PABUÇ

Madde no:1234

Kocaeli’de Üretilen Ayakkabılar

Erken Modern Dönem Osmanlı’da ayakkabılar geleneksel forma sahipti. Böyle olmasının iki önemli nedeni bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi esnaf teşkilatında ustanın yaptığının aynısını yapmanın hüner kabul edilmesi, diğeri ise ayakkabının sosyal statü belirleyici özelliğine sahip olmasıydı. Söz konusu dönemde ayakkabı kişisel zevkleri yansıtmaktan öte kimlik tespitinde bazı işaretler içerirdi. Renkler mensup olunan din hakkında bazı emareler taşırken belirli meslek grupları da kendilerine özel tanımlanan ayakkabıyı giyerek tebaadan ayrılırdı. Öte taraftan ayakkabı farklı kalitede deriden yapılırdı. Böylece ayakkabı kişilerin meslek, kimlik, aidiyet ve maddi kültürü hakkında bilgi verirdi. Ayakkabıların kimlik ayırt edici özelliği formlarının değişmesini kısıtladı. Ancak söz konusu durum bazı değişimleri engelleyemedi.

Ayakkabılar ökçeli, ökçesiz, parmağı örten, ayağı tam kapatan, bileğe veya dize kadar uzanan formlarda üretildi. Boyut ve şekillerine göre potin, çizme, başmak, pabuç, tomak, çarık, nalın, takunya, mest, terlik edikçedik isimlerini aldı. Kadın için üretilenlerin önüne “zenne”, erkek için “merdane” ismi eklendi. Çocuk ayakkabı ise “asrapa” olarak adlandırıldı. Üretildiği yer isimlerinin eklenmesi ile ayakkabı için kullanılan terimler daha da zenginlik kazandı. Ayakkabılar “çizmeci”, “başmakçı” ve “pabuççu” olarak hizmet veren ayrı esnaf zümreleri tarafından üretilirdi. Dikicileri ve “haffaf” (kavaf) adı verilen satıcıları farklıydı. Ayrıca eski pabuç ve çizmeleri “pineduzan” yamardı. Hepsinin ayrı çarşıları mevcuttu. Adı geçen esnaf zümreleri debbağlar, nalçacılar ve kebkebciler ile işbirliği içinde olurdu. Debbağlar ayak ölçülerine göre deriyi hazır eder, nalçacılar hazırlanmış ayakkabılara nalça çakar, kebkebciler çivilerdi.

Adı geçen meslek taifeleri ayakkabıları, yüzyılların getirdiği tecrübelere dayanarak geleneksel olarak üretti. Bununla birlikte bölgesel farklılıklar ayakkabı formatlarına zenginlik kazandırdı. Buna göre ayakkabı temel özelliğini kaybetmiyordu. Ancak bir veya birkaç yönü ile ayırt edici özelliği ortaya çıkıyordu. Farklılığın çıktığı yere göre ayakkabı o yörenin ismini alıyordu. Örneğin yemeninin birkaç çeşidi kayıtlara geçmişti. Yemeni denilince akla üstü açık, parmak aralarının ucu görülebilen, topuk kısmı yumuşak, tabanı ince ayakkabı gelirdi. Ancak Galata yemenisi denildiğinde, ayakkabının ön kısmının daha kısa olduğu sadece parmak uçlarını tuttuğu anlaşılmaktaydı. Bu şekilde anılmasında, ayakkabının genel formu korunmakla birlikte dışardan fark edilecek bir biçime sahip olması yatmaktaydı. Böylece bir yönü ile farklılaşan ayakkabılar özel isimlerle anıldı.

Öte taraftan üretilen ayakkabılar öncelikle kasaba, şehir ve çevresinde satılıyordu. Bunun için ayakkabının nerede üretildiğini söylemek gerekmiyordu. Ancak ayakkabı başka bir şehirde kullanılıyorsa o zaman alınan yer özellikle vurgulanıyordu. Bazı özel durumlarda çok ün yapmış ustalara gönderme yapılabilirdi.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde yerel isimlerle anılan pabuçlara yer vermiştir. Boşnak pabucu bu isimlerden biridir. Üretilen pabuçlar genellikle yerinde tüketildiğinden kişilerin ait oldukları şehir ve bölge hakkında da bilgi vermektedir. Örneğin Kanijeliler mahmizli kubadi pabucu, Elburz yakınlarında bulunan Tavustan’ın Çerkez halkı Acem pabucu, Cezayirliler siyah fillar pabucu giyerlerdi. Kocaeli ve çevresinde de pabuçlar üretildikleri yerle adlandırılmaktaydı. Ayakkabılar Gebze pabucu, Kandıra pabucu, İznikmid pabucu ve Geyve pabucu olarak tanımlanmıştır.

Kocaeli pabuçlarının isimlendirildiği; Şer’iyye sicillerinde kaçak kölelerin bulunması ya da kime ait olduklarının tespiti için yapılan kayıtlardan anlaşılmıştır. Özellikle kayıp, kaçak veya bir suçtan arananların veya vergi tahsilinde kişilerin karışmaması için “ismiyle resmiyle tersim” yoluna gidilirdi. Şer’iyye sicilinde bu tanımlamalara geçmeden önce “tafsil budur ki” veya “vech-i tezkiretü’l-hurûf budur ki” kaydı yer alırdı. Kişinin adı dış görünüşü; saç rengi, göz rengi, sakalı, boyu ve baştan başlayarak ayağına kadar giydiği kıyafet, ait olduğu milliyeti kayıt edilirdi. Resim ve fotoğrafın kullanılamadığı bir dönemde kişiler belirtilen kıstaslara göre adeta anlatımla resmi çizilirdi. Mahkemeye gelen kaçak bir kölenin ayağına giydiği ayakkabıyı da kadı veya kâtip “Kandıra pabucu”, “İznikmid pabucu”, “Gebze pabucu” veya “Geyve pabucu” diye belirterek yazdı. Ancak biçimsel özelliği açıklayarak kaydetmedi. Dönemin yaşayanları bölgesel farklılıkları ayırt edebildiğinden biçimsel farklılığın detaylandırmasına gerek duyulmadı. Söz konusu pabuçların kıstas değerinin olması yakalanan kaçak kölelerin betimlemelerinde kullanılmasından anlaşılmaktadır. Ayakkabıların kullanılmış olması, bu değeri arttırmaktadır. Şöyle ki köhne bir ayakkabının kimliğini koruması, özel bir tarza sahip olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle sicil tutanaklarını yazan kişi;

“…başında kara ağrız ve ayağında Gekvize pabucu ve boz ağrız çakşır giyer abd-ı âbıkı tutup…”; “…sarı saçlı, başıkabak, arkasında köhne ak kebe, ayağında Gekvize pabucu, sarışın, açık kaşlı, orta boylu…”; “…Kır aba çakşır ve İznikmid pabucu giyer…” diye kaydetti.

Bazen kaçak kölelerin kıyafet tanımlamaları “kaçak” ilanı veren sahiplerinin tarifine göre kayıtlara geçiyordu. Sahip, kölenin kendisine tesliminin sağlanması için detaylı tasvir yapmaktaydı. Burada da yine ayakkabı için yöresel isimler kullanılmaktaydı:

“…başına bir cânibi mor bir cânibi kızıl yelken takye ve eğinine ak kebe ve içine siyah yelek ve keten bezi gömlek ve don ve alaca kolan kuşak ve ayağına ak aba çakşır ve tokalı Kandıra pabucu giyer…”; “…başına keçe takye ve eğnine boz kebe ve kır naçara ve ak gömlek ve ayağına aba çakşır ve Kandıra papucu giyer…”

Kaçak kölelerin ayaklarında, İstanbul dâhil olmak üzere Kocaeli ve çevresinde yedi üretim yerine göre pabuç tespit edildi. Bu yerleşim yerleri, Gebze, Kandıra, İznikmid, Geyve, İstanbul, Frenk ve Engüri’dür. Adı geçen tanımlamalardan Kocaeli’nin farklı nahiyelerinde pabuç dikiminin yaygın olduğu anlaşılmaktadır. İslambol pabucu olarak anılan pabuçlar da bulunmaktadır. İstanbul ve Kocaeli çevresinde başka yerlerde imal edilmiş Frenk ve Engüri (Ankara) gibi ayakkabılara da rastlanıldı. Ancak çok fazla değildi. Kocaeli çevresinde elimizdeki verilere göre sırasıyla Gebze, İznikmid, Geyve ve Kandıra pabuçları tercih edilmekteydi. Bu nahiyeler içinde ise Gebze pabuçları en yaygın kullanıma sahipti.

Kocaeli ve çevresinde giyilen pabuçların bazıları “tokalı”, “kurt ağzı” veya “ilikli” olarak tanımlanmıştı. Söz konusu ifadeler pabucun biçimini tarif etmektedir. Tokalı pabuçlarda ayakkabının üst kısmında deriden orta kalınlıkta bir bağ bulunurdu. Muhtemelen bunlar ayağı daha iyi sarmaktaydı. Adı geçen bölgede çok olmasa da tokalı pabuçlar kullanılmaktaydı. Kurtağzı muhtemelen ucu sivri diye belirtilen pabucun başka bir söylemiydi. Atik Gürbüz’ün Remzî’nin Divanı’ndan verdiği örnekten “Yine kurd ağzı pabuçla dolaşur her şebde / Bekliyor subha değin yâr eşiğin o çomar” model olma ihtimalinin yüksekliğini göstermektedir. Nitekim ihtisap kanunlarında ve narh kayıtlarında ayakkabı ölçüleri içinde kurtağzı bulunmamaktadır. İlikli ise bağcık geçirilerek giyilen ayakkabı olmalıydı. Bütün bunlar geleneksel formlarda üretilen pabuçlarda farklı tarzların uygulandığını göstermektedir. Bu detaylar ayakkabıların zevk ve tercihe göre de üretildiğini de anlatmaktadır.

Bütün bunlardan şu sonuçlar çıkarılabilir: Erken Modern Dönem’de yöresel olarak hirfet erbabının kendi kadim âdetlerinde ve ihtisap nizamnamelerinde belirlenen standartlara uygun ayakkabılar üretilmiştir. Her beldenin hirfetinin kendi yaşadıkları bölgeden kaynaklanan ihtiyaçlara yönelik tarz ve standartları oluşmuştur. Bu sebeple bir bölgedeki ayakkabının şekil ve malzemesi ile bir başka bölgedekilerin aynı olması düşünülemez. Çünkü hirfet erbabının en önemli özelliği talebe uygun tarz ve miktarda üretimde bulunmasıdır. Oysa yukarıda da gösterildiği gibi geleneksel boyutta yeni zevk ve tercihler ayakkabılara da yansıdı. Daha önce ayakkabıda pek görülmeyen tokalı, ilikli, topuklu, sivri burunlu tanımlamalarıyla yeni modeller görülmeye başlandı. Bu yeni modellerin ortaya çıkışı hem iktisadi ilişkilerin yerelden daha geniş bir alana yayılmasıyla hem de ayakkabıcılıkta deneyimli olan bölgelerin ürünlerinin yavaş yavaş başka bölgelere örnek teşkil etmesiyle açıklanabilir. Bölgenin genel olarak sefer ve Hac yolu üzerinde olması ayakkabı satışlarının artmasına vesile olmuş olmalıdır. Yine bu nedenle Kocaeli pabuçların alıcıları sadece İstanbul ve Kocaeli çevresi değil aynı zamanda adı geçen güzergâhta seyahat edenlerdi. Böylece Kocaeli ve çevresinde üretilen pabuçlar sadece iç pazara yönelik değildi. Bu yönüyle Kocaeli pabuçları bölgeler arası ticarete konu olmuştur. Kocaeli ve çevresinde neredeyse her yerleşim yerinin kendi adıyla anılan bir ayakkabıya sahipliği, bölgenin Hac, tüccar ve sefer yol ağlarının üzerinde olmasından kaynaklı arz talep ilişkisinin canlılığı ile açıklanabilir. Üretim ve tüketim arzına bağlı olarak bölgesel çeşitlilik isim yapabilmiştir. Yerel bir üretim organizasyonu olan hirfet düzeni yavaş yavaş genişlemiş ve “akreb bazardan” “uzak bazara” geçiş eğilimi göstermiştir.

KAYNAKÇA

BOA, 36 Numaralı Mühimme Defteri, Hk. 499; 90 Numaralı Galata Şer’iyye Sicili; 24 Numaralı İstanbul Şer’iyye Sicili; 5 Numaralı Üsküdar Şer’iyye Sicili; 9 Numaralı Üsküdar Şer’iyye Sicili; 26 Numaralı Üsküdar Şer’iyye Sicili; Özer Ergenç, “Osmanlı Klasik Döneminde Sağlık Bilgisinin Üretimi”, Şehir, Toplum, Devlet, Osmanlı Tarih Yazıları, İstanbul 2012, s. 467-481; Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C. 1, haz. Orhan Şaik Gökyay, YKY, İstanbul 1996, s. 162; Tülin Çoruhlu, “Eski Ayakkabılar”, İlgi, S. 81 (Bahar 1995), s. 29-31; Hülya Tezcan, “Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya Uzanan Yolculuğunda Ayakkabının Kullanımı”, ed. Osman Kunduracı, Ahmet Aytaç, X. International Turkıc Culture, Art and Protection of Cultural Heritage Symposium / Art Activity, 21-27 September 2016, Ulan Bator, Mongolia, s. 147-150; Reşat Ekrem Koçu, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Ankara 1969, s. 29; Yücel Yaşar, 1640 Tarihli Es’âr Defteri, Ankara 1982; Aaron Hill, The Present State of the Ottoman Empire, London 1710, s. 93, 137-138; Fynes Moryson, The Itineary, IV., University og Glasgow and James MacLehose and Sons Publishers, Glasgow 1907, s. 225; Emine Dingeç, “16. ve 17. Yüzyıllarda Kocaeli Pabuçları Üzerine”, Uluslararası Milli Mücadele Servetiye Cephesi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu VI, Kocaeli 2020, s. 1409-1420.

Emine DİNGEÇ