Bosnalı bir ailenin oğlu olarak doğdu. Kendi ifadesiyle baba adı Abdullah, dede adı Karagöz’dür. Muhtemelen dedesi veya babası devşirme olan Nasuh küçük yaşta saraya alındı ve II. Bayezid zamanında Enderun’da eğitim gördü. İyi bir silâhşor olarak da ün kazandı. Kendisinin bulduğu matrak oyunu sebebiyle “Matrakçı” (Matrakī), bazı kaynaklarda ise “Silâhşor” unvanıyla anılır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin ünlü İslâm tarihini Arapçadan Türkçeye çevirmeye başlayan Nasuh 936’da (1530) silâhşorlukla ilgili Tuhfetü’l-Guzât adlı bir eser kaleme aldı. Bu yılın Ağustos ayında padişahın oğulları Mustafa, Mehmed ve Selim için yapılan muhteşem sünnet düğünü münasebetiyle At Meydanı’nda düzenlenen şenliklerde içinde topları, darbezenleri ve bir hisar için gerekli olan bütün malzemesiyle kâğıttan iki yürür hisar yaptı ve bu hisarlardaki askerler bir savaş gösterisi sundu. 1534 yılında Kanûnî Sultan Süleyman’ın çıktığı ilk İran seferine katılan Matrakçı Nasuh İstanbul’dan Tebriz’e, oradan Bağdat’a ve Bağdat’tan yine Tebriz üzerinden İstanbul’a kadar konup göçülen menzillerin minyatürlerini hazırladı. “Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han” adlı eseri 1533-1536 yılları arasında yapılan İran seferi sırasında konulup göçülen, konak yerlerinin yani menzillerin resimleri yaparak Osmanlı sefer lojistiği yanında konaklanan şehir ve kasabaların durumlarına dair önemli bilgiler verir. Kanûnî Sultan Süleyman her iki İran seferinde de (1534 ve 1548) İzmit menzilinde konakladı. İstanbul’dan sonra önemli bir menzil olan İzmit’e giden yol iki araba geçecek kadar genişletildi. Bu dönemde şehrin eski tersanesi yeniden faal hale getirildi ve su yolları tamir edildi. Süleymaniye Camii’nin inşası esnasında İzmit’te kalıntıları bulunan veya toprak altında kalmış olan mermerlerin çıkarılarak kestirilmesi ve inşaatın temelinde kullanılmak üzere İstanbul’a gönderilmesi istendi. Kocaeli’nin fiziki görünümü hakkında fikir veren en erken tarihli görsel belge 1535 tarihli Matrakçi Nasuh’un minyatürüdür. Kanuni Sultan Süleyman ile iki Irak seferine katılmış olan Matrakçı Nasuh’un yol boyunca yer alan kent ve kasabaların minyatürlerini içeren Beyân-ı Menâzil-i Irakeyn adlı eserde, İzmit’in minyatürü de yer almaktadır. Söz konusu minyatürde kent, kimi kısımlarda duvarları yıkılmış surların içinde betimlenmiştir. Minyatürün sağında görülen, minareli ve yanlarda ikişer kubbesi olan cami, iç kale içindeki Orhan Camii olmalıdır. Bunun dışında minyatürde tek kubbeli üç cami daha betimlenmiştir. İzmit’i kuzeyden yer yer yıkılmışdurumda olan surların içinde tasvir eden Matrakçı’nın eserinde, dört camiden birinin Orhan Camii diğerinin Akcakoca camii olduğu tespit edilmekte ancak Akcakoca Camii’nin alt kısmında yer alması gereken Süleyman Paşa Hamamı daha yukarıda gösterilmiştir. İzmit’in eski ticaret bölgesi olan Yukarı Pazar da doğuda bir sıra dükkanlı arasta olarak çizilmiştir.
İzmit’te de Kanuni devrinde Bağdat yolunun açılmasıyla İzmit’in önemli bir ticaret noktası olması ve tersanenin ihya edilmesi, kentteki ticari faaliyetlerin güneydeki düz alana yayılmasındaki başlıca faktörlerdir. Bunun sonucu olarak günümüzde İnönü Caddesi’nden geçen eski Bağdat yolu ile sahil arasında sayıları artan hanlar ve diğer ticaret yapıları, kentin güneydeki düz arazide, batı-doğu aksında gelişen ticaret bölgesini oluşturmuştur. İzmit’te 16. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Pertev Paşa Külliyesi, menzil külliyelerine örnek teşkil etmesi yanında, kentin düz ovadaki ticaret bölgesinin doğuya doğru uzamasında rol oynamış olmalıdır. Pertev Paşa Külliyesi 16. yüzyıl İzmit şehrinin bu külliye etrafında şekillendiği; külliyeyi merkeze alan bir Müslüman şehrine dönüştüğünü göstermektedir. Osmanlı şehir hayatında camii toplumsal yaşamın merkezi konumundadır. Pertev Paşa Külliyesi yamaçlara uzanan şehrin aksını doğu-batı istikametine yöneltmiş şehir sahil boyunca doğu –batı yönünde genişlemiştir.
Matrakçı Nasuh’un hayatının daha sonraki yılları hakkında bilgi yoksa da kaleme aldığı Mecmau’t-Tevârîh isimli tarihinin 968 (1561) yılına kadar gelmesi onun telifatla meşgul olduğuna işaret eder. 16 Ramazan 971’de (28 Nisan 1564) öldüğü zaman muhtemelen Istabl-ı Âmire kethüdâlığında bulunuyordu. Eserleri: 1Tuhfetü’l-guzât. 1530 yılında kaleme aldığı okçuluk ve silahşörlük ile ilgili eseridir. 2Cemâlü’l-küttâb ve kemâlü’l-hüssâb. Müellifin 923’te (1517) yazdığı matematiğe dair bu eserin 966’da (1559) istinsah edilmiş bir nüshası günümüze ulaşmıştır. 3Mecmau’t-Tevârîh. Türk tarihi hakkındaki genel bir girişle birlikte Kanûnî Sultan Süleyman dönemini de içine alan Osmanlı tarihiyle ilgili kısmı, iltifat ve teşviklerinin sonucu olarak hazırlandığı için kendisine takdim edildiği anlaşılan Sadrazam Rüstem Paşa’ya atfedilerek Rüstem Paşa Tarihi adıyla tanınmaktadır. 4Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irakeyn-i, Sultan Süleyman Han adlı eseri 1533-1536 yılları arasında yapılan İran seferi sırasında konulup göçülen, konak yerlerinin yani menzillerin resimleri yaparak Osmanlı sefer lojistiği yanında konaklanan şehir ve kasabaların durumlarına dair önemli bilgiler verir. 5Umdetü’l-hisâb. Matrakçı Nasuh’un, 923’te (1517) telif ettiği Cemâlü’l-küttâb adlı risâlesini yeniden ele alıp sonuna bazı ilâveler yaparak meydana getirdiği matematiğe dair eseridir.
KAYNAKÇA
Şennur Kaya, “Görsel Belgelerde İzmit’in Kentsel Sunumu,” Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Editör Haluk Selvi, M. Bilal Çelik, Kocaeli 2015, s 1609, 1624; Nasuhü’s Silahi Matrakçi, Beyan-ı Menazi-i Sefer-i ‘ Irâkeyn,Yayına Hazırlayan Hüseyin Gazi Yurdaydın, Türk Tarih Kurumu yayınları , Ankara 2014, s 13b.
İbrahim ŞİRİN