Zaviye ve Vakıf Camii
Şeyh Muslihiddin Camii Kaynarca’ya bağlı Topçu köyünde bulunmaktadır. Eski adı Kaynarca-i Kebir olan köy halk arasında Büyük Kaynarca olarak bilinmektedir. Kaynarca, Osmanlılar döneminde Hocaköy adında bir köy iken 1888 yılında nahiye olmuştur. Nahiye olduktan sonra Şeyh Muslihiddin’e izafeten Şeyhler adını almıştır. 1959 yılında Kocaeli’ne bağlı ilçe yapılan Kaynarca 1966 yılında Sakarya’ya bağlanmıştır.
Şeyh Muslihiddin Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid’in dönemi saray hocalarındandır. II. Bayezid tahta çıkmasından 5 sene sonra saraydan ayrılarak Kaynarca’ya yerleşen Şeyh Muslihidden’e öğrencisi II. Bayezid; Kaynarca, Söğütlü ve Ferizli’nin tamamını ayrıca Kandıra’nın bir bölümünü hediye etmiştir. Şeyh Muslihiddin, Hacı Bayram Veli’nin müritleri arasındadır. Onunla birlikte Bayramiye ekolüne mensup kişiler arasında; Akşemseddin, Aziz Mahmut Hüdayi de bulunmaktadır. Halifelerin çokluğu ve her birinin farklı bir coğrafyaya yerleşip tasavvufî düşüncelerini orada yaymaya çalışması dikkate alınırsa o dönemin şartları dâhilinde Hacı Bayram Velî ve Bayramiyye ekolünün Anadolu’yu ne kadar etkilediği daha kolay anlaşılmaktadır.
Bugün Şeyh Muslihiddin Camii olarak isimlendirilen yapı, vakfiyeye göre zaviyeli bir camidir. Zaviye; “herhangi bir tarikata mensup dervişlerin, bir şeyhin idaresinde topluca yaşadıkları ve gelip geçen yolculara bedava yiyecek, içecek, yatacak yer sağlayan yerleşme merkezlerinde veya yol üzerindeki bina yahut bina topluluğu” şeklinde ifade edilmektedir. Genellikle ana yollar üzerinde, şehirlerin dış mahallelerinde, geçit yerlerinde bulunan köylerde, korkulu ve tehlikeli yerlerde kurulan zaviyeler, yeni fethedilmiş toprakların Türkleşmesinde, harap ve terk edilmiş durumdaki yapı ve arazilerin şenlendirilmesindeki hizmetlerinin yanında, asıl din farkı gözetmeksizin gelip geçen yolculara verdikleri karşılıksız konaklama ve barınma hizmetleriyle dikkat çekmektedir. Boy veya oymaklar bu zaviyelerin etrafına yerleştirilmiş, zaviye bu topluluğun inanç, kültür, üretim, yönetim ve eğitim merkezi olmuştur. Zaviyeler ve dervişler bizzat iş yaşamına girip üretim yaparak ve bir zanaatı icra ederek topluma örnek olmuşlardır.
Cami, bölgedeki en eski Osmanlı eseridir. 1486 yılında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın mimarlarından ve Sultan II. Beyazıt’ın kıssahanı; Muslihiddin Mustafa bin Cüneyd tarafından yaptırıldığı Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, 1767 numaralı defterde yer alan H. 902 (M.1486) tarihli vakfiyeden anlaşılmaktadır. Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi özelliği olarak, çandı sistemiyle inşa edilmiş ender örneklerden biridir. Cami 8,15 X 17,10 m. ebatlarında dikdörtgen bir plan özelliğine sahiptir. Ortadaki asıl ibadet alanını çevreleyen U şeklindeki dehliz biçimli, mahfili, iki katlı son cemaat yeri bulunmaktadır. Mahfil altta ve üstte altışar sütunla taşınmaktadır. Üzerlerine tahta giydirilmiş sütunların başlıkları Ampir süslemelerle süslenmiştir.
Taş temeller üzerine oturtulmuş, kalın ahşap kütüklere bindirilmiş tamamı ahşap olan Cami, çandı denilen uzun kütüklerin kertilip birbirine geçirilmesi ile çivisiz olarak yapılmıştır. 1820 yılında yapılan onarımda duvarlar içten ve dıştan ortalama 4 cm. kalınlığında düzgün tahtalarla kaplanmıştır. Üst örtüsü içten düzgün tahtalar, dıştan Marsilya kiremidi ile kaplıdır. Ahşap beden duvarları üzerinde yer alan bol pencerelerle iç mekân aydınlatılmıştır. Beden duvarlarında yapılan eklemelerin ve değişikliklerin izleri ince ve kısa ağaçlardan anlaşılmaktadır. Caminin iki tarafında yer alan dehliz biçimli dış mahfillerin dış duvarları harim kısmının beden duvarlarından daha alçak tutulduğu için üst örtüleri meyilli bir ahşap tavan şekline dönüşmüştür. Şeyh Muslihüddin Camii’de tam anlamıyla orijinal hali ile günümüze ulaşmış örneklerden değildir ancak bu yapıların en azından ilk şekillerine sadık kalınarak onarıldıkları muhakkaktır.
H. 1236 (1820) tarihinde Kaymaslı Mehmed Ağa’nın cami için yaptırdığı çeşmenin kitabesine göre, yapının XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde tamir edildiği anlaşılmaktadır. Mevlana Hacı Muslihiddin Mustafa bin Cüneyd Vakfı yönetiminin XVIII. Yüzyıl ortalarından itibaren Kaymaslı Mehmet Ağa’ya devr edildiği anlaşılıyor. Cami haziresinde bu ailenin mezarları bulunmaktadır. Rikab-ı Hümayun Kapucubaşılığı unvanı verilmiş olan Kaymaslızâde Mehmet Emin Ağa’nın yörenin ayanından olduğu anlaşılmaktadır. Batıdaki dehlizin ortasında yer alan ve sonradan eklenen minarenin kare kaidesi taş olup gövdesi tuğladandır 21. 1967 depreminde yıkılan minarenin gövdesi tuğla olarak yenilenmiştir. Geniş bir hazirenin içinde yer alan caminin etrafında çeşitli dönemlere ait mezar taşları ile 1820 yılında camiyi onaran Kaymaslı Mehmet Ağa ve ailesine ait mezarlar bulunmaktadır.
İbadete 2010 yılında açılan Şeyh Müslihiddin Cami, Taraklı’da bulunan ve 1517 yılında inşa edilen Yunus Paşa camisinden daha eski olması hasebiyle Sakarya’nın da ayakta kalan en eski camisidir.
Şeyh Muslihiddin Camii çevrede bulunan Kayacık, Nevren, Uğurlu, Zıngıllar, Karaçalı, Birlik ve Kulaklı köylerinin Cuma camisiydi. Köy Osmanlı döneminde Şeyhler nahiye merkezi idi. Cumhuriyet döneminde Küçük Kaynarca önce nahiye sonra da Kandıra’dan ayrılarak Kaynarca adıyla ilçe yapılmıştır. Kaynarca’nın ilçe yapılmasından sonra köyün ismi “Topçu” olarak değiştirilmiştir. Bugün Topçu Mahalle olarak Sakarya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Kaynarca ilçesine bağlı bir mahalledir.
1999 depreminde minare tekrar yıkılmış ancak vakıflar el sürdürmediği için caminin kıble tarafındaki derenin güneyine yeni cami yapılmak zorunda kalınmıştır. Şimdi caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından rekonstrüksiyonu yapılmıştır. Sadece orijinal olarak üst katta iki işlemeli sütun bırakılmıştır. Bugün köyde iki cami bulunmaktadır. Köylüler öğle ve ikindi namazlarını Şeyh Muslihiddin Camii’nde kılarken diğer vakitleri yeni camide eda etmektedir.
Her biri bu toprakların tapu senetleri olan bu tür eserler, geçmişin estetik anlayışını, yapı kültürünü yansıtırken milli-manevi dünyamızın poligon taşları olarak da tarihteki yerlerini almışlardır.
KAYNAKÇA
Metin Eriş, “81 İlde Kültür ve Şehir Sakarya,” İstanbul 2013. s.3839; Yusuf Çetin, “Kuruluş Dönemi Osmanlı Mimarisine Ait İki Çandı Camii; Sakarya Büyük Tersiye Köyü Orhangazi Camii ve Büyük Kaynarca Köyü Şeyh Muslihiddin Camii,” Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Erzurum 2007; İrfan Gündüz, “Sadık Vicdanî, Tomâr-ı Turûk-u Aliyye-Tarîkatler ve Silsileleri”, İstanbul 1995, s.28, 32; Hamdi Kızıler “Osmanlılarda İlk Yerel Manevî Oluşum: Hacı Bayram Velî ve Bayramiyye Ekolünün Anadolu’ya Etkisi”, 2012. s.74; Seda Alemdaroğlu, “Sakarya İli Kaynarca İlçesi Kilim Dokumacılığının Günümüzdeki Durumu,” SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2019; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Osmanlı Tarihi,” C. III, s.343; Ömer Lütfi Barkan, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Kolonizatör Türk Dervişleri”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 133-152; Ufuk Karakuş, “Osmanlılarda İmaretlerin, Türbe ve Zaviye Gibi Dini Yapıların İskâna Etkileri, Bu Yolda Oluşmuş İskân Birimleri, academia.edu. PDF metni, s.3; Saim Savaş, “Zaviyelerin Türk Kültürünün Gelişmesindeki Rolü”, Osmanlı, C. IX, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.72; Ahmet Yaşar Ocak-Suraiya Faoqhi, “Zaviye”, MEB İslam Ansiklopedisi, C. 13, İstanbul 1986, s. 476; Atilla Çetin, “Kaynarca’nın Tarihçesi” Irmak Kültür-Sanat Dergisi Kaynarca Özel Sayısı, Sakarya 2006, S.70; Süreyya Vardar, 1956, Kaynarca, Emekli Noter Katibi, Lise mezunu; Talha Ceylan, 1988, Şeyh Muslihiddin Camii İmam-Hatibi, Üniversite mezunu.
Adem ARI