Mutasarrıf
Vidinli Balcı Kenanoğulları sülalesinden Said Bey ile Pembe Hanım’ın çocukları olarak hicrî 1268 yılında (1851-1852) Vidin’de dünyaya geldi. Sıbyan mektebini ve rüştiyeyi burada okudu. 1868 yılında tahrirat kaleminde stajyer olarak başladığı memuriyetini çeşitli görevlerle sürdürdü. Vidin’in 93 Harbi’nden sonra kurulan Bulgaristan Prensliğine bağlanması üzerine İstanbul’a göç etti. 1879’un başlarında Samsun Muhacirîn Komisyonu başkâtipliğine, beş ay sonra Samsun ticaret mahkemesi başkanlığına getirildi. Nisan 1881’de Sivas vilayeti mektupçuluğuna, aynı yılın Kasım’ında Sivas merkez mutasarrıflığına atandı. 14 Nisan 1887 tarihinde İzmit mutasarrıflığına tayin edildi. Bölgede eşkıyalığın sürmesi üzerine başarısız bulunarak 15 Ekim 1889 tarihinde azledildiyse de padişah üç gün sonra kararından vazgeçerek devam etmesini uygun gördü. Fransız Koleji’nin inşaatı sırasında kaçak yapılan bölümleri yıktırdığı için Fransa’nın baskısıyla 2 Şubat 1895 tarihinde görevden alındı. 1901 yılında Ankara İskân-ı Muhacirîn idaresinde görevlendirildi. 1908 Şubat’ında Hakkari Mutasarrıflığına atandı (DH. SAİD.d, 3/718). Aşar ihalesini düşük bedele vererek devleti zarara uğrattığı gerekçesiyle 1909’un başında muhasebecisiyle birlikte görevden uzaklaştırıldı. Birkaç yıl boşta kaldıktan sonra Balkan Savaşları sırasında yine muhacir iskânıyla ilgili işlerde görevlendirildi. 1919 seçimlerinde İzmit’ten milletvekili adayı oldu fakat seçilemedi seçilemedi. 1924 yılında öldü. Fevziye Camii yakınına defnedildi. Kemal Öz’ün belediye reisliği sırasında (1943) kemikleri Namazgâh Şehitliğine taşındı.
Selim Sırrı Paşa’nın göreve geldiği tarihte İzmit sancağı Hudâvendigâr vilayetine bağlıydı. Sırrı Paşa bölgeye ilk olarak 1887 Mart’ının son haftasında, Turuk ve Maâbir Seyyar Müfettişi sıfatıyla geldi. Kendisine İzmit-Ankara yolu inşaatını denetlemek ve Bolu etabının bitirilmesi için gerekirse Ankara ve Bursa vilayetlerinden amele takviyesi yapmak gibi görevler verilmişti. Bundan üç hafta sonra da mutasarrıf olarak atandı. Aynı yılın sonunda İzmit Hudâvendigâr vilayetinden ayrılarak yeniden bağımsız sancak haline getirildi. 1888 yılında hükümete ilginç bir teklif sundu. İzmir ile İzmid isimlerinin yazılışının birbirine benzemesinden dolayı yazışmalarda sorun yaşandığını, postaların zaman zaman tam tersi adreslere gittiğini belirterek, şehrin adının bundan böyle İzmit şeklinde yazılmasını önerdi. Fakat Bâbıâli, iki kelimenin yazılışı ve telaffuzu arasında hayli fark bulunup birbirine benzemediklerini, asırlardır İzmid şeklinde yerleşen sözcüğün değiştirilmesinin karışıklık doğuracağını öne sürerek teklifi reddetti (DH. MKT, 1484/35).
Sırrı Paşa zamanında başta İzmit ve Adapazarı olmak üzere Kocaeli yoğun imar faaliyetine sahne oldu. Şehir içi yollar düzenlenirken, yerleşim yerleri arasında yeni yollar açıldı. Göreve gelişinin birinci yılında Ankara yolunun Taraklı’ya kadar olan 107 kilometrelik kısmı, güzergâhtaki 206 köprü, menfez ve kasisle beraber tamamlandı. Bu başarıda, Paşa’nın inşaat için seferberlik başlatarak, civar kasaba ve köylerden 35 bin kişiyi çalıştırmasının payı büyüktü. Kandıra yolunun bir bölümü de onun döneminde yapıldı. Çuhahane’nin bataklık yolu tesviye edildi. Sırrı Paşa asıl hedefi olan İzmit’i Bursa’ya kavuşturacak yolun İzmit-Bahçecik etabının inşaatını 1893 yılında başlattıysa da, 1894 Depremi yüzünden durdurmak zorunda kaldı. Bir yıl sonra da azledildiği için proje akamete uğradı. Bahsedilen deprem ve ona yoldaşlık eden kolera salgını nedeniyle yüzlerce İzmitli öldü.
Deutsche Bank’ın mali yardımıyla Alman Alfred Kaulla’ya verilmiş olan Anadolu Demiryolu inşaatı 1889 Mayıs’ında başladı. Yolun 50 kilometrelik İzmit-Adapazarı kısmı 2 Haziran 1890 tarihinde tamamlanarak devlet töreniyle işletmeye açıldı. Devamı da iki yıl içerisinde bitirilecek, Anadolu Demiryolu Şirketi’nin treni çiçeklerle ve Osmanlı bayraklarıyla donatılmış biçimde 27 Kasım 1892 tarihinde Ankara İstasyonuna ulaşacaktır. Selim Sırrı Paşa, demiryolu projesinin yabancı müteahhitler yerine, köylülerin çalıştırılmasıyla ve devletin imkânlarıyla yapılması halinde dörtte bir fiyatına mal olacağını içeren bir proje sunmuştu. Önerisi İstanbul’daki yabancı uzmanlara inceletilmiş, onlar ise üzerinde durmaya değer olmadığını bildirmişlerdi. Yabancıların neden böyle bir değerlendirme yaptıkları, inşaatın bitiminde hükümetin karşısına yüksek meblağlar çıkarılınca anlaşılacaktı. Her şeye rağmen projeyi önemseyen Sırrı Paşa, demiryolunun şehir içinden geçen kısmının iki tarafını şose olarak düzenledi ve kenarlarını çınar fidanlarıyla süsledi. Çoğu akşam yorgunluk atmak için seyrine çıktığı çınarların korunmasıyla ilgili tedbirleri aldı. Çınarlar halen İzmit’in simgesi olarak kentin göbeğinde yükselmektedir.
Sırrı Paşa döneminde kasabalar arasına telgraf hatları çekildi. Adapazarı hükümet konağı ve Adapazarı-Geyve demiryolu inşa edildi. İzmit’in doğusunda, deniz seviyesinden düşük ve tuzla olarak kullanılan bataklıkların kurutulması için Tavşantepe bölgesinden toprak getirtti, halkı imece usulüyle çalıştırarak bataklığı kısmen kurutmaya muvaffak oldu. Böylece yörede sıklıkla görülen sıtma tehlikesi büyük ölçüde bertaraf edildi. Ölünceye kadar içerisinde yaşadığı ve bugün adını taşıyan cadde üzerinde bulunan konağın planını bizzat kendisi çizmişti. Dönemin gözde sivil mimari yapılarından biri olan 1892 tarihli Sırrı Paşa Konağı, bu tarihten sonra yüzünü Doğu’dan Batı’ya çeviren İzmit’in sivil yapılarına örnek teşkil edecek, Tökeli İmre Bulvarı’nın iki tarafındaki tepelerde teraslar halinde modern mimariye sahip Türk tipi konaklar yükselecektir. Sırrı Paşa, Adapazarı Kaymakamı Nüzhet Bey’in de gayret ve desteğiyle Geyve’ye 1891’de bir rüştiye binası yaptırdı. Harap vaziyetteki hükümet konağını da yıktırıp yeni baştan ve gayet modern biçimde inşa ettirdi (Sabah, 834-835, 18-19 Cemâziyelevvel 1309). Bu işler sırasında ahalinin yardıma koşması, Sırrı Paşa’nın kamuoyunda saygın bir yerinin bulunduğuna delalet eder.
Sırrı Paşa’nın genel başarısında, Tersane Komutanı Miralay Ali Paşa ve Redif Fırkası Kumandanı Sadeddin Paşa ile uyumlu çalışmalarının rolü büyüktür. Fakat zaman zaman bazı yöneticilerle ve bilhassa yabancılarla anlaşmazlığa da düştü. Kendisini azle kadar götüren hadiselerden biri 1889’da yaşandı. İzmit-Anadolu demiryolu güzergâhında Tepetarla mevkiinde meydana gelen eşkıya baskınında aralarında yabancıların da bulunduğu birkaç kişi yaralandı. Hadise Bâbıâli’yi ayağa kaldırdı. Sadrazam Kamil Paşa bölgedeki eşkıya saldırılarının ve asayişsizliğin, Sırrı Paşa’nın ihmal ve tedbirsizliğinden kaynaklandığını ileri sürerek onun değiştirilmesini istedi. Sultan Abdülhamid önce yanaşmadı ise de, daha sonra Dâhiliye ve Nafia nazırlarının da Kamil Paşa’yı desteklemesi üzerine 14 Ekim 1889’da onu görevden aldı. Fakat üç gün sonra vazgeçerek vazifesinin devamına karar verdi. Üstelik mecidî nişanını birinci dereceye çıkardı. Doğrusu, Sırrı Paşa’nın özel atlarıyla ve bazen faytonuyla bizzat eşkıya takibine çıktığını ve dönemin en namlı eşkıyalarını dize getirdiğini bilmeyen yoktu.
Selim Sırrı Paşa bir çatışma da Karamürsel Kaymakamı Hüseyin Muharrem Efendi ile yaşadı. O, Yalova ile Dağ Hamamı arasındaki yol inşaatının uzamasını kaymakamın sorumsuzluğuna ve hatta engellemesine bağlamıştı. Kaymakam da Sırrı Paşa’yı yolsuzluk ve suiistimalle itham etmişti. Gerçekte ise tartışmanın kaynağında Karamürsel’e bağlı Yalova nahiyesinin vergi gelirini yönetme mücadelesi yatıyordu. Mutasarrıf vergi gelirini yol inşaatında kullanmak taraftarıydı, kaymakam ise kendi kazasının bu en önemli gelir kaynağından mahrum kalmak istemiyordu. Sırrı Paşa aleyhinde İstanbul’a sayısız şikâyet ulaştıysa da Sultan Abdülhamid onu yine kolladı ve bu meseleden dolayı azletmedi.
İlerleyen yıllarda Redif Komutanı Sadeddin Paşa ile de arası açıldı. Sadeddin Paşa, kadınlara zaafının bulunduğu, İzmit Naibi Tevfik ve Muhasebecisi Lebib Efendilerle birlikte işret toplantıları düzenledikleri türünden iddialarla Sırrı Paşa’yı saraya şikâyet etti. Dâhiliye Nezareti’nin yaptığı soruşturma iddiaları doğrulayınca Sadrazam Cevad Paşa üçünün de görevden alınması gerektiğini 1894 Eylül’nde padişaha bildirdi. Soruşturma tamamlanmadan Lebib Efendi tartışmalı biçimde Basra defterdarlığına atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldığı halde, diğer ikisine hiç dokunulmadı. Sırrı Paşa aynı tarihlerde Fransa Büyükelçiliği’nin şikâyetine konu oldu. Bunun sebebi, Kovan mevkiinde Fransız Augustins de l’Assomption misyonerlerine ait olup 1893 Ocak’ında yanan binaların yeniden yapımı sırasında, kaçak olarak inşa edilen bölümlerin hükümet kararıyla yıktırılmasıydı. İnşaatta planın dışına çıkıldığı yönünde şikâyetler ulaşınca Sırrı Paşa şantiyeye Belediye Reisi Reşid başkanlığında ve Ohannes, Aleksiyan ve Krikor adlı mühendislerden oluşan teknik heyet gönderdi. Heyet yaptığı kontrollerde teneffüshane bölümüne ruhsata aykırı biçimde çan kulesi eklendiğini ve yapının kiliseye benzetildiğini belirledi. Sırrı Paşa inşaatın durdurulması için tebligat yazdı. Fakat emri hiçe sayılıp inşaata devam edildiği için bu bölümleri yıktırdı. Olay Fransız diplomasi çevrelerinde büyük heyecana yol açtı. İstanbul Büyükelçisi Paul Cambon Sırrı Paşa aleyhinde Bâbıâli nezdinde baskıya başladı. Tam bu sırada Sırrı Paşa görevden alındı.
Olayların gelişimi Sırrı Paşa’nın Fransa’nın baskısı neticesinde azledilmiş olacağını akla getirmektedir. Nitekim konuyla ilgili çalışmalarda da bu görüş hâkimdir. Gerçekte Sırrı Paşa’nın azlinin sebebi bu değil, birkaç yıldır İstanbul’u ve Anadolu’yu etkisi altına alıp İzmit’te de onlarca kişinin ölümüne yol açan kolera salgınını yönetememesiydi. Zira İstanbul’da salgın tam bitti denirken yeniden birkaç vaka görülmesi üzerine araştırma yapan Hıfzıssıhha Komisyonu bunların mikrobunun İzmit ve Bursa’dan taşındığını tespit etmişti. Oysa İzmit Mutasarrıflığı son haftalarda şehirde vaka görülmediği bilgisini paylaşmıştı. Sultan Abdülhamid 31 Ocak 1895 tarihli iradesinde, bu tür şeylerin gizlenmesinin tehlikeli bir insanlık suçu olduğunu, Sırrı Paşa hakkında zaten sayısız şikâyet bulunduğunu belirterek onun değiştirilmesini açıkça emretti ve yerine başka bir isim istedi (Y. PRK. BŞK, 39/64; Ayar, s. 199, n. 152) Kısacası padişah, hakkındaki türlü şikâyetlere ve geçirdiği soruşturmalara rağmen bir şekilde koltuğunda tuttuğu Sırrı Paşa’nın salgın konusundaki ihmalini affetmedi. Dört gün sonra da yerine Musa Kazım Bey’i atadı.
Sırrı Paşa ailesini ve eşyasını götürmek üzere İzmit’e gelince Naib Tevfik Bey ile birlikte Ermeni ve Türk ahaliyi birbirine karşı kışkırtarak çatışma çıkarmak istedi. Ancak yerel yöneticilerin yapıcı önlemleri sayesinde galeyanın önü alındı. Sadeddin Paşa ve Kazım Bey gelişmeleri İstanbul’a bildirince, Sırrı Paşa başkente çağrıldı. Kendisine İzmit’e girme yasağı kondu. Yakın dostu Naib Tevfik Bey de görevden uzaklaştırıldı.
KAYNAKÇA
BOA, DH. İUM. EK, 114/77; DH. MKT, 358/67; DH. ŞFR, 168/33; ŞD, 1895/4; Y. A. HUS, 308/91; Y. PRK. DH, 8/61; Atilla Oral, Misyonerlerin ve Fransa’nın Baskısıyla Görevinden Azledilen Selim Sırrı Paşa, Demkar Yayınları, İstanbul 2010; Avni Öztüre, Nikomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, KBB Yayınları, Kocaeli 2012; Mesut Ayar, Osmanlı Devletinde Kolera (1892-1895), Kitabevi Yayınevi, İstanbul 2007; Rıfat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, haz. Atilla Oral, Demkar Yayınevi, İstanbul 2007; Şennur Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmit Kenti, KBB Yayınları, Kocaeli 2009; Yunus Özger, “Osmanlı Taşra Yönetiminde Bir İktidar Mücadelesi Örneği: İzmit Mutasarrıfı Selim Sırrı Paşa’nın Karamürsel Kaymakamı İle Yönetim Çatışması”, History Studies, 12/6, Aralık 2020, 3091-3105.
Kemalettin KUZUCU