VAKIFLAR

Madde no:1558

Osmanlı Fethinden 1600’lere Kadar Kocaeli Hayır Kurumları

Kocaeli’nin taşrası Osman Gazi zamanından itibaren ele geçirilmeye başlanmış, bir kadın tarafından idare edilen kalesi ise 1337’de Orhan Gazi tarafından ele geçirilmiştir. İzmit’in ele geçirilmesinde ve daha sonra bir süre idare edilmesinde önemli rolü olan Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, İzmit’in Müslüman kimliğini kazanmasında da öncü bir rol oynayarak şehirde bir cami ve medrese bina ettirmiş, evkafın varlığını sürdürebilmesi için çok sayıda akarat vakfetmiştir. Süleyman Paşa Camii’nin hatibine meşrut olan Dağköy’den 3758, imam olanlara şart edilen Sarudere mezrasından 1593, müderris cihetine vakfolan hamamdan 1130 (günlük iki akçesi), ser-mahfil ciheti için vakfolan Halifeviranı mezrasındaki bağdan 195, köhne hamam kıstından 745 akçe ve 20 müd buğday, müezzin ciheti için İskele gelirinden 360 akçe ve 10 müd buğday, Mevlana Muslihüddin bin Cani Bey’in ciheti için iskele gelirinden 720 akçe, Mevlana İsa’nın ciheti için ise 360 akçe ve 10 müd buğday tayin edilmiştir. Süleyman Paşa Kızılcaalem köyünü ise İzmit’te bina ettirdiği medresesine vakfetmiştir. Köyün hâsılı 2097 akçe olup, Bolayır’daki Süleyman Paşa İmareti’nden ayrılan ve talebeye meşrut olan 1800 akçenin eklenmesiyle toplam hâsılın 3897 akçeyi bulduğu hesaplanmaktadır. İzmit nefsindeki üç dükkân da talebe cihetine vakfedilmiştir. Esir Bey köyündeki musakkafattan hâsıl olan 1800 akçe ile İzmit nefsindeki köhne hamamdan hâsıl olan 720 akçe de medresenin akaratı arasında zikredilmelidir. İzmit’in taşrasında Süleyman Paşa’nın çeşitli amaçlar için kurduğu pek çok vakıf kaydına da rastlanır. Bu bağlamda, Ahi Hacı için 2000 akçe hâsılıyla kendi adını taşıyan köyü, Süleyman ve Selim Şeyh için Emirce köyünde 300 akçeli bir çiftliği, Hacı Efendi için Kızılcaalem köyüne bağlı 655 akçe gelirli Hacı Efendi mezrasını, Şeyh Ali için Orinkos köyünde 650 akçeli bir çiftlik yeri, Halil Şeyh için 668 akçe hâsıllı Basrabahçe mezrasını, Tuzcu Musa Bey için Tuzcu köyündeki bir çiftlik yeri, Kemer Abdal için ise 500 akçeli Kemer Abdal mezrasını vakfetmiştir. (bkz. Süleyman Paşa Evkafı).

İzmit sınırları içerisinde kimliği belirlenemeyen Mehmed Bey’in İzmit’te bir cami, beş misafirhane, bir zaviye, bir kervansaray, bir hamam ve 140 bab dükkân ve odalar bina ettirdiği bilinmektedir. Vakfın toplam geliri 23952 akçe olup, bunun 7000 akçesi hamamdan sağlanıyordu. Hâsıldan hitabete ve imamete dörder, müezzine üç, iki nefer câbiye üç, kayyıma iki, ferraşa iki, paspana iki, kitâbete iki ve tevliyete 10 akçe cihet tayin edilmiştir. Çelebi adında biri Mehmed Bey Camii’nde kelam-ı kadim okunması için bazı mülklerini vakfetmiştir.

Sultan Bayezid Han döneminin ünlü meşâyihinden Şeyh Muhiyüddin İzmit, Gebze ve Taşköprü’de birer muallimhane bina edip sultan tarafından kendisine temlik edilen Emirhanlu ve Çine köylerinin gelirlerini vakfetmiştir. Bunlardan Emirhanlu 3000, Çine ise 1791 akçe hâsılı ile mukayyeddir. Köylerin hâsılından Gebze ve İzmit muallimlerine üçer, Taşköprü muallimine ve vakıf mütevellisine ikişer akçe cihet tayin edilmiştir. Mevlana Muhiyüddin Mehmed bin Lütfullah, İzmit’te beş adet hücreyi müştemil bir medrese ve Süleyman Paşa Hamamı kurbunda bir muallimhane bina ettirmiştir. Bu hayratı için 14 tanesi debbağhane olan 22 bab dükkân, İskele Mahallesi’nde birbirine muttasıl dört adet dükkân, Mehmed Bey Camii kurbunda bir dükkân ve bir ahır ile at bağlamak için bir pare yer vakfetmiştir. Hâsıl olan meblağdan müderrise günde yedi, talebeye üç, muallime iki, cibayete dört akçe ayrılmış olup evlada meşrut olan tevliyet için öşr-i mahsul tayin edilmiştir.

Kutbüddin bin Hoca Fazlullah’ın Gebze’de bina ettirdiği zaviyesi için 36 bab dükkân, bu dükkânların altındaki yerleri, Yoğurtpazarı’nda bir kıt’a arz ve kale içinde berberhane, taştan oyulmuş iki havuz ile dört adet hüsrevani küp ve Mevlana Şemsüddin’den iştira olunan bir hamam ve hamamın önündeki meyveli-meyvesiz ağaçlarıyla Kadıviranı arzını, iki mahzen ve Kadı Tuzlası’nı vakfetmiştir. 36 bab dükkânın harap olduğu, talebeye meşrut olan üç dükkânın da harap durumda bulunduğu belirtilmektedir. Hamam icâresinden senevî 5000 akçe hâsıl olduğu, bu hamamın önünde bir kapısı ve ardında Hıristiyanlara mahsus bir ayazma ve ayazmanın önünde bir kıt’a zeminin bulunduğu kaydedilmiştir. Hamam önündeki arzın üzerinde 12 ev bina edilmiştir. Kadı Tuzlası’ndan 250, Yoğurtpazarı’ndaki arzdan 35, kale içindeki bezirhanenin harap olduğu, pazar altındaki bir pare yere 6 akçe mukataa alındığı anlaşılmaktadır. İskele’deki iki hücre de harap durumdadır.

İzmit’te kurulan her mahallede de bir vakıf eserinin var olduğu muhakkaktır. XVI. yüzyılın sonlarında İzmit, Başçeşme, Kersen ma’a Yeni Mescid, Bayezid Bey namıdiğer Baba Tekkesi, Sukapısı, İnepanarı, İmaret (Abdüsselam Bey), Mehmed Bey Camii, Sinan Bey Mescidi, Çarşı Mescidi, Kadı, Şıhlar, Cum’a Mahallesi (Pertev Paşa), Akçamescid, Hacı İri nâm-ı diğer Çukur, Debbağlar, Turudoğlu, Yenice nâm-ı diğer Ahmedcik, Çarşı, Sindel, Uruslar, Hacı Hasan, Depecik, Hacı Hurma namıdiğer Şeyh, Hamza Fakih, İskele ve Kavak olmak üzere 26 mahalleye ayrılmış olup, bunların her birinde en azından bir mescidin var olması beklenir. Bu mahallelerdeki bazı evkafa dair kayıtlar ise şu şekilde özetlenebilir:

Kervansaray kurbundaki Yenice Mescidi için Hasan b. Musa bir kıt’a yeri vakfetmiştir. Bundan başka 2500 akçe nakit para da vakfedilmiştir. İskender Bey, kendi adıyla anılan tarlasını Karaca Muhiyüddin’e vakfetmiş, neslinden Mevlana Seydi Çelebi, Hacı Çelebi ve Derviş Çelebi’ye intikal eden yer daha sonra Seydi oğlu Mustafa, Hacı oğlu Memişah ve Abdüllatif ve Derviş oğlu Mehmed Çelebi ve Yahya vakfı evlatlık olarak tasarruf etmişlerdir. Davudoğlu Mescidi’ne birbirine muttasıl tahminen bir dönümlük iki yer vakfedilmiştir. Abdüsselam İmareti kurbunda tahminen bir dönüm miktarı bostanlık dahi bu mescide vakıftır. Hoca Üveys, Akçamescid imamı için bir kıt’a yeri içindeki kârhaneleri ile vakfetmiştir. Bu kârhanelerin harap olduğu, bunların yerine Mehmed Bey Camii için dükkânlar bina edildiği belirtilmiştir. Akçamescid için bazı ceviz ağaçlarını havi arz ile evlerin yanında 14 akçe mukataalı bir arazi, 20 akçe mukataalı diğer bir arazi akar olarak kaydedilmiştir. Ashab-ı hayrat tarafından mescide ayrıca 1500 akçe vakfedilmiştir. Sakçı Mehmed bin Küçük Yusuf, bir evini bahçesiyle ve Şeyhler Mahallesi’nde yazlık bahçesini ve Gemlik kurbunda bir harabe bahçesini Mehmed Çelebi bin Âşık Bali’ye evlatlık olarak vakfetmiştir. Neslinin inkıraza uğraması hâlinde vakıf yerler Akçamescid imamına meşruttur. Çeşme Mahallesi Mescidi’ne sahibü’l-hayrat ve’l-hasenat olan kişiler tarafından bazı bağ ve bahçeler ile evler vakfedilmiştir. Bağ ve evlerden hâsıl olan 54 akçe ile Ahideresi mevzisindeki bir kıt’a boş arazide olan meyveli ağaçlara imamın tasarruf ettiği belirtilmektedir. Kara Mahmud cüz tilaveti için imama 1000 akçe, Mevlana Hızır ise aynı amaçla 2000 akçe vakfetmiştir. Cani Bey mezrası Cani Bey neslinden Musa ve Mustafa tarafından tasarruf edildikten sonra Musa’nın hissesi Ali ve Ahmed’e intikal etmiştir. Kasım Bey, İzmit hisarına muttasıl berberhane ve bazı kimselerden satın aldığı yerleri evladiyet üzere tekkesine vakfetmiş, vakıf yerler ve tekye daha sonra harap vaziyete düşmüştür. Vakıf yerlerin hâsılı 300 akçedir. Gazi Baba Türkistanî için bina edilen zaviyeye Dede oğlu Ahsen Fakih zaviyedâr olup bir evini misafirhane ve bir evini Baba Türkistanî için vakfetmiştir. Hacı Hasan, Gazi Baba Zaviyesi kurbunda bir muallimhane bina etmiş ve bu muallimhane için beş adet hücre ile mektebhanenin yakınlarında iki katlı altı ahır, iki adet fevkani hücre, Abdüsselam imareti yakınlarında iki dükkân ve mukabelesinde fevkani bir evde altı dükkân ve başka yerlerde hücreler ile 4000 akçe vakfetmiştir. Hâsıl olan meblağdan tevliyet için yarım, muallim için iki, Hazret-i Resulullah'ın ruhuna hatim okuması için muallime bir akçe, Abdüsselam Bey Mescidi’ne şem ve mescidde okuyan oğlanlar için buçuk akçe tayin edilmiştir. Hasan Dede her sene iki hatim okunması için mektebe 1300 akçe vakfetmiştir. Hacı Hurma Mescidi, Kürkçü Kapısı kurbunda bir dönüm miktarı ceviz ağaçları ile mahallede beş adet hane ve senelik geliri 366 akçe olan iki bab dükkân ile 23000 akçe vakfetmiştir.

Mevlana Hacı Ahmed Halife, Hacı Yakub Çeşmesi önünde iki kıt’a yerini vakfedip, camide iki, Çeşme Mahallesi’nde bir berat alınmasını şart etmiş. Bu yerlerden hâsıl olan meblağ 100 akçedir. Arzın üzerindeki ağaçlar kesilerek, 1000 akçeye satılarak vakfedilmesi istenmiştir. Ahmed Halife, bundan başka 5000 akçe her gün Yasin suresi okumaları için evladına vakfetmiştir. İvaz oğlu Hacı Hamza, Rüstem Paşa’nın vakıf köyü olan Kazıklı’da bir kervansaray bina edip Hisarderesi umumi yol üzerinde bir köprü yaptırmış, ulvi ve süfli evler ile çeşitli yerlerde bulunan bağlarını bu hayratı için vakfetmiştir. Vakfın tevliyeti evlada meşruttur. Bağlar Mahallesi’nde Osman Halife Mescidi için altı adet ev yeri vakfedilmiş olup, senede 26 akçe hâsılı olduğu tespit edilmiştir. Ahi köyünde Haydar Çelebi’nin bina ettirdiği mescid için 20000 akçe vakfedilmiş olup Abdullah oğlu Bayram’ın vakıf paraya mutasarrıf olduğu anlaşılmaktadır. İmamet cihetine üç, müezzine bir ve tevliyete iki akçe tayin edilmiş olup raiyyet taamı için yüz akçe ayrıldığı belirtilmektedir. Mescidin meremmeti için senede yüz akçe tayin edilmiştir.

Misafir oğlu Sinanüddin Yusuf, Yukarıpazar’da iki dükkân müştereken sahibi olduğu on dükkândan hissesini, Gemlik’te Pervanelik adında bir yeri evladiyet üzere vakfetmiştir. Süleyman Paşa Camii’ne su götürme için her sene 150 akçe tayin etmiştir. Dükkânların XVI. yüzyılın sonlarında harap durumda olduğu belirtilmektedir.

Ayşe Hatun bint-i Aslıhan, 20000 akçe vakfetmiştir. Kurd Dede b. Yusuf 3500 akçe vakfetmiştir. Hâsıl olan meblağdan tevliyete senede 50, cüz okuyanlara ise 360 akçe tayin etmiştir. Hamza adlı bir hayırsever eski kervansaray kurbunda sekiz adet ceviz ağacını evladiyet üzere vakfetmiştir. Kertil Mahallesi Mescidi yakınında Kuru Çeşme kurbundaki ceviz ağaçları, bundan başka yedi ceviz ağacı, yeni hamam kurbundaki ceviz ağaçları, Kavak Bağı, Yukarıpazar’da bir bab dükkân imam olanlara vakıftır. Zikrolan akarattan başka 5000 akçe de imamın tasarrufuna bırakılmıştır. Aynı mahallede Hasan veled-i Musa bir muallimhane bina edip, masrafı için 10000 akçe vakfetmiştir. Hâsıl olan meblağdan muallime ayda 100, tevliyete ise senevî 100 akçe tayin edilmiştir. Mahalle mescidinin şem cihetine senevî 60 akçe ayrıldıktan sonra baki kalan miktar muallimhanenin tamiri gibi levazımına meşruttur. Hacı Muslihüddin b. Hacı Mehmed b. Ramazan da Çarşı Mescidi yakınında bir muallimhane bina etmiştir. Bu muallimhanesi için 30000 akçenin yanısıra Kutbüddin Hamamı kurbunda bir berberhane ve bir bahçeyi de vakfetmiş olup, tevliyeti evladına şart etmiştir. Hasıl olan meblağdan muallime üç, cüz okuyan altı kişiye toplam altı ve tevliyete bir buçuk akçe tayin edilmiştir. Altı cüz’ün biri muallime, diğerleri ise evlada meşruttur. Mevlana Hasan, şehir içinde dört dükkânı vakfetmiştir. Hacı Hasan bin Musa 12000 akçeyi vefatından sonra cüz’ tilâveti için Kertil Mahallesi Mescidi’nde ve Yenice Mescidi’nde imam olanlara ve Kertil Mahallesi mektebiyle Hacı Muslihüddin Muallimhanesi muallimlerine vakfetmiştir. Mütevelli olanlara senevî 100, Kertil Mahallesi Mescidi ve Yenice Mescidi şemlerine 30’ar akçe tayin etmiştir. Abdülmecid-i Sivasî halifelerinden Hasan Dede’nin Orhunlu köyünde bir zaviye bina ettiğine dair kayıt da oldukça önemlidir.

İzmit’te hayratı dışarıda olan evkaf için de önemli akarat kayıtlarının bulunduğu görülür. Kazıklı ve Saferlik adlı köyler Rüstem Paşa’nın mülkü iken daha sonra vakıf köyleri hâline gelmiştir. Tahirci Yeri denilen vakıf yer ise içindeki değirmeniyle beraber Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’nın Mevlana Lütfullah’ın torunlarından satın alıp vakfettiği bir yer olarak tespit edilmiştir. Selegri namıdiğer Demirci köyünün yarısı, Pir Mehmed Paşa’nın sadareti zamanı defterdârı Abdüsselam Bey’in mülkü durumundayken, daha sonra Küçükçekmece’deki medresesine vakfolmuştur. Bu köy, önceleri Hâkim Hoca bin Tacüddin İbrahim’in Kırklareli’ne bağlı Kayser adlı mülk köyüne bedel olarak verilmişken, köyün yarısı daha sonra paşa olacak olan İbrahim Ağa, diğer yarısı ise Abdüsselam Bey tarafından satın alınmıştır. Köyde meskûn bulunan 30’u hane toplam 37 vergi mükellefinden 40447 akçe hâsıl sağlanıyordu. Abdüsselam Bey, bundan başka Baş İskele kurbundaki Pazarköprü bâcından hâsıl olan 1300 akçeyi de Küçük Çekmece’deki medresesine vakfetmiştir. Harezm nâm-ı diğer Alacaatlı köyünden hâsıl olan 624 akçe de Abdüsselam Bey’in vakıf yerleri arasında zikredilir. Ona nisbet edilen İzmit’teki İmaret Camii’ne de bu köy gelirlerinden cihetler tayin edilmiş olması muhtemel olmakla beraber tahrir defterinde buna dair bir kayıt bulunmamaktadır.

Sultan Selim Han için İstanbul’da bina edilen cami ve imaret vakfı için de Darlık, Duşanlu ve Ede nâm-ı diğer Gökçeviran köyleri vakfedilmiştir. Bunlardan Darlık köyünde 63’ü hane olarak kaydedilen 85 vergi mükellefi mütemekkin olup 7345 akçe vergi hâsılına sahipken, Duşanlu köyündeki 51’i evli 67 kişiden hâsıl olan meblağ 6486 akçeydi. Gökçeviran köyündeki 26’sı evli, 36 kişiden ise evkâf adına 3193 akçe hâsıl sağlanıyordu. Sultan Bayezid Han’ın hazinedârbaşısı olan Firuz Ağa ise, Molla Fenâri oğlu Ahmed Paşa’dan satın aldığı Karagöllü köyünü İstanbul’da bina ettirdiği mescid ve muallimhanenin imamet ciheti ile medresesine vakfetmiştir. Köydeki 56’sı evli olarak kaydedilen 76 vergi mükellefinden vakıf için 2378 akçe gelir sağlanıyordu.

Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki vakıflara bakıldığında burada en dikkati çeken vakıflar, Orhan Gazi ve Akçakoca’nın neslinden gelenler tarafından kurulan evkaftır. Orhan Gazi’nin Gebze merkezinde bina ettirdiği camisi için Kartal ve Danişmendviranı köylerini vakfettiği görülmektedir. Bunlardan Kartal’ın 10611 akçe hâsılının olduğu, Danişmendviranı köyünün ise daha sonra Ebû Eyyüb Ensârî evkafına dahil edildiği anlaşılmaktadır. Gebze’de Orhan Gazi’nin Marmara’da yüzen gemiler için yaptığı çiftlik vakıfları da ilk dönem Osmanlı denizciliği açısından son derece önemli kayıtlardır. Orhan Gazi, bunlardan başka Hacı Fakih, Şems Şeyh, Kasım Fakih, Ahmed Fakih ve Rüstem Fakih ile Hamza Fakih gibi dini hizmetlerde bulunan kimseler için de küçük ölçekli vakıflar kurmuştur (bkz. Orhan Gazi Evkafı).

Kocaeli’ne adını veren Akça Koca neslinden İlyas Bey ve oğlu Kadı Fazlullah, Kadı Fazlullah oğlu Kemalüddin İsmail Bey’in oğlu Kutbüddin Çelebi, İlyas Bey oğlu Mustafa Bey’in oğlu Muhiyüddin Mehmed Çelebi gibi kişilerin Gebze’de kurduğu vakıfların, şehrin Müslüman kimliğini kazanmada öncü bir rol üstlendiği kesindir. İlyas Bey’in mescid ve türbesi, Kadı Fazlullah’ın cami, zaviye, imaret ve türbesi, Kutbüddin Çelebi’nin zaviyesi ve Muhiyüddin Mehmed Bey’in menzilhanesi bu bağlamda zikredilmelidir. İzmit’te bahsedilen yüksek gelirli akarattan başka, Gebze’de de hatırı sayılır bir akarata sahip olan evkafın 70000 akçelik bir para vakfına da sahip olduğu görülür (bkz. Kadı Fazlullah ve ailesine dair vakıflar).

Gebze’nin büyük bir yerleşim yeri hâline gelmesinde Çoban Mustafa Paşa’nın yaptırdığı imaretin ayrı bir önemi bulunur. Mustafa Paşa, bu hayratı için Fenârizâde Ahmed Çelebi’nin Hürmüz adlı kuluna hibe ettiği Domuzluca köyünü satın almış olup köyden vakıf için sağlanan hâsıl 3946 akçeydi. Eskihisar’da bir çiftlik yeri de Hacı Fakih evladından satın alarak imaretine vakfetmişti. Mustafa Paşa İmareti, cami ve medresesinin evsafının vakfiyeden özetle tanıtıldığı tahrir defterine göre, 98 bab dükkândan 11000 akçe hâsıl sağlanmaktaydı. Bunlardan hariç üç bab ayrı dükkân daha vardı. Vakfın 10 kişilik gılman/köle kadrosu Eskihisar’de meskûnlardı. Bunlardan 2650 akçelik gelir sağlanıyordu. Beş bab mahzenden 450, iskeleden 60 akçe gelir elde ediliyordu.

Pertev Mehmed Paşa’nın da İzmit’te bir cami, mektebhane, kervansaray, türbe ve hamamdan müteşekkil bir külliye bina ettirdiği bilinmektedir. Külliyenin yapımına vâkıfın vefatından sonra, vasiyetine uygun olarak Mimar Sinan tarafından başlanmıştır. Yenicuma Camii olarak adlandırılan hayrat adına kervansaray, hamam ve dükkânlardan başka, İzmit ve Malkara’daki pek çok emlak ve arazi de vakfedilmiştir.

Sofu Hayrüddin oğulları Mustafa ve Süleyman için Murad Han zamanında bazı çiftlikler vakfedilmiş olup Süleyman oğlu Ali ve Yusuf Bali’den sonra Ali’nin oğulları Mustafa ve Abdüllatif’e intikal eden yer, Abdüllatif’in vefatıyla oğlu Derviş ve Yakub’a ve kızları Ayşe, Fatma ve Mahvi’ye ve Ali’nin ölümüyle Mihaye ve Şahnisa’ya müntakil olmuştur. Vakıf yerden hâsıl olan meblağ 500 akçedir. Murad Hüdâvendigâr, Ahmed Fakih için Eskici köyündeki Beylik yerini evlatlık olarak vakfetmiştir. Neslinden Ali, Hamza ve İlyas’ın tasarrufuna geçen yer, evlattan Receb’in vefatıyla kızı evladından Fatma Hatun oğulları Salih ve Resul’e, Hasan’ın vefatıyla oğlu Pir Ahmed’e, Ali’nin vefatıyla Yakub’a, Yakub’un vefatıyla kızları Huban Hatun, Zeliha Hatun ve Müslime Hatun’a ve Cani kızı Fatma’dan sonra, son tahlilde İvaz’ın oğulları Ahmed, Mustafa ve Mahmud’un tasarrufundadır.

Orhan Gazi devri ümerasından Aslıhan’a atası zamanından beri vakıf olan Hasenli köyünün vakfiyetini Bayezid Hüdavendigâr da mukarrer tutmuş ancak neslinden kimse kalmadığı için İsa Fakih’e sadaka edilen köy, Fatih zamanında Ebû Eyyüb Ensârî adına kurulan evkafa zammolunmuştur. Bir ara Aslıhan’ın kızları Ayşe ve Zeyneb’e verilen köy, onların vefatından sonra yeniden Ebû Eyyüb Ensarî Vakfı’na dahil edilmiştir. Köyde meskûn olan 48’i hane 59 neferden 2853 akçe vergi hâsılı sağlanıyordu.

Yahya Bey’in Gebze’deki zaviyesine vakfettiği debbağhanenin yarı hissesinden hâsıl olan 150 akçe, harap oda yerlerinin mukataasından hâsıl olan 80 akçe, harap bir bağ mukataasından gelen 20 akçe, harap tarladan sağlanan 20 akçe ve Çayır Değirmeni’nden hâsıl olan 280 akçeyi vakfetmiştir. Zaviye için vakfedilen bir bezirhanenin ise harap durumda olduğu belirlenmiştir. Bayezid Hüdâvendigâr Banar mezrasını hitabet ciheti için Halid Fakih’e vakfetmiştir. Halid Fakih oğlu Yusuf’tan sonra Osman bin Mustafa’nın tasarruf ettiği yer, son tahlilde Orhan Camii hatibi müezzin Bali Halife’ye sadaka olunmuştur. Yıldırım Bayezid’in büyük oğlu Emir Süleyman, Hasan Fakih adına İsa Beyoğlu köyünde bir çiftlik yeri imamet ciheti için vakfetmiştir. Kendisinden sonra oğlu Yusuf Fakih ve son olarak İshak Fakih oğlu Mustafa Fakih 500 akçe hâsılı ile mukayyed yeri tasarruf etmişlerdir.

XVI. yüzyılın sonlarına doğru Gebze’nin merkez nahiyesi Osman namıdiğer Şeyh İlyas Bey, Subaşı nâm-ı diğer Orhan Camii, Güzel namıdiğer Haraççı, Adalı, Yahşi Bey namıdiğer Hacı Halil, Küçük Mescid, Kara Bakkal, Mustafa Paşa-i Cedid Camii, Hüsrev Bey, Mütevelli Mustafa Bey olmak üzere toplam on mahalleye ayrılmış durumdaydı. Üsküdar da Gebze’ye bağlı bir kaza merkezi durumundaydı. Gebze mahallelerinin her biri, kurulmuş olan bir evkaf etrafında gelişmişti. Kurulan bu evkaf arasında Hacı Halil bin Yusuf, kendi adıyla anılan mahallede bina ettirdiği mescid için 10000 akçe vakfetmiş olup imamete günde iki, müezzine ise yarım akçe tayin etmişti. Bakiye hâsılın mescidin şem ve rakabesine sarf olunması şarta bağlanmış olup tevliyet evlada meşruttur. 1000 akçe imamın Tebareke suresi okuması için 500 akçe de namaz için vakfedilmiş, meblağa İbrahim adlı biri mutasarrıf olmuştur. Nureddin Hamza da Güzel Mahallesi’nde bir mescid bina edip 10000 akçe vakfetmişti. 5500 akçesi ile Yalakabad kazasında Kocaderesi mevzisinde Başdeğirmenin satın alınıp kalan 4500 akçenin mütevellinin zimmetinde kalması, 100 akçesinin hasır ve çerağ, kalanının ise rakabe için sarf olunması şart edilmiştir. İmamete senevî 600, müezzine ise günlük bir akçe tayin edilmiştir. Murad bin Sungurca ise, Eskihisar kurbundaki Küçük Mescid için Sungurcayeri mezrasını vakfetmiştir. Vakıf yeri, mescidin imamları Hacı Resul, daha sonra İshak ve Ahmed Fakih tasarruf etmişlerdir.

Gebze nahiyesinde hayratı nahiye dışında bulunan evkafa gelir getiren çok sayıda akarat kaydına da rastlanır. Bunlardan Sultan Selim Vakfı’na bağlı olarak Gebze’ye bağlı Akviran köyü, Aslıhan namıdiğer Karacalar, Ürgümlü, Sugurcuk namıdiğer Depecik ve Mişman köyleri vakfedilmiştir. Bunlardan Akviran köyünde 30’u hane olan 46 vergi mükellefinden 4150, Aslıhan köyündeki 35’i hane olan 43 vergi mükellefinden 3208, Ürgümlü köyündeki 52’si hane olan 84 vergi mükellefinden 8027, Depecik köyündeki 32’si hane olan 35 kişiden 4791, 39 vergi mükellefinin mütemekkin bulunduğu Alesyo köyünden 2502 akçe hâsıl sağlanıyordu. Eski adı Kalkedon olan Kadıköy, Osmanlı arşiv belgelerinde Herkedon namıdiğer Kadı olarak kayıtlı olup Sultan Selim Han evkafındandır. Köyde beş Müslüman nüfus bulunurken, bunlara hariçten 34 kişi daha katılmıştır. Köyde 53’ü evli 100 Hırıstiyan meskûn iken bunlara da 41’i evli olan 57 kişi daha eklenmiştir. Bu şekilde toplam 196 neferin meskûn bulunduğu Kadıköy’den vakıf adına sağlanan hâsıl 41289 akçe olarak hesaplanmaktadır. Bu şekilde Sultan Selim Vakfı adına Gebze’den sağlanan vakıf hâsılı 55940 akçeyi bulmuştur.

Yıldırım Bayezid Han da Tekye namıdiğer Tuzla köyünü Bursa’da bina ettirdiği imaretine vakfetmiştir. Köyde 68 vergi mükellefi meskûn olup oldukça büyük olan köyde iki ayrı mahalle tespit edilebilmektedir. Tuzla’nın Papa Paşa Mahallesi’nde 49 ve adı belirtilmeyen diğer bir mahallesinde ise 44 vergi mükellefi kayıtlıdır. Bundan başka hariçten gelen 57 vergi mükellefi ayrıca kaydedilmiştir. Bu şekilde tespit edilen toplam 218 vergi mükellefinden vakıf adına 54706 akçe gelir sağlanmaktaydı ki vakıf köyler arasında en büyük gelire sahip olan köy Tuzla idi. Yıldırım’ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed’in vakıflarına akarat lazım olduğu için kardeşleriyle yaptığı mücadeleler sırasında Bizanslıların eline geçen bazı yerleri, Timurtaş oğlu Umur Bey’i göndererek yeniden fethettiği bilinmektedir. Bu sırada yeniden fethedilen yerlerden olan Darıca köyü, Çelebi Sultan Mehmed tarafından Bursa’da kurduğu imaretine vakfedilmiştir. Çoğunluğunu gayri müslim nüfusun oluşturduğu toplam 177 vergi mükellefinin 119’u evliydi. Darıca’nın hâsılı Çelebi Sultan Mehmed’in diğer vakıf köyü Akpınar ile beraber kaydedilmiştir. Akpınar köyünün nüfusu da 39’u evli olan 62 vergi mükellefini, iki köyden vakıf adına sağlanan hâsılat 33996 akçeyi buluyordu. Çelebi Mehmed, Yıldırım Bayezid zamanında Bursa’da kurulan Ebû İshak Kazerûnî zaviyesi için de Kelengri köyünü vakfetmiştir.

Köyde bir dervişin dışında hiçbir Müslüman kayıtlı değildir. Köyde 71’i evli olan 104 vergi mükellefi meskûn iken, hariçten 20 gayri müslimin daha köye sonradan yerleştiği görülmektedir. Köyün hâsılı 17155 akçeyi buluyordu.

Daha evvel Musa adlı bir sipahi tarafından tasarruf edildiği belirtilen Asçı köyü, Fatih Sultan Mehmed zamanında Molla Güranî’ye temlik edilmiş, devrin bu ünlü âlimi mezkûr köyü İstanbul’da bina ettirdiği camisine ve darü’l-huffazına, mektephanesi ve mescidine vakfetmiştir. Köyde meskûn bulunan 60’ı hane olan 76 vergi mükellefinden hâsıl olan meblağ 9332 akçeyi buluyordu. Gebze’nin Çotak köyü de Molla Fenarîzâde Nişancı Şemsüddin Ali’ye temlik edilmiş, Fenârîzâde ise köy gelirinin 2/3’ünü Medine fukarasına, kalanını evladdan olmasını şart ettiği mütevelliye tayin etmiştir. Köyde meskûn bulunan 63’ü hane 77 vergi mükellefinden toplam 6043 akçe hâsıl sağlanıyordu.

Hereke ile Gezerli köyünü daha önce Akçakoca neslinden Kutbüddin Çelebi tasarruf ederken, bu köy de Fatih zamanında Ebû Eyyüb Ensârî evkafına verilmişse de daha sonra timara emredilmiştir. Sultan Bayezid zamanında Hereke’nin yeniden Ebû Eyyüb Ensarî Vakfı’na katıldığı müşahede edilmektedir. Köyde meskûn olan 56’sı evli olan toplam 68 vergi mükellefinden vakıf adına yaklaşık 5550 akçe hâsıl sağlanmaktaydı.

Sultan Bayezid Han, Gebze’ye bağlı bulunan İstavros ve Kuzguncuk köyünü Bostancıbaşı Abdullah Ağa’ya temlik etmiş, Abdullah Ağa da bina ettirdiği mescid ve çeşmelerine vakfetmiştir. Köylerde 10’u dışarıdan gelen 36 Müslüman ve 77’si dışarıdan gelen 154 Hıristiyan olmak üzere toplam 190 nefer meskûndur. Vakıf adına köylerden hâsıl olan meblağ 27080 akçeyi buluyordu. Karye-i Orpa namıdiğer Maldepesi ve Akkilise namıdiğer Sorkunlar, hassa ortakçıların meskûn olduğu köy, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından Şehzade Sultan Mehmed Han Camii’ne vakfedilmiştir. Maltepe’de 55, Akkilise’de 43 gayrimüslim nüfusu kaydedilmiştir. Tekürçayırı köyü ise Rüstem Paşa evkafındandır. Köyde 51 vergi mükellefi tespit edilmiştir. Hâsılı 1108 akçedir. Berdumanlu-i Büzürk Mihrimah Sultan’ın Üsküdar’da Mimar Sinan’a bina ettirdiği cami için vakfedilmiştir. Köyde meskûn bulunan toplam vergi mükellefi 94 kişi olup bunlardan 46’sının evli olduğu kaydedilmiştir. Köyün hâsılı 2000 akçedir. Gebze’nin Geredelü köyü de Hatice Hatun’un vakıf köyü olup, köyde meskûn olan 39’u evli, toplam 54 vergi mükellefinden 10870 akçe gelir elde ediliyordu. Hatice Hatun’un kimliği tam olarak tespit edilebilmiş değildir.

Kandıra merkezinde Orhan Gazi tarafından bina edilen cami etrafında oluşmaya başlayan Müslüman şehri kimliği daha sonra kurulan vakıflarla belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Orhan Gazi’nin bina ettirdiği camiden başka, 2673 akçe hâsılıyla mukayyed Nalcı köyünün yarısını Zeynüddin’e, 450 akçe geliriyle Depecik mezrasını İshak Fakih’e, 200 akçe geliriyle Âşık mezrasını Şeyh Âşık evladına, 2989 akçe geliriyle Serkeşan mezrasını Abdal Fakih’e vakfetmiştir. Bölgenin taşrasının Orhan Gazi zamanından evvel Türklerin elinde olduğunu düşündüren bir vakıf kaydına göre, İbrahim Şeyh oğulları Hasan ve Hüseyin için daha evvel vakfedilmiş olan Pelidpınarı mezrasının da Orhan Gazi tarafından mukarrer tutulmuş olup vakıf yerin hâsılı 750 akçedir. Kandıra’daki Kayalu Mescidi’nin imamet ve hitabet ciheti için de Orhan Gazi tarafından akarat tayin edilmiştir. Kandıra’ya bağlı Kutlu köyündeki iki çiftlik yer de “kadimü’l-eyyamdan” Resul oğlu Süleyman’a vakfedilmiş olup hâsılı 844 akçeydi (bkz. Orhan Gazi evkafı).

Kandıra’da İsmail yeri ve Nalcı yeri adındaki bir çiftlik yer, Sultan Çelebi Mehmed Han zamanında Durud Fakih’e evladiyyet olarak vakfedilmiş, vakfiyeti Murad Han da mukarrer tutmuştur. Kızı Ayşe Hatun’un vefatından sonra Ayşe’nin oğlu Beşir’e verilen vakıf yer, neslin sona ermesi sebebiyle Mevlana Abdi’ye sadaka olunmuş, daha sonra Hacı Mehmed oğlu Musa Fakih’e verilmiştir. Vakıf yerin son mutasarrıfı Muslihüddin oğlu Ahmed’dir. Kandıra’daki Katırlu Hacı yerinin yarısı da Sultan Mehmed Han tarafından Danişmend Fakih oğlu İsmail Fakih’e verilmiş, Sultan Murad zamanında oğlu Mustafa Fakih’e müntakil olmuştur. Mustafa Fakih oğlu Mevlana İvaz Fakih’in vefatıyla oğlu Alaüddin’e verilen yer, Alaüddin’in de ölümüyle oğlu İbrahim’in tasarrufuna geçmiş, vakıf yerin diğer yarısı ise Pirî Fakih’e sadaka olunmuştur. Orhan Gazi devri meşâyihinden Hacı Hamza Bey de Fakih Hacı Çiftliği’ni Kandıra’ya bağlı Araman’daki zaviyesine vakfetmiştir. Zaviye’nin meşîhati vâkıfın evladından Yusuf Çelebi oğlu Şehsuvar’a ve Hacı Mustafa oğlu Erdoğdu’ya sadaka edilmiş olup vakıf köyün hâsılı 3237 akçedir. Hamza Bey, Ede Han Mescidi’nde imam olanlar için Araman’daki bir değirmeni de vakfetmiştir. Değirmenin harap duruma düşüp tamire muhtaç olduğu belirtilmektedir. Hamza Bey, Segid Şeyh için de bir çiftlik yer vakfetmiştir. Segid oğlu Davud Şeyh’ten sonra oğlu Yusuf’un oğlu Durmuş’a intikal eden yerin son mutasarrıfı evlattan Seydi Fakih’tir (bkz. Hamza Bey Evkafı).

Sultan Bayezid zamanında Hacı Kıssahan namıyla meşhur olan Muslihüddin Mustafa bin Cüneyd’in Çavlu Hacı köyünü çevresindeki mezralarla beraber mezkûr köydeki mescid, zaviye ve muallimhane ile Kaynarca köyündeki mescidine vakfettiği anlaşılmaktadır. Hâsılı 8843 akçeyi bulan köyden başka iki hamam ve dükkân da akarat arasında bulunur. Vakfın toplam hâsılının yaklaşık 14.000 akçeyi bulduğu hesaplanmaktadır. Hacı Kıssahan adına kayıtlı dört vakfiyeden, vâkıfın İstanbul’da da vakıflarının bulunduğu anlaşılmakta olup Hacı Kıssahan’ın Emirdağlı Muhiyüddin Mehmed’in kızı Zeyneb Hatun ile evli olduğu da belgelerden anlaşılmaktadır (bkz. Hacı Kıssahan evkafı).

Sultan Bayezid, Mevlana Şeyh Muhiyüddin Halife bin Şeyh Resul için Türkmen köyünü vakfedilmek üzere temlik etmiştir. Muhiyüddin Halife, tevliyetini evlada bıraktığı vakfın hâsılını, Kandıra’nın Kumal köyündeki Nasır Hoca Mescidi’nin imamına, eytam, fukara ve gurebaya Kur’an öğretmek şartıyla cihet tayin etmiştir. Şeyh Muhiyüddin’in vefatından sonra oğlu Ahmed’e ve kızları Muharreme, Ayşe ve Rukiye’ye intikal eden vakıf köy, Ahmed ve Ayşe’nin vefatlarıyla Rukiye ve Muharreme’nin tasarrufuna geçmiştir. Köyde meskûn bulunan 21’i evli 31 vergi mükellefinden vakıf adına 3016 akçe hâsıl sağlanmaktaydı. Köye sonradan on kişi daha gelmiştir. Kandıra’ya bağlı Komaliçin’deki hassa çiftliği ve Nasır Hoca yeri de Sultan Bayezid tarafından “kıdvetü’l-meşâyih ve’s-sakaleyn Mevlana Şeyh Muhiyüddin bin Resul”e evlatlık olarak vakfedilmiştir. Vakıf yerden 300 akçe hâsıl elde ediliyordu.

Sinanoğlu Divanı’nda Şeyh Süleyman oğlu Şeyh Cüneyd’in bir çiftlik yeri de Pirî Dede oğlu Süleyman’a Gazi Murad Han’dan vakıftır. Sonra neslinden Abdi, Mahmud, Yusuf ve Nebi’nin tasarrufuna geçen yer mukabelesinde mescid, tekke ve köprü hizmetleri ifa ettikleri belirtilmektedir. Abdi bin Şeyh Cüneyd ve Seydi oğulları Mahmud, Yusuf, Nebi ve Murad’ın tasarrufuna geçen yer, Abdi Fakih’in vefatıyla oğlu Yahya Fakih’in oğlu İshak’a verilmiştir. Son tahlilde Hacı Ahmed’in tasarrufuna geçen yerin hâsılı 490 akçedir. Sadık Hacı köyünde bir çiftlik de Yıldırım Bayezid Hüdâvendigâr tarafından Hacı İsa Bey ve evladına vakfedilmiştir. İsa Hacı oğlu Salih Fakih’ten sonra oğlu Umur’a kalan vakıf çiftlik, daha sonra Seydi oğulları İbrahim ve Kulağuz’a ve Yakub oğlu Davud’a kalmıştır. Kulağuz’ın vefatıyla oğulları Şahkulu, Ali, Davud, Abdülkerim, Abdülcelil, Abdülcabbar, Abdi, İsa, Seferşah, Halil ve Receb’e, Abdülcabbar’ın vefatından sonra ise oğulları Mustafa ve Receb’e intikal eden yerin hâsılı 450 akçedir. Şeyh Pınar bin İbrahim Şeyh’in atası Muhammed Şeyh Çiftliği ve Demirci Çiftliği’nin de Bayezid Hüdâvendigâr tarafından vakfedildiği anlaşılmaktadır. Hamza veled-i İbrahim, atası yerine mutasarrıf iken, Demirci Çiftlliği’ni İshak tasarruf etmiş, daha sonra İshak oğlu Ali Fakih’e ve Hamza Fakih’e kalan yer Hamza Fakih’in vefatıyla Hacı Fakih’e, Ali Fakih’in hissesi ise oğulları Cafer, İbrahim, Ahmed ve Sadık’a intikal etmiştir. H. 887’de Hacı Fakih adına yazılan vakıf yer Ali Fakih’in oğullarına sadaka olunmuştur. Bunlardan İbrahim’in Hamza adında bir oğlu olmuştur. Hamza’nın oğulları Derviş Ahmed, Derviş Mehmed ve Derviş Turali’ye sadaka olunan yerlerin hâsılı 992 akçedir.

Araman’da hitabet ve imamet için Mevlana Abdi Fakih’e sadaka olunan vakıf yeri, onunla beraber müezzin Tayyib Fakih de tasarruf etmiştir. Mevlana Yusuf Fakih, Abdi Fakih’in görevini uhdesine aldıktan sonra hem imamet hem de hitabet görevi Mevlana Muslihüddin’e sadakai müezzinlik görevi ise Muhammed Fakih’e bırakılmıştır. Kandıra’da Ahmedce Bey bir berberhane ve 20 dükkân vakfetmiş, 2/3’ünü tevliyet cihetine, 1/3’ünü ise fukaraya şart etmiştir. Tevliyet, Ahmed Fakih’ten sonra Durak, onun vefatından sonra ise Resul ve Resul’ün oğlu Mustafa’nın oğlu Musa’nın tasarrufuna geçmiştir. Kandıra civarındaki bir değirmenin yarısı ve iki tarla da salihler için Aslı Hanım tarafından vakfedilmiştir. İzmit kadısı Mevlana Lütfullah’ın mütevelli olarak tasarruf ettiği yerin daha sonra harap duruma düşerek hâsılsız kaldığı anlaşılmaktadır. Güherbaşı, 3000 akçe kaftan vergisi vererek bu vakıf yerleri almış, değirmen ve tarlaların muattal kalması dolayısıyla son tahlilde İzmit kadısı Mevlana Mehmed Halife tarafından satın alınan bu vakıf yerler, daha sonra kızı Hatice, oğlu Mustafa ve zevcesi Muharreme Hatun’a vakfedilmiştir.

Kandıra’nın XVI. yüzyılın sonlarında, Cami namıdiğer Hacı Aydın, Karadurak, Debbağlar namıdiğer İrioğlu ve Çarşı Mahallesi olmak üzere dört mahalleye ayrıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu mahallelerin birer vakıf eser etrafında geliştikleri muhakkaktır. Bu hayrat için kurulan evkafa dair kayıtlara da tahrir defterinden ulaşmak mümkündür. Bunlardan Kandıra Camii için vakfedilen Bahaüddin yeri ve Hacı Emirhan yeri toplam bir buçuk çiftlik yer olup, Yeniçeri Mehmed tarafından tasarruf edilirken, Kandıra Camii’ne altı ay çerağ ciheti için vakfedilmiştir. Değirmen, zemin ve bahçe mukataalarından toplam 620 akçe hâsıl sağlandığı anlaşılmaktadır. Hacı Muhammed adındaki biri tarafından bina edilen muallimhane için vakfedilen 8000 akçe, onu on bir buçuk (%15) hesabı üzere istirbah olunup hâsılından üç akçenin cihet-i talim olarak tayin edildiği görülür.

Mezid oğlu Abdi de 9000 akçeyi Kandıra’daki dört mescide vakfetmiş olup tevliyeti evladına şart etmiştir. Sonra Demirci Ömer meblağa mütevelli olmuştur. Evladı münkarız olursa Kandıra nefsindeki camisinin hatip ve imamına, Debbağoğlu, Çarşı ve Durak mescidi imamlarına vakfedilmiştir.

Debbağoğlu Mahallesi mescidinin imam müezzin ve çerağı için vakfedilen 7450 akçe de imamın zimmetinde olduğu belirtilmiştir. Şehirdeki mescid hamamı için dört dükkân, Ramazan adlı birinin Yasin okuması için 1000 akçe, Memi Çelebi de imamın bir hatim tilâvet etmesi için 500 akçe, Hacı Kaya Yasin suresi okuması için imama meşrut olan 1000 akçe, Dede adlı kişi kendi yaşadığı menzili ruhuna hatim okuması için imama vakfetmiştir. Menzil daha sonra harap olduğundan 500 akçeye satılmış olup zemininden her sene beş akçe hâsıl kaydedilmiştir. Bundan başka, İlyas hatim için 500 akçe, Züleyha Hatun ise imam için ev vakfetmiştir. Kadı Mustafa Çelebi imamın her sabah bir aşır okuması için bir dükkân, Karaca Ahmed imamın her senede bir hatim okuması için bir dükkân, Mustafa 300 akçe, Ramazan’ın hatunu 200 akçe, Şahkulu 200 akçe, Hatice Hatun da 150 akçe vakfetmiştir. Vakfedilen bu paralardan hâsıl olan meblağın imamet (450 akçe), te’zin (300 akçe) ve çerağ için (360 akçe) harcandığı tespit edilmiştir.

Çarşı Mahallesi Mescidi için ise Şehrioğlu adında biri imam için 3300, şem için ise 400 akçe vakfetmiştir. Bundan başka mescid musluğu için toplam 900, şem için 20 akçe daha vakfedilmiştir. Mahallede yaşayan ashab-ı hayrat tarafından da mescid içerisinde Tebareke, Amme ve Yasin suresi gibi Kur’an tilâveti yapılması adına vakfedilen para vakıfları da bulunur. Bu bağlamda Hacı Kaya 2000, Hafsa Hatun 1000, Mevlana Hızır 1000, Macır oğlu Mustafa 1000, Abdi 1000, Hacı Muslihüddinin 1500, Arz Hatun 1000 akçe akçe, Demirci adında biri ise habbaz dükkânını vakfetmiştir. Vakfedilen paraların imamın tasarrufunda olduğu belirtilmektedir.

Karadurak Mahallesi’nde Hoca Dursun’un bina ettirdiği mescid için mahallede yaşayan hayırseverler tarafından pek çok vakıf tahsis edildiği görülmektedir. Ayla Hatun imam için bir ev, Şirmerd Yasin okuması için imama bir ev vakfetmiştir. Münevver Hatun her günde bir cüz okuması için imama 3000 akçe, Hacı Kaya bir Aşr okuması için imama 1000 akçe, Hacı Muhammed 500 akçe, Şems Hatun her sene iki hatim okuması için imama 1600 akçe, Hasan Güle 500 akçe vakfetmiştir. Mürsel oğlu Abdi ise, mescidin yakınında bir muallimhane bina ettirip vakfettiği 7000 akçenin gelirinin mescidin imamı olan muallime verilmesini şart etmiştir.

Kandıra’ya bağlı olan bazı vakıf yerlerin hâsılının, hayratı İstanbul’da olan evkafa meşrut olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan Sultan II. Bayezid, Karıdivan köyünü kıdvetü’l-meşâyih ve’l-ârîfîn Şeyh Muhiyüddin Halife’ye vakfetmiştir. Şeyhin İstanbul’daki evlerinin, Bayezid Cami-i Cedid evkafının çevresinde olduğu, bunlardan bazısının daha önceden Cezerî oğlunun olması sebebiyle onun adıyla anıldığı, bazısının ise Ayas Baba evleri şeklinde anıldığı belirtilmektedir. Köyün hâsılı şeyh ve ashabına vakfedilmiştir. Burada adı geçen Şeyh Muhiyüddin’in, Ebussuud Efendi’nin babası Yavsî hazretleri olduğunu tahmin etmek mümkündür. Köyde meskûn bulunan 146’sı evli toplam 237 vergi mükellefinden toplam 15593 akçe hâsıl sağlanmaktaydı. Burun köyünün 1837 akçe olarak belirlenen hâsılı ise Bursa’daki Emir Sultan Vakfı’na sarf olunmaktaydı.

KAYNAKÇA

Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi (TSMA), D. 7084; Topkapı Sarayı Müzesi, D.7003; VGMA, D. 735, s. 137/69; VGMA, D. 747, s. 111/108; VGMA, D. 579, s. 212/103; s. 217/104; s. 229/105; s.231/106; VGMA, D. 1767, s. 47/57; VGMA, D. 990, s. 160/158; TADB. TTD. EV. 579; TADB. TTD. EV. 565; TADB. TTD. 49; Pertev Paşa Vakfiyesi, Bayezid Devlet Kütüphanesi, No: 5157; Âşıkpaşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi, (Haz. Kemal Yavuz-M. A. Yekta Saraç), İstanbul 2003, s. 96, 149-150, 169-170, 294-295; Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihannümâ [Osmanlı Tarihi (1288-1485)], (Haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 73, 261, 384-385; Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi-1288-1502], (Haz. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s. 16-17, 46-47, 60-63; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, I, (Haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1992, s. 46-47, 53, 55, 57, 59; Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, II, (Haz. İsmet Parmaksızoğlu), Ankara 1979, s. 56-57; Mecdî Mehmed Efendi, Şakaik-ı Nu’maniye ve ZeylleriHadaiku’ş-Şakaik, (Haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989, s. 85; Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfullah, Camiü’d-düvel Osmanlı Tarihi (1299-1481), (Yay. Haz. Ahmet Ağırakça, İstanbul 1995, s. 233; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, Ankara 1994, s. 552; Feridun Emecen, “Akça Koca”, DİA, II, İstanbul 1989, s. 224; Turgut, Vedat, “XVI. Yüzyılın Sonlarında Kocaeli Sancağı’nda Demografik ve İktisadi Vaziyet”, Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, I, (Kocaeli: Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2016), s. 379; Turgut, Vedat, “Orhan Gazi Dönemi ve Vakıfları”, Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu, Kocaeli 2018, s. 391-472; Turgut, Vedat, “Süleyman Paşa Vakıfları”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, III, Kocaeli 2017, s. 615-635; Tülin Çoruhlu, “Kocaeli Yarımadasında Erken Osmanlı Camilerinden Şeyh Muslihiddin Camisi”, Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu, I, Kocaeli, 2016, s. 1609-1633; M. Tayyib, “Orhan”, İA, IX, s. 401-408; İnalcık, Halil, “Orhan”, DİA, C. 33, s. 375-385; Uzunçarşılı, İ. Hakkı, “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi 724 Rebiülevvel-1324 Mart”, Belleten, C. 5, S. 19, Ankara (Temmuz 1941), Ankara 1995, s. 277-288; Yılmaz, Hakan, “Orhan Gazi’yi Sarayında Ziyaret Etmiş Bir Seyyah/Sufî: Seyyid Kasım el-Bağdadî ve Seyahatnâmesinin Kuruluş Devri Osmanlı Tarihi Açısından Önemi”, Osmanlı’da Yönetim ve Savaş, (Ed. M. Y. Ertaş-H. Kılıçarslan), OSAMER, İstanbul 2017, s. 17-39; Yılmaz, Hakan, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Tarihine ve Osman Gazi’nin Sakarya Fetihlerine Işık Tutan En Eski Vesika: 1301 (H. 700) Tarihli Çalıca Mülknâmesi”, HAİD, XVIII/215 (Ağustos 2011), s. 44-46; Yılmaz, Hakan, “Çağdaş Kaynak ve Belgeler Işığında Sakarya’nın Fethi ve Fethin Bilinmeyen Tarihi”, Uluslararası Sakarya Sempozyumu (Tarih-Kültür-Toplum), I, s. 76-85; Abdülkadir Erdoğan, “Kanuni Süleyman Devri Vezirlerinden Pertev Paşa’nın Hayatı ve Eserleri”, Vakıflar Dergisi, S. 2, (1942), s. 233-240; Şerafettin Turan, “Pertev Paşa”, İA, IX, s. 552-554; İdris Bostan, “Pertev Paşa”, DİA, C. XXXIV, (2007), s. 235-236; Balgalmış, Abdülkadir, Pertev Paşa’nın Hayatı ve Vakıfnamesi 980 H. / 1572 M., Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996; Kurtbil, Zeynep Hatice, “Pertev Paşa Külliyesi”, DİA, C. XXXIV, s. 236-238; Reyhan Şahin Allahverdi, “İzmit Pertev Paşa Külliyesi Vakfı ve Külliyenin Geçirdiği Tamiratlar”, Uluslararası Orhan Gazi ve Kacaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu, (Kocaeli 2018), s. 813-826; Eyice, Semavi, “Hacı Hamza Bey Mescidi ve Türbesi, DİA, C. XIV, İstanbul 1996, s. 479-480; Eyice, Semavi, “ Türk Mimari Âbideleri 1: Gebze’de Mustafa Paşa Külliyesi”, Bilgi Dergisi, C. 10, S. 119, 1957, s. 9; Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi: İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar, C. 2, Ankara: TTK, 1988, s. 301-302, 632; Uluçay, M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara: TTK, 1980, s. 33.

Vedat TURGUT

 

Çoban Mustafa Paşa Evkafı

Yavuz Sultan Selim’in damadı, başta Gebze olmak üzere pek çok yerde hayır eserleri bina eden önemli bir devlet adamıdır. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk devirlerini gören Mustafa Paşa, aslen Bosnalıdır. Vakfiyesi ve bazı arşiv vesikalarında tam adı “Gazi Mustafa bin Abdülkerim” ve “Mustafa Paşa bin Abdülmûîn” şeklinde geçer. Enderundan yetişen Mustafa Paşa, sırasıyla kapıcıbaşılık görevinden sonra Anadolu ve Rumeli beylerbeyliklerinde bulundu. Sadrazam Pirî Mehmed Paşa’nın isteği ile Yavuz Sultan Selim tarafından vezirliğe atanan Mustafa Paşa, bu görevini Kanuni Sultan Süleyman zamanında da devam ettirmiştir. Osmanlı ordusunu 1521 yılındaki Belgrad Seferi’nde kumanda eden Mustafa Paşa, ertesi yıl donanmanın başında Rodos Seferi’ne de serdar tayin edildi. Rodos kuşatması sırasında Mısır valisi Hayr-Bay’ın vefat haberinin ulaşması üzerine Mısır’a vali olarak atanan Mustafa Paşa, bu görevinden dolayı “Mısırlı” olarak da anılır. Kısa bir süre sonra İstanbul’a geri çağrılan Mustafa Paşa ikinci vezirliğe yükselmiş ve bu görevi sırasında Şaban 935/Nisan 1529’da vefat etmiştir. Türbesi, Gebze’de bina ettirdiği külliye içindedir.

Yavuz Sultan Selim’in kızı Sultanzâde ya da Şehzâde Sultan olarak bilinen Hanım Hatun ile evlenen Mustafa Paşa, yaptığı bu evlilik vesilesiyle kendisine yapılan zengin temlikleri büyük vakıflara çevirmiştir. Muhiyüddin Mehmed Efendi ve Ahmed Bey adında iki oğlu ile Hanım Hatun adında bir kızının olduğu bilinmektedir. Mustafa Bey’in Ayas Bey adında bir de kardeşi vardır. Mustafa Paşa’nın “Çoban” lakabının sebebi bilinmemektedir. Çok vakıf eseri bırakması sebebiyle “Melek Mustafa Paşa” olarak da bilinen Paşa, kaynaklarda “temiz kalpli, adaletli ve insaflı bir vezir” olarak tanıtılır. Mustafa Paşa’nın bânisi olduğu en büyük eser, kendi ismiyle anılan Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi'dir. Önemli bir menzil külliyesi olan bu eserinden başka, Eskişehir’de Kurşunlu Külliyesi, İstanbul Rumelihisarı, Seyidgazi, Galata, Boğazkesen ve Rodos’da sıbyan mektepleri, Svilengrad’da Mustafa Paşa Köprüsü, Edirne’de İki Kapılı Han, Yeşilce ve Tahmis Hamamı, Silistre ve Prevadi’de birer hamam yaptırmıştır.

Vakfiyesinden anlaşıldığı kadarıyla Eskişehir’deki Kurşunlu Külliyesi, cami, 20 hücreli bir zâviye, mektep, misafirhane (tabhâne), mutfak, odunluk, fırın, yemekhane, düşkünler evi, çeşme ve ahırdan oluşmaktadır. Külliye yapılarından, cami, mektep, misafirhane, mutfak, yemekhane ve kervansaray günümüze ulaşmıştır. Kaynaklarda, bu külliyenin bir Mevlevî merkezi olduğu belirtilir. Mustafa Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı köprü, Edirne’nin 30 km batısında, Meriç Nehri üzerinde bulunur. Vakfiyede, Edirne yolunda, Söğütlüdere Nehri üzerinde büyük taş köprü olarak ifade edilmektedir. Meriç Nehri'nin bir kolu üzerinde bulunan köprü, 295 metre uzunluğundadır. Çirmen’de Karaağaç köyü ile Aladeresi mezrasını bu köprüye tahsis etmiştir. Mustafa Paşa’nın yaptırdığı bu köprünün bulunduğu kasaba, köprünün yapılmasından sonra, Cisr-i Mustafa Paşa kasabası olarak anılmaya başlamıştır. Mustafa Paşa Edirne’de günümüze ulaşamayan bir han ile iki hamam yaptırmıştır.

XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde Gebze’nin kuzeybatısındaki hâkim bir tepe üzerinde inşa edilen külliye, mimari özellikleri ve işlevleri bakımından menzil külliyelerinin en başarılı örneklerindendir. Külliyeye ait kitabelerden külliyenin yapım tarihinin h. 929-930 yılları olduğu anlaşılmaktadır. Çoban Mustafa Paşa’nın Anadolu ve Rumeli’deki vakıflarıyla ilgili vakfiyesi ise

h. 932 tarihlidir. Vakfiye, Rumeli kazaskeri Mehmed bin Ali el-Fenârî tarafından tasdik edilmiştir. Vakfiye, zeyilleri, evkafa ait çeşitli hüküm ve beratlarla beraber 76 varaktır. Vakfiyeye göre, Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nde, cami, on hücreli bir medrese, murakabe ve taat için 12 hücreli bir zaviye, giden ve gelen, konaklayan ve yola çıkan misafirler için yazın ve kışın kullanılabilecek evler ve bahçeler, mahtab (odunluk), matbah (mutfak), mahbez (fırın), me’kel (yemekhane), mahba’ (kiler) ve anbar, bir kuyu, fıskiyeli havuz (şadırvan), su dolabı ve iki odalı kütüphane bulunmaktadır. Mustafa Paşa, vakıflarını kurmak ve işlemesini sağlamak için Anadolu ve Rumeli’nin farklı yerlerinde çok sayıda arazi, mezra, bostan, bahçe, hamam, han, oda, dükkân ve müştemilatıyla birlikte ev, fırın ve değirmen gibi gayr-i menkullerin ürün, kira ve satışıyla menkûl sınıfına giren nakit para, köle ve hayvanlar vakfetmiştir. Başta İstanbul ve Edirne olmak üzere Gebze, Selanik, Yalova, İzmit, Balat, Eskişehir, Filibe, Prevadi, Tırhala, Tekirdağ ve Çirmen ile Arnavutluk’un çeşitli yörelerinde gayrimenkul ve menkuller vakfetmiştir. Çoban Mustafa Paşa, külliye dahilindeki kütüphaneye 46 cilt tefsir ve tefsir şerhleri, 30 cilt hadis ve hadis şerhleri, 25 cilt usûl ve füru’ ile mütan ve şerhleri, 17 cilt fetva, 47 cilt kelam olmak üzere 165 cilt eser bağışlamıştır.

Vakfiye şartlarına göre, medresenin başındaki müderrise günde 50, talebelere ikişer dirhem, bevvaba (kapıcısı) ve ferraşına (süpürgeci) ikişer dirhem, hafız-ı kütübe (kütüphâne memuru) üç, cami hatibine 10, imama 10, dört nefer müezzine beşer dirhem, iki nefer kayyıma üçer dirhem, siraci’l-vakkadiye (kandil yakıcı) üç, hafızların reisine beş, diğer dört hafıza üçer dirhem, hoşhâna iki, muarrife üç, tevşih okuyana iki, cüz okuyana bir, noktacıya bir, hankâh (zâviye) şeyhine 20 dirhem, tesbih, salat ve ihlas okuyanlara birer dirhem, ayetülkürsi okuyanların her birine birer dirhem, imaret şeyhine 10 dirhem, vekil-i harca beş, kilerciye dört, tabbah (aşçı) reisine beş, diğer iki tabbahın her birine dörder dirhem, üç nefer habbâza (ekmek pişiren) üçer dirhem, imaret ferraşına üçer dirhem, hubz ve taam nakibine (yemek ve ekmek görevlisi) ikişer dirhem, matbah ve me’kel bevvabına (mutfak ve yemekhane kapıcısı) iki, kâse yıkayıcısına iki, munakki’l-urza (pirinç ayıklayan) iki, dakkâkü’l-hıntaya (buğday dövücü) 1,5 dirhem, hammalü’l-lahma (et hamalı) bir, odun bekçisine bir, kennâsa (helâ temizleyicisi) iki, iki nefer meremmetçiye (tamirci) ikişer dirhem ve imaret nazırına 10 dirhem verilmektedir.

KAYNAKÇA

932 Tarihli Mustafa Paşa Vakfiyesi, Topkapı Sarayı Müzesi, D.7003; Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmânî, Westmead: Gregg International Publishers, 1971. (İstanbul 1308 Matbaa-i Âmire baskısından tıpkıbasım), s.372; Eyice, Semavi, “ Türk Mimari Âbideleri 1: Gebze’de Mustafa Paşa Külliyesi”, Bilgi Dergisi, C. 10, S. 119, 1957, s. 9; Yücel Yaşar-Sevim, Ali, Türkiye Tarihi, II: Osmanlılar Dönemi: 1300-1566,C. 2, Ankara: TTK, 1990, s. 255; Danişmend, İ. Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 2, İstanbul: Türkiye Yayınevi, 1948, s. 316317; Uzunçarşılı, İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi: İstanbul’un Fethinden Kanuni Sultan Süleyman’ın Ölümüne Kadar, C. 2, Ankara: TTK, 1988, s. 301-302, 632; Aslanapa, Oktay, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul: İnkılâp Yayınları, 2004, s. 187; Kamus-ül-Alâm, “Mustafa Paşa”, C. 6, Ankara: Kaşgar Neşriyat, 1996, s. 4307; Uluçay, M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara: TTK, 1980, s. 33; Müderrisoğlu, Fatih, “Bânî Çoban Mustafa Paşa ve Bir Osmanlı Şehri Gebze”, Vakıflar Dergisi, S. 25, 1995, s. 68; Gökbilgin, M. Tayyib, XV-XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livâsı: Vakıflar-Mülkler-Mukataalar, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1952, s. 525; İnce, Kasım, “Kurşunlu Külliyesi”, DİA, C. 26, Ankara: Türkiye Diyânet Vakfı, 2002, s. 448-449; Yüksel, İ. Aydın, Osmanlı Mimarisinde Kanuni Sultan Süleyman Devri, C. 6, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 2004, s. 382; Eyice, Semavi, “Svilengrad’da Mustafa Paşa Köprüsü”, Belleten, C. 28, S. 111-112, (1964), s. 730, 738; Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa’da Osmanlı Mimarî Eserleri Bulgaristan Yunanistan Arnavudluk, C. 4, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1982, s. 20; Seyhan, Köksal, “Çoban Mustafa Paşa Külliyesi”, DİA, C. 8, İstanbul: Türkiye Diyânet Vakfı, 1993, s. 352; Bayram, Tuba, Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi, Marmara Ün. Sosyal Bilimler Ens. İlahiyat Anabilim Dalı, İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, s. 4-48; Akyol, Hasan, “16. Yüzyıl Osmanlı Kroniklerinde Çoban Mustafa Paşa”, Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempzoyumu Bildirileri-IV, Kocaeli 2018, s. 225236; Morgül, Zeynep, “Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Medrese Müderrisliğinden Şeyhülislamlığa Giden Yol”, Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempzoyumu Bildirileri-IV, Kocaeli 2018, s. 287-293; Hoca Sadeddin Efendi, Tacü’t-Tevarih, III, (Haz. İ. Parmaksızoğlu), Ankara 1999, s. 330-333.

Vedat TURGUT, Hasan YILMAZYAŞAR