlerinin tamamının ahşap olduğunu bildirmiştir (ŞD, 1561/22). Sadece bu bilgi bile, 19.yüzyılın sonlarında yapıların yangın açısından ne ölçüde risk altında bulunduğunu yansıtması bakımından çarpıcıdır. “Ağaç denizi” olarak bilinen bölgenin bitki örtüsü ve orman varlığı da her dönem yangına kapı aralamıştır. Depremler sırasında aydınlatma ve ısınma sistemlerinin devrilmesi, bazen yıldırım gibi hava olayları yangına yol açmış, sabotajlar ve kundaklama sonucu çıkarılan yangınlar her devirde görülmüştür. Modern çağlarda yangın sebeplerine havagazı ve tüp patlaması, elektrik kaçağı gibi yeni etkenler eklenmiştir. Kocaeli bölgesindeki yangınları mevkilerinin özelliğine göre köy, çarşı, sanayi ve orman yangınları olarak tasnif etmek mümkündür.
Roma devrinde, o zaman Nikomedeia olarak adlandırılan şehirde 110 yılında meydana gelen büyük bir yangın yapıları küle çevirdi ve ağır can kaybına yol açtı. Yönetim binaları, Gerusia ile Isis tapınakları ve senato yanarken binlerce kişi evsiz kaldı. Afetin ardından vali Plinius’un, imparator Traianus’a bir rapor göndererek, 150 kişilik bir itfaiye birliği kurulması talebinde bulunması yangınların ne kadar ciddi bir tehdit olduğu konusunda fikir vermekteydi. Bununla beraber Traianus, itfaiye birliğinin muhalif bir güce dönüşebileceği kaygısından dolayı valinin talebini reddetti.
Roma’nın Hıristiyanlığı kabul eden ilk imparatoru I. Konstantin’in (MS. 306-337) koyu bir Hıristiyan olan annesi Helena’nın teşvikiyle, gençliğini geçirdiği Nikomedeia’da yaptırdığı kilise 332 yılındaki bir yangında kül oldu. Nikomedeia Bizans dönemindeki en ağır afetlerden birini 358’de yaşadı. Şehri şiddetli biçimde sarsan yıkıcı deprem sırasında meydana gelen yangınlar felaketin boyutunu artırdı. Söndürme teknolojisi ve personeli olmadığından elli gün süren yangınlar ve depremin artçı sarsıntıları nedeniyle canından bezen ahali civar kentlere göç etti. Genel olarak Bizans dönemindeki yangınlar nedeniyle İzmit nüfus kaybına uğramış, dramatik yangın sahneleri halk ozanlarının ağıtlarına yansımıştır.
Osmanlı dönemindeki büyük yangınlardan biri III. Selim zamanında vuku buldu. Belgelere “harik-i kebir” (büyük yangın) olarak yansıyan 1797 tarihli afet Ramazan ayında meydana geldiği için İstanbul’un patlıcan mevsimi yangınlarını hatırlatmaktadır. Afette yüzlerce evin yanında dükkânlar, fırınlar, değirmenler, hanlar ve bunların depolarındaki buğday ve un gibi maddeler yandı. Aylarca erzak sıkıntısı çekildi. Nisan 1809’da sahilin üçte birini mahveden yangın yüzünden ahali aylarca çadırlarda barınmak zorunda kaldı. Sadrazam Yusuf Ziya Paşa’yı karşılamaya giden protokol ile İzmit eşrafı da çadırlarda sabahladı.
Kocaeli’nin köy yangınlarından biri 1862 yılında Yuvacık’ta meydana geldi. Devlet afetzedelere 100 çadır gönderdi. Ahalisinin çoğunu Ermenilerin oluşturduğu Arslanbey köyü ise 4 Aralık 1886 tarihinde tamamen yandı. Köydeki 590 binadan ancak 15’inin kurtarılabildiği, yaklaşık 2.000 kişinin evsiz kaldığı afetin ardından hükümet bütün imkânlarını seferber etti. İzmit redif deposundan temin edilen 80 çadır yetersiz gelince İstanbul’dan 250 çadır gönderildi. 1888 yılında Arslanbey ile Batum muhacirlerinin meskûn olduğu Şirinsulhiye köylerinde yangınlar çıktı. İzmit Mutasarrıflığı yangınzedeler için Bâbıâli’den mısır ve zahire desteği istediyse de hükümet, imparatorlukta hüküm süren kıtlık nedeniyle yardım edemeyeceğini bildirdi. Topraklarına muhacir yerleşmesini istemeyen yerli ahali de tepkisini bazen yangın çıkararak gösterdi. Örneğin Karamürsel’e bağlı Fuğlacık köyü yakınlarındaki Pilavtepe mevkisine yerleştirilen muhacirler için inşa edilmiş konutlar 1893 yılında Rum köylülerin saldırısına uğramış, çıkarılan yangınlarda bazı köylüler ölmüş veya yaralanmıştır. 4 Kasım 1911 tarihinde Mihaliç köyünde kurumuş tütün demetlerinin alev alması sonucu çıkan yangında üç ev küle dönerken, beş çocuk yanarak can vermiştir (DH. EUM. EMN, 92/31). Kandıra’nın Hacılar köyünde ocaktan sıçrayan alevlerin yol açtığı 1967 tarihli yangında ise yedi ev tamamen yanmış, 69 bin liralık maddi hasar meydana gelmiştir.
Ermenilerle meskûn Kozluk Mahallesi'nde 1 Mart 1905 günü bir evde başlayan yangın etrafına sirayet ederek 12 yapının yanmasına yol açtı. Burası yaklaşık yirmi yıl harabe hâlinde kaldıktan sonra 1936’dan itibaren Jansen planı kapsamında imar edildi (bkz. Kemal Öz). Bölgenin yıkıcı afetlerinden biri 17 Kasım 1910 tarihli Darıca yangınıdır. Rum ahalinin yaşadığı Analipsi Mahallesi’nde bir evde başlayan yangın bine yakın yapının ortadan kalkmasıyla sonuçlandı. Olayın dördüncü gününde yapılan hesaba göre beş mahallede toplam 815 ev, 90 dükkân, 9 bekâr odası, 40 mağaza, 11 fırın, 9 kahvehane, 2 yağhane, 1 eczane, 1 ayazma, 4 kilise, 2 han ve 1 hamam tamamen yanarken sadece 322 ev, 62 imalathane ve mağaza ile 1 cami ve Duyûn-ı Umûmiye binası kurtulmuştu. Yangınzedelerin acil ihtiyaçları için resmi ve sivil yollarla yüklü miktarda yardım ulaştırıldı. Ancak iç ve dış siyasi gündemin yoğunluğu, bürokratik engeller ve politik çekişmeler yüzünden kasabanın imarı ağır aksak ilerledi ve uzun yıllar aldı. İzmit’te Ermeni mahallesinde tehcir nedeniyle boşaltılmış evlerden birinde 1915 Temmuzu'nda başlayan yangın 600 civarında yapıyı enkaza çevirdi. Mutasarrıf Mazhar Müfit Bey’in bildirdiğine göre yangın amele taburlarındaki Ermenilerin kundaklaması neticesinde çıkmıştı.
Kocaeli’de yangının en fazla görüldüğü mevkilerden biri İzmit Çarşısı’dır. Burası 1798 yılında ciddi bir yangın geçirdi. 1834 yılında ise bir berber dükkânında başlayıp kısa sürede genişleyen yangın altı saat içerisinde 497 dükkân, 10 büyük han, 5 şerbethane, 3 zahire ambarı, ihtisap dairesi, Mehmedbey ve Hanlarbaşı camileri ile bir evin kül olmasıyla sonuçlandı. Balıkpazarı yanındaki bir fırında 23 Ocak 1862 akşamı kazayla çıkan yangın havanın rüzgârlı olması yüzünden dört kola ayrılarak genişledi, askerin ve tersane personelinin elinden geleni yapmasına rağmen yapıların ahşap ve sık olması nedeniyle 150 dükkân alevlere teslim oldu. Darıca’da, 4 Nisan 1916 tarihinde bir fırında başlayan yangın ise sekiz ev ile yedi dükkân yandıktan sonra söndürüldü. 1920 yılında Balıkpazarı’nda bir kahvehanede başlayıp rüzgârın sürüklemesiyle diğer dükkânlara sıçrayan yangın halkın ve İngiliz itfaiye müfrezesinin müdahalesiyle söndürülebildi.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde bazı kamu binalarında ve sanayi tesislerinde yangınlar çıktı. Örneğin İzmit Tersanesi 1814’ten önce büyük bir yangın geçirdi. Sultan II. Mahmud’un İzmit ziyaretlerinde kalması için yaptırdığı Kasr-ı Hümayun onun ölümünden sonra yandı. Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın da katıldığı temel atma töreniyle 1855’te yeniden inşasına başlanan bina 29 Mart 1859 tarihinde kasten yakılmak istendiyse de yangın dış kaplamasının birkaç metrekarelik bölümünün tahrip olmasıyla atlatıldı. İzmit kaymakamı Ömer Tufan Paşa, olay yerinde ele geçirilen kundağı vapur ile Sadaret’e gönderdi. İzmit kaymakamlığına verilen emirde, kundağı koyanın açık veya gizli biçimde aranıp bulunarak cezalandırılması istendi. Hıristiyanların önemli dinî merkezlerinden biri olan ve Ermeni reayanın yaşadığı Armaş köyündeki Ruhban Mektebi 1869 yılında yandı. Hereke Fabrikası 1878’de yandığı için üretimini dört yıl durdurmak zorunda kaldı. 10 Aralık 1886 tarihinde redif taburu deposunda çıkan yangında depo ile birlikte bitişiğindeki ev yandı. Deponun tamir edilip törenle açılması 1890’ı buldu. İzmit şehir merkezinde Fransız misyonerlerine ait kolej 1893'ün ocak ayında yandı (bkz. Selim Sırrı Paşa). Mondros Mütarekesi’nden sonraki işgaller sırasında İzmit Çuha Fabrikası yangın geçirdi. Cumhuriyetin onuncu yıldönümü anısına 1932 yılında inşa edilen Ulugazi İlkokulu 1934’te kısmen yandı. Aynı yıl Memleket Hastanesi’nde çıkan yangında ameliyathane, eczane, hastabakıcıları odası ve tuvaletler kullanılamayacak duruma geldi. 1792 tarihli Yordamoğlu Konağı 1935 yılında yandı. Emniyet müdürlüğü kayıtlarına göre, kasten veya kaza yoluyla 1953 yılında 20, 1954 yılında 17 yangın meydana gelirken, belirtilen yılların birincisinde 10, ikincisinde 13 kişi yanarak can verdi.
Tekel binasının deposunda 22 Temmuz 1993 yılında çıkan yangın yaklaşık bir gün sürdü ve binanın çökmesiyle sonuçlandı. Büyük sanayi yangınlarından biri 1999 depremi sırasında TÜPRAŞ’ta meydana geldi ve dört gün sürdü. Yangında bazı tanklar, iki soğutma kulesi, proses üniteleri, boru hatları ve iki iskele ağır hasar gördü.
Kocaeli tarihinde nadir de olsa, isyanlar ve işgaller sırasında yahut psikolojik nedenlerle kasten çıkarılmış yangınlar da vardır. Örneğin 1807’deki Kabakçı İsyanı sırasında Nuh Bey Konağı yakılmıştır. 1913 yılında Demiryolu Caddesi'nde emekli komiser Mehmed Bey’in evinde başlayıp dört evin yanmasıyla sonuçlanan yangınla ilgili tahkikat neticesinde, bunun Mehmed’in oğlu Burhaneddin tarafından kasten çıkarıldığı anlaşıldı. Bölge yangınlar açısından en ağır darbeyi Mondros Mütarekesi’nin ardından önce İngilizler, sonra Yunanlılar tarafından işgal edildiği yıllarda aldı. İzmit’in mahalleleri ve önemli yapıları sayısız yangında defalarca kül oldu. Hükümet konağının 3 Şubat 1918 tarihinde yanması üzerine geçici olarak hükümete tahsis edilmiş olan Kasr-ı Hümayun Kasım 1919’da yandı. Vatandaşın işlerinin aksamaması için personelin belediye binasına ve diğer resmi dairelere taşınmasına karar verildi (İkdam, nr. 8184, 1 Rebîulevvel 1338). Ancak 1920’nin başında İngilizler kasra el koyduğundan hükümet Mekteb-i Sultani’ye taşındı. Bugün Başiskele’nin mahallesi olan Kullar köyündeki çuha fabrikasına bir kısım Kuvaymilliye askerinin girdiği bahanesiyle İngiliz deniz uçakları ve Ramilles savaş gemisi top yağdırdı, fabrika iki gün boyunca yandı. Yunanlılar 28 Haziran 1921 tarihine kadar kaldıkları Kocaeli’de büyük yıkım yaptılar. İzmit’i ve Karamürsel’i baştanbaşa, Adapazarı, Yalova ve Kandıra’yı kısmen yaktılar. Sadece İzmit sancağında yakılan bina sayısı 14.656 idi. Kandıra’daki yangın bilançosu 622 hane, 22 dükkân, 3 gazino yandı. Yangınlardan en fazla Hanlariçi, Kadıçayırı, Kozluk, Karabaş ve Çukurbağ mevkileri etkilendi. Musevilerin yaşadıkları mahallede 34 ev, 1 okul ve 1 havra kül oldu. Yakılan yerlerde en mamur kamu binaları da tahrip oldu.
Ağaç sıklığını vurgulamak için “ağaç denizi” diye adlandırılan Kocaeli’nin tarihinde orman yangınları da önemli yer tutar. 1853 yılındaki örnekte görüldüğü üzere (İ. DH, 278/17483), genellikle köylülerin tarla açmak amacıyla birkaç ağaç yakmaya kalkışması fakat alevlerin önünün alınamaması yüzünden ormanlar günlerce yanmıştır. Geyve’de, 1892 sonbaharında çobanların altı yerde ağaçları ateşe vermeleri neticesinde başlayan yangın güneye doğru ilerleyerek Akyazı ve Hendek civarı ormanlarının bir hafta boyunca yanmasıyla sonuçlandı. Alevlerin Tophane-i Amire’nin Keremali Dağı’ndaki kereste fabrikasını sarmasına ramak kalmışken aniden bastıran yağmur imdada yetişti. Maddi hasar 500 bin lira olarak hesaplandı. Akyazı’da 1952 yılında birkaç gün süren yangın geniş bir sahayı tahrip ederken bir yıl sonra Hendek ve Gebze’de maddi hasara yol açan orman yangınları oldu. 2009 Ağustosu'nda Akpınar köyü yakınlarındaki orman yangını 100 hektardan fazla sahayı kül etti.
Ahşap kültürünün yaygınlığı nedeniyle yerleşim yerleri potansiyel risk altındaydı. Yangınla mücadeleyi başarısız kılan temel etken ise itfaiye bilincinin eksikliğidir (bkz. İtfaiye). Yangın mağdurlarının ihtiyaçları öncelikle yerel hükümetçe karşılanmış, afetin büyüklüğüne göre İstanbul takviyede bulunmuştur. 1886 ve 1888 yıllarında Arslanbey ve Şirinsulhiye köylerinde meydana gelen yangınlarda hükümet desteği çadır yardımından öteye gitmemiştir. Arslanbey afetzedeleri için adliye nazırı Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığında toplanan komisyon ülke çapında yardım kampanyası başlatmıştı. Bastırılan yardım biletlerine ahali büyük ilgi gösterdi. Fakat o tarihlerde Anadolu’yu kasıp kavuran kuraklık ve kıtlıktan dolayı hükümet hazine yardımında bulunamayacağını açıkladı, ahalinin ihtiyaç duyduğu zahirenin yerel imkânlarla, halktan karşılanmasını önerdi.
Yangınların şehir planlamasına etki ettiği söylenebilir. Örneğin 1862’deki Balıkpazarı yangınından sonra, yanan yerlerin keşfi ve haritasının çıkarılması için Babıali’nin Ebniye kalfası Abdülhalim Efendi’yi görevlendirmesi, tanzimatın şehircilik anlayışının buraya uzandığının kanıtıdır. 1898’deki Buğday Meydanı yangınında tahrip olan yerlerin arsalarını düzenlemesi amacıyla Nafia Nezareti’nin görevlendirdiği sermühendis Hasan Çavuş adı geçen meydanın yanı sıra daha önce yanmış yerlerin haritalarını da hazırlamıştır. Yangın yerlerinin planlaması arsaların niteliğine göre yapılmaktaydı. Buğday Meydanı yangın yeri haritası sadece zarar gören yerleri değil, çevrede yangından etkilenmeyen alanları da ele almaktaydı. Bölgede yeni caddeler açılmış, parseller geriye çekilerek mevcut sokaklar düzgün hâle getirilmiş, dolambaçlı ve çıkmaz sokaklar kaldırılmıştır. Tam bir ızgara plan uygulanmış olmasa da, Buğday Meydanı dönemin şehir planlaması anlayışına uygun düzenlenmişti. TBMM’nin İzmit’e dönük ilk imar planları, Ankara’nın buraya atadığı ilk mutasarrıf olan Sadeddin Bey döneminde (1921-1922) Mösyö Merlo’ya yaptırıldı. Rıhtımdan demiryoluna uzanan geniş caddenin açılması, işgaller sırasında yakılan Yahudi mahallesi ve Hanlariçi mevkisinin (İstiklal Caddesi) modern tasarımı bu dönemde gerçekleşti. 1930’larda uygulanacak olan Jansen planı yangın yerlerini de kapsamaktaydı.
KAYNAKÇA
BOA, A. MKT. UM, 347/52; C. ML, 360/14750; DH. EUM. EMN, 44/9; İ. DH, 289/18190; İ. DH, 484/32667; ML. EEM, 1319/2; MVL, 583/145; Y. PRK. ASK, 86/46; Ahmet Nezih Galitekin, Tarihte İzmit ve İzmit Tarihinde Bir Eşraf Ailesi Soydanlar, İstanbul 2011; Avni Öztüre, Nikomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, KBB Yayınları, Kocaeli 2012; Bilal Tunç, Demokrat Parti Döneminde Kocaeli, Sakarya Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, Sakarya 2016; Fikrettin Yavuz, “Büyük Darıca Yangını (17 Kasım 1910)”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-III, Kocaeli 2017, II, 817-851; Hüseyin Avcı, Cumhuriyet Döneminde İzmit (1923-1973), Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1988; Mutlu Kerem Kolcuoğlu, Karye-i Darıca’dan Darıca İlçesine, Cinius Yayınları, İstanbul 2013; Oğuz Polatel, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Kocaeli Sancağına Göçler ve Göçmenlerin İskânı, Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2016;Oğuz Polatel, “İzmit Kazasında Ermeni yerleşiminin Başlangıcı ve Ermeni Yerleşim Yerleri”, Tarihte Türkler ve Ermeniler, TTK Yayınları, Ankara 2014, VI, 27-50; Serpil Sürmeli, “İzmit ve Çevresinde İşgal Siyaseti Sonuç ve Değerlendirmeler”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-II, Kocaeli 2016, III, 1539-1550; Şennur Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmit Kenti, KBB Yayınları, Kocaeli 2009; Taylan Esin-Zeliha Etöz, 1916 Ankara Yangını: Felaketin Mantığı, İletişim Yayınları, İstanbul 2015; Turgut H. Zeyrek, Nikomedeia İÖ 264/263-İS 358 Arkeolojik Açıdan Bir Değerlendirme, Ege Yayınları, İstanbul 2005; Zeynep İskefiyeli, “İzmit’te Bir Yıl İki Yangın: Arslanbey ve Redif Askerî Depo Yangınları”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-III, Kocaeli 2017, II, 799-815.
Kemalettin KUZUCU