Osmanlı Padişahı
II. Mahmud ve Pertevniyal Vâlide Sultan’ın çocukları olarak 1830 yılında doğdu. Kardeşi Sultan Abdülmecid’in ölümü üzerine 25 Haziran 1861 tarihinde tahta çıktı. Tanzimat programının Abdülmecid zamanında yavaşlamasından dolayı endişeye kapılan Avrupa devletlerinin müdahalesinin önünü kesmek amacıyla, programın devam edeceğini açıklayan fermanı yayımladı. Yurt içinde İzmit’e ve Mısır’a geziler düzenledi. Fransa İmparatoru III. Napolyon’un daveti üzerine 1867’de Paris’e gitti. Buradaki temaslarından sonra İngiltere, Belçika, Almanya ve Avusturya’yı ziyaret etti. Böylece yabancı bir ülkeye giden ilk ve tek Osmanlı padişahı oldu. Onun saltanatında iç ve dış politikada Âli, Fuad ve Midhat Paşa gibi sadrazamların etkinliği sarayın önüne geçti. Bundan dolayı Bâbıâli Asrı diye adlandırılan bu devirde mülkî idare, bayındırlık, eğitim, hukuk, ulaşım ve haberleşme alanlarında yenilikler yaşandı. Eyalet sisteminden vilayet sistemine geçildi. Yeni kara ve demiryolları açıldı, rıhtımlar inşa edildi, telgraf hatları genişletildi. Eğitim sistemi yeni baştan ele alınarak ilköğretim zorunlu hale getirildi, kız rüştiyeleri açıldı. İstanbul’da Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi) ve modern üniversite mantığına dayanan Dârülfünûn kuruldu. Devlet dairelerine kâtip yetiştirmek üzere Mekteb-i Mahrec-i Aklâm açıldı. Çiftçiyi güçlendirmeye ve zirai modernleşmeye dönük tedbirler alındı. Bilhassa Rus tehlikesine karşı orduyu ve donanmayı güçlendirmeye dönük kurumsal düzenlemelere gidildi, teçhizat desteği yapıldı. Sultan Abdülaziz, muhalifler tarafından devrilmek istenince, önce bunun için fetva çıkarıldı, ardından Feriye Sarayı’na götürüldü. Burada kaldığı odasında 4 Haziran 1876 günü bilekleri kesilmiş halde ölü bulundu. Bunun intihar mı cinayet mi olduğu anlaşılamadı.
Sultan Abdülaziz tahta çıktığında Kocaeli beş yıldır Hudâvendigâr eyaletine bağlı bir sancak olarak yönetilmekteydi. Onun cülusundan birkaç ay sonra 1861 Eylül’ünde buradan ayrılarak, müstakil sancak haline getirildi. Statü değişikliğinde, sancağın büyüklüğü ve eyalet merkezine uzaklığı nedeniyle idari ve bürokratik konularda yaşanan sorunların yanında, İzmit’in stratejik konumunun doğurduğu konjonktürel kaygılar ile İzmit limanı ve tersanesinin yeni dönemde daha önem kazanacağı öngörüsü etkili olmuştur.
Sultan Abdülaziz İzmit’e üç defa seyahat düzenledi. Cülusundan birkaç ay sonra vuku bulan birinci seyahatin sebebi, yenilenen İzmit Tersanesi’ni incelemek ve inşası süren firkateyn hakkında bilgi almaktı. Sonradan padişah olacak yeğenleri şehzade Murad, Abdülhamid ve Reşad Efendiler kendisine refakat etmişlerdi. Yolculuk 28 Ekim 1861 günü başladı. Heyet iki gün Hereke’de kaldı. Padişah burada avlanarak vakit geçirdi. Daha sonra İzmit’e hareket edildi. Padişah Tersane’yi ve fırkateyni, ardından Çuha Fabrikası’nı ziyaret etti. 31 Ekim günü İstanbul’a dönüldü. Sultan Aziz bir yıl sonra Bursa gezi programının bir parçası olarak ve tersanede inceleme yapmak amacıyla İzmit’i ikinci defa ziyaret etti. Deniz yoluyla 12 Nisan 1862 günü İzmit’e ulaşan padişah burada iki gün kaldı. Üçüncü ve son gezisi de yine bu yıl içerisindedir. Bu defa daha kalabalık olan kafilede oğlu Yusuf İzzeddin, şehzadeler Murad, Abdülhamid ve Reşad Efendiler, Sadrazam Fuad Paşa, Hariciye Nazırı Âli Paşa, Serasker Rüştü Paşa, Meclis-i Vâlâ Reisi Yusuf Kâmil Paşa, Kaptan-ı Derya Mehmed Ali Paşa ve başka erkân vardı. 26 Eylül 1862 günü Cuma selamlığından sonra başlayan ve dört gün süren seyahatin en önemli etkinliği, inşası tamamlanan Rehber-i Nusret adlı firkateynin denize indirilmesidir.
Sultan Aziz’in çok değer verdiği İzmit Tersanesi’nde onun emriyle iki adet uskurlu korvet inşa edildi. Muzaffer ve Mansûre adları verilen korvetlerin yapımı bir yıl içerisinde tamamlanarak imparatorluk filosuna eklendi. Denize indirme töreni için Kaptanıderya Mehmed Salih Paşa İzmit’e geldi. Korvetler 17 Ağustos 1864 akşamı Tersane-i Âmire’ye ulaştı.
Sultan Abdülaziz döneminde İzmit ciddi imar faaliyetlerine ve kamu yatırımlarına sahne oldu. İzmit İskelesi oldukça geniş hinterlandıyla ticari öneme sahipti. Anadolu’dan gelen kervan yollarının burada birleşmesi şehrin önemini arttırmaktaydı. Fakat iskelenin fırtınaya açık bulunması, İstanbul ve diğer bölgelerle deniz ulaşımını büyük ölçüde aksatıyordu. Bu bakımdan burada yapay bir iskelenin inşası zorunluluk olarak görülmüştü. Bölgedeki yolların büyük kısmı harap vaziyetteydi. Hükümet 1865 yılında İzmit’in doğusundaki ana yolların yapım ve işletme imtiyazını Almanyalı Human’a verdi. Hemen işe başlayan Human iki yıl içinde 62 kilometre yol, 25 köprü yaptı. Ancak yağmur ve su taşkınları yüzünden yolların bozulup köprülerin yıkılması demiryolunun önemini ortaya çıkardı. Nitekim 1871 yılında Haydarpaşa-İzmit arasında demiryolu inşasına girişildi. İleride Anadolu demiryollarını İstanbul’a bağlayacak olmasından dolayı stratejik önem taşıyan yolun inşası için devletin bütün imkânları seferber edildi. İstanbul’dan Basra’ya uzanacak hattın 93 kilometrelik Haydarpaşa-İzmit bölümü 3 Mayıs 1873 tarihinde hizmete girdi. Devlet tarafından yapılan ve işletilen bu ilk demiryolu bölgeye sosyal ve ekonomik canlılık getirdi. İstanbul’un kalabalığından kaçmak isteyen ahali bu kolay ulaşım imkânı sayesinde İzmit’in mesirelerine akın etmeye başladı. Emlak ve arsa fiyatları yükseldi. Eşkıyalık olayları ciddi oranda azaldı. Bölgedeki imar politikası bataklıkların kurutulmasıyla sürdürüldü. Sakarya nehri deltasında petrol arama girişimi ise sonuç vermedi.
İzmit redif taburu için 1863 yılında kışla tarzında yarı kâgir tekniğinde bir depo inşa edildi. Zengin kalem işi bezemelere sahip depoda, taburun silahaltına çağrılması halinde derhal verilebilecek şekilde silah, cephane, teçhizat ve giyecek gibi malzemeler hazır tutulmaktaydı (Bkz. Redif Müzesi). Yandıktan sonra yeniden yapımına karar verilen Kasr-ı Hümâyun’un inşası da aynı yıl tamamlandı. Sapanca Gölü-İzmit arasında kanal açma projesi yeniden gündeme geldiyse de gerçekleşemedi. İstanbul’u Avrupa şehirlerine benzetmek amacıyla payitahta Çırağan ve Beylerbeyi saraylarını kazandıran Sultan Abdülaziz, İzmit’e de 1874 yılında av köşkü yaptırdı (Bkz. Abdülaziz Av Köşkü).
Kırım’dan gelen muhacirlerin Kocaeli sancağında iskânı bu devirde de sürdü. 1862-1863 yıllarında Rusya’nın Kazan eyaletinden gelen göçmenler için Karamürsel, Hersek ve Karadere’de evler inşa edildi. Bazı Kazan Tatarları ve Abhaz grupları da Adapazarı’nda belirlenen arazilere yerleştirildiler. Kazan muhacirleri İznik’te sayısal bir üstünlük elde ettiler.
1871 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi’nin, kentlerde belediyeler kurulmasıyla ilgili 111. maddesi uyarınca, aynı yıl İzmit’te ilk defa belediye başkanı seçildi ve belediye meclisi kuruldu. İmparatorluk döneminde belediyelerin çoğu örgütlenemediği ve amme hizmeti veremediği halde, İzmit Belediyesi daha ilk kurulduğunda 14 memur ve 127 işçisiyle geniş bir kadroya sahip olmuştu. Belediye Meclisine imar denetimi, yol-kaldırım yapımı ve onarımı, suyollarının bakımı, temizlik ve düzenin sağlanması, ulaşım araçlarının temini, yangın tulumbası kurulması gibi görevler verilmişti. Ancak belediye reisleri yetkilerini kentin mülki amirinden bağımsız kullanamadıklarından Osmanlı döneminde modern belediyecilik mantığı işletilememiş, İzmit’te imar işleri mutasarrıfın emriyle belediye kadroları tarafından yürütülmüştür.
KAYNAKÇA:
Cerîde-i Askeriye, nr. 32, 24 Rebîulevvel 1281; Avni Öztüre, Nicomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, KBB Yayınları, Kocaeli 2012; Cemil Öztürk, Haydarpaşa-İzmit Hattı, Marmara Üniver- sitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1987; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. VII, TTK Yayınları, Ankara 1988; Halûk Y. Şehsuvaroğlu, Sultan Aziz, Hayatı, Hal‘i Ölümü, Hilmi Kitabevi, İstanbul 1949; İdris Bostan, “İzmit”, DİA, İstanbul 2001, XXII, 536-541; Mehmet Mercan, “Osmanlı Padişahlarının İzmit ve Hereke’ye Yaptığı Geziler”, Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Koca- eli Tarihi Sempozyumu-II, Kocaeli 2016, I, 687-699; Oğuz Polatel, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında Kocaeli Sancağına Göçler ve Göçmenlerin İskânı, Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2016; Şennur Kaya, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İzmit Kenti, KBB Yayınları, Kocaeli 2009.
Kemalettin KUZUCU