SAMANLI DAĞLARI

Madde no:1324

Marmara Bölgesinde, İzmit Körfezinin Güneyinde Batı-Doğu Doğrultusunda Uzanan Dağ Sırası

Kuzeyde İzmit Körfezi ve Sapanca Gölü çukur alanı, güneyde Pamukova-İznik Gölü-Gemlik Körfezi çukurluğu arasında bulunan dağlık alana verilen Samanlı Dağları adı, bu dağların eskiden beri halk tarafından kullanılan genel adı olmayıp, yalnız Yalova-Gemlik arasındaki bir kesime verilen Samanlı Dağı (859 m. ve 867 m. Yükseklikteki iki zirvesi bulunan bu dağ antik çağda “Arganthonios “adı ile anılıyordu) nın adı 1941 Haziranında (6-21 Haziran 1941) Ankara’da toplanan Birinci Coğrafya Kongresinin “Türkiye Avarızının adlandırılması” komisyonunda bütün dağ sırasının adı olarak kabul edilmiştir.

Samanlı Dağları adı verilen bu dağ sırası batıda Armutlu Yarımadası olarak isimlendirilen yarımadanın batı ucundaki Bozburun’dan başlayarak doğuda Sakarya Irmağının geçtiği Geyve Boğazına kadar uzanır. Batıda Bozburun’dan doğuda Geyve Boğazına kadar, kesintisiz, 130km uzanan Samanlı Dağları uzanış doğrultusu (doğu-batı) ve jeolojik gelişiminin bazı özellikleri nedeniyle Karadeniz bölgesinin başlıca engebesi olan Kuzey Anadolu Dağları sırasının batıda Marmara Bölgesi sınırları içine girmiş bir devamı olarak kabul edilir. Böyle bilinmekle birlikte Samanlı Dağlık kütlesi, Kuzey Anadolu Dağ sıralarının daha sade görünüşlü yapısına karşılık daha farklı ve daha karışık bir yapı sergiler.

Samanlı Dağlarının çevresine göre çok daha belirgin olarak ortaya çıkması da morfolojik gelişimde tektonik olayların çok önemli rol oynaması sonucunda olmuştur. Başka kelimelerle kuzeydeki İzmit körfezi – Sapanca Gölü – Adapazarı çukur sistemi ile güneydeki Gemlik körfeziİznik Gölü-Pamukova çukurluğu kırılıp çökerken, Samanlı dağları genel kütlevi görünüşüyle topografyada çok dikkati çeken ve kendisine coğrafi şahsiyetini kazandıran özelliğini kazanmıştır. Karışık bir yapıya sahip olduğunu söylediğimiz Samanlı dağları kütlesinde jeolojik formasyon olarak Paleozoik (Birinci Jeolojik Zaman), Mezozoik (İkinci Jeolojik Zaman) ve Tersiyer ’in (Üçüncü Jeolojik Zaman) çeşitli dönemlerine ait arazilere rastlanır. Kuaterner (Jeolojinin Dördüncü ve son zamanı) arazisi ise çevredeki alçak sahalarda yer alır. Bu sıraladığımız ve Samanlı dağlarında bulunduğunu söylediğimiz dört jeolojik zamanların ortadaki ikisi (yani Mezozoik ve Tersiyer arazileri) söz konusu kütlenin çok mahdut alanlarında bulunur. Yalnız üçüncü zaman (Tersiyer)’in son dönemi olan Pliosen arazisi özellikle Üst Pliosen’e ait arazi, Gölcük’ün güneydoğusundan başlamak üzere, Büyük Derbent’ in batısına kadar sokulur. Samanlı dağlarında Birinci Zaman (Paleozoik) arazisi daha yaygındır. Bulunduğu ilçeye adını veren Kartepe (eski adıyla Keltepe) doruğu da bu Birinci Zaman arazisi üzerinde yer almaktadır: Sapanca Gölü’nün güneyinde başlayan dik yamaçların üstünde yüksek bir plato alanıyla karşılaşılır. Genellikle 1200-1300 metrelik yüksekliklerde uzanan bu platoya orta kesimindeki Soğucak yaylası (yöre halkının verdiği isim) dolayısıyla coğrafyada Soğucak Platosu adını vermeyi tercih ediyoruz. Bu dalgalı plato esas itibariyle billurlu şistler, kalkerler ve mermerlerden oluşan Paleozoik bir kütle üzerinde gelişmiştir. Kalkerlere ve mermerlere bağlı olarak meydana gelmiş bir takım küçük erime çukurları (coğrafyada kullanılan uluslararası terimle ifade edersek “dolin”ler) bu platonun coğrafi görünümüne ayrı bir özellik verir. Platonun kuzey kenarının birbirine paralel kısa boylu vadelerle parçalanması sonucunda eski topografya yüzeyi yarılarak yüksek sırtlara dönüşmüştür. Kütlenin güneyinde de bir takım kısa akarsular platoya sokulmuşlar fakat vadilerini, daha fazla yağış alan kuzey yamaçtaki akarsular kadar derinleştirememişlerdir. İşte Samanlı dağlarının kuzey yamacının farklı görünümünü sağlayan coğrafya nedenlerinden biri de budur. Platonun orta kesimini de plato yüzeyinden daha yüksekte olan ve üzerinde tüm Samanlı dağlarının 1600m.’nin üstüne çıkan yegâne zirvesini taşıyan ve Paleozoik mermerlerden oluşan Kartepe kütlesi kaplar. Kütlenin güney kesiminde güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda akan Serin dere (Kartepe ilçe sınırları dışındaki Sıcak dereye kavuşur) bu mermerleri yararak yer yer kanyon biçimli vadi görünümünü alır (Sultaniye köyü civarları). Kartepe zirve kesimi ve yakın çevresi pembemsi ve açık mavi mermerlerden oluşmuştur. Bu kütle Marmara bölgesinin Uludağ’dan sonraki ikinci kış turizmi alanı olmasıyla da dikkati çeker. Bu önemini herşeyden önce coğrafi konumuna, başka kelimelerle Türkiye’nin en büyük şehrine (İstanbul) yakınlığına borçludur. İstanbul’a 115km. yakınlıkta olan bu turistik merkez Türkiye’nin birinci büyük şehrini Başkent’e bağlayan yola çok yakın olmasının avantajını da yakalayarak 347 hektarlık bir kış turizmi alanı içinde 25km.lik pist alanındaki 12 pisti ve geceleyenleri memnun eden konaklama tesisleri ile ününü artırma yoluna girmiştir. Kartepe kayak merkezinin ününü artırmasında yörenin ulaşım coğrafyasının rolü yanında klimatolojik (iklim bilimiyle ilgili) ögelerinin de yardımını söylemek gerekir: Bu da kış aylarında kuzeybatı (Karayel) yönünden esen rüzgârların Karadeniz’i aştığı için yöreye yoğun yağış getirmesi ve Marmara bölgesinde ilk karşılaştığı Kartepe’ye çarparak bol miktarda kar bırakması şeklinde açıklanabilir. Kartepe’de genellikle kasım ayı ortalarında başlayan kar, Nisan ayı sonuna kadar devam etmekte ve kar kalınlığı da bazı yıllarda 1,5-3 metreyi bulabilmektedir. Kartepe’nin turistik cazibesi sadece kış sporlarıyla yani kayakçılıkla sınırlı değildir. Yaz aylarında da golf, atçılık ve dağ yürüyüşü (trekking) gibi sporlar bu cazibeyi artırır.

Çevresinin genel canlılığına karşı, Samanlı dağlarının birçok kesimi ıssızdır. Burada çoğu orman açmaları içinde eski göçmenlerin yerleştikleri küçük köyler bulunur. Yereyin dağlık oluşu nedeniyle bu köylerin çoğuna, yakın zamanlara kadar, ancak patikalarla ulaşılabiliyordu. Patikaları ve iyi durumda olmayan yolları dışında Samanlı dağlarını enine olarak aşan, başlıca iki alçalma alanı bulunur. Bunlardan biri Yalak dere eksenini izler: Geçen yüzyıllarda Anadolu’nun en işlek bir yolu Üsküdar-Kartal üzerinden Dil İskelesi’ne geliyor ve oradan İzmit Körfezinin güney kıyısında bulunan “dil” ‘in darlaştırdığı deniz kolayca aşılarak Hersek’e ulaşılıyor, vadi boylanarak İznik’e varılıyor, oradan Bursa ve Eskişehir’e gidiliyordu. Öteki alçalma alanından ise Yalova’yı Orhangazi’ye bağlayan yol geçer ve bu yol İstanbul ile Batı Anadolu arasında ulaşımı sağlar. Bu iki eksen Samanlı dağlarını kuzey-güney doğrultulu ulaşımlara önemli bir engel olmaktan kurtarır.

KAYNAKÇA

“Türkiye Arazisinin Adlandırılması Hakkında Komisyon Raporu” Birinci Coğrafya Kongresi (6-21 Haziran 1941), Raporlar, Müzakereler, Kararlar. Ankara, s.98-103; Darkot Besim-Tuncel Metin, Marmara Bölgesi Coğrafyası, İstanbul, 1981, s.125-127; Günal, Nurten; Türkiye’de Bazı Ağaç Türlerinin Coğrafi Yayılışları, İstanbul, 1997; Bilgin, Turgut, Samanlı Dağları, İstanbul, 1967; Tuncel, Metin; “Karetepe İlçesinin Coğrafi Özelikleri”, Kartepe Kitabı, C. I, s.1-12

Metin TUNCEL