Bozoklu Namıyla Maruf, Kocaeli Minyatürleri Çizimi Yapan Elçi
1820 senesinde Üsküdar’dan İran’a resmi bir heyetle giden Bozoklu Osman Şakir Efendi, Gebze, Hereke ve İzmit’e ait olmak üzere Kocaeli’den üç minyatüre yer verir. Bu çizimlerinde o dönem şehrin manzarasını, tarihi yapılarını, doğallığını görmek mümkün. Üç asır öncesine ait bu minyatürler ilimizin önemli bir birincil kaynağı niteliğindedir.
Doğum yeri olan Yozgat’ın Bozok şehriyle şöhret kazanan Bozoklu Osman Şakir Efendi, İkinci Mahmut tarafından 1810’da İran’a gönderilen Yasincizade Abdulvehhab Efendi öncülüğündeki elçilik heyetinin Farsça mütercimi olarak görevlendirilmiş ve bu seyahat sırasında uğradığı kimi şehirleri, kendisinin çizdiği minyatürlere de yer verdiği Musavver İran Sefaretnamesi adlı eserinde kaleme almıştır. Millet Kütüphanesinden tedarik ettiğim nüshasındaki bilgiler ışında konuya dair detaylar vereceğim.
Bozoklu Osman Şakir Efendi’nin 1810’daki bu görevlendirilmenin ardından İstanbul’dan hareketi ile ilk önce Üsküdar’la başlayan minyatür çizimlerini Kartal, Gebze, Hereke Hanı, İzmit, Sapanca, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Köroğlu Çeşmesi, Gerede, Bayındır, Çerkeş, Karacalar, Karacaviran, Koçhisar, Tosya, Hacı Hamza, Sarmaşıkkaya, Osmancık, Dingil Hüseyin Derbendi, Merzifon, Amasya, Zengan, Siyahdihan, Ebher, Kazvin, Kışlak ve Tahran’a kadar devam ettirerek, 31 yerleşim yerini resmetmiştir. Üsküdar’da başlayan sefaretname notlarına Merzifon’a kadar kısaca yer vermiş ve bazı tarihî anekdotlarla desteklemiştir. Buradan sonraki tarihî kentlerin sadece minyatürlerini yapmıştır.
İstanbul’dan yola çıkan elçilik heyetiyle Üsküdar’da geceler ve ertesi gün “kanadı kırık bir kuş”a benzettiği Kartal’a gelen Şakir Efendi, buradaki evlerin küçüklüğünden bahseder. Kartal’dan yola çıktıktan sonra sağanak yağmur nedeniyle beş saatte Gebze’ye varır. Kiremitli küçük evleri ve camisinin olduğunu belirttiği Gebze’de misafirhanede konaklar, ancak soğuk bir gece geçirir. Gebze’ye gelişi esnasında Ziya Paşa’nın meşhur “Erişir menzil-i maksuduna aheste giden / Tiz-i reftar olanın payine damen dolaşır” beytini mırıldanır. Ziya Paşa’dan aktardığı bu beytin anlamı ise yavaş giden hedefine ulaşır ya da acele yürüyenin etekleri ayağına dolaşır. Gebze minyatüründe bir cami etrafında kümelenen ağaçlar arasında kiremitli en fazla iki katlı evler olduğu görülür. Şakir Efendi’nin diğer şehirlerdeki camii çizimleri benzer olduğundan camiin Sultan Orhan mı yoksa Çoban Mustafa Paşa Camii mi olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Ancak genellikle çizdiği resimlerinde odak noktası şehrin merkezi konumundaki camilerdir. Bu da bize Mustafa Paşa Camii olma ihtimalini gösteriyor. Çizimin sağ üst köşesine Osmanlı Türkçesi ile “Gibze” yazması da ilginç, çünkü bu dönemlerde “Gekbuze” şeklindeki yazılışları görmekteyiz. İzmit’e doğru yola çıkan Şakir Efendi, Hereke Hanı’nda bir müddet konakladıktan sonra yola devam eder. Hereke Hanı hakkında günümüzde bile pek detaya sahip değiliz. Osman Şakir’in çizdiği minyatürdeki hanın hemen yanında bir çeşme olduğu da görülüyor. Hereke’deki bu yapının izlerini ve varlığını gösteren önemli bir çizim. Buradan hareket eden Şakir Efendi, İzmit’te bir evde iki gece heyetle konaklar. İzmit minyatüründe yine iki katlı kiremitli evleri görmekteyiz ve çizimde iki camii fark edilmekte. Ön planda biraz daha hacimli görünen camii, şehrin önemli tarihi yapılarından olan Yenicuma adıyla da anılan Pertev Paşa Camii olsa gerek. Şehrin hemen sahilinde iskele ve denizde birkaç tane yelkenli görülür. Sağ üst köşede ise İzmit’in günümüzdeki dönüşen isminin aslını oluşturan “İznikmid” yazmaktadır. Buradaki konaklamanın ardından ertesi gün at sırtında giderek altı saatte Sapanca’ya ulaşır. Şakir Efendi, burada bir handa geceler, şehrin doğasına hayran olur. Seher vakti Sapanca’dan hareket eden Şakir Efendi, Sakarya Nehri üzerindeki İkinci Bayezid’in yaptırdığı köprüyü temaşa eder ve nehir hakkında detaylıca bilgi verir. Uzun bir müddet sonra Geyve’ye ulaşır. Doğal güzelliğine dikkat çektiği Geyve’de viran bir handa konaklar. Sonrasında yola çıkarak Taraklı’ya altı saatte ulaşır. Şakir Efendi, Taraklı’daki misafirperverlikten ve doğal manzaranın güzelliğinden detaylıca bahseder. Buradan hareketinden sonra Şakir Efendi, Akşemsettin’in türbesine istinaden Türbeli diye adlandırılan Göynük’e altı saatte yine at sırtında varır. Göynük’te konaklamanın ertesi sabahı heyetle birlikte Akşemsettin’in türbesini ziyarete gider. Ziyaretin ardından uzun bir yolculuk sonrası sekiz saate Mudurnu’ya ulaşır. Şakir Efendi, Mudurnu köyünde denk geldiği iğne imâlatı işinden detaylıca bahseder. Mudurnu’dan atlara binip Bolu’ya doğru yola koyulan heyet, güzergâhın engebeli yapısından dolayı sıkıntılar yaşar ve kar, yağmur, fırtına derken şiddetli soğuktan etkilenerek Bolu’ya varır. Soğuğun yanı sıra Bolu’da huzursuz bir gece geçirir.
Şakir Efendi, Bolu’yu Ahmet Paşa’nın yaptırdığı saat kulesiyle birlikte çizer. Ertesi gün Ramazan Bayramı nedeniyle gece yarısı yola çıkarak dağlar, tepeler aşar ve Cağa Gölü yakınındaki Köroğlu Çeşmesi denilen mevkiye ulaşır. Buradaki istirahatın ardından dağların güzelliğine dikkat çeken Şakir Efendi, dağın arasında İstanbul’daki dikilitaşın üçte biri kadar olduğunu söylediği bir dikili taşın varlığından bahseder. Şakir Efendi dikilitaşı ve kitabesini inceledikten sonra atına binip tekrar yola koyulur. 12 saatlik uzun bir yolculuğun ardından sabaha yakın Gerede’ye ulaşır. Şakir Efendi, o gece konakladığı ev sahiplerinin şiddetli soğuk nedeniyle evi ısıtamadıklarını, dolu sesinden uyuyamadıklarını anlatır. Sonraki gün Gerede’den ayrılışın ardından dokuz saatte Bayındır köyüne varırlar. Burada bir handa konaklamalarına rağmen kötü bir gecenin ardından, huzursuz bir şekilde Bayındır’dan hareket ederek Çerkeş’e ulaşır. Bayındır’a rağmen Çerkeş’ten memnun olur ve buranın çiçek bahçelerinden, doğallığı ile kasaba ahalisinin misafirperverliğinden bahseder. Birkaç saat burada konaklamanın peşinden dokuz saat sonra ulaştıkları Karacalar köyünde geceyi geçirirler. Seher vakti hareketle, ertesi gün Karacaviran’da yer alan menzilhanede konaklarlar. Daha sonra atlara binerek Koçhisar’a gelirler. Geceyi burada geçiren kafile gündoğumuyla yola çıkar ve Devrez çayı güzergâhından giderek dokuz saat sonra Tosya’ya ulaşır. Tosya’da Gemalmaz İbrahim Ağa’nın evinde misafir olarak geceyi geçirdikten sonra ertesi gün yola çıktıktan on saat sonra Kızılırmak kenarında, 70-80 evli bir köy olan Hacı Hamza’ya ulaşırlar. Bu köyde geçirilen gecenin ardından ertesi gün Kızılırmak güzergâhı doğrultusunda etrafı kayalıklarla çevrili Sarmaşıkkaya’ya varırlar. Birinci Abdülhamid’in veziri Darendeli Mehmet Paşa’nın buradaki imar çalışmalarına dikkat çeken Şakir Efendi, Sarmaşıkkaya’ya hayran kalarak, yoluna devam eder.
Kızılırmak üzerine İkinci Bayezid tarafından inşa ettirilen günümüzde Koyun Baba Köprüsü denilen, Osmancık adındaki 15 gözlü köprüye sekiz saat sonra ulaşırlar. Şakir Efendi köprünün özelliklerinin yanı sıra burada Kızılırmak’ı ve kaynağını da uzunca anlatır. Cihanda misli bulunmaz dediği bu köprüyü temaşanın ardından bir müddet sonra Osmancık’a ulaşır ve notlarında buradaki tarihî bir kaleden bahseder. Osmancık’tan sonra Dingil Hüseyin Derbendi denilen yere varan heyet, burada istirahat eder ve ardından 16 saatlik yolculuk sonrası seyahat notlarının sona erdiği Merzifon’a ulaşır. Merzifon’a gelişin ardından kafilenin başındaki elçi Yasincizade Abdulvehhab Efendi Kadı Mollazade, Şakir Efendi de Mustafa Ağa adlı birinin evine konuk olur. Şakir Efendi, Merzifon halkının misafirperverliğini, şehrin doğallığını, bahçelerini ve huzur veren manzarasına olan hayranlığını dile getirir. Osman Şakir Efendi’nin sefaretnamesindeki bu notları ile Anadolu’nun bir kısmına dair verdiği izlenim, bilhassa çizdiği minyatürleri ile Anadolu coğrafyasındaki bazı tarihî mekânların tanıtılmasına renk katmıştır. Üsküdar’dan Merzifon’a kadar olan geçtiği 24 yerdeki han, köprü, köy, kasaba ve konak yerleri hakkında bilgi veren Şakir Efendi, Merzifon’dan sonra Türkiye’de Amasya ile İran’da yer alan Zengan, Siyahdihan, Ebher, Kazvin, Kışlak ve Tahran’ı kendi yaptığı minyatürlerle sadece resmetmiştir.
Kısa da olsa Gebze, Hereke ve İzmit hakkında verdiği bilgiler 19. yüzyılda şehrimizin genel görünümü ve tarihi yapılarının varlığı açısından önemlidir. Bilhassa Hereke Hanı ile ilgili çizim, hakkında hala malumatımızın zayıf olduğu hanın detaylarını bilmemiz açısından önemli bir bulgu.
KAYNAKÇA
Fatih Millet Kütüphanesi no:822; Recep Kankal, Yunus Emre Enstitüsü Dergisi, Üsküdar’dan Tahran’a Minyatürlerle Anadolu, Eylül-Ekim 2017, sayı 16, s. 78-83; Recep Kankal, “Bozoklu Osman Şakir’in Kocaeli’den Minyatürleri”, Gazete Ulus, 26.12.2019, s. 4; Güray Önal (Hazırlayan), Musavver Sefaretname-i İran-Resimli İran Sefaretnamesi (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım), T.C. Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2018, s. 63-74; Avni Öztüre, Resim, fotoğraf, belgelerle Brunga Yarımca Tarihi, Yarımca Belediyesi, 1971, s. 82; Cahit Bilim, Elçi, M. Seyid Abdülvahab Efendi, Yazar, Sefaret Tercümanı Bozoklu Osman Şakir Efendi Musavver İran Sefaretnamesi, OTAM: Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı 13, Ankara 2002, s. 273; Gülnur Kavak, Yasincizâde Abdülvehhâb Efendi ve Musavver İran Sefaretnamesi İstanbul Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Avrasya Çalışmaları Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016, s.39-40; A. Zeki Memioğlu, Musavver İran Sefaretnâmesi (1811) Elçi: Yasinci-zâde Seyyid Abdulvahhab Efendi, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, yıl 2001, cilt 8, sayı 17, s.238-245.
Recep KANKAL