Karamürsel’in 3 km güneydoğusunda bulunan Tepeköy ile 6 km güneybatısındaki Dereköy’den çıkarılan yeşil renkli volkanik tüfler, ateşe dayanıklılıkları dolayısıyla Osmanlılarca “od taşı” olarak anılmıştır. İstanbul’daki kullanımı 6. yüzyıla kadar izlenebilen od taşı, Ayasofya, Aya İrini ve Küçük Ayasofya kiliselerinin duvarlarında tuğla örgüyü güçlendirmek için hatıl olarak kullanılmıştır. Ayasofya’nın kubbe kemerlerinin mesnetlendiği ayaklar ve güneyinde bulunan Vaftizhane binasının duvar hatılları da od taşı bloklarla yapılmıştır.
Tarihi Dereköy ocakları yarı açık, yarı mağara şeklinde işletilmiştir. Mağara içinde yaklaşık 3 m yükseklikte galeriler açılarak büyük boyutlu bloklar çıkarılmıştır. Osmanlılar tarafından “seng-i ateş” olarak da anılan od taşının başkent İstanbul’daki yapılarda kullanımı ile ilgili çok sayıda tarihi belge bulunmaktadır. İnşaat defterleri ve diğer belgelerden, Karamürsel sahilinde bulunan Kavak İskelesi’nden gemilerle İstanbul’a getirilen od taşı bloklarının, camilerin temellerinde, hamamların külhanlarında, imaretlerin mutfaklarında, top döküm işliklerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.
16.yüzyılda Süleymaniye ve 17. yüzyılda Sultan Ahmet camilerinin temelleri için Karamürsel’den od taşı getirilmiştir. Hava etkilerine dayanıksızlığı ve rengi dolayısıyla od taşının camilerin dış cephelerinde ve iç mekân duvarlarında kullanımı enderdir. Bu konuda ilginç bir örnek Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’dir. Caminin restorasyonu sırasında, iç mekânda, ana kubbeyi taşıyan taşıyıcı ayakların üstünü örten sıvanın altından od taşı bloklar ortaya çıkmıştır.
17.yüzyılda İstanbul’da küfeki taşı temini zorlaşmış, od taşı kullanımı artmıştır. 1643 yılında Topkapı Sarayı’nın kuzeye bakan kıyısında, deniz surları üzerine yapılan Sepetçiler Kasrı’nın zemin katındaki taş ayaklar ve köşkün üst kat duvarları od taşındandır. Kasrın güney cephesindeki bazı od taşı blokların üzerinde taşçı işaretleri bulunması dikkat çekicidir.
18.yüzyılda İstanbul’da inşa edilen sıbyan mektebi ve kütüphanelerin, Fener-Balat yöresindeki kargir evlerin kapı ve pencere söveleri, konsol ve kornişleri od taşından yapılmıştır. Od taşı dönemin ticari yapılarında da yaygın olarak kullanılmıştır. Eminönü’ndeki Çorlulu Ali Paşa Hanı’nın kuzey cephesindeki konsollarda, avlu revaklarının sütun ve ayaklarında, Büyük Yeni Han’ın cephelerinde od taşı ögeler renk ve dokularıyla belirgindir.
1766 depreminden sonra İstanbul’da yapılan onarımlarda od taşı kullanıldığı tarihi belgelerden öğrenilmektedir. Yeniden yapılan Eyüp ve Fatih camilerinin temelleri için Karamürsel’den taş getirilmiştir. 18. yüzyılın sultan camilerinden Laleli ve Nuruosmaniye’nin inşaatlarında da od taşından yararlanılmıştır. İstanbul’da yıkımlara neden olan 1894 depremi sonrasında yapılan onarımlarda da od taşından yararlanılmıştır. Eminönü’nde bulunan Ahi Çelebi Camii’nin son cemaat yeri ve harimdeki taşıyıcı ögeleri od taşı kullanılarak sağlamlaştırılmış; caminin güneybatı cephesindeki kubbe kemerinin içine od taşından dolgu duvar yapılmıştır.
19.yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İstanbul’da yapılan birçok binada od taşı kullanıldığı gözlenmektedir. Yabancı mimarlardan A. Vallaury’nin Düyun-ı Umumiye (1897-99) ve R. D’Aronco’nun Sultan Ahmet Meydanı’ndaki Yeniçeri Kıyafethanesi binalarının giriş cepheleri od taşındandır. Günümüzde od taşı tarihi eserlerin restorasyonunda ve çimento sanayiinde kullanılmaktadır.
KAYNAKÇA
Zeynep Ahunbay, “Osmanlı Mimarlığında Od Taşı”, 9. Milletlararası Türk Sanatları Kongresi: Bildiriler 1, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara 1995, s. 27-34; Zeynep Ahunbay, “Karamürsel Od Taşı ve Tarihi Yapılarda Kullanımı”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu II, C. III, Kocaeli 2016, s. 1863-1876; Deniz Mazlum, 1766 İstanbul DepremiBelgeler Işığında Yapı Onarımları, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2011; Malik SayarKemal Erguvanlı, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları, İTÜ Maden Fakültesi, İstanbul 1962, s. 127-128.
Zeynep AHUNBAY