İzmit’te Mülk ve Hayratı Olan Donanma Komutanı ve Vezir
İnebahtı Deniz Savaşı’nda donanma serdarı ve ikinci vezir. Aslen Arnavut olup, 1 Cemâziyelevvel 980 (Eylül 1572) tarihli ilave vakfiyesinde baba adı olarak Abdurrahman, Hadım İbrahim Paşa’nın kendi adına yaptırdığı camiye ait vakfiyenin şahitleri arasında ise Abdüssamed isminin yer almasından devşirme olduğu anlaşılmaktadır. Başka hiçbir kayıtta rastlanmadığı halde İzmit’teki caminin avlu kapısı girişinde ve çeşme kitabesinde tam adının “Pertev Mehmed Paşa” olarak geçmesi, bunun 19. yüzyıldaki bir tamir sırasında yanlışlıkla ilave edildiğini düşündürmektedir.
Enderun’da yetişti ve sırasıyla rikâb-ı hümayun ağası, kapıcıbaşı ve Aralık 1544’te yeniçeri ağası oldu. Yeniçeri ağası iken bir teftiş sırasında yetim bir çocuğun devşirildiğini öğrenince usulsüz devşirme alınmasına karşı çıktı ve o gruptan hiçbirini ocağa yazdırmayarak Tophane’de görevlendirdi.
On yıl bu görevde kaldıktan sonra, Nahçıvan seferi dönüşünde 23 Eylül 1554’te Sokullu Mehmed Paşa’nın yerine Rumeli beylerbeyliğine getirildi. 1555’te dördüncü vezir, 1558’de üçüncü vezir yapıldı. Pertev Paşa, Şehzade Bayezid’le kardeşi Selim arasındaki anlaşmazlığı yatıştırmak üzere Kanuni tarafından Bayezid’e gönderildi ve onu tayin edildiği Amasya’ya gitmeye ikna etti. Daha sonra İran’a iltica eden Şehzade Bayezid’in teslimi karşılığında Kanuni adına 400.000, oğlu Selim adına 100.000 filori ile at, kıymetli eşya ve kumaşlardan oluşan hediyeleri İran Şahı ile üç oğlu ve iki kızına götürmekle görevlendirildi. Ağustos 1562’de Erzurum üzerinden Kazova’ya ulaştığında Bayezid’in öldürüldüğünü öğrendi ve hediyeleri Karahisar-ı Şarki Beyi İlyas Bey ve kapıcıbaşı Mahmud Ağa ile Kazvin’e göndererek kendisi geri döndü. 1561’de Kara Boğdan’a gönderilen üçüncü vezir Pertev Paşa’ya biri kırmızı, diğeri yeşil iki bayrak verildi. 1 Haziran 1562’de ise teftiş maksadıyla Anadolu’ya gönderildi.
Sigetvar seferi hazırlıklarını tamamlayan Kanuni, önce Pertev Paşa’yı Tımışvar serhaddinde bulunan Erdel kalelerinden Göle (Gyula) kalesini almak üzere serdar tayin etti ve Tımışvar beylerbeyi ile Belgrad sancakbeyini bütün kuvvetleriyle birlikte yardımcı olmakla görevlendirdi. Pertev Paşa, Mart 1566’da beraberinde 3000 yeniçeri, 600 silahdar, 1500 sipahizâde ve 63 çavuş olduğu halde İstanbul’dan hareket etti. Emrindeki ordunun Tuna nehrini geçişi sırasında köprü görevi görmek üzere yirmi at gemisi, kale kuşatması için de on şahi ve kırk darbzen top temin etmesi gerekti. Pertev Paşa’nın, Tuna’yı geçtikten sonra Kanuni’ye gönderdiği raporunda, yolda yaşadıklarından hareketle mühimmat ve benzeri ihtiyaçların teminindeki zorluğu dile getirerek seferin Eğri üzerine olmasının daha doğru olacağı fikrini savunduğu dikkat çekmektedir. Pertev Paşa, bir aydan fazla süren kuşatmadan sonra 1 Eylül 1566’da Göle ve civarındaki birkaç kaleyi Avusturyalılardan aldı.
İstanbul’a döndükten sonra yeni padişah II. Selim’in cülûs bahşişini geciktirmesi sebebiyle çıkan karışıklıklar sırasında yeniçerileri teskin etmeye çalıştı. Ancak bu esnada hayatî bir tehlike atlattı. 1568’de ikinci vezirliğe getirildi ve bu vesile ile kendisine kışlık giyecek olarak 216 samur kürk verildi.
Pertev Paşa, Kıbrıs fethinin tamamlanması maksadıyla Magosa kuşatmasına takviye etmek ve Venedik tarafından teşkil edilen müttefik donanmasına karşı çıkmak maksadıyla hazırlanan donanmanın serdarlığına getirildi. Osmanlı donanması, 4 Mayıs 1571’de İstanbul’dan Akdeniz’e açıldı ve Sakız’a uğradıktan sonra 26 Mayıs’ta Eğriboz’a vardı. Burada bir hafta içinde gemileri yağlatarak peksimet ve kürekçi ihtiyacını karşıladı. Bu sırada Cezayir beylerbeyi Uluç Ali Paşa ile Trablusgarb beylerbeyi Cafer Paşa kendi filolarıyla donanmaya katıldı. Bu sırada İspanya’da isyan eden Endülüs Müslümanları savaşırken halkın çoğunun açlık sebebiyle sahillere dökülerek yardım istediği haberleri alındı. Osmanlı donanması, düşman gemilerine ve adalarına akın düzenleme, Cezayir ve Tunus taraflarını gözetleme talimatı alarak 3 Haziran’da Eğriboz’dan ayrıldı.
Kaptanıderya Müezzinzâde Ali Paşa da birkaç gün sonra kendi donanmasıyla gelerek Pertev Paşa donanmasına katıldı. Birlikte Girit adasını yağmalayan Osmanlı donanması, Adriyatik istikametine doğru yoluna devam etti ve Manya, Avarin, Ballı Kilise, Zaklise, Kefalonya, Bahşılar, Sobot ve Sazana adasına saldırılar düzenledi, Bar ve Ülgün kaleleri ele geçirildi. Donanma İnebahtı Körfezi’ne gelerek demirledi.
Pertev Paşa, İnebahtı savaşı öncesinde toplanan meşveret meclisinde Uluç Ali Paşa’nın fikrini desteklediği halde Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın bunu kabul etmemesi karşısında donanma serdarı olmasına rağmen sessiz kaldı. Nihayet 7 Ekim 1571’de meydana gelen savaşta, saldırıya uğrayan Kaptanıderyanın baştardasına yardım etmek isterken bir top güllesiyle kendi baştardası batan ve denize düşen Pertev Paşa’yı Barbaros’un torunu Mahmud Bey kurtararak Preveze’de sahile çıkardı. Müezzinzâde’nin hayatını kaybettiği İnebahtı deniz savaşında Osmanlı donanmasından yüz doksan gemi battı veya esir edildi. Osmanlı askerinden 20.000 kişi hayatını kaybetti, 3000 kişi esir düştü. Müttefik donanmasında ise 8000 ölü, 21.000 yaralı yanında on beş kadırga battı ve pek çoğu da tahrip oldu. Ayrıca donanma kumandanı Don Juan yaralandığı gibi Don Kişot müellifi Cervantes de sol kolunu kaybetti ve pek çok İspanyol, İtalyan ve Maltalı asilzade öldü.
Kara yoluyla İnebahtı’ya gelen Pertev Paşa, 23 Ekim 1571’de aldığı bir emir üzerine beraberindeki birkaç gemiyle 8 Kasım’da Eğriboz’a geldi ve Kılıç Ali Ali Paşa ile birlikte denizde gerekli tedbirleri aldıktan on beş gün sonra donanmayla İstanbul’a gitti. İnebahtı yenilgisinden sonra bazı tevcih ve terakkilerde bulunduysa da savaşta yeterince gayret gösterilmediği ileri sürülerek bunların hiçbiri kabul edilmedi. İnebahtı yenilgisi üzerine Pertev Paşa’dan gerek tersane ile ilgili yapılan harcamalara ait Müezzinzâde Ali Paşa’da bulunan muhasebe defterlerinin gerekse asker mevcudu için yapılan yoklamaların derhal gönderilmesi istendi. İnebahtı yenilgisi sebebiyle halk tarafından da suçlanan Pertev Paşa Aralık 1571’de vezirlikten azledildi ve kısa zamanda emekli oldu.
Pertev Paşa, türbe kitabesinde yer alan şair Nihâdî’nin bir manzumesine göre, İnebahtı yenilgisinden bir yıl sonra 1 Cemâziyelâhır 980 (9 Ekim 1572) çarşamba günü vefat etti ve Eyüp’teki türbesine defnedildi. Pertev Paşa’nın Fütûha adlı hanımından Ahmed, Mahmud, Mustafa ve Mehmed adlarında dördü erkek, Safiye ve Hadice adlarında ikisi kız olmak üzere altı çocuğu vardı. Bunlardan Ahmed, 20 Kasım 1569’da öldü.
Pertev Paşa’nın Rusçuk’ta hasları, vakfiyesine göre ise İzmit, İstanbul, Malkara ve Gelibolu’da mülk ve arazisi bulunuyordu. Mimar Sinan’a Vefa’da bir saray ve kervansaray, ölümünden önce Eyüp’te kendisi için bir türbe, Uzunçarşı’da bir han yaptırdı. Daha sonra sadrazam konağı olarak kullanılan Vefa Sarayı, İran elçilerinin ve İran şehzadesi Haydar Mirza’nın ağırlanmasında da hizmet verdi. Vefatından sonra ise, vasiyeti üzerine yine Mimar Sinan’a İzmit’te Mahkeme, Yeni Cuma ve Kurşunlu adlarıyla bilinen bir cami ile sıbyan mektebi, imaret, kervansaray, hamam, çeşme ve dükkanlardan oluşan bir külliye inşa ettirildi (987/1579).
KAYNAKÇA
Pertev Paşa Vakfiyesi, Bayezit Devlet Ktp, nr. 5157; Busbecq, Türk Mektupları, (trc. H. C. Yalçın), İstanbul 1939; Âlî, Künhü’l-ahbâr, İÜK, TY 5959, vr. 346a-b, 458b-459a; Petrosyan, Mebde-i Kanun-ı Yeniçeri Ocağı Tarihi, Moskova 1987, vr. 17a-b; Abdülkadir Erdoğan, “Kanuni Süleyman Devri Vezirlerinden Pertev Paşa’nın Hayatı ve Eserleri”, Vakıflar Dergisi, II, İstanbul 1974, s. 233-240; Şerâfeddin Turan, “Pertev Paşa”, İA, 9, s. 552-554; İdris Bostan, “Pertev Paşa”, DİA, 34, s. 235-236; Zeynep H. Kurtbil, “Pertev Paşa Külliyesi”, DİA, 34, s. 236-238.
İdris BOSTAN