MUSA KAZIM

Madde no:1099

Mutasarrıf

Yanya vilayetinin Koniçe kasabası eşrafından Nureddin Bey’in oğludur. 1834 yılında Yanya’da dünyaya geldi. Öğrenimini buradaki mekteplerde tamamlamasının ardından 17 Kasım 1857 tarihinde Tırhala sancağına bağlı Kardiçe (Ağrafa ile beraber) kazası müdürü olarak memuriyet adım attı. Müteakiben Rumeli’nin dört farklı şehrinde ikişer yıl kaza müdürlüğü/kaymakamlık yaptı. Bunlar Selanik’in Kesendire (1860-1862), Manastır’ın Ohri (1862-1864) ve İlbasan (1864-1866), Yanya’nın Mağlıç (1866-1868) kazalarıdır. 1870 Mart’ında Dersaâdet Umûr-ı Zabıta Müdüriyeti muavinliğe getirildi. 14 Eylül 1872 tarihinde Yanya vilayetinin Temyiz Divanı başkanlığına atandı. Bir yıl sonra bu meclislerin ilmiye kökenlilere verilmesi kararı alınınca açıkta kaldığından İstanbul zabıtasındaki görevine iade edildi. 25 Haziran 1878’de Yanya’ya bağlı Ergiri sancağı mutasarrıflığına atanmak suretiyle tekrar Mülkiye’ye dönmüş oldu. 1880’de Preveze mutasarrıflığına getirildi. Bir yıl sonra padişahın iradesiyle Çanakkale’ye çekildi. Burada 23 ay zorunlu ikametten sonra, 18 Nisan 1883 tarihinde Bayezid mutasarrıflığına atandı. Altı yıl sürdürdüğü bu görevi sırasında hudut ve aşiret meseleleriyle uğraştı. Soruşturmaları artınca 1889’da azledildi (Y. PRK. DH, 8/61). Uzun bir aradan sonra 4 Şubat 1895 tarihinde İzmit sancağı mutasarrıflığına atandı. Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 tarihine kadar on üç yıl bu makamda kaldı. Bir yıl sonra Nisan 1909’da emekliye ayrıldı. Dâhiliye Müsteşarı Ahmed Refik’in belirttiğine göre kendisi Arnavut’tu. Güçlü bir kalemi ve yeterli düzeyde bilgisi olmamakla beraber gelişkin bir retoriğe sahipti. Kazım Bey’in akrabalık ilişkileri ilginçtir. Abdülhamid döneminde Sivas, Selanik ve Ankara gibi yerlerde valilik yapmış olan Abidin Paşa ile kardeşi Veysel Paşa’nın eniştesiydi. Veysel Paşa da Kazım Bey’in kardeşiyle evliydi. Kazım Bey’in Nureddin, Hüseyin ve Firdevs adında üç çocuğu dünyaya gelmişti. Kızı Firdevs Hanım 1900 yılında, yine Abdülhamid döneminin ünlü valilerinden Giritli Sırrı Paşa ile Şaire Leyla (Saz) Hanım’ın oğlu Mimar Vedat (Tek) Bey ile evlenmiştir.

Musa Kazım Bey’in İzmit’e atandığını duyuran gazeteler, kolera salgınının bölgeyi tamamen terk ettiğini, yine de tedbiri elden bırakmayan hükümetin inceleme yapması amacıyla bir doktoru oraya gönderdiğini de yazmışlardı (İkdam, nr. 187, 9 Şaban 1312; Sabah, nr. 1972-1973, 9-10 Şaban 1312). Kazım Bey iki gün sonra terfi ettirilerek ûlâ sınıf-ı sânîsi rütbesi ve üçüncü rütbe Mecidî Nişanı ile ödüllendirildi (İ. TAL, 72/36; Sabah, 1975; İkdam, nr. 189, 11 Şaban 1312). Misyonerlerin inşaatı yüzünden Fransa ile yaşanan diplomatik kriz üzerine görevden alınan Selim Sırrı Paşa’nın yerine getirilen Musa Kazım Bey vazifeye başladığında kendini tartışmanın ortasında buldu. Misyonerlerin gönlünü almaya çalıştı. Onların temsilcileri ve İzmitli Hıristiyanların önde gelenleriyle mutasarrıflıkta bir araya geldi. Kilisenin inşaatına destek verdi. Bu arada ailesini ve eşyalarını almak için İstanbul’dan İzmit’e gelen Sırrı Paşa’nın dostu Naib Tevfîk Bey’le beraber ahali arasına etnik nifak sokarak Ermenilerle Müslümanları birbirlerine karşı kışkırtmaları kısa süreli gerilime yol açtı. Ancak Bâbıâli’nin müdahalesiyle herhangi bir olaya meydan verilmedi. Göreve gelişinin dördüncü ayında İstanbul gazetelerinden biri baş sayfasında, Musa Kazım Bey’in yaratılıştan gelen dürüstlüğü, ehliyeti, zekâsı ve becerikliliği sayesinde İzmit’te işleri arzu edildiği gibi düzene koyduğunu, özellikle kamu hukukunun korunması konusunda azami gayret gösterdiğini ve böylece halkın gönlünü kazandığını yazdı. Gazetenin kaynağı, Kazım Bey’i mutasarrıflığa atadığı için padişaha şükran duygusunu dile getiren bir okuyucu mektubuydu ve böyle övgüye değer yöneticilerin kamuoyuna tanıtılması gerektiği bilinciyle bu haberi yapmıştı (İkdam, nr. 310, 14 Zilhicce 1312).

Kazım Bey Yalova’da zuhur eden Yunanlı eşkıya ve Kandıra’da bölgesindeki genel eşkıyalık olaylarının üzerine gitti. Redif Fırkası Kumandanı Sadeddin Bey’in kararlılığı ve taburun genç askerlerinin olağanüstü çabası neticesinde düzen karşıtları 1896 yılında etkisiz hale getirildiler. Yalova’daki eşkıyaların sindirilmesi, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı’nın sebeplerinden birini oluşturması bakımından önemlidir. Kazım Bey İstanbul’da kanlı çatışmaların yaşandığı bu tarihlerde Ermenilerin Adapazarı, Geyve ve sair yerlerdeki taşkınlıklarını yine askerin yardımıyla bastırarak kitlesel olayların önünü kesti. Kazım Bey zamanında İzmit kamu yatırımları almaya devam etti. Sultan Abdülhamid’in cülusunun 25. yıldönümünü kutlama etkinlikleri kapsamında İzmit’e belediyece bir saat kulesi inşa edildi. 1904 yılında belediye rıhtımı ile ahşap Belediye Oteli yapıldı. Gümrük binası da aynı yıllarda inşa edildi. Bu işlerin yapılmasında eski Belediye Reisi Edhem Efendi’nin büyük katkısı görüldü. Yukarı Pazar’a bir okul yapıldı. Şehirdeki Rum cemaati rıhtım ve otel arsasının kilise vakfına ait olduğu iddiasıyla dava açmışlar ise de Kazım Bey gereken parayı ödemek suretiyle inşaatları tamamlatmıştır. Fakat Rumlar yapıları yine de boykot etmişlerdir.

Kazım Bey uzun görev süresi boyunca resmî icraatlarından ziyade aleyhindeki şikâyetler ve kovuşturmalar nedeniyle gündeme geldi. İstanbul’a şikâyet yağdıranlar arasında ahalinin yanı sıra askerî yöneticiler de bulunuyordu. Defalarca soruşturma açılmakla beraber hepsinden de beraat etti. Daha göreve gelişinin üçüncü ayında, yolsuzluğundan dolayı görevden el çektirilmiş ve altı ay hapse mahkûm edilmiş olan Geyve Belediye Reisi Semercioğlu Ata Efendi’yi kollamakla ve görevine iade etmekle suçlanmıştı (Saâdet, nr. 3344, 2 Haziran 1895). Kazım Bey sıkı bir kontrol altında olmakla beraber yöneltilen suçların çoğu mesnetsizdi. Örneğin Redif Kumandanı Sadık Paşa, Saray’a yazdığı 17 Temmuz 1899 tarihli jurnalde, Kazım Bey’in satın alacağı çiftliği görmek ve ahaliye baskı yapmak üzere Değirmendere’de bulunduğunu ihbar etmişti. İhale zamanı olmasından dolayı muhasebeciyi de beraberinde götürmesi Sadık Paşa’ya şüpheli bir hareket olarak görünmüştü. Kazım Bey aleyhtarları, isnatların boşa çıkması üzerine onu idarede gevşeklik göstermek ve bazı usulsüzlükler yapmakla suçladılar. 1902 yılında Dâhiliye Nazırı Memduh Bey’in, Kocaeli sancağının stratejik öneminden dolayı mutasarrıflığın daha muktedir birine verilmesi talebi üzerine Kazım Bey’in azli gündeme geldi. Değişikliğe sıcak bakan Sultan Abdülhamid önce Kazım Bey’e uygun bir yer bulunmasını istedi. Memduh Paşa onun Yozgat Mutasarrıfı Cemal Paşa, Menteşe Mutasarrıfı Galip Paşa yahut Kırşehir Mutasarrıfı Said Bey’den biriyle becayiş edilebileceğini bildirdi (İ. DH, 1401/35). Fakat değişiklik gerçekleşmedi ve padişahın 28 Eylül 1902 tarihli emriyle görevinde kaldı. Kazım Bey beklenenin aksine yerini daha da sağlamlaştırınca, rakipleri bu defa Gölcük’teki ve İzmit ovasındaki mülkü üzerinden şikâyet edildi. Çiftliklerinin etrafındaki tarlaların sahiplerini bir şekilde ikna ederek yahut nüfuzunu kullanarak arazisini genişlettiği ileri sürüldü. Hayvanlarının yararlanması için ahalinin arazisine tecavüz etmekle, köylülere sürülerini otlatacak mera bırakmamakla, kamuya ait suya el koymakla, mahsulün kurumasına sebep olmakla, şikâyete yeltenenleri tehdit etmekle suçlandı. Ama bunların hiçbiri kanıtlanamadı. Kazım Bey ile Ferik Sadık Paşa arasındaki ihtilafın araştırılması için İstanbul’dan muhakkik gönderildi. 1904 yılında, Sakız eski mutasarrıfı Cemil Paşa ile becayişi önerildi. Fakat Sultan Hamid 8 Nisan 1904 tarihli iradesiyle bunu da reddetti ve Kazım Bey’in yerinde kalmasının uygun olacağını bildirdi. Padişahın “İzmit payitaht-ı saltanat-ı seniyyeye civar olmak hasebiyle hâiz-i ehemmiyet bir mahal olduğu ve orada bir hayli muhacir meskûn bulunduğu cihetle Kazım Beyefendi dokuz seneden beri sızıltısızca idare eylemiş olduğu” şeklindeki gerekçesi hayli dikkat çekiciydi (İ. HUS, 116/51).

Kazım Bey’in her soruşturmadan güçlenerek ve adeta konumunu pekiştirerek çıkması rakiplerinin ve hasımlarının öfkesini dindirmedi. Şikâyetlerin arkası kesilmedi. Kendisinin kökeninden dolayı bazı Arnavutlar bunu kullanarak yolsuzluk yapmaya kalkmışlar ise de Kazım Bey bu gibi istismarlara göz yummamış, fakat kadrolarda Arnavutlara öncelik vermişti. 1908’de Kanun-ı Esasî ilan edildiğinde, görevden uzaklaştırılması için öne sürülen gerekçelerin başında bu tutumu yer aldı. Saraya çekilen telgraflar ve yeni rejime geçilmesinin coşkusuyla galeyana gelen bir grubun yaptığı gösteriler neticesinde azledildi. Kazım Bey İstanbul’a gitti. Önce mazuliyet maaşı bağlanmasını istedi, ardından kendi isteğiyle emekli oldu. İzmit’teki mülkünü satışa çıkardı. Hakkında şikâyetler yağmaya devam etti. Bazı köylüler, arazilerini zorla ellerinden alındığı iddiasıyla iadesini talep ettiler.

KAYNAKÇA

BOA, BEO, 2338/175302; 2393/179463; DH. MKT, 377/12; DH. SAİD.d, 10/551; ŞD, 1090/38; Y. PRK. ASK, 153/27; Atilla Oral, Misyonerlerin ve Fransa’nın Baskısıyla Görevinden Azledilen Selim Sırrı Paşa, Demkar Yayınları, İstanbul 2010; Avni Öztüre, Nikomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, KBB Yayınları, Kocaeli 2012; Rıfat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, haz. Atilla Oral, Demkar Yayınevi, İstanbul 2007.

Kemalettin KUZUCU