Osmanlı Padişahı
Sultan Abdülmecid ve Tirimüjgan Kadınefendi’nin çocukları olarak 1842 yılında doğdu. Özel hocalardan Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca; Vakanüvis Ahmed Lütfi’den Osmanlı tarihi, İtalyan müzisyenlerden musikî tahsil etti. Amcası Abdülaziz’i ve kardeşi V. Murad’ı tahttan indiren Midhat Paşa ve grubuyla anlaşarak, anayasayı ilan etme vaadiyle 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıktı. Bosna-Hersek ve Bulgar ayaklanmalarını, Sırbistan ve Karadağ savaşlarını kucağında buldu. Çok geçmeden 93 Harbi patlak verdi. Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-ı Esâsî’yi 23 Aralık 1876’da ilan etti. Rusya’yla yapılan savaşın aleyhte gelişmesini bahane ederek 13 Şubat 1878 tarihinde meclisi süresiz kapattı. Aynı yıl imzalanan Berlin Antlaşması toprak kayıplarına yol açtığı gibi Ermeni Meselesi ve başka sorunlar doğurdu. Dış borçların ödenememesi üzerine alacaklı devletlerin temsilcileriyle 20 Aralık 1881’de bir anlaşma imzalandı. Avrupa devletleri, alacaklarını tahsil edebilmek amacıyla Düyûn-ı Umûmiyye İdaresi’ni kurdular. Sultan Hamid Avrupa’nın baskısını bu şekilde kısmen dizginlemesinden sonra bazı devlet yatırımlarına girişebildi. Müslümanlar arasına sokulmaya çalışılan nifaka karşı Panislamizm siyasetini geliştirdi. Almanya ile ekonomik ve siyasi ilişkileri arttırdı. Alman yatırımcılara başta demiryolu projeleri olmak üzere geniş imtiyazlar verdi. İmparatorluk bu dönemde bayındırlık, ziraat, sağlık ve bilhassa eğitim alanında önemli yeniliklerle tanıştı. Güzel sanatlar, hukuk, mühendislik, ticaret ve ziraat okulları açıldı. Daha önce teşebbüs edildiği halde başarısızlıkla sonuçlanan Dârülfünûn düşüncesi hayata geçirildi. Anadolu ve Balkan şehirleri modern mimaride okul, kışla, hastane, gar, rıhtım gibi yapılarla donatıldı; yeni fabrikalar kuruldu, Feshane ve Hereke fabrikaları genişletildi. II. Abdülhamid, meclisin kapalı ve anayasanın askıda kalmasına karşı çıkan muhalefetin baskısına daha fazla direnemeyince 23 Temmuz 1908’de Kânun-ı Esâsî’yi ikinci defa ilan etti. 27 Nisan 1909 tarihinde fetva ile tahttan indirilerek Selanik’e gönderildi. Balkan Savaşlarının başlaması ve Selanik’in tehdit altına girmesi üzerine İstanbul’a getirildi. 10 Şubat 1918 tarihinde Beylerbeyi Sarayı’nda öldü.
Saltanatı boyunca değil başka şehir veya ülkeye, Yıldız Sarayı’nın dışına dahi çıkmadığı bilinen Sultan Hamid İzmit’e en az dört defa gelmiştir. Bunlardan ikisi şehzadeliğinde, Sultan Abdülaziz zamanındadır. Padişah olarak ilk gezisini cülusunun üçüncü ayında 9 Kasım 1876 tarihinde yaptı. Vapurla İzmit Körfezi’ne kadar gitti, maiyetindekilerle beraber karaya çıktı ve biraz dinlendikten sonra İstanbul’a döndü. İkinci gezi ise 2 Nisan 1877 tarihinde Hereke’ye vuku buldu. Pertev Piyale vapuruyla yapılan yolculukta Kemaleddin, Nureddin, Süleyman ve Vahdeddin Efendiler padişaha refakat ettiler. Heyet ipek fabrikasını gezdi ve aynı gün kasabadan ayrıldı.
Kocaeli’nin idari statüsü Abdülaziz ve II. Abdülhamid devirlerinde birkaç kez değiştikten sonra, nihayet 1888 yılında yeniden müstakil sancak haline getirildi ve bu statüsünü 1909 yılına kadar korudu. Düzenlemeden sonra Kocaeli yerine İzmit adı daha çok kullanıldı. Bu dönemde bölge 1894 depremi felaketini yaşadı. İzmit çarşısında, bazı köylerde ve ormanlarda çıkan yangınlar köylüyü ve esnafı sarstı. 1895 yılında Gebze, Adapazarı ve Kandıra köylerinde çekirge istilası görüldü. Çekirgenin düşmanı olan sığırcık kuşlarının bölgeye hücum etmesi ve alınan resmî tedbirler sayesinde çiftçi büyük mağduriyete uğramadı (İkdam, nr. 306, 10 Zilhicce 1312; Saadet, 3349, 18 Zilhicce 1312) Bununla birlikte Abdülhamid saltanatında Kocaeli ve mülhakatı eğitim, ticaret ve bayındırlık alanlarında parlak bir çağ yaşadı. İzmit-Ankara demiryolu inşaatı Alman Deutsche Bank’a verildi. Yolun 40 kilometrelik İzmit-Adapazarı bölümü Haziran 1890’da hizmete girdi. Padişahın isteği üzerine uzatılan hattın Bilecik’e kadar uzanan kısmı 1891 Mayıs’ında tamamlandı. Nihayet Ankara durağı 1892 Aralık’ında tamamlanarak seferlere başlandı.
Devrin eğitim politikasından İzmit hayli kazançlı çıktı. İlköğretim düzeyinde yeni usulde eğitim vermek üzere İzmit İmaret Mektebi ve Maraşlı İbtidai Mektebi’nden başka karantina civarında bir ibtidai ve ayrıca İdadi bünyesinde bir ibtidai şubesi açıldı. Bazı köylerde yeni usul ile eğitim veren ibtidai mektepleri açılırken, mevcut okullarda da yeni usule geçildi. Eğitim alanındaki en önemli yenilik 1885 yılında lise düzeyindeki İzmit İdadisi’nin inşası ve bir yıl sonra eğitime başlamasıdır. Padişahın tahta çıkışının 25. yıldönümü anısına 1901 yılında yurdun çeşitli yerlerinde inşa edilen sembolik anıtsal eserler içerisinde İzmit saat kulesi de yerini aldı. Mutasarrıf Musa Kazım Bey’in girişimiyle belediyeye inşa ettirilen kulenin mimarı, I. Ulusal Mimarlık akımının temsilcilerinden ve aynı zamanda adı geçen mutasarrıfın damadı Vedad (Tek) Bey’dir. Osmanlı döneminde belediye reisleri valilerin ve mutasarrıfların gölgesinde kalmış ve belediyecilik gelişmemiş iken, İzmit Belediyesi inşa ettiği saat kulesi, rıhtım ve başka somut icraatlarıyla diğer belediyelerden ayrılır. 20. yüzyılın en önemli projelerinden olup ancak Cumhuriyet’in ilanından gerçekleştirilen Paşa suyunu şehre taşıma projesine bile girişilmiş ancak siyasi istikrarsızlık ve diğer sorunlar yüzünden sonuç alınamamıştır. Saat kulesinin bulunduğu alanda daha önce bir de millet bahçesi yapılması planlanmış ve hafriyatına başlanmış ise de, Kasr-ı Hümayun’un bundan zarar göreceği gerekçesiyle Tersane yönetiminin merkezî hükümeti uyarması üzerine inşaat durduruldu. Musa Kazım Bey’in çabasıyla sahilde bir belediye bahçesi inşa edildi.
1888 yılında sekiz vilayet ile İzmit sancağında birer örnek tarlası kurulması kararlaştırıldı. Burada modern tarım yöntemleri ve aletleri ile besicilikteki yenilikler çiftçiye uygulamalı olarak tanıtılacaktı. İzmit örnek tarlası için uygun arazi bulunması yıllar sürdü, en sonunda belirlenen bir arazinin sahiplerine ve kuruluş masraflarına ödenecek para bulunamadığı için proje donduruldu. II. Abdülhamid saltanatının son yılında bu defa Adapazarı’nda örnek uygulama tarlası kurulmak istendi ancak benzer sorunlar yüzünden bu da hayata geçirilemedi.
Rusya ile yapılan 1877-1878 Savaşı sonunda bazı toprakların elden çıkması üzerine Anadolu’yu saran yeni göç dalgasından Kocaeli de büyük ölçüde etkilendi. Buranın iklim koşullarının Kafkasya’nınkine benzer olması ve muhacirlerin daha önce gelen akrabalarına yakın olma istekleri bölgeyi cazip kılmaktaydı. Suriye, Lübnan ve Ürdün taraflarına gönderilen Çerkez muhacirlerden buranın iklimiyle uyum sağlayamayanlar da Karamürsel’de araziler satın alarak Aktoprak, Fevziye, Örencik, Teşvikiye köylerini kurdular. Kocaelili yöneticilerin sürekli olarak, iskâna elverişli yer bulunmadığını bildirmelerine rağmen, parçalanmış ailelerin birleştirilmesi düşüncesi ve diğer etkenler yüzünden muhacir akını durdurulamadı. Örneğin Gümüşhane’deki Sohum muhaciri aileleriyle birleşmek istedikleri için Adapazarı’na kabul edildi. Bölge, Balkanlardaki karışıklıktan dolayı Rumeli’den de Türk muhaciri aldı. 1881 tarihli bir belgeye göre, 93 Harbi sonrasında Kocaeli sancağına 21.486 Rumeli Türk’ü, Çerkez, Sohum ve Batum muhaciri yerleştirildi. 1895’ten sonra Bosna ve Hersek’ten gelen muhacirler Karamürsel, Kandıra ve Kefken bölgelerine iskânı sürdü.
Sultan Hamid Hereke’deki fabrikalara önem vermekteydi. 1891 yılına kadar yalnızca ipek mensucat üreten fabrikaya halı tezgâhları alındı, Manisa ile Sivas’tan usta getirilerek halı imalatına başlandı. Böylece ürün çeşitliliği arttı. Padişah Hereke ürünlerini sarayda da kullanmaktaydı. Örneğin Yıldız’da en sevdiği kanepenin yüzeyini Hereke ipeklisi ile kaplatmıştı. İstanbul’u ziyaret eden Alman İmparatoru II. Wilhelm’in kalması için inşa edilen Şale Kasrı’nın tören salonuna yedi ton ağırlığında ve kırmızı tonlarında ipekli Hereke halısı serilmişti. II. Abdülhamid’in dostu II. Wilhelm 1898’deki İstanbul ziyaretini tamamladıktan sonra Hereke Fabrika-yı Hümayunu’nu ziyaret etti. Sultan Hamid’in emriyle, İmparator Wilhelm’e çeşitli ebatlarda halı ve seccade, İmparatoriçe Augusta’ya da çeşitli türlerde kumaş ve halı hediye edildi. Alman imparatoru ve eşi, keyifle gezip hayran kaldıkları fabrikaya katkılarından dolayı II. Abdülhamid’e takdirlerini bildirdiler. Abdülhamid zamanında Hereke Fabrikası’nı ziyaret eden bir başka yabancı, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’in kızı ve Bavyera Prensi Leopold’un karısı Prenses Gisela’dır (1908).
KAYNAKÇA
Burcu Kurt, “Osmanlı Zirai Modernleşmesine Bir Örnek: İzmid Numune Tarlası Teşebbüsü”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-II, Kocaeli 2016, II, 713-719; Cevdet Küçük, “Abdülhamid II”, DİA, İstanbul 1988, I, 216-224; François Geor- geon, Sultan Abdülhamid, çev. Ali Berktay, Homer Kitabevi, İstanbul 2006; Hilmi Tunahan Örs, Sultan II. Abdülhamit Döneminde İzmit Sancağı’nda Eğitim (1876-1909), Sakarya Üniversitesi Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2019; Mehmet Mercan, Osmanlı Pa- dişahlarının İzmit ve Hereke’ye Yaptığı Geziler”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-II, Kocaeli 2016, I, 687-699; Oğuz Polatel, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Kocaeli Sancağına Göçler ve Göçmenlerin İskânı, Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Dok- tora Tezi, Ankara 2016; Ö. Kürşad Karacagil, “Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Hereke Fabrika-yı Hümayunu’nu Ziyareti (1898)”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu-II, Kocaeli 2016, II, 913-924; Şennur Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmit Kenti, KBB Yayınları, Kocaeli 2009; Vahdettin Engin, Son Sultan II. Abdülhamid, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2017.
Kemalettin KUZUCU