SEYDİ ALİ REİS

Madde no:1383

Hind Donanması Kapudanı, Deniz Bilimcisi

16.yüzyıl başlarında Galata/İstanbul’da doğdu. Denizci bir aileden gelen Seydi Ali Reis’in babası ve dedesi de tersane kethüdası idi. Bu sebeple o da küçük yaşta tersane hizmetine girerek sırasıyla azaplar kâtibi, tersane kethüdası ve sonunda hassa yani kadırga reisi oldu.

Rodos’un fethinde (1522) ve Preveze deniz savaşında (1538) hazır bulundu. Barbaros Hayreddin Paşa ile birlikte Akdeniz’de dolaştı ve pek çok deniz harekâtına katıldı. Kaptanıderya Sinan Paşa ile Trablusgarb seferine gitti (1551). Kanuni’nin Nahçıvan seferi hazırlıkları için Halep’te bulunduğu sırada sipahi oğlanları zümresinde görevli iken 2 Aralık 1553’te 80 akçe ulûfeyle Mısır Kapudanlığı’na tayin edildi. Daha önce Piri Reis’in Basra’da bıraktığı donanmayı Süveyş’e getirmekle görevlendirilen Seydi Ali Reis Halep’ten ayrıldı. Birecik, Urfa, Musul yolu ile Bağdat’a, oradan nehir yoluyla Basra’ya ulaştı (3 Şubat 1554). On beş gemiden oluşan donanmayı beylerbeyi Mustafa Paşa’dan teslim alarak hazırlamak üzere tamir ettirdi. Deniz mevsimi olmadığı için beş ay Basra’da beklemek zorunda kaldıktan sonra 2 Temmuz 1554’te Basra’dan ayrılan Seydi Ali Reis önce İran sahillerinden yoluna devam etti, sonra karşı tarafa geçerek Katif, Bahreyn ve Hürmüz’e gitti ve nihayet Horfekkan civarına ulaştığında yirmi beş parçalık bir Portekiz donanmasıyla karşılaştı. İki donanma arasında çıkan çatışmada bir Portekiz kalyonu battı. Böylece çeyrek asırdır Hint Okyanusu’nda rekabet halinde olan iki imparatorluk donanması arasında gerçekleşen bu ilk ciddi çarpışma Portekizliler’in geri çekilmesiyle sonuçlandı ve ilk safhanın galibi Seydi Ali Reis oldu. Çıkan fırtınaya rağmen Seydi Ali Reis de Horfekkan’da gemilerine su ikmali yaparak Kızıldeniz’e doğru yoluna devam etti. Maskat yakınlarına geldiğinde bu defa daha önce savaştığı Fernando de Afonso’nun komutasındaki donanma ile karşılaştı. Seydi Ali Reis, kürekli ve yelkenli gemiler arasındaki hareket farklılığından kaynaklanan önemli bir stratejik taktik uyguladı. Yelkenli Portekiz gemilerine karşı kendi kürekli gemilerini denize dik inen kayaların uzandığı sahile paralel olarak safa soktu. Amacı Portekiz donanmasını sahil sırtlarının kestiği rüzgâr sebebiyle o bölgede hareketsiz bırakmaktı. Karşılıklı top ve tüfek atışlarının şiddetlenmesiyle birlikte kalyon ve kadırgalar birbirine rampa etti. Bir Osmanlı kadırgası atılan topla tutuştuğu için ona rampa eden Portekiz kalyonuyla birlikte yandı. Ayrıca beş kadırga ile rampa halindeki beş Portekiz barçası da kayalara çarparak parçalandı. Savaşın şiddetinden her iki taraftaki savaşçı ve mürettebat yorgun düştü. Denize düşen Osmanlı denizcilerine sahildeki bölge halkı yardım ettiği halde Portekizliler mürettebatını kendi topladı. Gece olunca iki taraf birbirinden ayrıldı. Seydi Ali Reis, bu savaşın Preveze ve benzeri savaşlardan daha zor bir savaş olduğunu yazmıştır.

Osmanlı donanması çıkan fırtına sebebiyle sahilden uzaklaşmak zorunda kaldı ve rüzgârın tesiriyle Kirman sahillerine düştü. Seydi Ali Reis, buranın hâkimi Melik Celaleddin’in yardımıyla gemilerini tamir ettirip, Melik’ten aldığı bir kılavuzla Yemen’e doğru tekrar yola çıktıysa da Şihr limanına geldiğinde gün batısından başlayan mevsimlik fil tufanı fırtınasının içine düştü. Büyük uğraşlardan sonra rüzgârın tesiriyle Gücerat sahilinde Diu civarına gelerek nihayet oradan Demen’e ulaştı. Burada iyi karşılanan Seydi Ali Reis, Portekiz donanmasının kendisini takip ettiği haberi üzerine karaya oturan üç gemisinin top ve teçhizatını burada bırakarak kalan altı gemiyle kuzeydeki Sûret’e gitti (28 Eylül 1554). Arkasından Portekiz donanmasının gelmesi üzerine kıyıya çıkarak iki ay kadar onlarla savaştı. Gemileri tamire muhtaç olduğu ve mürettebatı Gücerat sultanının hizmetine girdiği için denizden Mısır’a dönmeye cesaret edemeyen Seydi Ali Reis, gemilerin satılarak bedelinin İstanbul’a gönderilmesine karar vererek bu işi Sûret valisi Hudavend Han’a emanet etti ve yanındaki altmış adamıyla karayoluyla Ahmedâbâd’a gitti. Sultan Ahmed kendisine Buruc valiliğini teklif ettiyse de kabul etmeyerek yoluna devam etti. Sind ve Hind ülkelerinden geçerek Semerkand ve Buhara’dan Horasan’a döndü. Meşhed’de Barak Han’ın casusu sanılarak tutuklandıysa da serbest bırakılarak Şah Tahmasb’a gönderildi ve Kazvin üzerinden Bağdat’a ulaştı (1557). Böylece Basra’dan ayrıldıktan üç yıl yedi ay sonra yeniden Osmanlı ülkesine gelmiş oldu. İki ay sonra da İstanbul’a vardı. Kanuni ile görüşmek üzere Edirne’ye gitti ve kendisine dolaştığı yerlerde görüştüğü hükümdarlardan getirdiği on sekiz nameyi teslim etti ve Hind donanmasının akıbetini ve başından geçenleri anlattı. Gerçekte görevini başarı ile tamamlamamış olsa da durumu talihsizlik olarak değerlendirildi ve yaşadığı macera “başına Seydi Ali halleri geldi” tekerlemesiyle darbımesel oldu. Belki onun yaşadıkları bir bakıma Piri Reis’in durumunun daha doğru anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Seydi Ali Reis, Kanuni tarafından taltif edilerek önce müteferrika ve sonra Diyarbekir Timar Defterdarı yapıldı. Hindistan’da iken öldüğü haberi geldiğinden Mısır Kapudanlığı’na Kurdoğlu Hızır Reis getirilmişti. Bu yüzden Seydi Ali Reis 22 Ocak 1560’da 150 akçe ulufe ile hassa reisi yapıldı ve hayatının bundan sonraki döneminde eserlerini telif etmekle meşgul oldu. 2 Cemâziyelevvel 970 (28 Aralık 1562)’te vefat etti. Hüseyin ve Mehmed adlı iki oğlu olduğu bilinmektedir.

Bir denizci olarak haklı bir şöhreti olan Seydi Ali Reis, seyrüsefâine, deniz coğrafyasına ve astronomiye dair eserleriyle de bir ilim adamı kimliği taşımaktadır. Kâtibî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Galata’daki konağı ilim ve edebiyat toplantılarının mekanıydı. Mir’ât-ı Kâinât, Hulâsatü’l-hey’e, Kitâbü’l-muhît ve Mir’âtü’l-memâlik en önemli eserleridir.

Hindistan’dan İstanbul’a dönerken yaklaşık dört yıl süren seyahati sırasında uğradığı ülkeler ve yöneticiler ile yaşadıkları hakkında bilgi verdiği Mir’âtü’l-memâlik adlı eserinde, dönüş güzergâhında olan İzmit için “ba‘dehû Sakarya suyu köprüden ubûr olunup ağaç denizi geçilüp Sabancı yolu ile İznikmid’e gelinüp Benî Hoca hazretleri ziyaret olunup andan Gekivize yolu ile Üsküdar boğazı ubûr olunup” şeklinde kısa bir açıklaması yer almaktadır. Sözü edilen Benî Hoca’nın 17 Receb 930 (21 Mayıs 1524) tarihli sicil kaydına göre İzmit’e bağlı bir köy olduğu (Üsküdar Sicili, nr. 5, vr. 48a) ve Seydi Ali Reis’in güzergâhında bulunduğu için buradaki türbeyi ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. Bugün Nebî Hoca olarak bilinen köyün adı hatalıdır.

KAYNAKÇA

Seydi Ali Reis, Mir’âtü’l-memâlik, TSMK, R. 1470, vr. 80b-81a; Üsküdar Şer‘iye Sicili, nr. 5, vr. 48a. (İSAM yayını); Cengiz Orhonlu, “Seydî Ali Reis”, İ.Ü. Tarih Enstitüsü Dergisi, I (1970), s. 39-56; Şerafettin Turan, “Seydî Ali Reis”, İslam Ansiklopedisi (MEB), X, 528-531; Gülizar Manav, Seydi Ali Reis’in Hint Okyanusu’ndaki Faaliyetleri ve Gözlemleri, FSMVÜ, Yüksek Lisans Tezi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul 2020.

İdris BOSTAN