ASTAKOS/TERSANESİ/ARKEOLOJİK ALANI (BAŞİSKELE)

Madde no:127

İ.Ö. 7.-1. yüzyıllar arasında Bithynia bölgesinin bir liman kenti olan Astakos, Propontos (Marmara Denizi) kıyısında, İzmit Körfezi’nin güneydoğu ucunda, Nikomedia’nın güneyinde, Nikaia’nın (İznik) kuzeyinde, günümüzde ise Kocaeli, Başiskele İlçesi’nde yer alır. Kentin yeri ile ilgili antik yazarlarda pek çok bilgiler mevcuttur. Örneğin antik yazarlardan Strabon ve Yaşlı Plinius kentin ‘kendi adıyla anılan Astakenos Körfezi’nde’, Polianos ise kentin ‘Bithynia’da, körfezde sağlıksız ve bataklık bir noktada’ bulunduğunu aktarmaktadır.

Antik kentin kalıntıları günümüzde Başiskele İlçesi’nin körfez kıyısındaki bir koyu üzerinde, Bahçecik, Damlar ve Serdar Mahalleleri bitişiğinde, Panayır isimli bir höyük üzerinde bulunmaktadır. Höyüğün tepe noktasında yer alan kentin akropolü günümüzde askeri saha sınırlarındadır. Pseudo-Skylaks’tan bu şehrin Olbia olarak da adlandırıldığı anlaşılıyor. Kıyısında bulunduğu körfez Astakenos Kolpas ya da Olbianos Kolpas ismiyle anılmaktadır. 19. yy.’daki bazı seyyahlar bu bölge için ‘Ovaschik’ (Ovacık) tanımını kullanmışlardır. Deniz seviyesindeki değişimlere bağlı olarak antik yerleşimin günümüzdeki konumu deniz kenarından uzaklaşmıştır. Antik Çağ’da kentin komşusu kuzeyde Nikomedia’dır. Kentin komşularına bakarak bir Bithynia kenti olan Astakos’un egemenlik alanının diğer Bithynia kentlerinde olduğu gibi oldukça geniş olduğu anlaşılmaktadır; ancak egemenlik alanı ile chorası’na (taşra alanına) ilişkin herhangi bir bilgimiz yoktur.

Arkeoloji literatüründe genel bir kanı olarak, İÖ birinci binin ilk yarısında İzmit Körfezi ile Pontos Euxeinos (Karadeniz) arasında kalan Kocaeli Yarımadası’na Phrygler, Mysialılar ve Bithynia yerlilerinin yerleştiği düşünülür. Astakos’un kuruluşu ile ilgili olarak bazı antik yazarlar bilgiler vermektedir. Örneğin Eusebios, ‘Nikomedia’ adıyla yeniden inşa edilmeden önce ‘Astakos’ olarak adlandırılan kentin İÖ 712/1’de kurulduğunu yazar. Memnon da 17. olimpiyatın başlarında yani İÖ 712’de Astakos’a, Megaralılar’ın yerleştiğini, Spartalı Astakos sayesinde şehre Astakos adının verildiğini bildirir. Lampsakoslu Kharon ise kentin İÖ 685’te kurulan Khalkedon’un kolonisi olduğunu ifade eder. Strabon ve Diodoros Yunan anakarasından gelen Megaralılar tarafından koloni kenti olarak kurulduğunu aktarırlar. Megaralılar bu bölgedeki kolonizasyonları sayesinde Boğaz’dan geçişi kontrol ederek Karadeniz’e kolay ulaşmış ve daha sonra Karadeniz kıyılarında genişleme imkânı bulmuşlardır. Bazı yazarlar Astakos’un, yine Megaralılar tarafından kurulan Byzantion (İstanbul-Fatih-Sarayburnu) ve Kalkhedon (İstanbul-Kadıköy) ile aynı dönemlerde kurulduklarını düşünürler. Astakos’da bulunan höyükte yapılan sondaj çalışmalarında Megaralılar gelmeden önce Astakos’da Demir Çağı’na ait bir yerleşim olduğu çeşitli arkeolojik bulgularla ortaya konulmuştur. Dolayısıyla Astakos en geç Demir Çağı’ndan beri var olan bir yerleşimdir ve Megara’dan gelen göçmenlerle İÖ 8.-7. yüzyıllarda Hellenize olmuştur.

Astakos kenti adını, günümüze ulaşan sikkelerinde de tasvir edildiği gibi Nikomedia Körfezi’nin sığ kesimlerinde bolca bulunan ıstakozdan almış olmalıdır. Bunun yanında kentin adı aynı isimli bir ktistes’den gelir. Arrianos’a göre sarayını Astakos Körfezi’ndeki parlak denizin dibine kuran deniz tanrısı Poseidon, körfezin sahillerine gelen Amazon kraliçesi veya Nymphe (su perisi) olan Olbia’ya aşık olur. Bu aşktan Astakos isimli bir çocuk dünyaya gelir ve bu çocuk Astakos’u kurarak buraya kendi ismini verir. Bu yüzden İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bir örneği de sergilenmekte olan Astakos kentine ait gümüş sikkelerden birinin ön yüzünde Amazon kraliçesi Olbia’nın portresi olduğu bir kadın büstü, arka yüzünde ise istakoz temsili ile AΣ harfleri mevcuttur. Başka bir mythosta Thebaili bir soylu olan Astakos’un ilahi bir kehanetinden dolayı kente onun adının verildiği geçmektedir.

Hellespontos bölgesindeki diğer kentlerle birlikte Attika-Delos Deniz birliğine üye olan Astakos, İÖ 454/3 ve 453/2 yıllarına ait vergi listelerine göre 150 drakhmai vergi ödeyerek, birliğe destek vermiştir. Bundan sonraki süreçte kent Atina ile ilişkilerini geliştirmiş, bölgede yürütülen askeri faaliyetler için bir üs konumuna yükselmiştir. Deniz ve kara ulaşımına uygun bir konumda bulunmasından dolayı bölgedeki önemli limanlardan biri bu bölgede kurulmuş ve kent körfezde ekonomisi tarım ve deniz ticaretine bağlı önemli bir liman kenti olarak gelişmiştir. Kısa sürede bağımsızlığını elde eden kent, çevresine çeşitli yönlerden artan bir baskı uygulamış, ekonomik olarak gelişmesine bağlı olarak yaklaşık İÖ 500-435 yıllarında kendi adına sikke bastırmıştır. Kent, İÖ 435 yılında vergi ödememeye başlamış ve Atinalıların kolonisi durumuna gelmiştir. Zaman içinde komşularıyla yaşanan birçok mücadeleden dolayı gücünü kaybedince Atinalılar, Astakos’un çevresi ile bağını engellemek amacıyla yaklaşık İÖ 440/439 yılındaki Byzantion ayaklanmasından itibaren Marmara Denizi’nde bir garnizon ve donanma bulundurmaya başlamıştır. Bu çalkantılı dönemin zorlukları yanında özellikle Atina ve Megara arasındaki düşmanlık nedeniyle oldukça zorlu bir dönem geçirmiştir. Strabon İÖ 435/4’te Atinalıların, hem bu şehirdeki hem de Anadolu’daki hakimiyetlerini güçlendirmek adına Astakos’a yeni kolonistler gönderdiklerinden bahseder. Bu olayın Perikles’in İÖ 435 yılı civarındaki Karadeniz Seferi sırasında gerçekleşme ihtimali yüksektir. Kentte devam ettirilmeye çalışılan Yunan varlığı kısa bir süre içinde bölgedeki Bithynia güçlerine karşı gittikçe dirençsiz hale gelmiştir. Hatta Astakos’un kontrolünün Bithynialı Doedalses’e (İÖ 435-376) geçtiği tahmin edilmektedir. Bu dönemde Anadolu’yu etkisi altına alan Perslerin ve Pers satrabı Pharnabazos’un etkisiyle sürekli karışıklık yaşanmasına rağmen Doedalses çevresinde topladığı gücüyle beraber dengeli bir politika izlemiş, Astakos kentinde yeniden inşa ve onarım faaliyetleri yürütmüştür. Bu süreçte Astakos, bölgedeki ticari ürünlerin Karadeniz ve Akdeniz kıyılarına sevk edilmesinde önemli bir liman kenti olmasından dolayı siyasi ve politik ilişkilerini korumuştur. İÖ 410-405 tarihlerinde Astakos, Byzantion ve Kalkhedon kentlerinin egemenliği için Spartalı Lysandros ile Atinalı general Alkibiades arasında yaşanan çatışmada güç dengelerine göre hareket etmiştir. Polyaenus, Herakleialı Klearkhos’un (İÖ 401-353) İÖ 411’de şehri kuşattığını yazmıştır. Uzun süre devam eden kuşatmada durgun suların sebep olduğu ölümcül hastalıklarla tüm vatandaşların ölmesiyle kuşatma kaldırılmıştır. İÖ 4. yüzyılın ortalarında Pers İmparatorluğu’nun çöküşü ve Büyük İskender’in ölümünün ardından Anadolu’yu paylaşan halefleri arasında yaşanan anlaşmazlıklar devam ederken bölgedeki siyasi boşluktan yararlanan Bithynia hanedanından Zipoites (İÖ 326-278), bölgenin yeni hükümdarı olur. Bu dönemde Astakos ve diğer koloni yerleşmelerindeki nüfusun artması ve yerel halklara olan kışkırtıcı yaklaşımları Bithynia Krallığı’nın genişlemesinde etkili olmuştur. Antigonos, Anadolu’daki kontrolünü sağlamlaştırmak için harekete geçer ve tüm Yunan şehirlerinin özgür olduğunu ilan eder. Zipoites, İÖ 315 yılı civarında Astakos ve Kalkhedon’u kuşatarak, aslında hem Antigonos’un hegemonyasına hem de Yunanlılara yönelik politikasına karşı çıkar. Antigonos tarafından komutan olarak yollanan yeğeni Ptolemaios, kolaylıkla Hellespontos Phrygia’sının kontrolünü ele geçirmiş, ardından batıya ilerleyerek Zipoites’e kuşatmaları kaldırtmıştır. Astakos, ardından Zipoites’e savaş açan Lysimakhos tarafından yaklaşık İÖ 285-281’de tahrip edilir. Pausanias Lysimakhos’un yakıp yıktığı kentin Zipoites tarafından yeniden kurulmasını aktarır ve Astakos’un gördüğü bu üçüncü onarımdan dolayı kentin kurucusunun Zipoites olduğundan bahseder. Bölgedeki kırsal kesimle ekonomik bağları bulunan kente ayrıca bir tersanenin kurulduğu bilinmektedir. Trakya kökenli Zipoites, oğluna Yunanca ‘Nikomedes’ ismini vermiş, çeşitli çatışmalar yaşansa da zamanla Yunan kültürünü benimsemeye başlamıştır. Zipoites’ten sonra İÖ 278’den itibaren Bithynia’yı yöneten I. Nikomedes’in Astakos’un 6 km kuzeybatısında kendi adıyla İÖ 264 yılında kurduğu Nikomedia kentine, Astakos halkını yerleştirdiğini, yani synoichismos yaptığını, Strabon aktarmaktadır. Pausanias bize sadece halkın değil, aynı zamanda Astakos’taki kurumların ve kültlerin de Nikomedia’ya taşındığını aktarmıştır. İlerleyen süreçte Astakos’ta varolan tersanenin yetersizliğinden dolayı I. Nikomedes yeni bir tersane inşa ettirmiştir. Bithynia Krallığı’nın önemli bir kenti olan Astakos zamanla Nikomedia kenti topraklarının bir parçası haline gelmiş, Roma Dönemi’nde yeniden planlanan Nikomedia’nın sınırlarında varlığını sürdürmüştür. Bizans egemenliği süresince Optimaton themasına bağlı olan Nikomedia ve çevresi doğu seferlerinde tedarik merkezi ve menzil yeri olarak kullanılmıştır. Liman faaliyeti açısından önceleri Astakos ve Eriboea, daha sonra ise kuzey rüzgârlarına kapalı ve daha elverişli kıyı şeride sâhip olan Nikomedia ana liman olarak tercih  edilmiştir. İmparator VII. Kostantin Porphyrogenetes zamanında Astakos, Bithynia’da varlığını devam ettiren kentler arasında listelenmektedir. Bölge, 1078 yılında Selçuklular’ın egemenliği altına girmiştir. Astakos, Orhan Bey döneminde Osmanlı tarafından 1337 yılında Akçakoca Bey ve Süleyman Paşa tarafından fethedilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde, 16. yüzyılda İzmit Körfezi’nin Sapanca Gölü ve Sakarya Nehri ile birleştirilmesi için bölgeye Ermeni taş ve inşaat ustaları yerleştirilmiştir. Bağdat Yolu güzergâhında yer alan yerleşime, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Karadeniz ve Kafkasya’dan Türk göçmenler yerleşmiştir.

Astakos’a ilişkin çok az Yunanca yazıt bilinmektedir. Kentin sikkeleri İÖ 5. yüzyılın ilk yarısından Atina’nın hakimiyetine geçtiği İÖ 435’lere kadar basılmıştır. Nümizmatik yayınlarında Astakos’dan bilinen yalnızca sekiz adet sikke mevcuttur. Bazı Astakos sikkelerinin arka yüzde körfezin efsanevi canlısı ıstakoz görülür.

Arkeolojik konteksti hakkında yeterli bilgi bulunmamakla birlikte buluntu yeri “SEKA” olarak gösterilen, daha önceleri Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde korunan (env. no. 43-67) ve günümüzde Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenen mermer bir Geç Arkaik dönem kouros başının Astakos’dan taşınma olasılığı yüksektir. Eserin üzerindeki tahribatlar ve harç kalıntıları sayesinde, kullanımı sona erdikten sonra, moloz ya da yapı taşı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Prokennessos (Marmara Adası) mermerinden yontulmuş bu kouros başı İÖ 540-530 yıllarına tarihlenmekte olup, Astakos için en eski arkeolojik buluntudur.

İzmit-Gölcük karayolu üzerinde 1960’lı yıllarda yürütülen genişletme çalışmalarında Astakos kenti sınırlarında günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde korunan İÖ 5-4. yüzyıllara ait seramikler ve çatı kiremitleri ele geçmiştir. Yine 1967 yılında İzmit-Gölcük yolu inşaatında Başiskele mevkiinde Roma dönemi sütun başlığı (İzmit Müzesi, env. no. 692) ve diğer bazı mimari parçalara rastlanmıştır.

Başiskele İlçesi’nde körfez kıyısında bulunan Astakos kenti günümüzde bir höyük yerleşmesi durumundadır. Kentin akropolü ve çevresinde Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi başkanlığında 2010 ve 2011 yıllarında Zeynep Koçel Erdem danışmanlığında bazı sondaj kazıları gerçekleştirilmiştir. Bu sondajlarda Demir Çağı’ndan, Geç Hellenistik döneme kadarki süreçten (İÖ 8. yüzyıl-İÖ 1. yüzyıl) ait bulgular ele geçirilmiştir. En yoğun arkeolojik veriler İ.Ö. 5. yy. ile 3. yy. arasına aittir. Bulgular arasında mimari veriler azdır; bu da belki de kentteki kerpiç mimarinin varlığı ile açıklanabilir.

KAYNAKÇA

Alexandru Avram, “The Propontic Coast of Asia Minor”, şurada:

M.H. Hansen/T.H. Nielsen (yya.), An inventory of Archaic and Classical Poleis, Oxford 2004, s. 977-978; Cevdet Bayburtluoğlu, “İzmit’te Bulunmuş Olan Arkaik Kros Başı”, Belleten 31/123, s. 331-335; Friedrich Karl Dörner, “Astakos”, Der Kleine Pauly Lexikon der Antike Aufder Grundlage von Pauly’s Realencyclopiidie Der Classisehen Altertumswissenschaft (KIP), 1, şurada: K. Ziegler/W. Sontheimer, Stuttgart 1964, s. 658; Zeynep Koçel Erdem, “Astakos Kazısı”, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler 34, 2012, 23-25; Sencer Şahin, Neufunde von antiken Inschriften in Nikomedia (Izmit) und in der Umgebung der Stadt, estfalischen Yayınlanmamış Doktora Tezi, Wilhelms Üniversitesi, Münster 1973; E.S.G. Robinson, “The Athenian Currency Decree and the Coinages of the Allies”, Hesperia Supplements 8, Commemorative Studies in Honor of Theodore Leslie Shear, 1949, s. 324-340.

Gülseren KAN ŞAHİN