İzmit Körfezi; Tamamı Türkiye Sınırları İçinde Kalan İçdeniz
Yüzölçümü 11.352 km2 olan bu denizin doğu-batı doğrultusundaki büyük ekseni Gelibolu’nun kuzeyindeki Çankaya Burnu ile Marmara Denizi’nin en doğu ucundaki İzmit arasında 278 km kadardır. Genişliğine gelince, batıda Bolayır civarında iki kıyı arasındaki genişlik yaklaşık 9 km iken doğuya doğru bu genişlik artarak Şarköy’le karşısındaki kıyı arasında 19 km’yi bulmaktadır. Mürefte meridyeninin doğusunda daha da genişleyerek Tekirdağ ile karşı kıyı arasındaki genişlik 74 km’ye erişmekte ve en fazla genişliğe de Silivri meridyeni üzerinde ulaşmaktadır. Söz konusu kesimde iki kıyı arasındaki genişlik 76 km’yi bulur.
Marmara Denizi doğuya doğru dar ve derin körfezler (İzmit ve Gemlik körfezleri) halinde devam eder. Bunların dışında önemli olan iki körfez daha vardır ki bunlar, denizin güneyindeki üçgen biçimli Kapıdağ yarımadasının iki tarafında bulunan Erdek ve Bandırma körfezleridir. Marmara Denizi’nin kuzey kenarı doğu ve güney kıyılarına göre daha az girintili-çıkıntılı olup bu kesimde tipik körfezler yoktur. Birbirinden az belirgin Marmara Ereğlisi çıkıntısı ile ayrılmış olan Silivri ve Tekirdağ önlerindeki deniz girintileri tipik körfez karakterinde değildir. Buna karşılık çeşitli tipte irili ufaklı koylar vardır ki bunların en dikkat çekeni Büyükçekmece koyudur.
Marmara’da denizaltını gösteren (batımetri haritası) bir haritaya göz atılırsa ilk dikkati çeken husus olarak, bu denizde şelf alanının (denizin az derin kesimleri), derin kesimlere göre daha geniş yer kapladığı görülür. Şelf alanı özellikle güney ve güneybatıda geniştir.
Marmara Denizi’nin ortalarında derinliği 1.000 m’den fazla olan üç derin çukur vardır. Bu üç derin çukur denizin dibinde rastgele dağılmış değil, üçü bir çizgi üzerinde sıralanmış olarak bulunur. Batıdaki 1112 m’lik ortadaki 1220 m’lik derinlik ve en doğudaki 1238 m’lik üç derin çukurun sıralanmış bulunduğu batı-doğu doğrultulu çukurlar dizisi doğuya doğru izlenirse, bu doğrultu bizi İzmit Körfezi’ne ve onun devamı üzerinde de Sapanca Gölü –Düzce OvasıBolu Ovası çukur alanlar dizisine ulaştırır. Bu da batı-doğu doğrultulu bu çukurlar dizisinin tektonik olduğunu yani kırık (fay) hattıyla ilişkisi olduğunu anımsatır. Bu çizgi üzerindeki yerlerin tarih boyunca depremlerle sarsılması da bunun sonucudur: En sonuncusu olan ve Marmara Bölgesi’ni etkileyen 1999 Ağustos ayındaki deprem gibi.
Marmara Denizi sularının tuzluluğuna gelince; yüzey suları genellikle az tuzludur. Ortalama tuzluluk oranı binde 22 olan az tuzlu katmanın kalınlığı 15-20 m’dir. Derinlere doğru hızla artan tuzluluk oranı 30 m’de binde 37’yi geçer. 150 m derinlikten sonra denizin dibine kadar da binde 38,5 olarak değişmeden kalır. Marmara’nın az tuzlu katmanının ince olması sebebiyle bazı fırtınalı havalarda çok tuzlu sular yüzeye çıkarak balık kırımına neden olur.
Marmara Denizi’nde yüzey sularının sıcaklığı yazın 240-260 arasında değişir. Yüzey sularındaki mevsimlik sıcaklık değişiklikleri ancak 200-300 m. derinliklere kadar gözlenebilir. Daha sonra bu fark azalır ve sıcaklık dibe kadar 14,20 olarak her mevsimde sabit kalır. Marmara Denizi’nde Karadeniz’den Ege’ye doğru bir yüzey akıntısı, ters yönde de bir dip akıntısı vardır. Yüzeydeki akıntı Karadeniz ile Ege Denizi arasındaki düzey farkından kaynaklanır. Bu yüzey akıntısı İstanbul boğazından çıkarken Marmara Denizi yüzeyinde yelpazeye benzer bir biçimde yayılır. Batıda yeniden toplanarak ve hızı daha da artmış olarak Çanakkale Boğazına girer. Türkiye’nin öteki denizlerinde olduğu gibi, Marmara Denizi’nde de “gelgit” nedeniyle önemli bir seviye değişikliği görülmez. Buna karşılık farklı istikamette şiddetli rüzgârların neden olduğu bir seviye değişikliği bazan deniz yüzeyini 1 m’ye erişen yüksekliklere ulaştırır. Coğrafya biliminde kullanılan terimle buna “seş” olayı adını veriyoruz. Marmara Denizi’nin suları “seş” olayının etkisiyle kuzey rüzgârları (Karayel, yıldız, poyraz) estiğinde güney kıyılarında, güney rüzgârları estiğinde de (lodos, kıble, keşişleme) kuzey kıyılarında yükselir.
Marmara Denizi’nin suları 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yoğun bir kirlenme sürecine girmiştir. Önceleri arıtma tesislerinden yoksun sanayi kuruluşlarının ve gemilerin bıraktığı atık sularıyla kirlenmeye başlayan deniz, çevresindeki kentlerin adeta çöplüğü haline geldi. Bu nedenle yüzey sularındaki oksijen miktarı azaldı, deniz canlılarının yaşamı önemli ölçüde zarar gördü. Marmara Denizi kirlenmesinin en yoğun olduğu kesim ise Kocaeli ilinin önemli bir parçası olan İzmit Körfezi’nde gerçekleşti.
KAYNAKÇA
Ahmet Ardel, Hidrografya, İstanbul 1975; Darkot, Besim-Tuncel, Metin: Marmara Bölgesi Coğrafyası, İstanbul 1981; Hamit İnandık, “Türkiye Çevresindeki Denizlerin Başlıca Özellikleri”, İstanbul Ünv. Coğ. Enst. Derg. Sayı: 14, İstanbul 1964.
Metin TUNCEL