Kocaeli Kültür ve Gelenekleri
İzmit’in Taşköprü bölgesinde ve Kandıra’da bayramlar sırayla her gün bir köyde kutlanmaktadır. Gölcük dahil çoğu yerde bayram namazı çıkışında erkekler toplu halde bayramlaşmaktadır. Eski yıllarda namaz çıkışı komşu köylerden gelen misafirler paylaşılarak evlerde yemek verilir veya köy meydanındaki sofralarda birlikte yenirdi. Şu anda gün içinde uzak köylerdeki hısım akraba bayramlaşmaya gelmekte, her gelen misafir grubuna ayrı sofra kurulmaktadır. Bayram sofrası için Eşme’de “arife çöreği” denen cevizli ekmek, Kandıra ve Taşköprü yöresinde ona benzer “lokum” ekmeği, Gebze’de “kulaç” denen hamur kızartması ile birlikte hemen her yerde dolma (sarma), keşkek ve sütlaç yapılır. Bayram namazından sonra veya arefe günü mezarlık ziyareti yapılmaktadır. Başta Kandıra ve İzmit’in köyleri ile Hereke olmak üzere çoğu yerde büyük ağaçlara salıncak kurulup kızlar darbuka eşliğinde türkü söyleyerek sallanmakta, erkeklerle maniler yoluyla atışmaktadır. Eskiden annelerinin hazırladığı bez torbalarla bayramlaşmaya, el öpmeye gelen çocuklara mendil arasında bozuk para, kavrulmuş nohut, lokum, şeker vb. verilmekte, at yarışı, güreş vb. yapılmaktaydı. İki bayram arasında düğün yapılmayacağı inancı hâlâ vardır. Balkan muhaciri köylerinde bayramlarda veya yazın gençlerin kılık değiştirerek evleri gezdiği “saya” geleneği sürmektedir.
Ramazanlarda bir ay için çevre köylerden teravih kıldıracak hoca getirilir. Halıdere’de de bulunduğu kaydedilen bu uygulamada hocanın her akşam bir evde misafir edilmesine İzmit’in Taşköprü bölgesiyle Kandıra köylerinde “hoca gezeği” denmektedir. Karamürsel köylerinde ramazan öncesinde kadınlar toplanarak yüzlerce ramazan yufkası yapmaktadır. Gölcük’te “şoti” denen bu imecede tatlı, erişte ve tarhana yapılır. Ramazan gecelerinde Halıdere’de kahvelerde “yüzük” oynandığı kaydedilmektedir. Kandıra köylerinde bu vb. oyunlar “köy odası” denen bir çeşit misafirhanede kış gecelerinde de oynanırdı. Bu köylerde sahur için hemen her gece makarnanın değişik bir çeşidi hazırlanıp pişirilirdi. Köylerde çoğunlukla davul bulunmadığından sahura teneke çalarak kaldırılır.
Hıdrellez geleneklerinin en yaygını, boş bir küp, su kovası ya da niyet kutusu gezdirilerek herkesin onun içine yüzük, küpe vb. atması, küpün içinden mani çekilmesidir. Gebze’de mani çekecek kızın yüzü örtülür, o “Bu kimin?” diye sorarak çıkan eşyanın sahibine atfedilen maniyi okur. Erkekler için niyet manisi çekilirken onlardan para alınıp bu paralar darbukanın içine konur. Uzuntarla’da maniler bir takvim yaprağından okunur. Diğer uygulamalar; dileklerin o yıl gerçekleşeceğine inanılarak bir kâğıda yazılıp denize atılması, insanların –özellikle gençlerintoplanarak ateşten atlaması, mesire yerlerinde piknik yapıp (eski yıllarda) davul zurna vs. eşliğinde eğlenilmesi, közde mısır pişirilmesi, sabahleyin evin pencerelerinin açılması, saçlara ve gözlere üzüm suyu sürülmesi, kısa boyluların boylarının uzaması için yağmur altında durmasıdır. Bir gün önce gül ağacının dibine ekmek ufalanması, beyaz zambak çiçeğinin işaretlenip uzayan kısmının kesilmesi vb. gelenekler de vardır. Sakıncalarına inanılarak kaçınılanlarsa ev süpürmek, bir işe başlamak, yıkanmak, unlu mamuller pişirmek ve örgü örmektir. Bunların bir kısmı bir gün öncesinde yapılmaktadır. Cumhuriyet öncesinde “Kuzu Fermanı” yayımlanarak her sene Kocaeli’den İstanbul’a kuzu gönderilmiş, bir dönem de askerler Bahriye Bayramı kutlayıp halka ziyafet çekmiştir.
Kocaeli’de iki farklı yağmur duası uygulaması vardır: İzmit’e bağlı Hasancık vd. Balkan muhaciri köylerinde yağmur duasına çıkan kadınlar çocukları ve hayvanları da dua yerine götürür, büyükler çocuklara su fırlatarak ağlatır, hayvanlar bağırışır. Karamürsel’de komşu köylerle birlikte yapılan yağmur duasında pilav, tatlı vb. dağıtılır. Gölcük Nüzhetiye ve civardaki Kafkas göçmeni köylerde hoca üzerine dua yazdığı bir at kemiğini çuvala koyar, dere kenarında bir ucunu bir yere bağlayıp kalanını açıkta bırakır. Köyde hep birlikte yapılan duadan sonra hava bozunca bir çocuk gönderilerek dualı kemik aldırılır. Manav (yerli) köylerinde duayla birlikte “Teknede hamur,/Tarlada çamur;/ Ver Allah’ım ver,/Sicim gibi yağmur!” tekerlemesinin de söylendiği kaydedilmiştir. Bir Çepni yerleşimi olan Suadiye’de yüksek bir yerde sabah erkenden yapılan duaya bazen sadece (günahsız olduklarından) yedi sekiz yaşlarındaki çocuklar götürülür.
Nazarı önlemek için evlere at nalı, sarımsak, nazar boncuğu vb. asma âdeti, Nüzhetiye vd. Gölcük köylerinde de mevcuttur. Nazar değenlere “kurşun dökme” uygulamasına bazı İzmit köylerinde “kor atma” da denmektedir. Önce niyet edip suyun içine maşayla köz, bazen de ilâveten ekmek ve yedi parça süpürge teli atılmaktadır. Soğuyunca üç yudum içilip ele yüze sürülen suyun kalanı ve ekmek kırıntıları bir ağaç dibine dökülmekte, korları ayakla ezilmektedir. Nazarla ilgili diğer uygulamalar, Kandıra’da görülen çocuğa atletinin ters giydirilmesi; kara çalı dikeni, sarımsak ve çörek otunun bir bezle çocuğun omzuna dikilmesi, başının üstünde üç kez tuz döndürülmesi ve yüzüne ocak karası sürülmesidir. Sonuncusu Tepetarla vd. İzmit muhacir köylerinde de bulunmaktadır. Çakır veya mavi gözlü insanların daha çok nazarının değdiği kabulü, Kartepe Suadiye ve Gölcük Nüzhetiye’de de belirlenmiştir.
Kocaeli’de çocuklara ad verme, doğumun üçüncü gününde çoğunlukla bir komşu evinde yapılır. Sabah namazından sonra kulağına ezanla adı üç defa tekrarlanır. Kandıra’da eskiden çocuğun adını belirleyen varsa dede, o yoksa babaydı. Recep ayı, Kadir gecesi, Bayram vb. özel zamanlarda doğanlara bu adlar verilirdi. Gölcük’te büyü tutmasın diye herkesin bilmediği bir ad daha eklenirdi. İlk çocuk yaşamazsa sonraki kıza annesinin, erkeğe baba veya dedesinin adı konurdu.
Eskiden sünnet çocuklarını atla, diğer çocukları arkasında faytonla gezdirmek, sünnet çocuğuna babasının saat alması yaygındı. Halıdere’deyse tekne ile gezdirilirlerdi. Kocaeli genelinde hâlâ Örcün’deki Sultan Baba vd. türbelere götürülürler. Eski dönemlerde İzmit Taşköprü köylerinde ve Hereke’de sünnetlerde köçek ve karagöz de oynatılmıştır.
Kocaeli’de halen askere gidecekler bir hafta vedalaşmaya dolaşmakta, uğurlama ziyaretine gelenler hediyeler vermekte, asker evden tekbirlerle çıkmaktadır. Bazı yerlerde birliğine teslim olana kadar evde düğüm atılacak bir şey yapmama ve uğurlamada şakadan ağzına emzik verme uygulamaları vardır.
Evlenecek genç erkeklerin eş adayı eskiden ya anne baba tarafından belirlenip yakınlarına soruşturulur veya gençler çapa, orak vb. mevsimlik iş ortamlarında, çeşme ve pınarlardan su getirirken; imece, düğün, bayram vb. ortamlarda tanışırdı. Gölcük köylerinde kızların kimle evleneceklerini rüyada görmek için yastıklarının altına anahtar, elma kabuğu vb. şeyler koymaktaydı. Kandıra köylerinde az da olsa iki ailenin kız ve erkek çocuklarının birbiriyle evlendiği “değişme evlilikler yapılmıştır. Kocaeli genelinde kızların kaçarak evlenmesi oldukça yaygındır. Kız istemede önce bir akraba kadın gönderip niyet öğrenilir, olumluysa aile büyükleri dünürlüğe gider, olumsuzsa çeşitli bahaneler uydurulur. Genelde damat adayının ayakkabılarını saklayıp bahşiş isteme, Gölcük köylerinde ise kız verildiğinde silah atma âdeti vardır.
Söz ve nişan için alışveriş yapmak, “söz/nişan düzmek”tir. Halıdere vb. sahil yerleşimlerinde eskiden bunun için mahsul motorlarıyla İstanbul’a gidilirdi. Kandıra’da zinet olarak alınan altınlarla birlikte kıza götürülen “nişan bohçası”na şalvarlık kumaş, kukla havlu vs. konur, kız ailesi de bohçasına karşı tarafın yakınları için aldığı gömlek, çorap vs. koyar. Gölcük’te kaydedilen söz veya nişan kurdelesi (yüzükler) kesilirken “Makas kesmiyor” deme âdeti, diğer yerlerde de yaygındır.
İzmit’in Ortaburun vd. muhacir köylerinde düğüne davet için haşhaş ve üzümlü “davet (kavil) ekmeği; Kandıra Teksen, Safalı vd. manav köylerindeyse lokum ekmeği, (daha eskiden) mum veya kibrit gönderilmesi yaygındır. Karşılığında düğün için tabak çanak, kaşık vb. toplanır. İzmit’in Duraklı vd. Taşköprü köylerinde eskiden “büyük kına” için herkesin getirdiği unlardan “yenge çöreği” yapılırdı.
Halıdere çevresinde kız tarafında pazartesi “gelin hamamı” yapılır, sonrasında “telek” denen kadının yönettiği, hafta boyunca süren eğlenceler yapılmaktadır.
Kandıra köylerinde “küçük kına” ve “büyük kına”da gelin ağıtlarla ağlatılır. Eskiden erkek tarafı davullar ve kiremit üstündeki külü gazla yakarak oluşturulan “güvey halkası / güverki” eşliğinde sinilerle “gelin-güvey çöreği” getirirdi. Hediyeler “dürü çekilerek” verilir, kına bitince kızın yakınları “kızevli” giderek oğlanın köyünde bazı avlu, harman vs.leri yakar, karşı çıkılmazdı.
Düğün sabahı erkek tarafında damat traşı yapılıp berber ve sağdıç damadı giydirirken kız tarafında Gölcük ve Karamürsel’de gelinin yüzü “telek” tarafından pullanır, Kandıra köylerindeyse ağıtlarla gelinden “zülüf kesilir”, gelin çocuklar dahil herkesin elini öper. Kandıra’da erkek evince bir dal parçasından “dürü ağacı” yapılıp gezdirilerek hediyeler ona takılır; at yarışı, güreş vb. yapılırdı. Misafirler köyün girişinde çalgılarla karşılanmayı beklerdi. Gölcük tarafında eskiden gelin beyaz bir atla “makarcılar” tarafından ata bindirilip düğün alayıyla götürülürken, Kandıra ve İzmit’in manav ve muhacir köylerinde “gelin arabası” hazırlanırdı. Öküz arabalarına ağaç dalları, üzerine kırmızı “aynalı kilim”ler gerilir, arabalar çiçeklerle, öküzlerin kuyruklarıysa renkli boncuk ve düğümlü iplerle süslenirdi. İzmit Taşköprü, Kandıra vb. köylerinde dışarıdan gelin almaya gelenlerden “toprak bastı parası” alınır. Gelini evden beline kırmızı kuşak bağlayan babası veya erkek kardeşi çıkartır. Çeyiz sandığının üzerine oturan çocuklar, bahşiş alınca kalkar. “Yol bağı” geleneği hemen her yerde vardır. Gelin, evinden çıkarken ve damadı evine girerken çevresine kilim gerilerek gizlenirdi.
Akşam namazından sonra “hoca nikâhı” kıyılır. Yatsı namazında ayakkabıları saklanan damadın yumruklanarak evine sokulmasına “güveyi kuyma” denir. Gelin “yüz görümlüğü” almadan yüzünü açmaz. Sonrasında kız evinden gönderilen tavuk ve tatlıyı yerler. Bazı yerlerde kına gecesinin sonunda gelinin kız arkadaşları darbuka çalarak “heyamola”ya çıkıp evlerden hediye toplar. Kandıra ve İzmit Taşköprü köylerinde bir gün sonra kız tarafının gelinin evine gelip eğlenmesine “duvak” veya “paça”, gelinle damadın baba evindeki ilk yemeğine “evirli” denir. Evirli’de “Bıçak böreği kesmiyor” diyen damada bahçe, ağaç, inek vs. verilir.
Çocuğu olmayan kadınlar Kandıra’da “Ebi Süfyan muskası” taşır. Hamile kadın fırın önünden geçerse mutlaka ekmek, pide vs. yedirilir. Aşeren hamile istediğini yiyemezse avucunu yalaması istenir. Hamile kadının et vs. bulaşmış elini sürdüğü yerde bebekte leke çıkacağı inancı, Kandıra’da da Gölcük’te de vardır. Karamürsel’de sevmediği insanın yanında duran hamilenin çocuğunun ona benzeyeceğine inanılır. Kocaeli genelinde yeni doğan çocuğun göbeği “okusun” diye okul veya cami bahçesine gömülür, Gölcük’teyse “temiz huylu olsun” diye suya atılır. Doğum yapan kadın kırk gün evden çıkmaz. Çıkarsa al basmasına uğrayabilir. Bunu önlemek için Kandıra ve Karamürsel’de kapıya erkek ceketi asılır, Kandıra’da üstüne al yorgan örtülür. Kırkıncı gün içine kırk taş atılan suyla önce anne sonra bebek “kırklanıp” bir yakınlarına “kırk uçurma”ya gidilir. Oradan yumurta, soğan vb. verilir. “Kırklı” anneler karşılaşırsa, kucaklarında bebeklerle sırtlarını dönerek “görüşür”.
Cenaze evine yemeği komşular getirir. Bütün ışıklar yakılır, naaş kıbleye çevrilir, üzerine bıçak, makas vb. konur. Giysileri fakirlere verilir. Yedi, kırk ve elli ikisinde okuma yapılır.
KAYNAKÇA
Ahmet Nezih Galitekin, Geçmişten Günümüze Halıdere, Halıdere Belediyesi Kültür Yay., Halıdere, 1999. Ali Aktaş, İzmit Sancağında Manavların Etnik ve Kültürel Yapısı, Cinius Yay., İstanbul, 2016; Ali Aktaş, Yerli-Yerleşik Türkler: Manavlar, Beşiz Yay., İzmit, 2018; Asude Samsun, Kocaeli İli Balkan Muhacir Ağızları, Yüksek Lisans Tezi, Trakya Ün., 2018; Atillâ Çetin, Kocaeli Tarihinden Sayfalar, İzmit Rotary Kulübü, İzmit, 2000; Betül Bilyaz, Kocaeli Kandıra Ağzı, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Ün., 2019; Büşra Balbay, Kocaeli İli Kartepe İlçesi Avluburun Köyü Ağzı, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Ün., 2021; Enise Gökçe, Kocaeli/Gölcük Nüzhetiye (Döşeme) Köyü Monografisi, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Ün., 2018; Işıl Altun, Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm, Yayıncı Yay., Kocaeli, 2004; Işıl Altun, Kocaeli Suadiye/Çepni Halk Kültürü, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2008; Işıl Altun, “Kartepe’de Sözlü Edebiyat ve İnanışlar”, Kartepe Kitabı II, Kartepe Belediyesi Kültür yayınları, Kocaeli, 2013, s. 845-902; Rıfat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi (haz. Atilla Oral), Demkar Yay., İstanbul, 2007; Türker Eroğlu, “Kandıra’dan Taraklı’ya Bayram Âdetleri”, I. Uluslararası Kocaeli ve Çevresi Kültür Sempozyumu Bildirileri, Cilt:I, Kocaeli, 2007, s. 552-560.
Kenan ACAR